Jeanne Champion – Gerçeğin Peşinde – Ressam Suzanne Valadon

Haute-Vienne bölgesinde Bessines sur Gartempe. Dul Madam Guimbaud’nun evi. Marie Clémentine Valadon’un dünyaya gelişi. Bir süredir karnının şiştiği ve belinin kalınlaştığı izlenen otuz dört yaşındaki çekirdekten yetişme çamaşırcı Madeleine Valadon, bir burjuva evinin ikinci katında doğum yapmak üzere. Doğacak çocuğun babasının adı günah. Henüz boş duran beşiğin yamnda bir baba yok. Evin hanımı topuzuna bir tarak geçirirken, “Sizin yaşımzda olacak iş mi? Biraz düşünebilirdiniz! Acaba bu çocuğun geleceğini hiç gözlerinizin önüne getirebiliyor musunuz?” diye sordu. “Ne yazık ki hayır hanımım, kendimi kapıp koyverdiğim sırada başupa neler geleceğini hiç düşünemedim!” Aşkın gözü geleceği görjnez, sadece yaşanan amn tadım çıkarır. Kasabada Madeleine’in aşığının onu soyup zevkini aldıktan sonra hiçbir sebep göstermeksizin ondan uzaklaştığım anlatılıyor. İstenmeyen bir dölü tanıması söz konusu olunca da can sıkıcı bir haberle rahatsız edilen bir adamın mesafeli tavrım takınmış. Demek ki nüfus kütüğüne şu kayıt düşülecek: “Kasabada oturmakla birlikte babası” meçhul. Fakat adı olmayan bu babamn bir adresi var. Suçlu, ne herhangi bir avlunun ucunda kendisine ekmek verilen bir serseri ne de birkaç kuruş için mutfaklara sızıp hizmetçilere sırnaşarak kumaş satan yapışkan satıcılardandı. Utanç, kasabamn tanıdığı sevimli çapkına değil, müstakbel anneye aitti. “Onları Viguier’lerin çiftliğinin yakınlarında gezinirlerken görmüşlerdi! Yukarıda rahatsız edilme riskleri yok.


Orada insana yalnızca rüzgar eşlik eder!” s Ayin çıkışı, çanlar çalarken baştan çıkarıcının adı fısıldanıyor. Dedikodudan hoşlanan çenesi düşüklere bakılırsa, Ponts-et-C haussees’de mühendislik yapıyormuş; sonuç olarak saygın mesleği olan biri, fakat bu aptal kız, adamın gelip geçici olduğunu düşünmeliydi. Bunun gibiler canlarım öyle olur olmaz sıkmazlar. Bir ayın ya da bir mevsimin (yani yol yapımı veya bir köprü inşaatının ilerlemesine yetecek bir sürenin) aşıkları, coşkularının ve ataklılanm n sonuçlarım hesaba katm adan sadece baştan çıkarmaya bakarlar. Doğrusu daha çok evli kadınlara saygılarım sunma ihtiyatı gösterirler. Nasılsa babalık meşru! “Hadi yaşamın bu tü r oyunlarından kendisine söz edilmemiş olsa neyse… ama öyle değil ki!” Madeleine Valadon Bessines sur Gartem pe’a bir sığınak aramak için gelmemiş miydi? Bazılarının kulağına çalınan hikayeye göre Coulaud adında biriyle evliymiş. H erif Limoges ağır ceza mahkemesi taralından kalpazanlık suçundan hapse gönderilmiş. Yalan yanlış şeyleri yaymaktan sakınmayan kişiler bu evlilikten doğan çocuklardan da söz ediyorlar. Doğrusunu bilene aşk olsun! Yalan ne kadar da sık gerçek maskesi takar. Gerçek olan bir şey varsa o da çamaşırcının buraya geldiğinde masum olmadığıydı. Teni aşkın hayrım ve inşam kor gibi kavuran büyük heyecanları tanıyordu. Bununla birlikte, durumuna o kadar acımaya gerek olmasa bile -çünkü bu duyguları hiç tatmam aktansa acı çekmek daha iyidir- o kadar da özenilecek bir hali yoktu. Mahkumun karısı, ne olacak! Bu kötü unvan ona yetmezmiş gibi şimdi de bekar anne olarak tanınacaktı. Gelecekle ilgili tasarılarını merak eden bir kasabalı kadına Madeleine, “Çocuk işi hallolur olmaz buradan ayrılacağım! Beni kimsenin tanımadığı bir yere gideceğim!” açıklamasını yapıyordu. “Peki nereye gideceksin?” “Paris’e.

Yukarıda* iş bulunur.” * F ransa taşrasında Paris, “yukarısı.” P aris’e gitm ek se “çıkm ak” olarak adlandırılır. 6 “Peki ya sefalet!” “Paris’tekini buradakine yeğlerim.” Sabahın beşi. Günün solgun ışığı yavaş yavaş odaya süzülüyor. Yatağın yamna, duvara dolabın gölgesi yansıyor. Madeleine’in inlemeleri ıstırap çığlıklarına dönüşmüş. Eğer Tanrı fakirler .ve yalnızlar için varolsaydı, bu ıstırabı çeken kadına görünürdü. Elini kadının göğsüne uzatır, parmaklarım yavaşça aralar ve ortaya bir kalp çıkarırdı, kendininkini. Dini tasvirlerde görüldüğü gibi, işaret ve baş parmağı arasından bir damla kan, bir damla ilahi kan, terk edilmiş Madeleine’in ağzına damlayacaktı. Hırsızlar sadece para çalarlar, aşıklarsa bedenleri. Tanrım, aşkı ne yapalım, yoksa doğmak üzere olan şu çocuğa mı sunalım? “Madeleine korkuyorum!” “Kapat kapıyı! Patronun beni duymasım istemiyorum!” “Ona haber vermeye gidiyorum!” Bağn açık gecelik entarisi içinde genç hizmetçi kapımn eşiğinde titriyor. Gördüğü ıstıraptan çekinerek içeri girmeye cesaret edemiyor.

“Beni duyuyor musun, Madeleine? Korkuyorum.” Gözlerini ahşap yatağın kenarım sıkan damarlı, terli ellerden ayıramıyor. Çamaşırcının başı, çözülmüş saçlarıyla karmakarışık bir halde buruşuk yastığın üzerinde sağa sola savruluyor. “Ölecek olursan… beni suçlarlar!” “Kapıyı kapatacak mısın?” Genç kız merdivenlerde kayboldu. Madeleine birinci katta bulunan kapının kuvvetle vurulduğunu duydu. Sabaha karşı gördüğü rüyalardan çekip alınan dul Guimbaud, başını dantellerden kaldırdı: “Ne var; ne oldu?” “Hanımefendi… Madeleine, galiba… “Koş git ebeyi çağır!” Saat altıya çeyrek var. İki sancı dalgası arasında Madeleine, kendini vücudunu unutmaya zorluyor. Gözlerini kapatıyor, tekrar açıyor ve bağırıyor. Yatağın çevresindeki kadınlar, son olayları tartışıyor olmalarına karşın harekete geçiyorlar. Komodinin önüne yerleştirdikleri masa üzerinde bir küvet, güğüm ve kundak bezleri hazır. Ebe sıcak suyun hazırlanmasını istedi. Bir soluklanma arası, müstakbel anne şöminedeki ateşi fark etti. Kim yaktı bu ateşi ? Olsa olsa bahçıvandır. Adam çenesinin altına sıkıştırdığı bir kucak dolusu odunla yeniden odanın eşiğinde göründü. İşte çanklanm çıkarıyor.

Ebe ona, “Çabuk olun! Burada işiniz yok!” diye söylenerek duvarın bir köşesine yığılıp kalmış hizmetçiye dönüyor. “Bir de şunun suratına bakın, korkudan ödü patlamış! Gören de bize ziyarete gelenin ölüm olduğunu sanır. Kurtuluş am yakın,” diye bağırıyor. Patron otoriter bir el hareketiyle herkesin dışarıya çıkmasını işaret ediyor: “Haydi yallah! Şu kapıyı da kapatın!” Dul kadın gidip pencerenin yamna yerleşiyor. “Ne olursa olsun Madeleine! Babalı veya babasız, her şeye karşın bir çocuğu karşılamak mutluluk!” Ebe yatağa yaklaşıp kaba bir hareketle örtüyü ve çarşafları çekerek şeklini kaybetmiş vücudu ortaya çıkarıyor. Çamaşırcı bir utanma duygusuyla gecelik entarisini karmna çekince ebenin cevabı hazır: “Şu pozlara bakın! Namusunuzu gizlemenin tam da zamanı! Açın şunları ve bacaklarınızı bükün!” Göreceklerinden ürktüğünden mi yoksa kibarlıktan mı bilinmez, dul Guimbaud başını çeviriyor. Bir eliyle perdeyi çe keı ek hiçbir şeyi kaçırmayan gözleriyle dışarıya bakıyor. “Ta bii ya, yine Dore’ler köpeklerini serbest bırakmışlar! Ya ş budamayı yine unuttukları gül fidanı! Bir yazda on yıl büyüye cek!” Madeleine’in attığı yırtıcı çığlığa aldırmaksızın konuş masını sürdürüyor: “Yağmur yağacak… yağışlı doğum, mutlu doğum… koşullar yavrunuz için elverişli kızım!” Odamn öbür tarafinda ebe, kulağım yumruğunu ısıran müstakbel annenin karm na dayıyor. “İnlemeyi keserseniz bebeğin kalp atışlarım duyabilirim… Bir şeyler bana kız olduğunu söylüyor. Sabaha karşı doğanlar oğlanlardan da beter olur!” “Aman Tanrım!” Loğusa yardım ister gibi kollarım öne doğru uzatıyor. “Tanrı’ya yakaracak yerde ıkınsanız daha iyi edersiniz!” 23 Eylül 1865 Öğleden sonra saat üç. Bessines sur Gartempe belediyesi Ben, aşağıda imzası bulunan mareşal François Poignand, dul bayan G uim baud tarafından buraya çağrıldığımı belgeliyorum. B abasının yokluğunda, Bessines sur G artem pe belediye reisine bu kız çocuğunu takdim etm e görevi bana verildi. “Sözlerini tu ta rsa güzel kız olacak!” M eslekten çamaşırcı M adeleine V aladon ve kasabada kalan kim liği belirsiz b ir babadan olm a M arie C lém entin e Valadon. Çocuk sabahın altısında dünyaya geldi.

H ancı C lém ent Douy ve kom şuları A rm and Chazeau şahitlerim dir. Belediye reisinin masasımn üzerine François Poignand taralından bırakılan geleceğin Suzanne Valadon’u, ciğerleri sökülecekmiş gibi çığlık çığlığa ağlıyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir