Robert Nozick – Anarşi, Devlet ve Ütopya

R obert Nozick’in 1 974 yılında yayımlanan Anarşi, Devlet ve Ütopya adlı eseri, çok kısa bir süre içinde Anglo-Amerikan siyaset felsefesinin en çok tartışılan yapıtlarından birisi olmuştu. Nozick’in kendisi gibi Harvard’lı olan meslektaşı John Rawls’un Bir Adalet Kuramı (A Theory of ]ustice) kitabının 1 971 ‘de yayımlanmasından sonra, özellikle İngilizce konuşulan ülkelerde, yaklaşık son otuz yılın siyaset bilimi tartışmaları Nozick’in ve Rawls’un düşüncelerinden derinden etkilendi. * Bu iki eserin belki de en önemli ortak noktası; 1 960’lı yılların siyasal ve toplumsal gelişmeleri ışığında, toplumda adaletin ve adil bir düzenin nasıl olması gerektiği konusunda, radikal sol söylem dışında kalarak bireyin özgürlüğünü ve haklarını ön plana çıkaran bir yapı sunma çabalarıydı. Dolayısıyla hem Nozick hem de Rawls, ada- ‘ !et ve adil bölüşüm ilkeleri, haklar, özgürlükler gibi kavramların 20. yüzyılın ikinci yarısında süregelen akademik tartışmaların merkezine oturmasını sağladı. Fakat bu iki yazarın, çok geniş olarak tanımladığında liberal düşünce geleneği içinde oldukları söylenebilse de, bu ge- !eneğin zıt uçlarını temsil ettiklerini vurgulamak gerekir. ‘Nozick’in eseri, kökleri Klasik Liberalizme uzanan ve gunumüzde liberteryen (ya da neo-liberal) olarak tanımlanan düşünce akımının örneğidir. Genelde devleti ve özelde refah devletini ciddi bir şekilde sorgulayarak, özellikle 1 980’li yıllarda siyasete egemen olan Yeni Sağ ekonomi politikalarına yakın tezler savunur. Buna karşılık John Rawls, savunduğu politikalar açısından sosyal demokrasiye yakın olan, bireyin özgürlüğünün ve haklarının anlamlı olabilmesi için ekonomik eşitlik ve refah devletinin gerekliliğini vurgulayan modern liberalizmin en önemli düşünürlerinden birisidir. ‘ Nozick ve Rawls eserlerinin yayımlanmasını izleyen dönemde de çok farklı yollar izlediler. Rawls, Bir Adalet Kuramı sonrasında kitabında işlediği konular üzerinde çok ciddi olarak çalışmaya devam edip savlarını geliştirdi, haklı bulduğu eleştirilere göre kuramını çeşitli şekillerde değiştirip zenginleştirdi. Nozick ise kitabı ile ilgili geniş yorum ve eleştirilere tek paragraflık bir yanıt bile vermeyerek, siyaset felsefesinden uzaklaşıp metafizik, rasyonellik, epistemoloji gibi farklı felsefi konular üzerinde çalışmaya başladı. Anarşi, Devlet ve Ütopya kitabına onbeş yıl sonra tekrar değindiğinde de sadece liberteryen düşünceyi artık benimsemediğini belirtmekle yetindi.1 Nozick’in akademik ilgi alanlarının genişliği ile siyaset felsefesine tekrar ciddi olarak eğilmemesinin, Anarşi, Devlet ve Ütopya kitabının ve bu kitaptaki tezlerin önemini azalttığını düşünmek sanırız hai:a olur. Öncelikle Nozick, üslubu, yalın dili, düşüncelerini cesur ve tutkulu savunuş şekli ile {özellikle Rawls ile karşılaştırıldığında) yetkin siyaset felsefesi tartışmalarının renksiz ve zor anlaşılır olması gerekmediğini göstermiştir.


Örneğin meşru devletin nasıl oluşabileceği, böyle bir devletin sınırlarının nerede çizilmesi gerektiği gibi konularda oldukça soyut ve karmaşık sayılabilecek görüşlerini, kullandığı dil ve izlediği yöntem sayesinde akıcı, net bir şekilde okura sunabilmektedir. Ayrıca, karşıt görüşleri çürütmek ve kendi savlarını desteklemek için bulduğu Bkz. R. Nozick, The Examined Life (New York: Simon & Schuster, 1989), s. 286-7. robert nozick 11 mükemmel örneklerle, genel kabul gördüğü düşünülen bazı yargıların da gözden geçirilip sorgulanmasını sağlamaktadır. Nozick savundukları açısından bazen “şeytanın avukatlığını” yapar gibi görünür. Başlangıç noktasını ve onu izleyen her adımı kabul edebileceğimiz sistematik bir akıl yürütme süreci sonunda, ilk bakışta benimsenmesi zor gelen sonuçlara varabileceğimizi göstermeye çalışır. Vardığı bazı sonuçların aykırılığını kendisi de kabul etmesine karşın, Nozick için düşünceleri mantıksal sonuçlarına götürmek önemlidir. Yerleşik veya kalıplaşmış görüşler savunmak ile entelektüel dürüstlük eğer zaman zaman çatışırsa, Nozick tercihinin ikincisinden yana olduğu konusunda açıktır. Çabaları sonunda biz okurları ikna edememiş olsa bile, en azından ona karşı kendi görüşlerimizi savunma sürecinin bu görüşlerimizin daha netleşip derinleşmesine katkıda bulunacağına inanır. Yayımlanışından yirmi beş yıl kadar sonra Anarşi, Devlet ve Ütopya’yı değerlendirdiğimizde, öncelikle Nozick’in görüşlerinin 1980’li yıllarda özellikle Amerika ve İngiltere’de egemen olan ekonomik politikalara felsefi temel teşkil ettiği gerçeğini vurgulamak gerekir. Örneğin Nozick, bireyi ve onun haklarını ön plana çıkardığı çalışmasında faydacılık gibi toplumun çıkarı için bazı bireylerin fedakarlığa zorlanmasını meşru gören bir görüşe karşı çıkarken, yukarıda sözü edilen dönemde İngiltere’nin başbakanlığını yapmış Margaret Thatcher’ın ‘Toplum diye bir şey yoktur; sadece bireyler ve onların aileleri vardır’ sözünü destekleyebilecek düşünsel yapıyı sunmuştur· bile. Benzer bir örnek daha verirsek, meşru devletin sınırlarının neler olması gerektiğini tartışıp, kapsamlı devletin faaliyetlerini eleştirdiğinde, Nozick’in yaklaşımının bir yansıması Ronald Reagan’ın ‘Devlet çözüm değil, sorunun ta kendisi�ir’ iddiasında da görülebilir. Bu açıdan bakıldığında, Nozick’in görüşlerinin geniş kitlelerin yaşamlarını etkileyecek sosyal ve ekonomik politikaların oluşturulmasına dolaylı da olsa etki ettiği görülebilmektedir.

Ayrıca, bu politikaların ve onlara temel olan düşüncelerin azımsanamayacak kadar geniş bir bölümünün (devletin birçok alandan çıkmasının istenmesi gibi) günümüzde de etkinliğini sürdürmesi, Nozick’in bazı tezlerinin kalıcılığınının kanıtıdır. 12 robert nozick Anarşi, Devlet ve Ütopya’nın içerdiği iddialar ve Nozick’in ustaca örülmüş tartışmaları akademik çevrelerde de büyük yankı uyandırmıştı. Hatta bu tezler kimi sosyalist düşünürler tarafından şaşırtıcı derecede ciddiye alınıp kapsamlı şekilde çürütülmeye de çalışılmıştı. Bu tartışmalara değinmeden önce Nozick’in görüşlerini ana hatlarıyla özetlemek yararlı olacaktır. Anarşi, Devlet ve Ütopya, eseri oluşturan Kısım’lara paralel olarak üç temel tez içerir: (i) sınırlı (‘minimal’) bir devletin meşruluğunun, devleti tamamen reddeden anarşistlere karşı savunulabilirliği; (ii) minimal devletten daha kapsamlı olan bir devletin meşru olmayacağı; ve (iii) bireylerin özgürce kendi ütopyalarını oluşturup yaşamalarını en iyi minimal devletin sağlayabileceği. ‘Bireylerin hakları vardır. Hiç kimsenin veya hiçbir grubun (haklıırını ihlal etmeden) onlara yapamayacağı şeyler vardır.’ Robert Nozick, eserinin daha ilk cümlelerinde okurlara yaklaşımının temelindeki düşünceyi böyle aktarıyor. Nozick için bireyin hakları siyaset felsefesinin odak noktasını oluşturur: Haklar esastır ve siyasi yapıların meşrulukları bireyin haklarını ihlal etmemelerine bağlıdır. Burada Nozick’in hakları nasıl tanımladığı önem kazanır. Yazara göre haklar bireyler için yaşamlarına karışılmama (non-interference) ve zarar görmemeyi sağlamaya yönelik koruyucu bir işleve sahiptir. Hakların bu şekilde anlaşılması kişilerin toplumlarda esas olduğunu ve Nozick’in Immanuel Kant’ı izleyerek söylediği gibi, insanların bazı amaçlar adına kullanılabilecek araçlar’ değil, kendi başlarına ‘amaç’ olduklarını görmemizi sağlar. Dolayısıyla bireyin hakları, toplumdaki diğer kişilerin meşru olarak yapabileceklerinin mutlak sınırlarını çizen birer ‘yan sınırlama’ (side-constraint)’dır. Bireyin haklarının ihlaline hiçbir zaman izin vermeyen bu yaklaşım, çoğunluğun mutluluğu için bazı bireylerin zarar görmesini meşru kabul edebilecek görüşlerle çatışmakla birlikte, liberal düşünürler tarafından (biraz katı bulunmasına rağmen) genelde benimsenen bir anlayıştır. Nozick’i çoğu liberalden ayıran ve birçok kesimden eleştiri almasına neden olan, düşüncesinde bundan sonra attığı adımdır.

Yazara göre haklar, bireylere (rızaları dışında) neler yapılamayacağını gösterir, ancak buna ek olarak kişilerin toplumun diğer üyelerinden robert noılck 13 lıaşka tür istekleri için temel teşkil edemez. Farklı bir şekilde söylenecek olursa, haklar ‘negatif’tir, ‘pozitif’ değil. Bu yüzden, örneğin ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti, belirli asgari standartlarda yaşayabilmek için ekonomik destek gibi konularda bireylerin hakları olduğundan söz etmek Nozick’e göre yanlıştır. Eğer kişilerin bu tür haklarının olduğu söylenemezse, toplumdaki diğerlerinin de bu konularda yükümlülükleri olduğu iddia edilemez. Toplumu oluşturan bireylerin yükümlülükleri sadece diğerlerine zarar vermemek, onların yaşamlarına karışmamakla sınırlıdır ve örneğin yardım etmeyi içermez.’ -, Nozick, Anarşi, Devlet ve Ütopya’nın temel tezlerini, yukarıdaki şekilde tanımlanmış hak ve yükümlülük kavramları üzerinde yapılandırır. Kitabın Birinci Kısım’ında, hiçbir tür devletin meşru olamayacağını düşünen anarşistlere karşı, sadece bireylerin zarar görmeme ve hayatlarına,karışılmama haklarının korunması görevini üstlenecek bir ‘minimal’ ya da ‘gece bekçisi’ devletin meşruluğunu savunur. Böyle bir devletin meşru olarak nasıl ortaya çıkabileceğini gösteren soyut fakat son derece ilginç tartışmalar içeren bu Kısım, akademik çevreler tarafından önemli bulunmasına rağmen, Nozick’e yöneltilen eleştirilerin yoğunlaştığı bölüm değildir. Yazarın en fazla eleştiriyi aldığı ve siyaset felsefesi tartışmalarını önemli ölçüde etkileyen düşünceleri eserin İkinci Kısıpn’ında sunulanlardır. Gece bekçisi devletin meşruluğunu kanıtladıktan sonra, Nozick İkinci Kısım’da böyle sınırlı yetkilere sahip devletten daha kapsamlı bir devletin meşru olamayacağı görüşünü savunur. Daha önce değinildiği gibi, bireylerin gece bekçisi devlet tarafından korunacak haklardan başka tür hakları olmadığını düşünen Nozick, düşüncesini bir adım daha ileriye götürerek şu sonuca•ulaşır: Toplumu oluşturan bireylerden bazılarını diğerlerine (ekonomik olarak) yardım etmeye zorlayan refah devleti, bu tür amaçlar için vergilendirdiği kişilerin haklarını ihlal ederek adil olmayan bir uygulamada bulunmaktadır. Nozick’in, refah devletinin vergilendirdiği kişilerin haklarını ihlal ettiğini ve bu yüzden adil olmadığını iddia edebilmesi için öncelikle bireylerin mülkiyetleri üzerinde meşru hakları olduğunu savunmasının 14 robert nozick gerektiği açıktır. Yazar İkinci Kısım’da hem bunu yapmayı, hem de refah devletini gerekli kıldığı düşünülen bazı dağıtımcı adalet (distributive justice) kuramlarını eleştirmeyi amaçlar. Burada Nozick, kendi savunduğu adalet kuramı aracılığıyla, ekonomik ya da dağıtımcı adaletin yerine gelebilmesi için gece bekçisi devletten daha kapsamlı bir devlete gerek olmadığını göstermeye çalışır. Özüne indirgendiğinde, Nozick’in Yedinci Bölüm’de sunduğu ve ‘yetkilenme’ (entitlement) adını verdiği dağıtımda adalet kuramının ana ilkesi ‘Herkesten tercih ettiklerine göre, herkese tercih edildiklerine göre’dir.

Yetkilendirme kuramı ‘tarihseldir’, yani bir dağılımın adil olup olmadığının söylenebilmesi için nihai durum (end-state) yerine o dağılımın nasıl ortaya çıktığının bilinmesinin gerektiğini savunur.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir