Kürşat Demirci – Hinduizmin Kutsal Metinleri Vedalar

Yeryüzünde hiçbir din Hinduizm’in sahip olduğu kadar çok sayıda kutsal kitap külliyatına sahip olmamıştır. Vedalar, Brahmanalar, Puranalar, Upanişadlar ve Mahabharata, bu geniş külliyatı meydana getiren kutsal kitaplar içerisinde en önemli olanlarıdır. Hindu geleneğine göre Vedalar, Brahmanalar ve Upanişadlar “sn ti”, yani vahy ürünüdürler; bunların dışında kalanlar ise “smnti”, yani gelenekdir. “Srıti” sutraları (okumaları) içerisinde en önemli kutsal metin ise Vedalar’dır. Yahudilik için Eski Ahid’in ilk beş kit:.ıbı olan torah (Tevrat) ne ise, Hinduizm için de Vedalar odur. Vedalar, “yaratılmamış” ve ebedi kelamdır. Hinduizm’in bütün sonraki kitapları, Hindu geleneğine göre, Vedalar’a yazılan şerhden ibarettir. Hinduizm’deki bu kadar önemine rağmen, Vedalar’ı ve Vedalar içerisindeki doktrini bugünkü Hindu inancından ayırmak gerekmektedir. Vedalar’ın muhtevası, gerçekte bugünkü Hinduizm’in içerdiğinden çok farklıdır. Vedalar’ da çok tanrılı bir eğilim varken, bugünkü Hinduizm panteizme kaçan Brahmanalar ve Upanişadlar içerisindeki tevhidi temayül üzerinde temellenmiştir. Vedalar kendisinden sonra meydana getirilen Brahmanalar ve Upanişadlar’dan çok farklıdır. Brahmanalar’da temel konu kurbanın değeri ve tek tanrı inancıdır; Upanişadlar’da ise en önemli yapı panteizme kaçan tek tanrılı bir imandır. Bugün Hinduizm adı verilen doktrin Vedalar’dan yaklaşık 2000 yıl sonra, M.S.


VIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Bu Hinduizm ise, Brahmanalar, LJpanişadlar, Mahablıarata gibi külliyatlarla, yerli halk arasında 11 dolaşan inançların bir karma�’lsı olup, Veclalar’ın doktrininden oldukça farklıdır. Mamafih, Hristiyanlar’ın Eski Ahid’i kabul ediş mantığı ile Hindular da Vedalar’ı kabul etmişlerdir. Bu tez incelenirken dikkat edilmesi gerekli olan en önemli nokta budur. Vedalar ve Hinduizm arasındaki sınırı çizdikten sonra Vedalar’ın muhtevasına kısaca temas etmekte yarar vardır. Vedalar M.Ö. 1500-1000 arasında meydana getirilen dört ayrı kitaptan oluşur: Rig, Sama, Yacur ve Atharva. Bu kitapların herbiri ayrı dönemlerde ortaya çıkmıştır. En erken ortaya çıkan kitap Rig Veda’dır (M.Ö. 1500 civarı). En son meydana getirilen Veda ise Atharva Veda olup M.Ö.

1000 civarına tarihlenir. Vedalardaki temel konu, tanrılara sunulan övgüler, tanrılardan istenilen dilekler ve büyü formülleridir. Ölümden sonraki hayat, cennet ve cehennem gibi motifler üzerinde durulmaz. Oysa daha sonraki kutsal kitaplarda bunlar ana konulardır. Gerçekte Vedalar üzerine yapılacak herhangi bir çalışmada üzerinde durulacak o kadar çok geniş konular karşımıza çıkmaktadır ki, bunları bir tek tez içerisinde işleyebilmek pek mümkün görünmemektedir. Konunun bu kadar geniş boyutları olması dolayısıyla incelenecek konuların titizlikle seçilmesi gerektiği inancı bizi en çok zorlayan olaylardan biri olmuştur. Herşeyden önce Vedalara bir girişi yapmak son derece zor bir olaydır. Vedaların ortaya çıkışı o kadar kompleks bir geri zemini incelemeyi gerektinncktedir ki, sırf bu alan üzerine batıda yapılan yüzlerce çalışma vardır. Yukarıdaki sebepten dolayı Kaynaklar ve Araştırmalar adı ile kaleme aldığımız kısmı geniş tutmak zorunda kaldık. Böylece Vedaların geri zeminini teşkil eden düşünceyle ilgili kaynaklardan daha iyi anlaşılabileceğini umuyoruz. Yine yiıkarıdaki nedenden dolayı Giriş kısmıni geniş tutma ihtiyacını hissettik. Vedaların ortaya çıktığı muhit en az Vedaların kendisi kadar incelenmeye değer bir konu teşkil eder. Burada Vedaların ortaya çıktığı şartları ve Vedalarla ilgili önemli terimleri vermeye çalıştık. I. Bölüm Vedaların tertibine ve bu meyanda muhtevasının 12 incelenmesine yöneliktir.

Vedaların tertibi ve muhtevası içiçe geçmiş bir konudur. Bu sebepten bu iki konuyu aynı başlık altında i ı_ ıcelemek uygun olacaktır. il. Bölümün konusu Vedalardaki en önemli yapı olan ilahi güçlerin ya da tanrıların nitelikleriyle ilgilidir. Bu böllimde Vedalardaki teolojinin yapısını incelemeye çalıştık. Vedalarda ilahi varlıkların yapısı başlıbaşına bir konudur. Bu nedenden dolayı bu bölümü geniş tutmaya özen gösterdik. III. Bölüm ya da son bölüm Vedalardaki kozmoloji ve eskatoloji inancı ile ilgilidir. Vedalarda kozmoloji ile ilişkili bol referans varsa da, cskatoloji ile ilişkili imalar yok denecek kadar azdır. Bununla birlikte kozmoloji, var oluş; eskatoloji de yok oluş kavramlarını işlediği için her ikisini de aynı bölüm içinde işlemeyi gerekli gördük. Bunların yanında ek bölüm olarak Vedalardan seçme çeviriler yaptık. Burada seçilen metinler Vedaların bütünü hakkında fikir verebilecek mahiyettedir. Bu incelemeyi yapmaktaki en büyük amacımız herşeyden önce Vedaların ülkemizde hiç incelenmemiş olmasıdır. Oysa Vedalar komple olarak elde bulunan yeryüzündeki en eski kutsal metindir.

Bunun yanında Vedaların söylendiği dil, Hind-Avrupa dillerinin ilk örneğidir. ÇalıŞma bu açıdan dilciler için de caziptir. Böylesine çok yönlü bir konuyu işlerken belli bir metod izleyebilmenin ne kadar zor olacağı tahmin edilebilir. Bununla birlikte bizim ana meselemiz ya da bakış açımız dinler tarihi olduğu için metodu bu iskelet üzerine yerleştirdik. Bu gerekçeyle iki ana sınır içinde kaldık, biri Vedaların formcl yapısı; diğeri Vedaların muhtevası. İlki tezimizin birinci bölümünde bulunur; ikincisi de tezimizin geri kalan kısımlarında incelenmiştir. Bu arada yeri geldikçe konunun diğer önemli yanfarını da -mesela dilbilim- sunmaya çalıştık. Bütün bunlar gözönüne alındığında tezimizin, daha _sonraki _ç� Iışmaları bekleyen bir giriş çalışması olduğu anlaşıla13 caktır. Bana bu konuda çalışma imkanı veren değerli hocalarım da bu tezin yapılmasında en az benim kadar emeği geçen kişiler olmuşlardır. Bu sebepten dolayı hocalarım Prof. Dr. Mustafa Fayda, Yrd. Doç. Dr. Süreyya Şahin ve Doç.

Dr. Ö. Faruk Harman’a ve dostum Ar. Gör. M.E.Kılıç’a bu satırlarla teşekkür etmeyi zorunlu bir borç olarak kabul ediyorum. 14 KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR !-KAYNAKLAR 18. yüzyılda İngiliz işgali altına girmesiyle birlikte Hind kültürü üzerine batı dillerinde çok sayıda çalışma yapılmaya başlanmıştır. Bunun iki önemli nedeni vardır: Birinci ve en önemlisi bölgeyi egemenlikleri altında tutan İngilizlerin yerel kültürleri tanıma ve bunu pragmatik maksatlar doğrultusunda kullanma arzusu; ikincisi ve daha az önemlisi Hind kültürünün üzerinde bolca araştırmalar yapmaya değecek kadar zengin bir yapıya sahip olması. Bu iki önemli neden Hindistan üzerine yapılan çalışmaların niçin bu kadar çok olduğunu yeterince açıklayacak mahiyettedir. Bununla birlikte 20. yüzyılın ortalarından itibaren araştırma ıpaksadıın sömürgeci niyetlerclen arınarak Hindistan’ın enteresan ve eksotik yapısını ortaya çıkarmak gayesine kaydığını gözlemleyebiliriz. Yerli Hindoloji uzmanlarının yetişmesi de hu yeni temayüle genişçe katkı yapmıştır. Böylece başlı başına Hindoloji bilim dalı doğmuştur.

Batılıların ve özellikle İngilizlerin yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı Hind kültürüne gösterdikleri ihtimam Sanskrit ve diğer yerli Hint dillerindeki ana kaynakların ve bu arada yine aynı konuyla ilgili diğer milletlerce yazılan eserlerin çok erken tarihlerden itibaren batı dillerine çevrilmesine sebep olmuştur. Böylece Vedalar, Brahmanalar, Upanişadlar, Bhagavat Gita gibi çeşitli Hind eserlerini 19. yüzyıldan itibaren batı dillerine çevrilmiş olarak görüyoruz. Teziıuizin konusunu teşkil eden Vedalar da böyle bir muhit 15 içerisinde erken dönemlerden itibaren batı dilerine aktarılmış ve yine bu tarihlerden itibaren bu çeviriler üzerine dayalı olarak konuyla ilgili çok sayıda telif araştırmalar yapılmıştır. Bu eserleri gözününe alarak Vedalarla ilgili kaynak eserleri önem sırasına göre şu şekilde tasnif edebiliriz: 1. Vedaların nüshaları. 2. Genel Hindu tefsirleri ve çeşitli Hind kaynakları. 3. Grek, Çin ve Müslüman kaynaklar. 1. Vedaların Nüshaları: Vedaların bugün elde olan Sanskrit dilindeki yazılı metinleri M.S. 14. yüzyılda ortaya çıkar.

Sadece birkaç tane fragmen M.S. II. yüzyıla kadar çıkmaktadır. Bu tarih, Vedaların meydana getirildiği M.Ö. 1200 civarı gözününe alındığında oldukça geç bir tarihtir. İleride inceleneceği üzere Vedalar başlangıçta şifahi olarak söylenmiş ve çok sonraları yazıya geçirilmiştir. B unun en büyük nedeni şifahi geleneğin anıyı ve hafızayı sürekli öinç tutmasıdır. İkinci önemli bir neden de Vedaların herkese açık olmayan sırrını yazılı hale getirmeden yabancıların bu bilgiye sahip olmasını önlemek kaygısıdır. Özellikle sır cemaatlarında görülen bu kaygı şifahi geleneği kutsal bir yapıya büründürmüştür. Bu endişeden dolayı Vedalar çok geç bir tarihte yazıya geçirilmiştir. Bugün batı dillerine muhtelif zamanlarda yapılan Veda çevirilerinde M.S. 14.

yüzyılda yazılan nüshanın çeşitli edisyonları esas alınmıştır. Bu çevirilerin çoğunu İngiliz dilindekilcr kapsar. Bu sebepten dolayı biz bu konuda fazla bir sıkıntı çekmedik. Bizim tezimizde esas olarak kullandığımız İngilizce tercüme editörlüğünü Max Müller’in yaptığı dev eser “Sacred Books of the East”in XLII., XLVI., XXXII. ciltlerinde bulunan Veda çevirileridir (1). Elli cilde varan bu-dev külliyat Asya medeniyetine ait kutsal veya felsefi metinlerin İngilizceye mükemmel çevirilerini ( 1) Ed. M. Mililer, Sacred Books of the East, Vedic Hymns, Oxfurd-London 1906. 16 kapsar. Çevirilerin çoğu 20. yüzyılın başlarında yapılmışsa da, bazı metinler 1960’lı yıllarda gözden geçirilerek yeniden basılmıştır. Bu külliyat içerisindeki Vedalara ait üç cildin çevirisi 01- denberg, Bloomficld ve Müller tarafından yapılmıştır. Fakat ne bu çeviriler, ne de balı dillerindeki diğer çeviriler Vedaların tümünü ihtiva etmez.

Eksiklik gibi görünen bu durum, çoğunlukla Rig Veda’claki ilahilerin diğer Vedalarda aynen kullanılmış olmasından ve çoğu ilahinin önemsiz şekilde aynen tekrar edilmesinclen kaynaklanır. Bütün bunlar gözününe alındığında bu tip ilahilerin çevrilmesinin gereksizliği kendiliğinden ortaya çıkar. B undan dolayı İngilizce’deki çeviriler yeterince tatmin edici olarak kabul edilebilir. Biz Müller’in edisyonunu ve kısmen çevirisini yaptığı bu eserin yanında münfericl Veda tercümelerini ele kullandık. Bunların başında Griffilh (2) ve Macdoncll’in (3) çevirileri gelmektedir. 2. Genel Hindu Tefsirleri ve Çeşitli Hind Kaynakları: Vedalarla ilgili ana kaynak mahiyetindeki eserlerin başında şüphesiz Vedalardan sonraki kutsal metinler olan B rnhmanalar Upanişacllar, Puranalar ve Mahabharata gelir. ” Vedanlik literatür” adı altında incelenen bu kitaplar, Hindu geleneğine göre Vedaların tefsiri mahiyetindedir. Bu kutsal metinlerin İngilizce’ye toplu çevirisi Müller’in edisyonunu yaptığı söz konusu külliyalla bulunmaktadır. Bu tip eserlerin yanında en önemli olanlardan biri de Yaska’nın Vedalar üzerine yaptığı tefsirdir. Yaska’nın Nirukta adı verilen tefsirinde (M.Ö. 500 civarı) Vedalardaki öğretilerin sistematize edilmiş halini buluyoruz. Her ne kadar bu eserin orijinali kayıpsa da, ona ait referanslar çeşitli kaynaklarda serpiştirilmiş hal- (2)�.JI.

Griffilh, Tize Hymns ofthe Rig Veda, 13anaras 1920. (3) A.A. Macdoncll, llymnsfrom the Rig Veda, Calcutta tarihsiz. 17 de mevcuttur (4). Bu tür tefsirlerden biri de Sankara’nın tefsiridir (M.S. 8. yüzyıl). Bu tefsir Müller’in edisyonu içerisindeki Vedalar çevirisinde mütercimler tarafından bolca kullanılmıştır. Bunların yanında Vedaların otoritesini reddeden Samkhya, Budizm ve Cainizm gibi öğretilerde de dolaylı olarak referanslar mevcuttur. Fakat unutulmaması gerekli olan bir nokta, hcrşcye rağmen bu kaynakların bizi dolaylı olarak ilgilendirmesidir. Çünkü bu kaynakların hepsi Brahmanizm’in ya da Upanişad doktrininin bakış açısı ile Vedalara yaklaşmışlardır. Oysa bu doktrinlerin bakış açısı M.Ö.

8. yüzyıldan sonra ortaya çıkan, görünüşte çok tanrılı Vedalardan uzak olgun bir Hindu görüşüdür. Bundan dolayı bu noktayı sık sık hatırlamak gerekmektedir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir