Marcus Sedgwick – Korkunç Orman

K uzgun O ğlan ağaçlara tırm anm ak konusunda o kadar iyidir ki en cesur sincaplardan bile daha yükseğe tırmanır. jVŞ| T T ‘ uzgun Oğlan, Cüce Kız ile tanıştığında İV . ne onun adı Kuzgun Oğlan ne de diğerininki Cüce Kız’dı. O zamanlar değildi. Onlar bir gece tanıştılar, yakında bilineceği adıyla Kuzgun Oğlan her zamanki gibi bulabildiği en yüksek ağacın tepesinde mutlu bir şekilde uyuyordu. Gecenin bir yarısıydı ve sonsuz orman sessizdi. Ne oraya buraya ok gibi fırlayan yarasalar ne de ürkütücü öten baykuşlar vardı, en ufak bir çıtırtı bile çıkmıyordu. 9 Sanki gerçekten-kötü-bir-şeyler-olmak üzereymiş gibi etrafa bir sessizlik hâkimdi. Ve birden, oldukça tuhaf bir biçimde, gerçekten kötü bir şey oldu. Kuzgun Oğlan’ın üzerinde uyuduğu ağaç sallanmaya başladı. İlk başta biraz sallandı, bu yüzden çocuk uyanmadı. O sırada Kuzgun Oğlan rüyasında bebek sincapları görüyordu ve yüzünde bir gülümseme vardı. Sonra ağacın tepesi biraz daha sallandı ve biraz daha, bu oldukça garipti çünkü hafif bir esinti dahi yoktu. Ağaç sallanıyordu çünkü yıkılıyordu. Kuzgun Oğlan gözlerini açtı.


“Heyy!” diye bağırdı ve dallara tutunmaya çalıştı ama olağanüstü tırmanma becerisine rağmen durum umutsuzdu. Ağaç yere doğru savruluyor ve bu sırada da diğer ağaçların dallarını kırıyordu. Kuşların yüksek sesli ötüşlerini ve kırılan gövdenin çıkardığı korkunç sesi duydu. Bir ya da iki saniye kadar sonra ağaç, ormanın zeminine yıkıldı. O sırada çocuğun tek yapabildiği son dakikada zıplamak oldu ve şans eseri kendini yere yakın bir dalda asılı buldu. “Heyy!” dedi yeniden, gözleri yemek tabakları kadar açılmıştı. Birazcık sallandı, gecenin bir yarısı olmasına ve kimse11 nin onu göremeyeceğini bilmesine rağmen kendini sersem gibi hissetti. “Kimsin sen?” diye sordu bir ses. “Ve neden ağaçta sallanıyorsun? Sersem gibi görünüyorsun. Ve neden…” Ses biraz daha yakına gelmişti. “Benim kulübemi ezdin?” Kısa zaman içinde Kuzgun Oğlan olarak tanınacak olan çocuk etrafına bakındı. Geceleri çok iyi görebiliyordu ve şu anda da gece olduğu için kendisiyle konuşan kızı gördü. “ Asıl sen kimsin?” diye sordu. “Önce ben sordum,” diye cevap verdi oldukça küçük ve sıska olan kız. “Yani?” “Yani ne?” “Yani önce sen adını söyle.

” “İşler böyle mi yürüyor?” “Evet,” dedi kız. “İşler böyle yürüyor.” Çocuk biraz düşündü. “Hayır,” dedi. “Hayır mı? Neden hayır?” “Hayır, sana adımı söylemem.” “Neden?” diye sordu kız. Çocuğun adını söylememek için iki nedeni vardı; ilk olarak adının çok saçma olduğunu 12 düşünüyor ve bu yüzden de utanıyordu ve İkincisi de düşmek üzere olmasıydı. “Heyy!” dedi ve kızın üstüne düştü. Kız onun altından yuvarlanıp ayağa kalktı. O kadar sinirlenmişti ki kulakları kırmızıya dönmüştü. Ellerini kalçalarına koydu ve çocuğu işaret etti. “Sen!” dedi. “Neden her tarafın tüy içinde?” “Düşerken bir kuş yuvasına çarptım.” Bu doğruydu ancak işin gerçeği, her zaman saçlarının arasında ya da eski püskü ceketinin üstünde genellikle bir ya da iki tüy olurdu -ağaç tepelerinde fazla vakit geçirirsen olacağı budur. Bir şeyler hep üstüne yapışır: Tüyler, çam kozalakları, yapraklar.

Küçük yaratıklar. “Bir çocuktan çok kuzguna benziyorsun,” dedi kız gülerek. Sonra birden gülmeyi kesti. “Ah! Kulübeme bak!” “Ne kulübesi?” Kız çatısından kıymıkların çıktığı ağacın gövdesini işaret etti. “Sen benim evimi yıktın!” “Ben yapmadım…” “O da neydi?” Kız, çocuğun oldukça sivri olduklarını fark ettiği kulaklarını dikleştirdi. Çocuk da sesleri duymuştu. “Bir başka ağaç daha devriliyor! Üstelik de bu tarafa doğru geliyor!” 13 “Kaç Kuzgun Oğlan! Kaç!” Kaçtılar ama yeterince uzağa değil. Hava karanlıktı ve ikisi de pek akıllı değildi, bu yüzden de diğer tarafa kaçacaklarına dosdoğru ağaca doğru koştular ve ağaç yere çarptığında en üstteki dallar ikisine birden vurdu. Ezildiler ya da neredeyse eziliyorlardı. Onları kurtaran, son anda büyük bir porsuk deliğine düşmeleri oldu. Bir süre sonra kendilerine geldiklerinde sabah olmuştu. Güneş ışınları ağacın gövdesinin etrafından geçip büyük porsuk deliğine sızıyordu. Kuzgun Oğlan gözlerini kırpıştırdı, bir an için neler olduğunu tamamen unutmuştu. Sonra etrafına, üzerlerinde ağaç olan büyük deliğe, saçlarındaki yaprak ve tuhaf kurtçukları toplamakla uğraşan, yanında oturan sıska kıza baktı. “Kulakların neden bu kadar sivri?” diye sordu Kuzgun Oğlan.

“Sanırım senin burnunun böyle olmasıyla aynı nedenden.” Kuzgun Oğlan bunu biraz düşündü. “Saçında hâlâ tüyler var Kuzgun Oğlan,” dedi kız. “Peki, senin adın ne?”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir