Matt Ridley – Genom

Bu kitabı yazarken, çok sayıda insanı rahatsız ettim, işinden alıkoydum, sorguladım ve birçoğuyla yazıştım, yine de bunun karşılığında nezaket ve sabırdan başka bir şey görmedim. Herkese, isimlerini vererek teşekkür edemem, fakat aşağıda saydığım kişilere minnet borcumu belirtmek isterim: Bill Amos, Rosalind Arden, Christopher Badcock, Rosa Beddington, David Bentley, Ray Blanchard, Sam Brittan, John Burn, Francis Crick, Gerhard Cristofori, Paul Davies, Bariy Dickson, Richard Durbin, Jim Edwardson, Myrna Gopnik, Anthony Gottlieb, Dean Hamer, Nick Hastie, Brett Holland, Tony Ingram, Mary James, Harmke Kamminga, Terence Kealey, Arnold Levine, Colin Merritt, Geoffrey Miller, Graeme Mitchison, Anders Moller, Oliver Morton, Kim Nasmyth, Sasha Norris, Mark Pagel, Rose Paterson, David Penny, Marion Petrie, Steven Pinker, Robert Plomin, Anthony Poole, Christine Rees, Janet Rossant, Mark Ridley, Robert Sapolsky, Tom Shakespeare, Ancino Silva, Lee Silver, Tom Strachan, John Sulston, Tim Tully, Thomas Vogt, Jim Watson, Eric Wieschaus ve’Ian Wilmut. Uluslararası Yaşam Mirkezi’ndeki meslektaşlarıma özellikle teşekkür ederim. Burada hep birlikte, genoma hayat vermeye çabaladık. Biyoloji ve genetikle ilgili meselelerde, ilgilerini ve desteklerini bir gün olsun esirgemediler, aksi takdirde bu kitabı herhalde yazamazdım. Bu meslektaşlarım: Alastair Balls, John Burns, Linda Conlon, Ian Fells, Irene Nyguist, Neil Sullivan, Elspeth Wills ve diğerleri. Kitaptaki iki bölümün bazı kısımları, ilk olarak gazete sütunlarında ve dergi makalelerinde kendine yer buldu. Daily Telegraph gazetesinden Charles Moore’a ve Prospect dergisinden David Goodhart’a, bunları yayımladıkları için müteşekkirim. Menajerim Felicity Byran, bütün süreç boyunca işe kişisel bir heyecanla sarıldı. Daha öneri aşamasındayken editörler Christopher Potter, Marion Manneker ve Maarten Carbo’nun kitaba duydukları inanç benimkinden fazlaydı (artık itiraf ediyorum). Fakat bir kişi var ki, kendisine duyduğum minnet, geri kalan herkese duyduğum minnetten daha derin ve yürektendir. eşim Anya Hurlbert. Önsöz İnsan genomu, yani tüm insan genlerinden oluşan set, yirmi üç çift kromozomdan oluşan bir paket içinde gelir. Yirmi iki çift kromozom, yaklaşık büyüklük sırasına göre isimlendirilmiştir, en büyüğü birinci kromozomdur, en küçüğü ise yirmi ikinci. Yirmi üçüncü çift, cinsiyet kromozomlarıdır: kadınlarda iki büyük X kromozomu, erkeklerde ise bir X ve bir küçük Y kromozomu.


Büyüklük olarak X kromozomu yedinci kromozomla sekizinci arasındadır. Y ise en küçük kromozomdur. Yirmi üç sayısının bir önemi yok. Maymun türlerinden en yakın akrabalarımız da dahil birçok türde daha çok kromozom bulunur, diğer birçoklarında ise daha az. îşlev ve tip açısından benzerlik gösteren genler illa aynı kromozomda kümelenmezler. Bu nedenle birkaç yıl önce dizüstü bilgisayarıma dayanmış, evrim biyologu David Haig ile sohbet ederken, Haig, on dokuzuncu kromozomun kendisinin en gözde kromozomu olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Her türlü haylaz genin, bu kromozomda toplandığını anlatmıştı. Daha önce kromozomları kişilik şahibi olarak hiç düşünmemiştim. Nihayetinde, bunlar sadecç gelişigüzel gen koleksiyonlarıdır. Fakat Haig’in tesadüfen söylediği şey, aklıma bir fikir getirdi ve bunu bir türlü kafamdan atamadım. Günümüzde en küçük ayrıntılarının dahi bilindiği insan genomunun hikâyesini, uygun genler seçerek, kromozomlar üzerinden anlatmak neden mümkün olmasın? Primo Levi benzerini, kısa otobiyografik hikâyelerden oluşan kitabında, atomların periyodik cetveli için yapmıştı. Her bölümü, hayatının bir döneminde ilişkisi olduğu atomlarla bağlantı kurarak yazmıştı. İnsan genomunu bir tür otobiyografi, yaşamın şafağından itibaren türümüzün ve atalarımızın tarihini biçimlendiren bütün değişikliklerin ve icatların ‘genetikçeyle’ tutul­ muş kaydı olarak düşünmeye başlamıştım. İlkel dünyada yaşamış olan tek hücreli yaratıkların zamanından beri fazla değişmemiş genler vardır. Atalarımızın henüz kurtçuk evresinde olduğu zamanlarda ortaya çıkmış genler vardır.

Bazı genlerse, atalarımızın balık aşamasına geçtikleri zamanlarda ilk defa görülmüşlerdir. Bugünkü formlarını, kısa zaman önce gerçekleşmiş hastalık salgınlarına borçlu genler vardır. Son birkaç bin yıl içindeki insan göçlerinin tarihini yazmakta kullanılabilecek genler vardır. Dört milyar yıl öncesinden birkaç yüz yıl öncesine kadar genom, önemli olayları gerçekleştikleri anda kaydederek, türümüz için bir çeşit otobiyografi oluşturmuştur. Yirmi üç kromozomun bir listesini yaptım ve her birinin yanma insan doğasıyla ilgili özellikler yerleştirdim. İtinayla ve yavaş yavaş hikâyemde kullanabileceğim genleri seçmeye başladım. Uygun bir gen bulamadığımda ya da bulduğum ideal gen yanlış kromozom üzerinde olduğunda hayal kırıklığı yaşadım. X ve Y kromozomlarıyla ne yapacağım tam bir muammaydı. Bu kromozomlarla ilgili bölümü, X ’in boyu tuna istinaden, yedinci kromozomla ilgili bölümün arkasına koydum. Kapaktaki alt başlıkta yirmi üç bölüm ifadesi yazılı olduğu halde, son bölümün neden yirmi ikinci bölüm diye geçtiğini artık biliyorsunuz. Yaptığım şey ilk bakışta son derece yanlış görünebilir. Birinci kromozomun ilk kromozom olduğu ima ediliyormuş gibi gelebilir, ama bu doğru değildir. On birinci kromozomun tamamen insan kişiliğiyle alakalı olduğunu kastettiğimi düşünebilirsiniz, oysa böyle bir şey yoktur. İnsan genomunda muhtemelen 60.000 ila 80.

000 arasında gen var.* Kısmen şimdiye kadar 8.000’den az gen bulunduğundan (gerçi bu sayıya her ay birkaç yüz gen daha eklenmektedir) kısmen de genlerin çoğu can sıkıcı biyokimya aracıları olduklarından, hepsinden bahsedemedim. Fakat size genomdaki en ilginç yerlerden bazılarına yapılacak kısa ziyaretler ve bunlardan kendimiz hakkında Günüm üzde 30.000 civarında olduğu kabul edilm ektedir. [ — çev. notu.} öğreneceklerimiz sayesinde olayın bütününe dair tutarlı bir bakış açısı kazandırabilirim. Genomun kitabını ilk defa okuyacak olan şanslı nesil bizleriz. Genomu okuyabilmek bize, kökümüz, evrimimiz, doğamız ve zihnimiz hakkında bilimin bugüne değin bu minvaldeki bütün çabalarını aşacak kadar çok şey anlatacak. Antropolojiyi, psikolojiyi, tıbbı, paleontolojiyi ve aslında her bilim dalını kökünden değiştirecek. Bunu söylerken, her şeyin genlerde olduğunu ya da genlerin diğer faktörlerden daha önemli olduklarını iddia etmek gibi bir amacım yok. Fakat genler, kesinlikle yadsınamaz bir öneme sahipler. Elinizdeki kitabın konusu, İnsan Genomu Projesi ya da haritalama ve dizileme teknikleri değildir; bu kitap söz konusu projede ne bulunduğuyla ilgilenir. Muhtemelen 2000 yılında, insan genomunun ilk taslağı elimizde olacak.

Birkaç yıllık kısa bir süre içerisinde, genler hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorken, her şeyi bilir durumuna geleceğiz. Düşünsel anlamda tarihin en önemli döneminden geçtiğimize samimiyetle inanıyorum. Kesinlikle. İnsanoğlunun genlerden ibaret olmadığını söyleyerek karşı çıkanlar olabilir. Bunu ben de inkâr etmiyorum. Her birimizde genetik şifreden çok daha fazlası var. Fakat şimdiye kadar insan genleri neredeyse tamamen sırdı. Bu sırrın duvarını delecek ilk nesil biz olacağız. Yepyeni muhteşem cevapların, fakat daha da fazlası, yepyeni muhteşem soruların eşiğinde duruyoruz. Kitapta ifade etmeye çalıştığım bu oldu. t Açıklamalar Bu önsözün ikinci kısmı, genleri ve nasıl çalıştıklarını anlatan sözlük niteliğinde kısa bir kitapçık olarak düşünüldü. Okuyucuların kitaba başlamadan önce bu kısma bir göz atmalarını ve açıklanmamış teknik terimlerle karşılaştıklarında buraya dönmelerini umuyorum. Modern genetiğin kendine özgü, zorlu bir dili vardır. Kitabı yazarken elimden geldiği kadarıyla teknik terimlerden uzak durmaya çalıştım, ama bazılarını kullanmak kaçınılmazdı. İnsan bedeninde yaklaşık yüz trilyon (milyon kere mil­ yon) HÜCRE vardır.

Bunların büyük kısmı, milimetrenin onda birinden küçüktür. Her hücrenin içinde ÇEKİRDEK denilen siyah bir leke vardır. Çekirdeğin içinde insan GENOMunun iki seti bulunur (yumurta ve sperm hücrelerinde bir set var, kırmızı kan hücreleri ise çekirdeksizdir). Genom setlerinden biri anneden, diğeri babadan gelir. İlke olarak her genom seti aynı 60.000 ila 80.000 GENİ aynı yirmi üç KROMOZOM üzerinde taşır. Pratikte, her genin anne veya baba versiyonlarının arasındaki fark, genellikle zor ayırt edilir ve küçüktür; örneğin göz renginin kahverengi veya mavi olmasını sağlayan fark gibi. Çocuğumuza, tek bir genom seti aktarırız. Bu set, anneden ve babadan gelen kromozomların birbirleri arasında ufak parçalar değiştirmesinden ibaret olan REKOMBİNASYON işlemiyle oluşturulur.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir