Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore V – Taşların Muhafızları

Ulysses Moore’un beşinci günlüğünün çevirerek bize yollayan Pierdomenico Baccalario sırra kadem bastı. Cornwall’dan yolladığı son e-posta da oldukça şüphe uyandırıcıydı. Buyurun siz de bir göz atın: Çevirisini bitirdiğim beşinci günlüğü de size yolluyorum. Geriye sadece son bir defter kaldı. Onun da yepyeni maceralarla dolu olduğuna eminim. Tanıştığım biri Kilmore Koyu’nu bulmam için bana yardım etmeyi teklif etti. Adını buraya yazamıyorum, çünkü gizli kalacağına dair söz verdim. Birlikte sandıklara baktık ve ikimiz de içindeki resimlerden birinin Cormvall’daki patikaları bile gösteren ayrıntılı bir yol haritası olduğunu fark ettik. Bu yollardan biri bizi Kilmore Koyu ’na götürecek hala açık olan tek yol olabilir. Yarın oraya gitmeyi deneyeceğim. Ne müthiş, değil mi? Ulysses Moore’un gizemini aydınlatmama çok az kaldı, bunu hissedebiliyorum! Siz beni merak etmeyin. En kısa zamanda durumdan haberdar edeceğim. Pierdomenico Ancak bu son mesajın ardından bir aydan fazla zaman geçti ve artık endişelenmeye başladık… Pierdomenico ne telefonlarımıza ne de attığımız e-postalara cevap veriyor. Kaldığı pansiyonu bile aradık, ama onlar da Pierdomenico’dan haber almamışlar. Kiraladığı arabayı teslim etmemiş.


Sanki yer yarıldı da içine girdi. Eğer siz onunla ilgili bir şey duyarsanız, lütfen en kısa zamanda bizimle iletişime geçin. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler! Doğan Egmont Yayınevi Not: Pierdomenico yu tanımayanlar için işte bir fotoğraf: TfÖpDefter: Başlık; ÇAĞRI T asarım cı Bölüm: M . i S W f ılmorc Koyu açıklarında bir balina görülmeyeli yıllar olmuştu. Buna rağmen kasabanın en büyük koyuJ L JL. nun adı eski günlerin hatırına değişmeksizin aynı kalmıştı: Balinaların Çağrısı. Koyun küçük limanı güneye doğru bakıyordu ve kumlarla kaplı upuzun sahili Salton Uçurumu’yla dalgaların öfkeyle buluştuğu kayalıklara kadar uzanıyordu. Tam orada, kayalıkların en tepesinde Argo Villası’nın bahçesi görünüyordu ve eski evin kulesinin açık pencereleri göze çarpıyordu. Deniz aşağıda öfkeyle homurdanıyor, etrafa bembeyaz köpükler saçıyordu. Akşam vaktiydi ve kasabanın kuaförü Gwendaline Mainoff, her tek sayılı günün akşamı yaptığı gibi formunu korumak için kumsalda koşuya çıkmıştı. Düşüncelere dalmıştı ve kulaklıklarından gelen senfonik müzikten başka bir şey duymuyordu. Güneş yarım saattir daha fazla ısıtıyordu, ama gökyüzünde kararsız bir parlaklık vardı. Sanki kaçıranların günü yakalamaları için son bir şans daha tanıyordu. Hava temiz ve sakindi. Gökyüzünde tek bir bulut bile görünmüyordu.

Gvvendaline kumlara vurmuş tuhaf şeyi hemen fark etmedi. Koşarak yanından geçti gitti. Dinlediği müziğe odaklanmıştı. Tüm sahili baştan sona kat edip uçurumun dibindeki ilk kayalara vardıktan sonra yeniden Kilmore Koyu’na koşmak için arkasına dönmüştü ki, aniden taş kesildi. Elini gözlerine siper edip kulaklıklarını çıkardı. “Bu da nesi?” diye hayretle bağırdı Gvvendaline. “Karaya vurmuş bir balina mı yoksa?” Genç kız ıslak deniz kumlarının üzerinde kararsızca birkaç adım ilerledi. El yordamıyla müzikçalarının düğmelerini bula- . , : ı im Ç a ğ ri amsmtmsımmiBmî rak sesi tamamen kıstı. Ama sakinleşeceği yerde daha çok telaşlanmıştı. Karşısında balina değil, kumlarda boylu boyunca uzanan bir adam vardı. Boğulana kadar yüzmüş, sonunda da karaya vurmuş olmalıydı. Geniş kollarını ve bacaklarını açmış, yüzüstü kumlara devrilmişti. Kot kumaşından tulumu sırılsıklam vücuduna yapışmıştı. Dalgaların kıyıya attığı bir cesetti galiba.

Gwendaline yardım çağırmak için denize baktı. Ama tek gördüğü ufuktaki koyu renkli çizgiydi ve hızla silinerek geceye karışıyordu. Kilmore Koyu sessizce bekliyordu. Kasabanın hala açık olan tek lokantasında karınları doyuran insanlar bile çoktan evlerine dönmüşlerdi. Evlerin karanlık çatılarının altında ilk ışıklar belirmeye başlamıştı. Biraz sonra sahil yolundaki birkaç sokak lambası da yanacaktı. Gwendaline birkaç dakika daha adama yaklaşıp yaklaşmamak konusunda tereddüt etti. Ayaklarıyla kuma parantezler çiziyor, düşünmek için zaman kazanmaya çalışıyordu. Sonra iki şey birden oldu: İlk olarak koyun öte tarafındaki Leonard Minaxo’nun deniz feneri eski fotoğraf makinelerinin film çekerken çıkardıkları sesi andıran kuru bir gürültüyle yandı ve beyazımsı ışık kulenin etrafında dönmeye başladı. İkinci olay bunun hemen ardından gerçekleşti: Kumlara boylu boyunca yatmış olan adam öksürdü. “Demek ki ölm em iş…” diye mırıldandı kuaför kız ve farkında olmadan boynundan sarkan kulaklıklarını tuttu. Fenerin aydınlattığı tepeye baktı ve adamla arasındaki son birkaç metreyi de koşarak aldı. Adam bir kez daha öksürdü ve tuhaf bir hareket yaptı, san- ki hala denizde olduğunu zannediyor ve kim bilir kaçıncı kulacını atıyordu. Aralarında sadece birkaç adım kaldığında Gwendaline, “İyi misiniz?” diye sordu. Sırılsıklamdı, saçma başına yosunlar yapışmıştı.

Derisinin rengi çürük yumurta kıvamındaydı ve bacakları bilinçsizce havayı dövüyordu. Olduğu yerde yüzmeye devam ediyordu sanki. “Affedersiniz?” diye sordu Gwendaline tekrar ve dizlerinin üzerine çöktü. “Beyefendi, iyi misiniz?” Adam hareket etmeyi kesti. Ve defalarca öksürdükten sonra yüzünü kıza çevirdi. Gwendaline onu daha önce görmüştü, ama nerede? Adam gözlerini açık tutamıyordu. Boynunda, aşağı inen ve kıyafetlerinin altında gözden kaybolan bir yara izi vardı. Gwendaline, “Yardıma ihtiyacınız var mı?” diye sordu, ama bir cevap beklemeden elini adamın omzuna koydu. Adam kuvvetsizce başını evet anlamında salladı. Ağzını açtı ve mırıldanarak, “Galiba… var,” diye cevap verdi. “Yürüyebilecek misiniz? Haydi bakalım, sizi ayağa kaldırıyorum …” Ve adamı ıslak giysilerinden tutarak kendine doğru çekti. Adamın gözlerini açacak hali olmasa da kurtarıcısının tavsiyeleri doğrultusunda bir şekilde ayağa kalkmayı başardı ve kendini kızın şefkatli kollarına bıraktı. “Şimdi gelin, bu taraftan…” dedi Gwendaline ve kasaba istikametinde sendeleye sendeleye yürümeye başladı. “T am am …” diye mırıldandı Manfred. Çaresizce dengede durmaya çalışıyordu.

Sonunda kendinde o gücü bulup gözlerini açtı. Allak bullak olmuş bir halde etrafına baktığında ışıkları tanıdı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir