Nermi Uygur – Tadı Damağımda

Bu şimdi oluşumunu sürdüren, okurun da okuduğunda tanıklık edeceği kitap nasıl bir kitap? Gelişen kitabında binbir yöne pala sallayan çoğu yazarın gözden yitirdiği bir soru bu. Okursa, kitabın göstergelik ettiği yerlere dalmış gitmiş bir kez, “konu”da yitirmiştir kendini. Oysa hem okuru hem yazarı içten içe kımıldatan bir soru bu. Hele ben, okur da olsam, yazar da olsam, için için işler beni bu soru. Gel de soruyu yazıya-çiziye dökmeden et. Herşeyden önce, yazarlık namusu gereği, sorunun bu bendeki ağırlığı. Yanlış anlaşılmasın: bu tür şeylerle oyalanmayan yazarları kınıyormuş gibi bir yöneltide değilim. Kendilerine çok şey borçlu olduğum, nicesine hayranlığımı gizlemediğim, bazıları olmadan yaşayamadığım yazarlar, bir bakıma, soluk alıp verdiğim hava. Gene de şöyle diyebilirim: hepsiyle değilse bile, onlarla koşut gitmeyen eğilimlerim var; eğilimime dudak bükenlerin beğenisiyle, bir tutarağım var: Kimsenin umurunda olmasa da, yazıp çizdiklerimin, bir deyime, ille de hesabını vermekle görevli tutuyorum kendimi. Yazarsam, yazarlığımı bilmek zorundayım, öyleyse bu kitabı neden, nasıl yazdığımı, dilim döndüğünce söyleyeceğim, gerekli bu benim için. Neden? Yazarım ama okurum da. Yazar olarak okurum. Okur olarak da en çok merak ettiğim şey, okuduğum kitabın neden yazıldığı, dolayısıyla nasıl oluştuğu. Örgüsünde rastlantısal kesimler de bulunsa, kitabın: hangi zorunlulukla, nasıl meydana geldiği, okuduğuma hep eşlik eden, okuduğumu anlamamda belirleyeci rol oynayan bir önlem-bağlamı benim için. Bu okurluk, yazarlığıma da sindiğinden, dönüp dolaşıp yazdığım kitapta konuya yönelttiğim bilinci, kitabın kendisini de bilince çıkarmaya yöneltmekteyim.


Tam tamına bilemiyorum zaten, n’etsem hiçbir zaman bilemiyeceğim, kesin konuşmayı sev21 Tadı Damağımda sem, kesin benim için diyeceğim: okur olduğum için mi yazarım, yazar olduğum için ıhi okurum? İkilemin kimi bir yanına, kimi öbür yanına takılı buluyorum kendimi. * Her kitap, kitap soyunun yazgısını paylaşır: gelmiş geçmiş kitaplar gibi, genellikle, kendisinin dışını, belli açılardan kendi içinde anlamlı bir bütün olarak yansıtmayı amaçlayan bir yazıdır, ya da bir yazılar toplamıdır. Nitekim bu kitap da öyle. Ancak olanca yapısıyla bu kitabın konusu, sözü edilen yazgı. Başka türlü dendikte: bu kitap, kitapları konu almakta; yani kitaplar üstüne bir kitap. Bir deyime, kitabın kitap-olması, kitap varlığının kitapça varlığı, kitabın kitap ‘lığı bu kitap. * Bu kitap, okur-yazar olarak öğrenmek için çırpındığım bazı şeyleri deşme dileğiyle kendimi salıverdiğim kitap-üstü bir evrende kalemime takılanlar. Bu gibi şeylere ilgi duymayan okurlar (aklım ermiyor onlara, neyse, her yönden birbirimize benzeyecek değiliz ya) sözümona bildiğim şeyleri, bilmeyenlere öğretmek dileğiyle kaleme kağıda sarıldığımı sanabilir. Gerçek başka oysa. (Ben daha hep öylelerdenim, daktilonun karşısına geçip yazmıyorum; hoş, onlar da gerilerde kaldı çok kimsenin gözünde, şöyle mi desem, bilgisayarın karşısına geçip satırları döktürüveren bir yazar değilim. Bir okur olduğumu unutuverdim, yazarlığıma bağışlasınlar bütün bu görüp gözlemleme uzanışlarımı yazıya dönüştürme çabalarımı. Bu çabalara aldırışsız kalan yazarlara gelince, okur olduğuma bağışlasınlar onlar da.) * Şimdi bu yazdıklarıma, tasarlanabilecek tüm kitapların vazgeçilmez “giriş”i gözüyle bakanlar haklı; yok, giriş değil yazdıklarım, olsa olsa rasgele “dipnotlar” gözüyle bakmak gerçeğe daha uygun gibime geliyor. * Kitaplar uzayında yerini yurdunu arayan bir gökcismi oluşturup pekiştiriyor bu yazdıklarım, – okurun kimi yıldız, kimi kırıntı kümesi diye adlandırsa da böyle. * Yazılması en zor kitap, belki de hiçbirzaman “İşte sonunda yazıldı!” sevincine erişemeyeceğimiz kitap: kitaplar üzerine yazılan 22 Bu Kitap kitap.

Ne de olsa, tüm-evreni, doğa-insan-kültürü konu alan kitap bu. Yazılabilseydi, kitapların kitabı denilebilirdi böyle bir kitaba. * Gücünün üstündeki konulara elatan yazarlara acınırsa, başta bu kitabın yazarına acımak gerek. Böylesi ataklıklara girişenler çıkmasaydı, bazı kitaplar yazılmazdı. Varsın yazılmasın, demeye gönlüm elvermiyor ama. * Bu kitapta yaptığım ne benim: kitap üzerine tarihsiz bir günlük yazmaya girişip bir yere dek sürdürmek. * Toptancı bir çiziktirmeyle, kitaba, varlığın gölgesi denirse, bu kitap, gölgelerin gölgesi. * Tanıdığımız türden bir canlı olsaydı kitapların kitabı: at, kartal, karınca, solucan, tosbağa, tazı, kaplan, baykuş, kuzu, kurt, kırlangıç, atmaca – daha nice canlıların karması olurdu. Yok, olası değil böyle şey derseniz, o zaman da, bu olasılıktan ne daha az ne daha çok olasılıkla, özüne özgü yetisiyle, bir canlıdan öbürüne gelişip giden canlılığın ta kendisi. * Bu kitap: önceleri hiç yoktu, belki de var gibiydi de benim haberim yoktu bundan. Sonra birşeyler kımıl kımıl içimde, – yaşayan bekleyen, bekley�n yaşayan. Daha sonra, “ola-ki-olurum!” doğrultusunda dikine uyanışlar. Daha daha sonraysa, uzunca kesintilerle soluk alıp vermeler, yoğun-soluklar, ama hep kıvam kıvam sürüp giden iz iz bir yazı-çizi. * Bir bakıma, okumaya ilk başladığım günden beri yazmaktayım bu kitabı. * Gerçi kitap dışında da kitaptan sözedilebilir – resimle, heykelle, elkol oynatarak, sahnede, camda, duvarda.

Kitaptan en iyi sözedebileceğimiz yer kitap gene de. Çoğu kitap-ötesi şeylere götürse bile, seyrek de olsa, kendini konu edinen kitaplar da tasarlayabiliriz. İşte onlardan biri bu kitap. * Kitap-kitabına ilişkin fırının her yerinde aynı ısı sözkonusu 23 Tadı Damağımda olamaz: Fırının belli yerine somunlar, belli yerine peksimetler. * Bu kitaba kitap felsefesi, bibliyoloji, meta-bibliyoloji gibi bilimsel görünüşlü birtakım tumturaklı adlar takılabilir. Benim şimdi yaphğım: ta içimden gelen düpedüz bir okur-yazarlık. * Genetikçilerin düşü canlıyı canlıya çatmak. Bense kitabı kitaba çatıyorum. * Şeylerden birşey kitap. Oysa kitaptan sözetmek, herşeyden sözetmek. * Kitap, çoğun, kitap-olmayana götürür insanı. Bu kitapsa kitapta yoğunlaştırıyor bakışlarımı. * Beynin haritasını beyinden başka hiçbirşeyle çıkaramayız. Kitabın haritasını ancak kitapla çıkarabiliriz. * Tüm kitapların haritasını tek bir kitaba çıkaramayız.

Oldukça güvenilir bazı çizimler deneyebiliriz gene de. * Tüm kitap ırmaklarını, delicesine, tek bir kitap denizine akıtmaya çalışıyormuşum gibi geliyor bu kitapla. * Aradabir, bu kitapla, kitap-içinden bir gözle tüm kitaplara bakıyormuşum gibi geliyor. * Okuyanların sayısıyla oranlandıkta kitap üzerinde düşünenler sayıca öyle az ki. * Çok kimse: bu kitapta, okuduğum tek tek kitapiara ilişkin izlenimlerimi dile getirmeye çalıştığımı sanacak. Bense: tek tek kitapyaşantılarıma tutuna tutuna, öznellikten öte kitap gerçekliğini, gerçekteki gerçeğiyle görüp göstermeye çalıştığım kanısındayım. * Bilimsel gerçeklerle, varsayımlarla, felsefe gerçekleriyle, varsayımlarıyla çok işim oldu. Şimdi de işim: kitap gerçekleri, kitap varsayımlarıyla. * 24 Bu Kitap Ben sevgi denen şeyi A’sından Z’sine dek biliyorum, demek ne denli gülünçse; kitap nedir, kitap ne değildir, bu konuyu da bir ben bilirim, demek o denli gülünç. * Geniş anlamıyla kitaplar: insanı; toplumu, doğa ve kültürü yansıtıp yorumlamakta. Çok yerde buna “felsefe” dendiğine göre, Kitap felsefesi, felsefe üzerine bükülen bir felsefe. İşte bu kitap da, sözcüğün bu hiç de böbürsüz anlamında, kendince bir kitap felsefesi. Felsefeymiş, değilmiş, adların önemi yok ama. Önemli olan: çepeçevre kitap gerçekliğini, bu gerçekliğe uygun düşen tüm yapıları, bağlamları, değerleri ve yönelimleriyle, içten yaşayıp düşünmek; bu eylemi, dileyenlerle, seve seve paylaşmak. * Bazı dalları, yaprakları, kimilerin pek hoşuna gitmese de, havası, toprağı, özsuyu, çiçeği, meyvasıyla, bazı okurların, zaman zaman birlikte olmayı isteyeceği bir kitap gözüyle bakmak istiyorum bu kitaba.

Gel gör ki, isteme başka, gerçekleştirme başka. İstemenin biriki ögesi elimde gibi geliyor; gerçekleştirmenin benim elimde olmayan öyle çok ögesi var ki. * Sevincime sevinç yok, bu kitabın, kendisine okumayı sevdirdiğini söyleyen biri çıkarsa. Zaten kitap seven biriyse beni okuyan, ama yazdıklarımdan ötürü kitapları başka türlü sevmeye başladığını söylüyorsa, uçarım diyorum. * Ne arıyorum ben bu kitapta? Kitabı; desene, bunca dile getirmelere karşın dile getirilemeyeni. * Yalnızca kendim için değil bu kitap. Yolu düşen her okur-yazara: birlikte yürüyelim, birlikte uçalım, birlikte çıldıralım, birlikte akıllanalım, birlikte acılanalım, birlikte tatlanalım çağrısı. * Bu kitap: çeşitli anlam-veriş yöneltileri; bellek kazıları; sonu gelmeyen sorular; kültür derinleşmeleri; gizemli açılımlar; birikmiş tatlar. * Kitaplar bitmedikçe, kitap-üzerine kitap da bitmez.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir