Merlin Stone – Tanrılar Kadınken

Bu durum aslında nasıl olup da ortaya çıktı? Erkekler, hangi savaşların yapılacağından tutun da, akşam yemeğinin kaçta yeneceğine kadar uzayıp giden çeşitli konularda dünyayı çekip çevirmelerine izin veren yönetim ve denetim gücünü ilk olarak nasıl kazandı? Bu kitap toplumumuzda kadınların yeri hakkında kendi kendimize ve birbirimize sorup durduğumuz bu gibi sorular karşısındaki tepkimin sonucudur. Bütün bu sorularımıza yanıt oluştururcasına, bir başka soru daha aklımıza takılır. Yüzyıllar boyunca kız-erkek büti’n çocuklara evreni ve içindeki her şeyi ERİL bir tanrının yarattığını; bu tanrının ERKEGİ kendi tanrısal imgesiyle donatarak oluşturduğunu – biraz durup düşündükten sonra da erkeğe uysal uysal hizmet etsin diye kadını yarattığını öğreten bir toplumdan daha başka ne beklenebilir? Kocası için, kocasının kaburgasından yaratılan Havva imgesi, insanlığa yıkım getirdiği düşünülen bu kadın, birçok açıdan bütün kadınların imgesi olmuştur. Bu düşünce nasıl oluşturulmuştur? Hıristiyan, Musevi ya da İslam ilkelerinin yürürlükte olduğu toplumlarda, yılanın sözünü dinleyip yasak meyveyi yiyen, Adem ‘i de aynı işi yapmaya kışkırtan Havva’nın öyküsünden habersiz ancak birkaç kişi vardır. Pek kolay etki altında kalınan çocukluk yıllarında bize genellikle, Cennet’in yitirilmesine, A.dem’le Havva’nın ve tüm insanlığın bu mutluluk ve erinç dolu ilk yuvadan kovulmasına, bilgi ağacının tatlı yemişini yeme ediminin neden olduğu öğretilir. O andan bu yana, kadınların erkek egemenliğine boyun eğmek zorunda oluşunun Tanrı tarafından, bu edimin sonucu olarak buyurulduğunu da iyice anlama- TANRILAR KADINKEN mu sağlanır – erkeklere kadınları yönetme hakkı da zaten o zaman Tanrı eliyle verilmiştir. Adem’Ie Havva’nın Cennet Bahçesi’nden kovuluşu yeni duyduğumuz bir haber değildir; günümüz kadınını daha dolaysız bir biçimde etkileyen başka çağdaş olgular da vardır. Hala (çağdaş uygarlığımızın en laik yönlerinin bile içine işlemiş) Musevi-İsevi inançların değer ve törelerinin derinden etkilediği bir toplumda, kadın eşitliğini kazanmak için giriştiğimiz savaşımda, tarihsel kökenlerin yanı sıra bu yaratılış masalının da tepeden tırnağa incelenmesinin bize yaşamsal öneme sahip bilgiler verdiğini hemen görebiliriz. Bu inceleme kadının baştan beri ve sürekli baskı altında tutulup boyun eğdirilrnesinde çağdaş dinlerin işlevini -ve bunun nedenini- anlamamıza yardım eder. İnsan gelişiminin tarihöncesi ve ilk tarihsel dönemlerinde, insanların yüce yaratıcılarını kadın biçiminde tasarlayıp saygı gösterdiği dinler vardı. Büyük Tannça’ya -Tannsal Ana-ataya- İ.Ö. 7000 yıllarında ikinci cilalıtaş devrinden başlayıp, İ.S.


500 dolaylarında son Tanrıça tapınaklarının kapanışına kadar tapınılmıştı. Konunun uzmanı bazı kişiler Tanrıça’ya tapınmayı İ.Ö. 25.000 yıllarına dek yani yukarı yontmataş devrine kadar uzatmaktadır. Bununla birlikte, genellikle “zamanın başlangıcında” yer aldığına inanmamız istenen Kutsal Kitap aslında tarihin başladığı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Kutsal Kitap konusunda incelemeler yapan birçok bilim adamı, daha çok Yehova olarak tanınan tanrı Yahve’nin ilk yalvacı (peygamberi) İbrahim’in i.ö. 1800’den önce, hatta, bir olasılıkla İ.Ö. 1 550’1erde yaşadığına inanır. En önemlisi, her iki dinin de -yakın komşu olan halklar arasında- binlerce yıl boyunca aynı anda yaşamış oluşudur. Kazıbilimsel, söylenbilimsel (mitolojik) ve tarihsel kanıtların hepsi, dişil dinlerin doğal bir biçimde silinip gitmediğini, bunların, eril tanrıları üstün tutan daha yeni dinlerin savunucuları tarafından yüzyıllar boyunca uygulanan sürekli baskı ve eziyetin kurbanı olduğunu açığa çıkartmaktadır. Adem ‘le Havva’nın yaratılış söylencesiyle Cennet’in yitirilişi masalı işte bu yeni dinlerden kaynaklanmıştır. Bilge ve yiğit kadın yaratıcının ululandığı bir toplumda yaşayan kadınların yaşamı nasıldı? Daha sonra ortaya çıkan eril dinlerin üyele- ÖNSÖZ 17 ri bu ilk tapınmayı -hatta anısını bile–bastırmak için neden bu denli saldırgan biçimde savaşmıştır? Adem’le Havva’nın öyküsü aslında neyi belirtmek ister, ne zaman ve neden yazılmıştır? Benim bulguladığım yanıtlar, bu kitabın içeriğini oluşturdu.

Kadın kuttörenlerinin bastırılmasının öyküsü olan Tanrılar Kadınken, tarihsel olayları, MuseviHırıstiyan Düşüş söylencesiyle Cennet’in yitirilişinin yazılmasını; daha önemlisi bu yitirişin suçunun Havva kadına, o zamandan bu yana da olanca ağırlığıyla bütün kadınların üzerine yıkılmasına yol açan siyasal tutumları açıklamak için yazılmıştır. GİRİŞ GÜNÜMÜZDE din, özellikle de İsa’dan önceki yüzyılları anlatan Eski Ahit’teki yazılar, çoğumuza geçmişin eski bir anısı gibi görünmekle birlikte, ana-babalarımız, büyük ana-babalarımız, onların anababaları, bunları kutsal gerçek ya da tanrı sözü saymaktadır. Buna karşılık onların dinsel inançları ve bunların sonucunda ortaya çıkan davranışlarla toplumsal kalıplar hepimizi çeşitli biçimlerde etkilemiştir. Uzak saydığımız geçmiş, gerçekte düşlediğimiz ya da inanmayı yeğlediğimiz kadar geride kalmış değildir. Aslında kadına hep sabreden-yardımcı kişi işlevi verilirken, kadmerkek ilişkisinin doğal biçiminin bu olduğuna inandınlırken, erkeğin en büyük, en önemli işleri başaran kişi imgesini nasıl ve neden kazandığını tam olarak anlamak istiyorsak, insanlık tarihinin bu uzak dönemlerine doğru bir yolculuğa çıkmamız gerekir. Araştırıp bulmak zorunda olduğumuz şey, insan uygarlıklarının kökeniyle dinsel kalıpların ilk gelişimidir. Buysa göreceğiniz gibi, hiç de kolay bir iş değildir. İnsan uygarlıklarının en eski dönemlerinde tapılan dişi tanrılar hakkında ne kadar az şey yazıldığını görmek, sonra da eldeki gereçlerin halk yazınında ve genel eğitimde neredeyse yok sayıldığı olgusuyla karşılaşmak hem şaşırtıcı, hem öfkelendiricidir. Museviliğin, Hıristiyanlığın ve Yunan klasik çağının başlangıcından binlerce yıl önce gelişip serpilen engin dişil dinlerle ilgili bilgilerle, sanat yapıtlarının çoğu, yalnızca üniversite ve müze kitaplıklarının gözlerden uzak tutulan raflarına dikkatle dizilmiş anlaşılması güç kazıbilim yazılarına yeniden gömülmek üzere topraktan çıkarılmıştır. Ancak üniversiteyle kurulan yakın ilişkiler ya da yüksek öğrenim diploması kanıt gösterilirse, bunlardan birkaçına ulaşılabilir. 20 TANRILAR KADINKEN Uzun yıllar önce bu konuda bir araştırmaya giriştim. Bu da sonunda -San Francisco’dan Beyrut’a kadar- dünyanın yarısını dolaşmama yol açtı. Eski Tanrıça dinleri hakkında daha çok bilgi edinmek istiyordum. Yol boyunca karşıma kitaplıklar, müzeler, üniversiteler ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, Avrupa’da ve Yakındoğu’da da kazı alanlan çıktı. Oradan oraya dolaşarak, çeşitli kaynaklardan bilgi topladım; sınırsız sayıda bilgilerden bir söylence parçacığını, bir yakarıyı, ufacık bir deyişi sabırla ayıkladım.

Eski dişi tanrılar hakkındaki bu gereçleri toplarken, birçok eski söylencenin, dinsel törenlerde oyun olarak kullanılmış olduğunu gördüm. Kutsal şenliklerdeki kuttörenlerde bir yandan öbür dinsel etkinlikler yapılırken bir yandan da bu oyunlar canlandırılıyordu. Olayların, söylencelerin ve yakanların kaydedildiği yontular, duvar resimleri, yazıtlar, kil tabletler ve papirüsler dinsel geleneklerle tutumları ve tanrıların yapısını açıklıyordu. Bir ülkenin yazınında, bir başka ülkenin dini ya da tannlanyla ilgili yorumlar bulunuyordu. Bunun en ilginç yanıysa, her kültürün kökenini açıklayan söylencelerin, her zaman en eski söylence olmadığının anlaşılmasıydı. Yeni çeşitlemeler, büyük bir ağırbaşlılıkla “zamanın başlangıcında olanlar buydu” açıklamasını yaparak genellikle daha öncekileri geçersiz kılıyor, onların yerini alıyordu. Chicago Üniversitesi’nden Profesör Edward Chiera, yeryüzüyle gökyüzünün Tanrı Marduk tarafından yaratılışını konu alan Babil söylencesi hakkında şunları yazmıştı: “Bu oldukça yeni kentin yeni tanrısı Marduk’un elbette böylesine önemli bir işin şanını salt kendisine mal etmeye hakkı yoktu … Ama Hammurabi’nin döneminde Babil kenti krallığın merkeziydi. Hammurabi’nin orduları tarafından desteklenen, Marduk artık bu topraklarda en önemli tanrı olma hakkına kavuşabilirdi.” Profesör Chiera sonunda Asur’da Tanrı Ashur’un en büyük tanrı oluşunu da şöyle açıklar: “Asurlu dinadamlan Ashur’a bu onuru, salt eski Babil yazıtlarından Marduk’un adını çıkarıp, yerine kendi tanrılarının adını yazarak vermişlerdir. Ama bu iş pek dikkatli yapılmamış, bu nedenle de bazı yerlerde Marduk adıyla kalmıştır.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir