Öngörülenden daha uzun sürmesine karşın, önümüzdeki on yıl içinde Fransa’nın orta ve büyük kentlerindeki milyonlarca konut kablo şebekesi aracılığıyla sadece televizyon yayınlarım değil, sayısız hizmetlere de ulaşabilecek. Bugün bu hizmetlerin neler olacağım tanımlamaya kalkışmak boşuna bir çaba olacaktır. Çünkü, aynen 1900 yılında elektrik enerjisinin kullanım alanlanmn neler olabileceğinin tahmin edilemediği gibi, bugün de kablonun uygulama alanlan için bir tahminde bulunmak çok zor. Bu küçük kitap, geleceğin ne uzman, ne mühendis olan kullanıcılarına, kablonun getireceklerinin anlaşılması için gerekli olan temel bilgileri aktarmak istemektedir. Bugün Fransa, kablo alanında, ABD, Kanada ve Belçika gibi ülkelere göre belirli bir gecikme içindedir ilk kablo şebekeleri Paris, Montpellier, Epinal, Rennes ve Nice şehirlerinde açıldı. 1987’den bu yana, yavaş da olsa, kablo bağlantısının kurulduğu konut sayısı giderek artıyor. Bu durum, Fransa’nın telekomünikasyon alanında en ileri teknolojiye sahip olmasıyla tam bir çelişki içindedir. Telefon şebekesi dünyanın en çağdaşlarından birisidir. Telekomünikasyon ve teleyayım* uydularını başarıyla geliştiriyoruz. Fransız sanayi, Biarritz’de**, tümüyle fiber optik*** kablo kullanarak bir kablo ağı kurdu. Bu (*) Teleyayım (Tâlödiffusion): radyoelektriğin olanaklarıyla veya kablo şebekesi ile gerçekleştirilen, büyük sayıdaki alıcının ilgisine yönelik tek yanlı telekomünikasyon Televizyon yayımı (ç.n.). (**) Biarritz: Fransa’nın güney batısında, Ispanya sınırında bir turizm kenti (ç.n.). (***) Fiber optik. Cam elyafı; ışık sinyallerinden yararlanılarak çok yüksek hızlarda sinyal aktarımını olanaklı kalan çok ince cam elyafı (ç.n.). 7 teknolojik ileri adım sunulan hizmetlerin ve programların sayısını artırmadı. Sunulan hizmetlerin ve programların azlığı, elektromanyetik dalgalaıla (Hertzci) yayın yapan paralı kanal Canal Plus’ün büyük başarısıyla birleşince kablo ağlarının harekete geçişini yavaşlattı. Üstelik kamu gücü kablo şebekesinin geliştirilmesini destekleme ve liberal işletme rejimine geçmeye çok geç karar verdi. Sözkonusu olan, Fransa’nın, çağdaş iletişim teknolojilerinin toplum içinde yayılmasına izin vermeyerek, bu alandaki öncülüğünü yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıdır. Bu durum, ihracat olanakları sayısız olan bu sanayi dalında çok ağır sonuçlar doğurmaktadır. Kablo, potansiyeli en çok olan çağdaş iletişim araçlarından birisidir. Cam elyafının (fiber optiğin) bugün kablolarda kullanılan bakırın yerini alacağı düşünüldüğünde, kablo şebekesi hem geleceğin teknolojisidir, hem de eğlence ve iş yaşamında bireylerin birbirleri arasında daha iyi iletişim kurmalarını sağlayacak bir araçtır. 1989’ da, ilgili idari kurumlann verilerine göre Batı Avrupa’da 14 milyon konut bir kablo şebekesinin abonesidir. Bunların arasında üç ülke öne çıkmaktadır: Hollanda 3,5 milyon aboneyle birinci sırayı alırken, bunu 3,2 milyon aboneyle Almanya ve Belçika izlemektedir. Kablo pazarı şimdiden hatın sayılır ölçüdedir. Başlangıcım ele alırsak, kablo, 1944 yılında ABD’nm Pensilvanya kentinde doğmuştur. Hertzci* yolla yapılan televizyon yayınlarım iyi alamayan bir mühendis, kenti gören bir yüksekliğe yerleştirdiği antenini televizyon göstericisine bir kablo şebekesi ile bağlamayı düşündü. İşte teledağıbm** böyle doğdu. Kablo, televizyon yayınlarını iyi koşullarda alamayan kişilere programlan iletmeye olanak veren bir ortak anten işlevini görüyordu. Televiz (*) Hertzci: Frekansı 3.000 GHz.’den düşük olan elektromanyetik dalgalardan yararlanarak, coğrafi konuma göre, ortalama 150 kilometrelik aralıklarla kurulmuş verici, alıcı-verici ve yansıtıcılar aracılığıylases ve görüntü sinyallerinin aktarılmasını salayan ağ (ç.n.) (**) Teledağıtım (Töledıstribution): Yerel şebeke; görsel işitsel programların kablo ile yayımınısağlayan sistem (ç.n.) 8 yon programlan olmasaydı kablo geliştirilemezdi. Ortak antenler giderek yayıldı. Kentlerdeki siteleri kapsayan bir şebeke haline dönüştü. Basit bir antene göre çok daha güçlü alıcılann şebekenin başına yerleştirilmesiyle, kablo şebekesi çok sayıda programların elde edilebilmesini sağladı. Böylece, birden bire kablo şebekesi kullanıcılann gözünde, basit Hertzci program ahcılanna göre “daha” anlamlı hale geldi Kanada ve ABD’de kablonun gelişmesini bu olgu açıklar. Özünde teledağıtım için öngörülen kablo şebekesi, televizyon görüntülerinin abonelere iletilmesi için bağlantı aracı olarak kullanıldığı gibi, çeşitli hizmetlerin iletilmesi işlevini de -telefonun yanı sıra- üstlendi. Bu yeni işlev, bazı şebekelerin, bilgilerin şebekenin başıyla abone arasında gidip gelmesine olanak vermesi nedeniyle daha ilginç hale geldi (interactivite-etkileşimlilik). Şu anda çok az sayıda kablo şebekesinin bu özelliğe sahip olmasına karşın, basit bir teledağıtım işlevinden daha ileri yeni servislerin sunulması, hiç kuşkusuz, kablonun önümüzdeki yirmi yıl içindeki gelişmesinin anahtarlarından biri olacaktır. Sık sık telematik* veya uydu gibi yeni teknolojiler ile kablo şebekelerinin karşı karşıya getirildiğini görürüz. Gerçekte, bütün bu teknolojiler köklü bir şekilde birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Kanada ve ABD’de görülen kablo şebekesi patlaması, telekomünikasyon uydularının kablo şebekesi başlarına yönelik özgün programlar iletmeye başlamasıyla gerçekleşmiştir. Üstelik bütün kablo şebekeleri bir veya birden fazla videoyazım kanalını içerir. Bu şebekelerin telefon şebekesiyle karşılaştırılabilecek düzeye gelmesiyle birlikte, telematik de doğal olarak kablo üzerinde varolacaktır. Kablo şebekesi, yarın görür, tülü bir telefon olacaktır. (*) Telematik- Telefon ağına bağlı bir televizyon ve bir klavyeden oluşan, veri bankasıyla uzaktan iletişim kurarak bilgi almaya yarayan bir iletişim sistemi. Klavye aracılığıyla istenen bilgiler (tren ve uçak saatleri, nöbetçi doktorlar, sinema, tiyatro, konser biletleri ve yer ayırtma, günlük haberler, hava tahmin raporları, yabancı dil kursları gibi) ekran üzerine yazılı olarak gelir. Mınitel, Veritel v.b. (TĞlöcommunication ve informatique sözcüklerinden türetilmiştir) (ç.n.). 9 Yani, iletişim alanındaki tüm yeni teknolojiler arasında gerçek bir amaç birliği vardır. Yaşamakta olduğumuz yıllar iletişimde bir dönüm noktasıdır. Doğu ülkelerinde yaşanan evrim, bir ölçüde, uydular aracılığıyla alınan ve kamuoyunu geniş ölçüde uyandıran görüntülerin etkisinin sonucudur. Teknolojik evrimi İliç bir şey durduramaz, özellikle de kararnameler. Çağdaş bir hükümet tekniklerin önünü açmak ve bunların sivil toplum içinde daha iyi yayılması nı kolaylaştırmak zorundadır. Bir hükümet çok iyi cilalanmış şartnameler, ince kotalar, güzel kurallar getirmeyi düşleyebilir. Ama bunlar med-cezir dalgalarının önündeki mendirekler gibi ancak gelişmeyi frenleyebilirler, sonuçta sistem patlama noktasına gelir ve patlar. Bu da iletişim alanı üzerinde yoldan çıkarıcı veya dengeyi bozucu bir etki yapacaktır. iletişimin ufkunu belirleyen Kopemikçi* teknolojik devi im, bu alanda ancak pragmatizm ve düzensizlik için de tavır alınabileceğini gösterir. Gerçekten de, sonuçlarını kesin olarak kimsenin öngöremediği bu dönüşüm karşısında esnek ve gerçekçi olmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında, bu durum, Fransa’da iletişim alanının, görsel işitsel alanın, reklamcılığın ve hatta sinemanın üzerine oturduğu yasal ve ekonomik temelin, 1985’te özel televizyonların kurulmasından bu yana olumlu yönde gelişmiş olsa bile, süyekli yenilenmesini gerektirir. Yapısal çağdışılık diye adlandırabileceğimiz durumun hangi ölçülerde olduğunu anlayabilmek için Avrupa’da bir yolculuk yapmak yeterli dir. Fransa teknolojik alanda ileri bir noktada olmasına karşın, eski ve geçerliliğini yitirmiş yürürlükteki yasaların engellemesiyle karşı karşıyadır. Uydu yapar ama yabancı kanalların gelmesinden endişe duyar. Uygulamaya hazır olan teknikleri destekleyecek mantık değişikliğini gerçekleştirmekten çekinir. Aşın düzenleme ve öngörme isteğiyle hareketsiz kalır ve batarız. Sistemin “îtalyanlaşmasından”** kaçınmak (*) Kopemic: Dünyanın hem kendi hem de güneş çevresinde döndüğünü ilk ortaya atan PolonyalI astronom, (ç.n.) (**) İtalya’da 1960-1980 arası yaşanan, yasal düzenlemelerin teknolojik evrimi izleyememesi ve oluşan bir yasal boşluğun sonu10 istiyorsak, sistemi çalışamaz duruma getirecek, soluğunu kesecek olan devletçilikten sıyrılarak, iletişim sisteminde görüşmelere, pazarlığa açık ve esnek bir kuralsızlık ortamı yaratmak alınacak tek önlemdir. İletişimi kuralsızlaştırmak, herşeyden önce, toplumu ve pazan birbirine bağlayan mekanizmaların ve işlevlerin gözönüne alınması için, sonu gelmeyen kurumsal yaklaşımlardan geri dönülemeyecek bir biçimde çıkmak demektir. Bu açıdan bakıldığında, görsel işitsel (audiovisuel) iletişim ile ilgili 29 Temmuz 1982 yasası, geçmiş duruma göre yadsınamaz bir gelişmedir. Bu yasa özgürlükler ve esneklik açısından 30 Eylül 1986 yasasıyla tamamlanmıştır. Yine de yasal çerçeve sorunun sadece bir yanıdır. iletişime işlevsel yaklaşım iki temel kavramdan geçer: İletişim arz ve talebi, veya isterseniz buna işletme ve pazar da diyebilirsiniz. Bu, özellikle iletişim yapımcılarının tüm çalışmalarının, zorunlu olarak, yapımcı-yayımcı arzı ile alıcı-kullanıcı talebinin kuralları tarafından belirlenmesini kabul etmek demektir. Bunun uygulanmaya başlanmasının ilk mantıksal sonucu, devletin görsel işitsel alandan, yapım, yayım ve habercilikten çekilmesidir. Kuralsızlık, başka yerlerde olduğu gibi, devletin gücünün hak ettiği yere yerleştirilmesidir; devletin, porselen mağazasındaki fil olmayı bırakıp, kefillik görevini üstlenmesidir. Devletin payının azaltılması, Fransa’nın yannın iletişim çağma girebilmesini sağlayacak başlıca koşul olan soşyo-ekonomik çevreye alışkanlık ve esneklik verecek araçlardan sadece bir tanesidir. Kuralsızlaştırma, aynı zamanda -yavaş yavaş da olsa- programlama üzerindek. nuh nebi’den kalma kota ve yönetmelik kavramlarını, görsel işitsel alan üzerindeki idari denetimi ortadan kaldırmaktır. Bunlar uzun süredir ülkemize gelen ziyaretçileri şaşkına çeviriyorlar. Kendi içinde evrim gösteren -ne yapılırsa yapılsın- bir yapı içinde ne adına iletişim “bekçiliği” yapmak gerekiyor ve iletişimi denetim altına almaya çalışan başka otoriteler oluşturmanın anlamı ne? On cunda görsel işitsel alanın bütünlüğünün tam bir kanşıklık içine girmesi olgusu, (ç.n.) 11 yıldan daha kısa bir süre içinde, 1.000 franktan daha ucuza mal olacak bir antenle, uydu yayınlarının alınabil mesi alışJmış bir duruma gelecek. Uydu ve kablonun gelişmesi sonucunda, iletişim, Fransa sanayinin Roma anlaşması sırasında içine düştüğü durumla karşı karşıya kalacak: Böyle bir seçimin hesaplanamayacak ekonomik, sosyal ve kültürel sonuçlarıyla birlikte, dışa açılmak ve yavaş yavaş ölmek.
Jose Freches – Kablolu Televizyon
PDF Kitap İndir |