Kolektif – Terörizm Efsanesi

Terörizmin incelenmesinde tutulacak iki yol vardır. Konuyu ciddiye alan doğru bir yaklaşım ya da terörizm kavramının bir güç dizgesinin hizmetinde kullanılacak bir silah olduğunu kurgulayan propagandacı bir yaklaşım. Her ikisinde de nasıl yol alınacağı bellidir. Doğru yaklaşım yolunu tutarsak, neyin terörizm olduğunu belirlemekle işe koyuluruz. Sonra görüngünün örneklerini —ciddiysek belli başlıları üzerinde yoğunlaşarak— araştırır, nedenler, çareler saptamaya çalışırız. Propagandacı yaklaşımsa farklı bir yol buyurur. Terörizmin sorum lusunun resm en belirlenmiş belli bir düşm an olduğu savından yola çıkarız. Sonra terörist eylemleri, ancak bu eylemlerin (kabul edilebilir olsun ya da olmasın) istenen kaynağa yüklenebildiği durum larda, “terörist” diye niteleriz; yoksa bunlar görm ezden gelinmeli, örtbas edilmeli ya da “misilleme”, “özsavunu” diye adlandırılmalıdır. Propagandacı yaklaşımın genel olarak hükümetlerce, bir de totaliter devletlerdeki hüküm et aygıtlarınca benimsenmesi pek şaşırtıcı değil. Asıl ilgi çekici olanı, en ince ayrıntısına dek belgelendiği gibi, aynı durum un Batılı sanayi demokrasilerindeki iletişim araçları ile bilim çevreleri için de büyük oranda geçerli olmasıdır.1 “Kabul etmeliyiz ki” diye belirtiyor Michael Stohl, 1 Diğer kaynakların yanı sıra, şu yayınlara bakınız: Edward S. Herman, The Real Terror N etn’ork (South End, 1982); Herman ile Frank Brodhead, The Rise “uylaşım gereği —bunun yalnızca uylaşıma dayalı olduğu vurgulanmalıdır— büyük güçlerin zor kullanımı ile zor kullanma tehdidi bir terörizm biçimi diye değil, olağanlıkla baskıcı bir diplomasi diye betim lenir”, oysa bu genelde, “büyük güçler de söz konusu taktiğin tıpkısını gütmeseydi terörist em eller diye betim ­ lenecek bir doğrultuda şiddet tehdidini, çokça da kullanımını” içerir.2 Buna tek bir özelliğin eklenmesi gerek: “Büyük güçler” sözü, yam nda yer alınan devletlerle sınırlı olmalıdır; sorgulanan bu Batılı uylaşımlarda Sovyetler Birliği böyle bir retorik yeterliğe layık görülmediği gibi, en sudan kanıtlarla suçlanıp mahkum edilir. Terörizm başlıca kamusal sorunlardan biri durum una 1980’- lerde geldi. Reagan yönetimi, başkanın “terörizm musibeti” dediği, (Dışişleri Bakanı George Shultz’a göre) “m odem çağda barbarlığa bir dönüş” olarak “uygarlığın yoldan çıkmış karşıtların c a yayılan vebanın köküne kibrit suyu ekmeye kendini adadığını duyurarak işbaşı yaptı.


Kampanya sırasında bu vebanın özellikle ölümcül bir türü üzerinde duruldu: devlet güdüm lü uluslararası terörizm. Ana sav bunun sorum luluğunu, The Terror N etw ork adlı kitabı büyük övgü toplayan, Amerikan yönetiminin and Fail o f the Bulgarian Connection (Sheridan Square Publications, 1986); Noam Chomsky, Pirates and Emperors (Claremont, 1986; Amana, 1988); Alexander George, “The Discipline of Terrorology”, [bu kitaptaki “Terörbilim Anabilim Dalı” adlı yazı]. Bir de Noam Chomsky, Necessary Illusıons (South End, 1989, s. 278 ile sonrası) içinde, Walter Laqueur’ün The Age o f Terrorism (Little, Brown and Co., 1987) kitabının tartışılmasına. Burada anılmayan kaynaklar için bu kitaba bakınız. 2 Robert O. Slater ile Michael Stohl, Current Perspectives on Intem atinoal Terrorism (Macmillan, 1988) içinde “States, Terrorism and State Terrorism”. Stohl şu sonuca varıyor: “Terörist, baskıcı diplomasi bakımından… ABD Üçüncü Dünya’da Sovyetler Birliği’nden çok daha etkindir”. Diğer çalışmalar da benzer bir örüntü sergiler. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yürütülen askeri çatışmalara ilişkin değerlendirmesinde Ruth Sivard, bu çatışmaların yüzde 95’inin Üçüncü Dünya’da yer aldığını, çoğu örnekte dış güçlerin de işe karıştığını, “bu karışmaların “yüzde 79’undan Batılı devletlerin, yüzde 6’sından ise komünist devletlerin sorumlu olduğunu” bulgular; World Military and Social Expenditures 1981 (World Priorities, 1981), s. 8. Incil’i, yeni terörbilim disiplininin kurucu belgesi haline gelen Claire Sterling’in sözleriyle, Sovyet temelli, “dem okratik Batı toplum unu istikrarsızlaştırmayı amaçlayan dünya çapında bir terör ağı”na yıktı. Yapıtın terörizm in “neredeyse salt demokratik ya da görece dem okratik toplum lar”da ortaya çıktığı (Walter Laqueur) konusunda “yeter kanıt” sağlayarak vebanın kaynaklan üzerine kuşkuya yer bırakmadığı düşünüldü.

Kitabın beş para etmez bir propaganda broşürü olduğu çok geçm eden açığa çıktı ama sav el değm eden korundu, haberciliğin, yorumculuğun, bilginliğin ana akımına egemen olmayı sürdürdü. 1980’lerin ortalarına gelindiğinde uluslararası terörizm e gösterilen ilgi tam bir cinnet halini aldı. Ortadoğu ile Akdeniz’deki terör AP’nin yaptığı bir yoklamada gazetelerin baş yazarlarınca 1985’in yıldız öyküsü seçildi, bir yıl sonra ise Avrupa kentlerini saran Arap teröristlerin korkusuyla Amerikalılar ayağını kesince Avrupa turizm sanayi büyük darbe yedi. Sonra veba hız kesti; onaylı yoruma bakılırsa, kovboyun soğukkanlı cesareti canavarı dize getirmişti. Doğru yaklaşıma geçersek; öncelikle terörizm kavramını tanımlarız, sonra da bunun uygulamasını inceler, takkeleri düşürmeye bakarız. Bakalım bu yol bizi nereye çıkaracak? 1 Terörizm Kavramı Siyasal söylemin kavramları açık seçildik timsali sayılmaz ama neyin terörizm olduğu üstünde genel bir anlaşma vardır. Bir başlangıç noktası olsun diye resmi Amerika Birleşik Devlederi Yasası’m ele alalım: “Terör eylemi”; (A) Birleşik Devletler’in ya da herhangi bir Eyalet’in ceza yasalannı çiğneyen ya da Birleşik Devletler’in ya da herhangi bir eyaletin yargılama alanı içinde işlendiğinde ceza gerektirecek ihlal oluşturan bir şiddet eylemi ya da insan yaşamı için tehlike oluşturan bir eylem içeren bir etkinlik; (B) (i) sivil bir nüfusa gözdağı verme ya da baskı yapma; (ii) gözdağı ya da baskı yoluyla bir hükümetin siyasetini etkileme; ya da (iii) suikast ya da adam kaçırma yoluyla bir hükümetin davranışına etki etme amacını güttüğü ortaya çıkan bir etkinlik demektir.3 Kavramın sınırları tam olarak çizilmemiş. İlkin, uluslararası terörizm ile saldırganlık arasındaki sınır her zaman belli değildir. Bu belirsizliğin Birleşik Devletler ile yanaşmalarına nasıl yaradığına bakalım: Herhangi bir uluslararası şiddet eylemi söz konusu olduğunda saldırganlık suçlamasını yadsıyorlarsa, eylemi daha ufak çaptaki terör suçu kapsamında değerlendireceğiz. Terörizm ile şimdi değineceğimiz misilleme ya da meşru direniş arasındaki ayrım üzerinde de anlaşmazlık vardır. ABD kaynaklan daha özlü “terörizm ” tanım lan da verir. ABD O rdusu’n un hazırladığı, terörizme karşı koymayı ele alan bir el kitabında terörizm “doğaca siyasal, dinsel ya da ideolojik hedeflere ulaşmayı amaçlayan, önceden tasarlanmış şiddet kullanımı ya da tehdidi” diye tanımlanır. “Bu gözdağı vermekle, zorlamayla ya da korku aşılamakla yapılır.” Bundan daha bayağı bir niteleme Pentagon’ca yaptırılmış bir çalışmada, ünlü terörbilimci Robert Kupperm an’ın “siyasal ereklere olanaklan tüm den kullanmadan ulaşmak”4 için zor kullanımından ya da tehdidinden söz etmesidir.

3 United States Code Congressional and Administrative News, 98. Kongre, İkinci Oturum, 1984, 19 Ekim, 2. cilt; par. 3077, 98 STAT. 2707 (West Publishing Co., 1984). ■* US Army Operational Concept for Terrorism Counteraction (TRADOC Pamphlet, No. 525-37, 1984); Robert Kupperman Associates, Low Intensity Ne var ki Kupperman terörizmi değil, Reagan yönetim inin ana öğretilerinden birini, düşük yoğunluklu çatışmayı (DYÇ) tartışıyor. Bu betim lem enin gösterdiği, varolan uygulamanın da doğruladığı üzere DYÇ’nin —tıpkı önceli olan “kontrgerilla” gibi— devlet güdüm lü uluslararası terörizm yerine başvurulan, diyeceğim, savaş sayılabilecek bir saldırganlık düzeyine erişmeyen zor kullanımına dayanmak için uydurulan bir hüsnütabirden başka bir şey olmadığına dikkat edelim. Alışageldik öğretisel sapmalar bir yana, bu nokta bilimsel çalışmalarda da kabul görür. Önde gelen İsrailli bir uzm anın ileri sürdüğüne göre “devlet destekli terörizm, devletlerin eylemlerinden sorum lu tutulm adan ‘savaş’a tutuşmayı uygun gördüklerinde giriştikleri bir düşük yoğunluklu çatışma biçimidir” (Profesör Yonah Alexander).5 Alexander “FKÖ’nün Nikaragua’ya sağladığı… kapsamlı bir eğitim izlencesi” gibi örnekler sunarak dikkatini Kremlin’in Batı’yı “taşeron gruplar” aracılığıyla istikrarsızlaştırma oyunuyla sınırlı tutar. Bu kavrayışa göre “Moskova ile özel bir ilişki sürdüregelen FKÖ” Sovyetler Birliği’nde terörizm üzerine edindiği “uzmanlaşma eğitimi”ni Nikaragua’ya aktarmakla Sovyet efendisine hizmet eder, böylece Nikaragua da Birleşik Devletler ile onun çıkarlarına karşı DYÇ yürütebilmektedir. Alexander “Doğu Bloku’nun içtenliğinin sınanması zorunluluğunu” karşılama yolları da önerir; “ABD ile bağlaşıklarını terörizmle ilişkilendiren propaganda kampanyalarına son vermeye istekli olduklarını göstermek” gibi. Örneklerin ortaya koyduğu gibi, öğretinin namusu korunduğu sürece, kardeşliğe fitne sokacak denli aynksı bir düşünce türetmek için doğurgan bir düş gücü gerekiyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir