Pyotr Alekseyevic Kropotkin – Anarsi felsefesi ideali

Bayan ve bay yurttaşlar, Bu konferansın konusu olarak Anarşi’nin felsefesini ve idealini ele almaya karar verirken tereddüde düşmedim dersem yalan olur. Anarşinin, geleceğe dair ham hayaller yığınından başka bir şey olmadığına, mevcut uygarlığın tümünü yıkıma götüren bilinçsizce bir tepki olduğuna inanan hâlâ çok sayıda insan var. Dahası, eğitimin bize verdiği önyargıları ortadan kaldırmak İçİn belki de bir konferansa sığdırmakta güçlük Çekilecek açıklamalara girişmek gerekmektedir. Paris’in ciddi basınının, anarşistin tek felsefesinin yıkıcılık, tek argümanının ise şiddet olduğunu ileri sürmesinin üzerinden iki üç yıl bile geçmiş değil. Bununla birlikte, son dönemlerde anarşistlerden öyle çok söz edildi ki, halkın bir bölümü sonunda bizim doktrinlerimizi okur, tartışır hale geldi. Hatta kimi zaman üstünde düşünme zahmetine bile katlanılmış olması, bugün en azından bir kazançtır. Anarşistin bir İdeale sahip olduğu genellikle kabul ediliyor; hatta bu ideal yalnızca seçkin insanlardan oluşmayan bir toplum için fazlasıyla güzel, fazlasıyla soylu bile bulunuyor. Fakat, bizi eleştirenlerin deyişiyle, uzak bir geleceğin soluk, ham hayallerinden başka bir şey olmayan bir konuda benim felsefeden süz ediyor olmam pek iddialı bir şey değil mi Pyotr Kropotkin dır? Sosyalizmin bir felsefesinin olduğu kabul edilmezken, anarşinin bir felsefesinin olduğunu kim iddia edebilir? Bu soruya, elden geldiğince açık ve kesin olmaya çalışarak cevap vermeyi deneyeceğim. Sizden ricam, Londra’da düzenlenen bir konferansta daha önce belirttiğim ve bana kalırsa, anarşinin felsefesi derken ne anlaşılması gerektiğini daha iyi kavramayı sağlayan bir iki örneği sizin huzurunuzda da tekrarlarsam beni bağı şlam anız dır.1 Doğa bilimlerinden alınma, kolay anlaşılır birkaç örneği öncelikle ele alırsam, bana gücenmeyeceğinizi umarım. Toplumsal fikirlerimizi bunlardan türetmek için değil alâkası yok! insan toplumlarının pek karmaşık olaylarında örnek aramaktansa pozitif bilimlerce gözlemlenen olaylarda daha kolay kavranan bazı ilişkileri daha iyi ortaya sermek için bu Örneklere başvuruyorum yalnızca. Evet, içinde bulunduğumuz dönemde pozitif bilimlerde dikkatimizi özellikle çeken şey, birkaç yıldan bu yana geçirdikleri derin dönüşümdür, evrendeki olayları kavrayış ve yorumlayış tarzları tümüyle değişmiştir. Bildiğiniz gibi, bir zamanlar insan Dünya’yı evrenin merkezi sanıyordu. Güneş, Ay, gezegenler ve yıldızlar sanki yerküremizin etrafında dönüyordu. İnsan, ikâmet ettiği bu yerkürenin, yaratılışın merkezini temsil ettiği kanısındaydı; kendisi de gezegeninin üstün varlığı yaratıcının seçilmiş kuluydu.


Güneş, Ay, yıldızlar yalnızca onun için yaratılmıştı; Tanrı tüm dikkati ona yöneltmişti, en ufak davranışına bile göz kulak oluyordu, Güneş ilerleyişini onun için durduruyor, bulutların arasına giriyor, tarlaların ve şehirlerin üzerine sağanak yağmurlarını ve şimşeklerini, ya buralarda oturanla 1. Les Temps Nouveauıt, Râvolte Yayınlan, Paris, 1894. Anarşi, felsefesiideali rın erdemini ödüllendirmek ya da işledikleri suçları cezalandırmak İçin yağdınyordu. Binlerce yıl boyunca insan evreni bu şekilde tasarladı. Bununla birlikte, on altıncı yüzyılda insanın tüm kavrayışında nasıl engin bir dönüşümün meydana geldiğini biliyorsunuz. Dünya’nın, bırakalım evrenin merkezi olmayı, Güneş sistemi içindeki bir kum tanesinden başka bir şey olmadığı diğer gezegenlerin yanında küçük bir bilyeden başka bir şey olmadığı kanıtlandı. Güneş, bizim küçük yerküremizle karşılaş’tırıldığında dev gibi olan şu gökcismi bile, gökyüzünde parıldadığını, samanyolunda karınca gibi kaynaştığını gördüğümüz sayısız yıldız arasında bir yıldızdı yalnızca. Bu uçsuz bucaksız sınırsızlık karşısında insan ne’kadar küçük gözükür, özlemleri ne kadar gülünç kalır! Kozmolojik fikirlerdeki bu dönüşümün etkisi dönemin tüm felsefesinde, tüm toplumsal ve dinsel kavrayışlarında hissedildi. Günümüzdeki gelişimi karşısında pek gururlandığımız doğa bilimleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Fakat, tüm bilimlerde çok daha derin ve çok daha büyük kapsamda bir değişim meydana gelmek üzeredir ve anarşi, göreceğiniz gibi, bu evrimin sayısız tezahüründen, kendini gösteren yeni felsefenin kollarından yalnızca biridir. Geçen yüzyıl sonunda ya da bu yüzyıl başında yazılmış herhangi bir astronomi kitabına bakın. Küçük gezegenimizin evrenin merkezine yerleştiğini artık göremeyeceğinizi söylemeye gerek yok. Fakat, muazzam çekim gücüyle bizim gezegen dünyamızı yöneten dev bir merkezî gökcismiyle Güneşlebu kitabın her sayfasında karşılaşırsınız. Bu merkezî gökcisminden uydularının ilerleyişine rehberlik eden ve sistemin uyumunu sürdüren bir güç yayılır. Merkezî bir yığılmadan doğan gezegenler, deyim yerindeyse, birer tomurcuktur.

Doğumlarını bu yığılmaya borçludurlar; bu yığılmayı temsil et Pyotr Kropotkin meye devanı eden, ışın saçan gökcismine her şeyi borçludurlar: Hareketlerinin ritmi, ustaca aralıklar verilmiş yörüngeleri, onları canlandıran ve yüzeylerini süsleyen yaşam, her şey onun sayesindedir. Herhangi bir düzensizlik onların ilerleyişini aksattığında ve onları yörüngelerinden çıkardığında, merkezî gökcismi sistem içindeki düzeni yeniden tesis eder; düzeni sağlar, düzenin varlığı sürer. Bu kavrayış da önceki gibi yok olup gider. Tüm dikkatini Güneş’e ve büyük gezegenlere çevirmiş olan astronom, evreni dolduran son derece küçük gezegenleri incelemeye koyulur. Ve gezegenler arası, yıldızlar arası uzayın, ayrı ayrı ele alındıklarında son derece küçük, gözle görülmez, ama sayıları itibarıyla sonsuz güçlü olan, küçük madde yıgınlarıyla dolu olduğunu ve bunların hayal edilebilecek her yönde vızır vızır gidip geldiklerini keşfeder. Bu kütlelerin kimileri, daha geçenlerde İspanya’ya korku salmış şu göktaşı gibi, hâlâ oldukça büyüktür; kimileri de olsa olsa birkaç gram ya da santigram ağırlığındadır, bunların etrafında da neredeyse mikroskobik büyüklükte tozlar, uzayı doldurarak dolaşmaya devam eder. Astronom, günümüzde, hem bizim sistemin, Güneş’in, gezegenlerin ve uyduların kökenini, hem de farklı parçaları canlandıran hareketleri ve bütünün uyumunu açıklamak için, baş döndürücü hızlarıyla uzamı her yönde dolaşan, her yerde ve her zaman birbirleriyle çarpışan, bir araya toplanan ve dağılan bu tozlara, bu son derece küçük maddelere başvurmaktadır. Bir adım daha atarsak, bir süre sonra, evrensel çekim bile tüm bu dağınık ve bağlantısız hareketlerin, bu zerreciklerin olası her yönde meydana gelen atom salınımlarının bileşkesinden başka bir şey olmayacaktır. Böylece, Yeryüzü’nden Güneş’e taşınmış olan merkez, güç kaynağı, şimdi, dağılmış, saçılmıştır: Her yerde ve hiçbir yerdedir. Astronomla birlikte biz de fark ederiz ki, güneş sistemleri son derece küçük maddelerin yarattığı bir şeydir, sistemi yönettiği sanılan güç, belki de, bu sonsuz küçük maddelerin çarpışmasının bileşkesinden başka bir şey değildir; yıldız sis 10 Anarşi, felsefesiideali temlerinin uyumu, birbirlerine eklenen, birbirlerini tamamlayan, dengeleyen tüm bu hareketlerin bileşkesi, uyarlanışı olduğu için uyumdur. Bu yeni kavrayışla birlikte evrenin tüm görünümü değişir. Dünyayı yöneten güç fikri, değişmez yasa fikri, önceden düşünülüp tasarlanmış uyum fikri, Fourierinin günün birinde hayal meyal sezdiği ve her biri kendi doğrultusunda ilerleyen ve karşılıklı olarak dengede duran sayısız madde yığınının bileşkesinden başka bir şey olmayan bu uyuma yer açmak için yok olur. Bu değişimi yalnızca astronomi mı geçirdi? Hayır! Aynı dönüşüm istisnasız tüm bilimlerin, doğayı ele alan bilimlerin olduğu kadar insan ilişkilerini ele alan bilimlerin de felsefesinde meydana gelmektedir. Fiziki bilimlerde kendi başına birer varlık olarak düşünülen ısı. manyetizma, elektrik yok olmaktadır.

Günümüzde fizikçi, ısıtılmış ya da elektriklendirilmiş bir cisimden söz ettiğinde onun gördüğü şey, içine meçhul bir güç giren cansız madde değildir artık. Her yönde ilerleyen, titreşen, kımıldayan, yaşayan ve tit rey İşleriyle, çarpı şmalany la, yaşamlarıyla ısıyı, ışığı, manyetizmayı ya da elektriği meydana getiren son derece küçük atomların titreyişini, yürüyüşünü, bu cismin ve onu çevreleyen uzayın içinde fark etmeye çabalamaktadır. Organik yaşamı ele alan bilimlerde, tür ve tür değişimleri kavramı silinmekte ve onun yerine örnek [“tek tek, birey” anlamında; ç.n.] kavramı geçmektedir. Botanikçi ve zoolog, örneği örneğin yaşamını, çevreye uyumunu incelemektedir. Kuraklığa ya da neme, sıcağa ya da soğuğa, besin bolluğuna ya da yokluğuna ve dış çevrenin etkilerine az ya da çok duyarlı olmasına bağlı olarak örnekte meydana gelen değişimlerden doğacaktır türler; ve türün geçirdiği değişimler, biyologa göre, bileşkelerden başka bir şey değildir artık ayrı ayrı her bir 11 Pyotr Kropotkin örnekte meydana gelen değişiklikler toplamıdır. Örnekler, yaşadıkları ortamların sayısız etkilerine tek tek maruz kalarak ve her biri bu etkilere kendi tarzında yanıt vererek nasıl bir değişim geçiriyorsa, tür de o değişimi geçirecektir. Fizyolog, bir bitkinin ya da bir hayvanın yaşamından söz ettiğinde, burada gördüğü şey, tek ve bölünmez bir karakterden çok, bir yığılma, ayrı ayrı milyonlarca örnekten oluşan bir kolonidir. Kendi aralarında birbirlerine sıkıca bağlı, birbirlerinin iyiliğinden ya da kötülüğünden etkilenen, ama her biri kendi hayatını yaşayan sindirim organlarının, duyusal, sinirsel organların, vs. federasyonundan söz eder size. Her organ, her organ parçası, gerektiğinde, yaşamlarına elverişsiz olan koşullara karşı mücadele etmek için bir araya gelen bağımsız hücrelerden oluşur. Birey, federasyonlar dünyasıdır, kendi başına bir kozmostur o! Fizyolog bu dünyada Özerk kan hücrelerini, dokuları, sinir merkezlerini görür; işgalcilerle mücadele etmek için vücudun mikrop kapmış bölgelerine doğru yönelen milyarlarca beyaz zerreciği fagositleri fark eder. Dahası da var: Günümüzde, fizyolog, her biri kendi hayatını yaşayan, kendisi için mutluluk arayan ve kendi dışındakilerle gruplaşma, İşbirliği yoluyla buna erişen özerk elementlerden oluşan bir dünyayı her mikroskobik hücrede keşfetmektedir. Kısacası, her örnek/birey organlar kozmosudur, her organ hücreler kozmosudur, her hücre son derece küçük zerreciklerin kozmosudur; ve bu karmaşık dünyada, bütünün mutluluğu, Örgütlü maddenin en küçük mikroskobik parçalarının tek tek yararlandığı mutluluk toplamına tümüyle bağlıdır.

Böylece, yaşamın felsefesinde gerçek bir devrim meydana geliyor. Fakat bu devrim en uzun erimli sonuçlarına psikolojide erişmektedir. 12 Anarşi, felsefesiideali Psikologun, insanı bütünlüklü, tek ve bölünmez bir varlık olarak görmesinin üzerinden pek uzun zaman geçmedi. Dinî geleneğe bağlı kalan psikolog, insanları iyi ve kötü, zeki ve aptal, bencil ve fedakâr diye sınıflandırmayı seviyordu. On sekizinci yüzyıl materyalistlerinde bile ruh fikri, bölünmez kendilik fikri varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Fakat bugün hâlâ bu dili konuşan bir psikolog hakkında ne düşünürüz? Günümüzün psikologunun İnsanda gördüğü şey, her biri bağımsız olarak işleyen, dengeleri sürekli olarak kurup bozan, birbirinden ayrı sayısız yetenek, kendi aralarında eşit, özerk eğilimdir. Bu psikologa göre, bütün olarak ele alındığında insan, tüm bu çeşitli yeteneklerin, beyin hücreleriyle sinir merkezlerinin tüm bu özerk eğilimlerinin süreklİ değişen bileşkesinden başka bir şey değildir. Bunların her biri, diğerlerini etkileyecek kadar birbirlerine bağlıdır, fakat merkezî bir organa ruha bağımlı olmadan kendi hayatlarını yaşarlar. İçinde bulunduğumuz dönemde tüm doğa bilimlerinde derin bir dönüşümün meydana gelmekte olduğunu, daha geniş ayrıntılara girmeme gerek kalmadan görebiliyorsunuz. Bu dönüşüm, doğa bilimlerinin analizlerini, önceleri ihmal edilmiş ayrıntılara yöneltmelerinden kaynaklanmıyor. Hayır! Bunlar hiç de yeni olgular değil, bu olguları kavrayış tarzı evrim geçirmektedir. Bu eğilimi birkaç kelimeyle ifade etmek gerekirse, bilimin geçmişte büyük sonuçları ve bir matematikçinin entegraller dediği büyük toplamları incelemekle uğraştığı; günümüzde İse, özellikle son derece küçük olanları, bu toplamları oluşturan örnekleri incelediği, bu örneklerin hem bağımsızlığını ve bireyselliğini hem de birbirlerine en yakın olacak şekilde toplaşmalarını artık kabul etmek zorunda kaldığı söylenebilir. İnsan zihninin doğada keşfettiği ve özünde olguların belli 13 Pyotr Kropothin Anarşi, felsefesiideali bir istikrar durumundan başka bir şey olmayan uyuma gelince, modern bilgin bunu günümüzde kuşkusuz önceden hiç bilmediği kadar iyi bilir. Fakat bunu, belli bir plana göre tasarlamış, zeki bir iradenin önceden oluşturduğu yasaların eylemiyle açıklamaya çalışmaz.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir