Kolektif – Tefsir’ül Münir

Bilimevi okuyucu nezdindeki kazanmış olduğu güven ile temel eserler dizisine devam etmektedir. Elinizdeki bu eser bütün İslam dünyasında kabul görmüş muteber bir tefsirdir. Yazarı yazmış olduğu fıkıh konusundaki eseri ile gerek İslam dünyasında gerekse Türkiye’de haklı bir ün kazanmıştır. Yine yayınevimiz tarafından 10 cilt halinde islam Fıkhı Ansiklopedisi adıyla Türkçeye kazandırılan ve günümüz insanı ve onun gereksinimleri gözönüne alınarak yazılan bu eserden sonra şimdi de yine günümüz insanına hitap ettiği tefsiri Türk okuyucusuyla buluşuyor. Eserin orijinalinde Kuran-ı Kerim’in her iki cüzünü bir ciltte toplayan bu eser, Türkçeye de aynı özellik korunarak çevrilmiştir. İnsanlara Yaratıcılarından inen Kitab’ı açıklayan bir eser ile ilgili her aşamanın, yazımının ve tercümesinin çok hassas ve ciddi bir mesele olduğunun şuuru ile eserin tercümesi üzerinde titizlikle durulmuş, tercümeler dizgi aşamasına gelmeden önce çeşitli açılardan kontrol edilmiş ve yazar tarafından verilmek istenilen anlam ve bilgiler en sıhhatli bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. Eserin metoduna gelince; ayetler konu bütünlüğü ve kompozisyonu içerinde bölüm bölüm ele alınmakta ve tefsir edilmektedir. Surenin fazileti ile ilgili rivayetler varsa bunlar Surenin Fazileti başlığı altında kaydedilmektedir. Her surenin ele aldığı konular önce Giriş kısmında toptan özetlenmektedir. Tefsiri yapılan ayetlerin önceki ve sonraki ayetler ile ilişkisi Önceki Ayetler ile İlşkisi başlığı altında açıklanmakta, ayetlerin iniş sebepleri rivayetlerin sahih veya zayıf olduğu da belirtilerek Nüzul Sebebi başlığı altında yazılmaktadır. Daha sonra Belagat kısmında Kuran’ın kendisi gibi bir kitabın ortaya konulamayacağı konusunda meydan okuduğu mucizevi yönü (belagat – edebi yönü ve üslup sanatları) kısmı yer almaktadır. Bu bölümden sonra Kelimeler ve İbareler başlığı altında ayetlerin mealleri özlü bir şekilde açıklığa kavuşturulmaktadır. Daha sonra Açıklaması kısmında ayetlerin geniş bir şekilde tefsiri yapılmaktadır. Son olarak Ayetlerden Çıkan Hüküm ve Hikmetler başlığı altında da bu ayetlerin ortaya koyduğu hükümler ve hikmetler maddeler halinde ve özet olarak yazılmaktadır. (Tefsirin orijinalinde bulunan ve ayetlerden hemen sonra gelen İrab başlığı altındaki konularda Arapça ön bilgisine dayalı Arapça gramer bilgileri verilmekte olduğundan, bu kısımlar sadece tefsire etki yapan izahlar bulunduğu takdirde tercüme edilmiştir.


Bu tefsirin kendisine ait özellikleri: 1. İlk defa bu tefsirde Kuran-ı Kerim cüzler esas alınarak tefsir yapılmış ve bu şekilde iç düzen oluşturularak basılmıştır. Her cilt iki cüzü kapsamaktadır. Bu ise eseri kendisinden yararlanılması ve okunulması en kolay tefsir yapan son derece önemli bir yeniliktir. 2. Tefsir günümüz insanının anladığı bir üslupla kaleme alınmış, lüzumsuz dil münakaşaları yerine Kuran-ı Kerim’in indiriliş amacını en iyi yansıtacak şekilde ve onun ruhuna uygun tarzda açıklaması ortaya konulmuştur. 3. Tefsir sırasındaki kullanılan bütün hadislerin ve rivayetlerin sıhhat ve zayıflık dereceleri de kaydedilmiştir. 4. Ayetler, önce diğer ayetler ve hadisler ile açıklanmış daha sonra Kur’an’m genel bağlamı içerisinde tefsir edilmiştir. 5. Kuran’dan, çıkan gündelik hayata yönelik bütün fıkhi hükümler teferruatı ile ve fıkıh mezheplerinin görüşleri çerçevesinde yazılmıştır. Tefsirin bu yönü yazarın İslam dünyasınca kabul gören fıkıhçı yönünün etkisi ile diğer tefsirlere göre çok farklı bir durumdur. 6. Tefsirde günümüz insanının ihtiyaçları ve aradığı soruların cevapları verilmiş, bu şekilde Kur’an’m her dönem ve toplum için yeni ve eskimez yönü öne çıkarılmıştır.

7. Belagat kısmında şimdiye kadar müstakil olarak ele alınmayan Kur’an’m dil mucizesi oluş yönü her ayet ile ilgili olarak verilmiş, böylece bu konuda araştırma yapacak olan insanlar için de büyük bir imkan sunulmuştur. 8. Tefsir edilen bütün ayetlerin günümüz insanı için ne dediği, mesajının ne olduğu maddeler halinde toplu olarak sunulmuş olup bu da kendisinden yararlanmayı kolaylaştırıcı bu tefsire ait bir özelliktir. Bu eserin Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına bir hizmeti olacağı ümidini taşımaktayız. Cenab-ı Hak’tan Kur’an-ı Kerim’in sadece bize ne dediğini değil bizden ne istediğini de anlamayı nasib etmesini niyaz ederiz. Bilimevi [1] SUNUŞ Kitab’ını emin Peygamber Muhammed’in kalbine indiren Allah’a hamdol-sun. Peygamberlerin, Rasullerin en faziletlisi yüce Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği o üstün zata salât ve selâm olsun… Hakkında yüzlerce kitabın yazıldığı ve her zaman ilim adamlarının baş vurduğu kaynak olmak özelliğini koruyacak olan Kur’an-ı Kerim’in mazhar olduğu bu ilgi ve ihtimam, varlık aleminde hiç bir kitaba nasib olmamıştır. Elinizdeki bu kitabı tükenmek bilmeyen Kur’an-ı Kerim kaynağından süzülüp çıkarılmış bilgi, marifet ve kültürler arasından seçerek oluşturdum. Bu kitapta ele alınan hususların çağın ihtiyaçlarıyla ilgili ve gerekleri ile yakın ilişkili olmasına, bunların sade bir üslûb ve kapsamlı, bilimsel bir analiz ile -bu şerefli Kur’an’ın indirilmesinden gözetilen gaye ve hedefler üzerinde odaklaştırılarak- açıklamalarının yapılmasına çalışılmıştır. Bu eseri, vücuda getirirken usandıracak kadar uzun olmamasına, bununla birlikte güzel ve tatlı açıklama üslûbu açısından Arap dilinden uzak kalmış bir nesil tarafından âdeta bir şey anlaşılmayacak şekilde özlü ve kısa yazmaktan uzak bir yöntem izlemeye çalıştım. Çünkü muhatab olduğumuz nesil bu dilin cümle ve kelime yapısındaki derinliklerinin muhtevasını idrak etmek imkanından alabildiğine uzak kalmıştır. Üniversitelerdeki uzmanlık alanları ile ilgili eğitimlere rağmen bu nesil adeta köklü ve asıl kaynaklara; tarih, edebiyat, felsefe, tefsir, fıkıh ve benzeri oldukça verimli ve çok çeşitli köklü ilmî birikimimize uzak kalmış ve ona yabancılaşmışlardır. Zor olan hususları kolaylaştırmak, yabancı görünen meseleleri tanıtmak, müslümana tefsirdeki İsrailiyâtm tesirinden uzak bir kültür vermek; bunu yaparken de modern hayata, şahsî kanaatlere, aklî esaslara ve doğru bilgi birikimlerine cevap vermeyi gözönünde tutmak gerekmektedir. Bu ise bizim tefsirlerimizde yer alan nakillerin iyi bir şekilde elekten geçirilmesini gerekli kılmaktadır.

Nitekim -İsrailî rivayetlerin etkisiyle- bu tefsirlerde yer alan kimi açıklamalar bazı Peygamberlerin masumiyeti hakkında -kasdî olmasa da- adeta bir gedik açılmasına sebep teşkil etmiş, fezaya gidildikten ve fen bilimlerinin ilerlemesinden sonra-kesinlik kazanmış bir takım teorilerle bazı Kur’anî hükümler çatışır hale gelmiştir. Halbuki Kur’an-ı Kerim hayır istikametinde, bilgisizlikle ve gerilikle savaşmak uğrunda aklı kullanmak, düşünmek, sonuna kadar zihinsel faaliyetlerde bulunup bütün kabiliyetleri bu uğurda yönlendirmek üzere davetini odaklaştırmış bulunmaktadır. Bundan dolayı da Kur”an ayetlerinin fakihlerin kabul ettiği dar anlamıyla meselelerin fıkhî yön ve hükümlerini açıklamakla yetinmeyip Kur’an ayetlerinin gerek açık gerek üstü kapalı ifadelerini daha geniş anlamıyla; inanç, ahlak, günlük ferdi ve toplumsal hayat için bir program ve anayasaya kadar uyanan bir çizgide açıklamaya çalıştım. Bu konuda dile getirilecek hususların ileri toplumların sosyal bünyeleri ile ilgili veya şahısların özel hayatlarındaki sağlık, iş, bilgi edinme, bu dünya ve öte dünyaya ait elem ve ümitleri ile ilgili olması arasında fark gözetmedim. Böylelikle şanı yüce ve mübarek Rabbimi-zin şu buyruğunda dile getirilen doğru ve gerçek çağrısının isteğini yerine getirmeye çalıştım: “Ey iman edenler! Sizi size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah’ın ve Rasulünün çağrısına uyun. Bilin ki Allah kişiyle kalbi arasına girer ve siz gerçekten yalnız O’na dönüp toplanacaksınız” (Enfal, 8/24). İşte bu ayet-i kerimeye göre; Şanı yüce Rabbimiz ile onun gerçek peygamberi bu varlık alemindeki bütün insanları, bütün şekil ve anlamlarıyla şerefli, soylu ve özgür bir hayata çağırmaktadır. İnsanı bilgisizliğin vehimlerinden ve hurafelerden kurtaran, onu Allah’tan başkasına kul olmaktan, hevâ ve arzulara boyun eğmekten, materyalizmin azgınlığından koruyan, kalpleri de akılları da dirilten bir akideye ve bir düşünceye çağıran ancak İslamdır. Kur’an’m bu çağrısı adalete, hakka ve bütün insanlığı kuşatıcı rahmetedir. Hayatın, düşüncenin, tasavvur ve yaşayışın dosdoğru metodunadır. İnsanın Allah ile, kainat ve hayat ile ilişkisine açıklık getirecek şekilde bütün varlık âlemini kuşatan bir bakış açısınadır. Bu çağrı ilme, doğru bilgiye ve tecrübeye, idrak melekelerinin çalışmasına bağlı akıl ve fikre ve yerden göğe bütün kainat üzerinde düşünmeye dayalıdır. Yine bu çağrı güce, izzete, şeref ve haysiyete, Allah’ın dinine güven duyup onunla şeref duymaya, bağımsızlığa bir çağrıdır. Aynı zamanda bu çağrı, başkalarının sahip oldukları bilgi ve marifetlerden yararlanmaya da yöneliktir. Çünkü bilim her hangi bir toplumun tekelinde değildir.

O bütün insanlığın mahsulüdür. Ayrıca insanlığın gerçek özgürlüğe kavuşturulması ve yüce insanî değerlerin gerçekleştirilmesi de ilâhî bir hedeftir. Bu hedef, kendi özel menfaatlerini korumak, başkalarına üstünlük kurup diğer insanlara egemen olmak üzere insanın insanlığını ele geçirmeye gayret eden tâğût ve zorbaların menfaatlerinden daha üstündür. Bütün insanlara yönelik Kur’an-ı Kerim’in bu hayırlı davetine olan iman, hiç bir şekilde azgın materyalist kalkınmanın ortaya çıkardığı ve bu akidenin önüne koyduğu engellerden veya liyakati ile ilgili oluşturulmak istenen şüphelerden herhangi bir şekilde etkilenmez. Çünkü bu çağrı soyut, ruhanî bir çağrı olmadığı gibi hayalî bir felsefe veya sırf bir teori de değildir. Aksine bu davet, gerçekçi bir davet olup kainatın imarına, hem dünya hem de ahiretin binasına yöneliktir. Ruh ile maddenin birbirini desteklemesine, insanın bu kainattaki her türlü zenginlik kaynağından yararlanmasına da bir çağrıdır. Çünkü yüce Allah bu kainatı kullanmak, faydalanmak, keşfetmek, icad etmek, başkasına fayda sağlamak ve sürekli keşiflerde bulunmak üzere yalnızca insanoğlunun emrine vermiştir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ‘Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan sonra göğe yönelip de onları yedi gök halinde düzenleyen O’dur. O herşeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/29). Tefsirde ve açıklamada önemli olan ve kendisinden beklenen, yüce Allah’ın şu buyruğunda müslümana emrettiği Kur’an-ı Kerim üzerinde düşünmede ona yardımcı olmaktır: “Ayetlerini düşünsünler ve özlü akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz çok mübarek bir kitaptır bu” (Sâd, 8/29). Benim Kur’an-ı Kerim’in tefsirine dair böyle bir eser ortaya koymaktan hedefim, müslüman olsun olmasın insanların yüce Allah’ın Kitabı ile bağlantısını kurmaktır. Yüce Allah’ın Kitabı olan Kur’an-ı Kerim, O’nun beyânı ve halihazırda elde bulunan biricik vahyidir. Onun Allah’ın kelamı olduğu eşsiz ve benzersiz bir şekilde kesin olarak sabit olmuştur.

Böyle bir kitabın tefsirinden hedefimiz bu olduğuna göre, bu tefsirin eski ve yeni güvenilir tefsir kitaplarına, Kur’an-ı Kerim ile ilgili tarihî malumatlara ve nüzul sebeplerine, çoğu ayetin anlaşılmasına yardımcı olan i’rab’a (dilbilgisine) yönelik açıklamalara -fakat bu hususta müfessirlerin görüşlerini delil göstermek yerine ancak ayet-i kerimenin üslubu açısından doğruya en yakın görüşü nakletmekle yetineceğiz-dayanması, hem rivayet hem de aklî bilgi ve izahları bulundurması gerekir. Bütün bu yazdıklarımda muayyen herhangi bir akımın yahut belirli bir mezhebin veya eski bir yönelişin, geçmişteki bir inanış birikiminin etkisi altında kalmadım. Benim rehberim ve yol göstericim Kur’an-ı Kerim’in ilettiği hak olacaktır. Bunu da Arap dilinin tabiatına, şer1! ıstılahlara uygun olarak yapmaya çalışacağım. Bununla beraber ilim adamlarının ve müfessirlerin görüşlerini de güvenilir, dikkatli ve taassuptan uzak bir şekilde açıklayacağım. Ayrıca bazı İslamî mezheplerin ve fırkaların görüşlerini desteklemek için Kur’an ayetlerini kullanmak, veya eski yahut yeni bir ilmî görüşü desteklemek için zorlamaya düşmekten de uzak kalmak lazımdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in beyanı bu görüş, mezhep ve fırkalardan daha üstündür. Daha seviyeli ve daha yüce bir makama sahiptir. Kur’an-ı Kerim astronomi, feza bilimi, tıp, matematik ve benzeri bilgi ve bilimlerin kitabı da değildir. Bu Kitap’ta herhangi bir teoriye bazı işaretler bulunsa bile o temelde ilahî bir hidayetin, dinî bir teşriin kitabıdır. Hak akideye, en güzel hayat sistemine, yüce ahlakî esaslara, üstün insanî değerlere yöneltir. “Şüphesiz size bir nur ve açıklayıcı bir kitap gelmiştir. Bu kitap ile Allah rızasına uyanları esenlik yollarına iletir; onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkartır ve onları dosdoğru bir yola hidayet eder” (Maide, 5/15- 16). Bu eserdeki metod ve planım aşağıdaki şekildedir: 1- Konuların ruhuna uygun açıklayıcı başlıklar altında Kur’an ayetlerini bölümlere ayırmak. 2- Her bir surenin genel olarak muhtevasını açıklamak.

3- Sözlük açıklamaları. 4- Ayetlerin nüzul sebeplerini, bu hususta varid olmuş en sahih rivayetlere göre kaydedip zayıf olanlarını bir kenara bırakmak. Peygamberlerin kıssalarını, Bedir ve Uhud savaşları gibi İslam tarihinin büyük olaylarını güvenilir si-ret kitaplarından hareketle aydınlatmak. 5- Ayetlerin tefsir ve açıklamalarını yapmak. 6- Ayetlerden çıkartılan hükümleri belirtmek 7- Belagat ve İrab (dilbilgisi) ile ilgili konuları -bunların üzerinde durmak istemeyenlerin anlamasını zorlaştırmadan- dileyen kişi için anlamın açıklanmasına yardımcı olması için açıklamak. Mümkün olduğu kadar konuları da gözönünde bulunduracak şekilde tefsir yapmaya gayret edeceğim. Bundan kastımız cihad, hadler, miras, evlilik hükümleri, faiz, şarap gibi belli bir konu hakkında gelmiş çeşitli Kur’an ayetlerinin tefsirini bir arada vermektir. Mesela Âdem, Nûh, İbrahim (a.s.) ve diğer peygamberlerin kıssaları, Firavun’un Musa (a.s.) ile kıssası Kur’an-ı Kerim’in diğer semavî kitaplara göre durumu ve benzeri hususları ilk geçtiği yerde açıklamaya çalışacağım. Bundan sonra ise kıssanın başka bir üslup ve bir vesile dolayısıyla tekrar edilmesi halinde, konu ile ilgili kapsamlı incelemenin yapıldığı yere atıfta bulunacağım. Bir kıssanın açıklanması ile ilgili gelmiş herhangi bir rivayeti dinin hükümleri ile uyum halinde olmadıkça, ilim tarafından kabul edilip akıl açısından da tasvip görmedikçe hiç bir zaman zikretmeyeceğim. Dikkat edilecek olursa Kur’an surelerinin faziletlerine dair rivayet edilen hadislerin büyük çoğunluğunun mevzu-uydurma ve yalan olduğu görülür.

Bunlar zındıklar yahut değişik arzu ve amaçlara sahip kimseler veya pazar ve mes-cidlerde duran dilenciler ya da -iddia ettiklerine göre- ecir umarak hadis uyduranlar tarafından ortaya atılmıştır. [2] Kendi kanaatime göre böyle bir çalışma planı -Allah’ın izniyle- büyük bir fayda sağlayacaktır. Bu özellikleri dolayısıyla elinizdeki eserin kolay, anlaşılır ve istifade edilebilir, güvenilir ve rahatlıkla yararlanılabilir bir eser olacağını umuyorum. Her bir araştırmacı ve belli bir bilgi düzeyine sahip herkes böylelik-}e ona haşvurahilecektir. İçinde yaşaâıği2ni2 âönemde znescid)erâe vb haşka yerlerde İslama davet çoğalmakta İslam hakkında pek çok şey söylenmektedir. Fakat bazen hak ve batıl birbirine karıştırılmakta ya da bilimsel dikkatten uzak kalınmaktadır. Tefsirde olsun, hadis, fetva ve serî hükümlerin açıklanmasında olsun durum böyledir. Bu noktada elinizdeki eser, güvenilir bir başvuru kaynağı, insanların saptırılmasından ve bilgisizce fetva vermekten engelleyecek özellikte, âlimin de, ilim öğrenenin de güveneceği bir eser olacaktır. İşte bu vakit Peygamber (a.s)’ın : “Benden bir ayet dahi olsun tebliğ ediniz” [3] buyruğunda Kur’anm tebliğinden gözettiği amaç, tam manasıyla gerçekleşmiş olacaktır. Çünkü Kur’an-ı Kerim, onun diğer mucizeleri arasında kalıcı olan mucizedir. İster kelime olarak, ister kelimelerin terkipleri olarak, Allah’ın Kitab’mm ayetlerinden gözetilen amacı açıklamak için izlemeyi öngördüğüm bu yol ile müslümanı Kuran’a bağlamak amacımı gerçekleştirmiş olduğumu, her müslü-manın görevi olan tebliğ vazifesini yapmış olacağımı ümid ediyorum. Bununla birlikte kaynak aldığım eski bir çok büyük eser ve tefsirler de vardır. Bu tefsirlerin kimisi itikat, Peygamberlikle ilgili meseleler, ahlakî öğütler, Allah’ın kâinattaki ayetlerini açıklamak gibi bir özelliğe sahiptir. Râzî’nin et-Tefsirü’l-Ke-bîr’i, Ebû Hayyân el-Endülüsî”nin el-Bahru’l -Muhît’i, Âlûsî’nin, Ruhu’l-Me-âni’si, Zemahşerî’nin el-Keşşafı gibi.

Bu tefsirlerin bir kısmı da Kur*an kıssalarını ve tarihî olaylara dair haberlerin açıklanması üzerinde durur: Hâzin ve Bagavî tefsirleri gibi. Kimisi de meselelerin, fert konuların ve problemlerin -dar anlamıyla- fıkhî hükümlerini açıklamaya önem verir; Kurtubî, İbni Kesîr, Cassâs ve İbnul-Arabî gibi. Kimisi lügavî açıklamalara önem verir; Zemahşerî ve Ebû Hayyân gibi. Kimisi değişik kıraatlere önem verir; Nesefî, Ebü Hayyân, İbni el-Enbârî, en-Neşr fi’l-Kırââti’l Aşr adlı eserinde İbni el-Cezerî gibi. Kimisi de kainattaki bilimsel teoriler ve bilimlere ağırlık verir; Tantavî Cevherî’nin el-Cevâhir fi’t-Tefsiri’lKur’ani’l-Ke-rim adlı eseri gibi. Bize öğrettikleriyle bizleri yararlandırmasını, bize yarar sağlayacak şeyleri öğretmesini, bilgimizi artırmasını, Yüce Allah’tan dilerim. Erkek kadın bütün müslümanların bu kitaptan faydalanmasını, hepimize doğruyu ve doğruluğu ilham etmesini, hayatın bütün alanlarında bir düstur, bir akide, bir düzen ve yaşayış olarak Allah’ın Kitabı’nm hükümlerini uygulayabilme başarısını ihsan etmesini, göklerde ve yerde bulunan her şeyin mutlak mâlik ve hakimi olan kendisinin dosdoğru yoluna bizleri iletmesini de dilerim. Şüphesiz ki bütün işler Allah’a döndürülür. Hepimizin yol göstericisi, Buharî ve Müslim’in, müminlerin emiri Osman b. Affan (r.a.) dan rivayet ettikleri Resulullah (s.a.)’m: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” [4] buyruğu olsun.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir