Noel Hynd – Nefret Kiskaci

O n u yakıp kül etmey i ki m isterdi? Kayıtlarını yo k etmeyi? Bürosunu mahvetmeyi ? Geçi m kaynağını kurutmayı? Thomo s Daniel s babasının edinmi ş oiobileceğ i yüzlerc e düşmanı düşündü . Babasının tanıdıkları arasında! ateşl e oynamakta n hoşlanan kiır» vardı? «Doğrusu, ta m bir ust a işi bu yangın,» dedi Corrigan . NevvYork İtfaiye Örgütünd e görevli bir teğmen ­ d i. «Yangının yoğunluğ u çoik yüksek, üstelik, de çabu k yayılan türden . Eğer buranın sorumlus u yangını gör üp de haber vermeseydi, binanın tüm ü yanabilirdi.» Corriga n dosya odasını işaret etti. İçerdeki hava du ­ manın etkisiyl e kurşunileşmişti , hukuk bürolarına kül ve yanık kokusu yayılmıştı:. Thomas Daniels’in gözleri dumanda n acımay a başlamıştı. Eski taht a dosyan lordan kalan kül yığınlarına! bakıyordu . Corriga n sözlerini sürdürdü . «Yangın başladığı zama n burad a kimse yokmuş . Genellikle böyle olur. iyi bir kundakçı , sigortaı kullanır.» Kapıcı Jacobu s hafif yabancıya çala n şivesiyle, sigortas ı mı?» diye sordu . Corriga n hayır anlamında başını salladı.


«Bir zamaniama sigortası. Bir mum , bir tel , bir saat, hotto bazen bir sigar a da olabilir. Yavaş yavaş yana n her¬ hangi bir şeyden yararlanılır. Ateşlemey i yapan kişi, çıkıp gidincey e kadar alevlerin yayılmasını önleme k için bu yola başvurur.» Corriga n çevresin e bakındı. Saat sabahı n dördün ü birka ç dakik a geçiyordu . «Eğer yangı n binanın tümün ü sarsaydı, nereden çıktığını öğrenemezdik . Şimdi yangının nerede n çıktığı ­ nı biliyoruz. Onu n için de dosya odasındak i enkazı santi m santi m araştıracağız . Orada bir sigort a me¬ kanizması bulacağımıza inanıyorum. Ayrıca size başbir şey daha göstereceğim. » Corrigan kapıcı Jacobu s ile Doniels’in önünde n yürüyü p yandak i odalar a geçti . Bazı yerleri göstere¬ rek alevlerini nereden çıktığını ve hangi yolu izledik¬ lerini belirtti. «Gördünüz mü?» dedi. «İzler.

Bizim ateş böceği¬ nin bıraktığı izler ortada . Eğer yangına heme n müda ­ hale edemeseydik , bu izleri de bulamayacaktık. » Corriga n izler dediği şeyleri n çok çabu k yanan cisimler olduğun u belirtti. Örneğin , kimyasal biteşimler ıslatılmış bez parçaları , kâğıt ya da plasti k mad¬ de olabilir, kundakç ı bunları fitilin yanm a biralardı. Fitil yandıkta n sonr a bunla r ate ş alır ve birdenbir e dört bir yanı alevler sorard ı Thomas Daniels, Corrigan’do n pek hoşlanmamıştı ama yangın konusund a gerçekte n uzman biri ­ n in sözlerini dinlediğini biliyordu . Anca k Thomas’ı n zihnini kurcalayıp dura n sorular, Corrigan’ın yanıtla¬ yabileceğ i türd e sorular değildi. Kim? Ve neden? Ön ­ ceden tasarlanmı ş bir yangın a anla m verme k güçtü . Yoksa bir akı l hastasının işi miydi bu? Teğme n Corriga n alaycı bir tavır takınmıştı. «Hayır. Yangın çıkarmay a merakl ı bir deli bu kadar dü ­ zenli iş görmez, » dedi . «Böylelefi ço k savruk olurlar. Geride öyle çok ipuc u bırakırlar ki, yakalanma k içi n çaba harcadıklarını sanırsınız.» Başını iki yana salla¬ d ı. «Hayır… Bu yangını tü m çevreni n yanı p kül oimasını isteyen biri çıkarmış . Bu tür yangınlarda ge¬ nellikle bir başka nokt a dah a dikkat e alınır.

» Thoma s Daniels, «Nedir o?» diye sordu . 1 «Başk a bir suçl a ilgili olabilir. Bazen yangın en¬ kazından kavrulup kömürleşmi ş bir ceset de buluruz . Anlıyor musunuz? Burada ceset fala n yok. O zama n da akla başk a şeyler geliyor. Örneğin , soygu n gibi. Bürod a sakladığınız değerl i bir eşya var mıydı?» Thoma s hayır anlamınd a başını salladı. «Bir sanat eseri? Mücevher ? Televizyon, yazı makineleri ya da bunlara benzer bir şey yok muydu?» «Hiçbir şey yoktu. » Corriga n omuzlarını silkti, kolunu yukarı kaldırıp alnında biriken terleri ceke&inin kolun a sildi. «O hal¬ de detektifle r başka bir varsayım üzerinde duracak¬ lar.» «Ne gibi?» «Sigorta. Birinin işleri iyi gitmemişse , sigortada n alacağı tazminatı düşünere k böyle bir yangı n çıkara¬ bilir.» Thoma s bu sözlerden pek alınmış görünüyordu . Corriga n dudağını bükerek , «Bu kişinin siz olma ­ nız gerekmez, » dedi «Belki üst kattaki kiracıdır. Ya âo aşağı kattaki.

Yangın yayılınca, hepini z aynı derece ­ de etkilenebilirsiniz . Bu da1 fitil i ateşleyeni n kim ol¬ duğun u saptamamız ı güçleştirir. » Corriga n kapıcıya döndü . «Peki, sen yangını o kadar çabuk nasıl görebildin ? Bütü n gec e devriye mi geziyordun?» Jocobus duraksadı, sabahın erken saatlerind e olup bitenleri anımsamay a çalışıyordu. Sonunda, «Yerleri siliyordum,» dedi. «Birden burnuma yanık ko¬ kusu geldi.» * Shassad ile Hearn arabada n inip kimliklerini Komiser Renfrovv ve üniformal ı başka! bîr devriye polisine gösterdiler. Renfrovv onları zate n tanımıştı. Mew York Polis Örgütünü n mavili beyazlı arabalarını ıslak kaldırımın kenarına; park etmişlerdi. Renfrovv, «Galiba adam epey direnmiş,» dedi. Cinayet masası detektifleri yere baktılar. Ceset bi polis battaniyesiyie örtülmüştü . «Doğrusu bir cüzdan için bu kadar ağır bir suçu göze almak garip.» Konuşa n Shassad’dı. Cesetten bir ­ kaç metr e ileriye 246 numaral ı kapının önüne kadar uzayıp giden kan şeridine baktı .

Doğu Yetmiş Üçüncü Sokağ a akan kanlar yağmurl a karışmıştı. bakma k ister misiniz?» diye sordu. «Neden istemeyelim? » Shassad yere eğilip battaniyeleri kaldırdı. Battaniye yağmurda n iyice ıslanıp ağırlaşmıştı. O güne dek belki yüzlerce ceset ve iğrenç görünüml e karşılaşmış olmasına 1 karşın cesedi görünc e birde n gönlü bulan ­ d ı . «Tanrım…» Ölen adöimın yüzü kireç gibi bembeyazdı. Boynu¬ nun altında , sağ taraft a derin bir yara vardı. Bıçakla çenesinin altı oyulmuş gibiydi. Belki de bir kasap bıçağı adamı n boynunda n girip ağzına: kadar uzaya n bir yar a açmıştı. Elbisesi ve gömleğini n önü kana bu ­ l an mı şt). Shassad’, «İnsan hava karardıktan sonra evde n dışarı adımını atamayaca k mı?» diy e mırıldandı. Renfrovv, «Adamın kimliğini belirleye n bir belge yok,» dedi . «Sadece biraz bozuk parayl a birka ç anah ­ t a r bulduk. » battaniyey i tekra r cesedin üzerine ör¬ t ü p ölünün meraklı gözlerden uzak kalmasını sağlar¬ ken , Hearn de başını kaldırarak , «Cüzdanı yok muy¬ muş?» diye sordu . Renfrovv, «Hepsi gitmiş, » dedi.

Bir cankurtara n arabasının tepesindek i döner kırmızı lambasını ve beyaz farını yakara k köşeden sessizce onlara yaklaştığını gördüler. Sokakta , polis radyolarından ara sıra duyulan parazitli seslerin dı ­ şında, ta m bir sessizlik hüküm sürüyordu . Renfrovv’nun yardımcısı cankurtara n arabasını n geçmesin i bekledikte n sonr a karşıya geçti . Shassad ile Hearn’e, «Sizler cinayet masasında n mısınız?» diye sordu . voleybol takımından değiliz herhal¬ de.» «Yaa, ne demezsin? » Genç devriye polisi dönü p bir kapının önünde , büyüce k bir paltoya sarınmış duran yaşlı, ürkek bir kadını işaret etti . «Bir tanığınız var.» Shassad, «Hay aksi şeytan, » dedi. «Ben de adli t ıp doktorunu n avcun a birkaç kuru ş sıkıştırıp adamın doğal nedenlerle öldüğün e dair bir rapor hazırlatmayı düşünüyordum. » Dedektif karşıya geçip Minni e Yankovich’i n yanına giderken , genç devriy e polisi de gözleriyle onu izledi. Minnie ok saçlı, buruşu k yüzlü, kır saçlı, ince uzun burunl u bir kadındı, yaşlılıktan vücudu iki büklüm olmuştu . Çoğu zamanı geceleri uyumama-ktan yakınıyordu. Pencere önünd e oturup sokağı seyrederek sabahladığı çok olurdu . Bayan Minnie Yankovic h olup bitenleri görmüştü . Karanlık yata k odasının penceresinin önüne geçip oturmuş , dışarısını seyrediyor ­ d u .

Kedilerinden biri de kucağındaydı . Yaşlı kadın iki erkek görmüştü . Birini yaı da^ bir şeyi bekledikleri bel – Yankovich adamları Ara m Shassad’a ta¬ rif ederken , kuşku uyandıracak tipt e kişiler olmadıkda belirtti. Shassad daha sonra hâlâ olayın etkisinden kur¬ tulamamı ş olan yaşlı kadınla birlikt e oturduğ u eve gitti . Bayan Yankovich ille de çay pişirme k istiyordu. Konuşurlarke n sıcak çay içmeni n yararl ı olacağı ka¬ nısındaydı. Bayan Yankovich daha: önc e anlattıklarına ter s düşmeden , sakin sakin gördüklerin i açıkladı. iki adam kurbanların a saldırmadan önce, yarım saate yakın bir süre sokağın köşesinde beklemişti. Adamlarda n biri 246 Doğu Yetmiş Üçüncü Caddenin karanlık bir köşesinde durmuştu . Öbürüyse iki kez Üçüncü Bulvarın köşesine kadar gidip gelmişti. O köşede bir de telefo n kulübes i vardı. Binanın kapısı açı ­ lıp da gen ç bir ada m dışarı çıktığı zaman, ikisi de 246 numaralı apartmanı n yakınındaydılar. Minnie Yankovich , «Adamlarım bu genci beklediklerini anlamıştım,» dedi. Shassad1 antika bir mavi porselen fincandan çayını ağır ağır yudumlarken , bir yandan yaşlı kadını dinliyor, bir yandan da çevrey i küçü k ve eskiydi ama rahattı, insanın içini ısıtan bir havası vardı. Yankovich sözlerini şöyle sürdürdü : «İki adam1 hemen o gencin yanına: gittiler.

Onu tanıdıkları – nı sandım.» Yaşlı kadın dehşe t içinde ürperdi . «Oysa adamla r soyguncuymuş , polis bey. Genç adamın iki yanına geçtiler. Konuştular. Sonr a onu tartaklamay a başladılar. Adam binaya dönmek istedi.» Shassad, «Ama hiçbir şey duyamadınız , deği l diye sordu . «Hayır, duyamadım. » «Adamların yüzlerini de görmedini z deği l mi?» Bayan Yankovich hayır anlamında; başını salladı. «Birden bir bıçak gözüm e ilişti. Kocamandı… Bir ka¬ s ap bıçağına benziyordu.» «Daha sonr a ne oldu?» Bayan Yankovich kurbanın kendini savunmay a söyledi. Zavallı ada m bir hayli direnmi ş a m a sonunda aldığı yaraların etkisiyle yere düşmüş ­ t ü . Bayan Yankovich telefonun başına geçip polis ça¬ ğırmada n önce , son olarak adamlarda n birinin yaraüzerine eğildiğini görmüştü .

Yaşlı kadın, «Ada¬ mın cüzdanını da o zama n aldılar,» dedi. «Ceketinin iç cebinden aldılar.» «Anlıyorum.» Bayan Yankovich kaşlarını çattı. «Doğrusu, za¬ vallı adam heme n cüzdanını çıkarıp parasını onlara vermeliydi. Para için ölmeye değmez…» Shassad yumuşa k bir sesle, «Bazıları öyle dü ­ şünmüyor ama,» dedi. «Cok yazık…» Bayan Yankovich kaygı dol u bir sesle, «Üstelik adamla r hiç de kötü değildiler.» «Bağışlayın, anlayamadım.» Bayan Yankovich fincanını masaya bıraktı. «Adamların kılıkları kıyafetleri hiç de kötü değildi. Güzel yağmurluklar’giymişlerdi Hem de bembeyaz.» Yaşlı kadın acı acı güldü . «Herhalde pek de görülmü ş bir şey olmasa gerek. Beyaz soyguncular…» Shassad kadının anlattıklarını not ediyordu . Birden Bayan Yankovich atıldı.

«Memur bey, yakınmak istemiyoru m ama…» Shassad başını kaldırdı. «Buna mutlak a bir çare bulunmalı. Müdürünüz e sözlerim i iletin. Polislerinizin buraya1 gelmeleri yedi dakika sürdü.» Bayan Yankovich üzgün üzgün başı ­ nı salladı. «La Guardia’nın vali olduğu günlerd e böyle şeyler olmazdı. » Shassad tekrar Yetmiş Üçünc ü Caddeye geçti . Yağmur devam ediyordu . Hearn’ün yanına yaklaştı. O d a Shassad’ı görmüştü . Hemen sordu . «İhtiyar ka¬ dın neler anlattı? Bir yararı olacak mı?» «Biraz.» Shassad cesed e bir göz attı. Adli tıpdan bir nöbetçi ekip de herkesin bildiği gerçeğ i resmileştirme k için olay yerine gelmişti. Kaldırımda yatan , adı bilinmeyen ada m ölmüştü .

Shassad ile Hearn ce¬ bir polis kamyonetin e yerleştirilişini izlediler. Hearn, «Bu iş olağan soygun cinayetlerine ben¬ ziyor, deği l mi?» dedi. Shassad 246 no.lu binanın kapısına ve katillerin yarım saat kadar bekledikleri karanlık köşeye baktı. Sonr a da yoldan geçen arabaların ışıklarından gözleBul – yöneltti. «Bilemiyorum, Patty,» diye mırıldandı. «Bunu uzun düşünmemi z gerekecek. » Saat altı olmada n Corrigan gitmişti . Kent itfaiye örgütünde n iki detektif olay yerine gelmişti. Üniforma¬ lı bir polis beşinci kattak i yanan bölüm ü kordon altı¬ na almıştı. OLAY YERİ yazılı işaretler ve ipler, Zen- ger ile Dainels’in bürolarını binanın diğer bölümlerin – ayırıyordu. Üst ve alt katlardak i büroların yöneticilerine , yanlarında çalıştırdıkları kişilere bir gün izin vermebildirilmişti . Saat yedi buçuğ a doğru , binada çalışanlarda n bazıları işyerlerine gelmeye başladılar. Beşinci kattaki soruşturm a ve araştırm a onları hem şaşırtmış, hem, de heyecanlandırmıştı. Saat daha; sekiz olmada n Thomas Daniels’in,, komşu büroyaı girmesine izin verildi.

Genç adam hem en telefon a sarılıp iki yardımcısını aramaya koyul ­ d u. Hukuk Fakültesinde Thomas’dan bir sınıf küçü k olan Gerald Derham, onun çok eski arkadaşıydı ve birlikte çalışıyorlardı. Gerald Derham eşi ve bir yaşındaki kızıyla Mamareneck’de oturuyordu . Thoma s telefon ettiğinde işe gitme k üzere evden çıkmıştı. Öbür avukat arkadaş ı Sam Leverman kentte otu¬ ruyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir