Dünyanın liderliği ve kontrolü için yapılan savaş, asırlardır en etkin şekliJle fikirsel seviJede sürmüştür. İster doğru ister yanlış olsun, bir ulusun gençliğini etkisi altına alan bir fikir, özellikle bizim multimedya çağımızda, kısa süre sonra toplumun her alanında etkisini gösterecektir. ‘f’ikirler, sonuçları belirler. -Amerikan Anqyasası 1 ki yaşlıca bayan, bir yaz günü, akşam üstü verandalarında oturmuş, ılık rüzgarın tadını çıkarıyorlardı. Cırcır böcekleri tarlada ötüşüyordu ve onlara eşlik eden tek ses, Pazar ayini için kilisede bulunan koronun şarkısıydı. Koronun ilahi sesine kcmclini kaptırmış olan hanımlardan biri, hülyalı bir sesle şöyle dedi: “Bu güzel bir ses değil mi sence de?” O anda dikkatini cıror böceklerine vermiş olan diğer hanım cevapladı: “Ah, evet .. Bu sesi arka bacaklarını birbirine sürterek çıkardıklarını biliyorum.” İletişim bazen çok komik bir şey olabilir. Bazen karşımızdakinin düşünceleriyle buluşup buluşmadığımızı bilmek çok zordur. Bu yüzden, kitabımı yazmaya başlarken çok dikkatli davrandım; çünkü başarılı, tatmin olmuş, potansiyeline ulaşmış bir kimse olmamızı sağlayacak önemli etkenlerden söz etmek için sizinle olabildiğince etkili bir iletişim kurmak istiyorum. Ama daha fazla ilerlemeden önce, başarının ne olduğu ve ne olmadığı hakkında net bir açıklama getirmek istiyorum. Yaşamaya çalışmak yerine yaşamayı başarmanız· için size yardım edeceksem, sağlam:·bir temelle başlamanızı garantilemek zorundayım. Ve bu, başarının ne olduğu konusunu da içeriyor. -1- Erdemli Yaşamın Gücü Hayat hakkında en çok inandığım düşüncelerimden biri, hepimizin kendi başarı anlayışımıza göre hareket ettiğimizdir. “Dur bir dakika!” diyor olabilirsiniz. “Benim bir başarı tanımım bile yok.” Evet, var! Herkesin vardır. İfade demeyebilir ya da yazamayabilirsiniz. Ama daima bir şeyi başarma)ra Çalışıyorsunuzdur. Bu “bir şey” her ne olursa olsun düşüncelerimizi, duygularımızı ve hareketlerimizi kontrol eder. Farkında olalım ya da olmayalım, başarmak istediğimiz şeye sürekli odaklanırız. Başarıya doğru ilerliyorsunuz, ama bakalım Başarı kavramınız yıllar boyunca basın, ailenizin öğretileri, yaşıtlarınız, arkadaşlarınız ve bireysel deneyimlerinizle oluşmuştur. Net etkisi olumlu ya da olumbaşarı kavramı nız suz olabilir. Bu yüzden, kendinize sorma doğru mu? ruz gereken sorular şunlardır: Neleri başarmaya çalışıyorsunuz? “Oraya ulaştığınızı” ya da başardığınızı nasıl bileceksiniz? Ve dahası, “oraya ulaşmak” diye bir şey var mı, yoksa bu bir süreç mi? Başarıyı Nasıl Tanımlıyorsunuz? Ne zaman seminerlerde bu konuyu açsam, dinleyiciden başarının tanımını yapmasını isterim. Çoğu zaman çok genel cevaplar alırım: “Para”, “pozisyon”, “nüfuz”, “merdiveni tırmanmak”, “en çok oyuncağı olan kazanır”. Bu tanımları genel olarak beş temel gruba ayırabilirim: Güç, zenginlik, pozisyon, prestij ve zevk. Şimdi bu beşini “başarı öğesi” olarak düşünelim: Güç mü? Güç, başarının sırrı mı? Hitler’in elinde çok büyük bit güç vardı ama buna başarı demek, yaptığı şeyleri haklı çıkarmak olmaz mı? W� Street’in (Ameı:ikan Borsası) ortaya koyduğu hikayeleri düşünün. Ellerinde inanılmaz güç bulunan “başarılı” ·işadamla- – 2 – Giriş rıyla dolu bir yerdir orası; tabii bunun yanında dağılmış aileler ve bitmiş evliliklerle birlikte. Genel inanç, iş hayatında başarılı olmak istiyorsanız, hayatın diğer alanlarındaki başarılardan vazgeçmeniz gerektiğidir. Ben bunu kabul etmiyorum. Gerçekten başarılı olmak için bir insanın ailesini feda etmesi gerekmez. Zenginlik mi? Maddiyatçılık, günümüzün en büyük sorunlarından biridir. Ancak, bir şeylere ve paraya sahip olmanın kötü bir tarafı yoktur. Sorun ancak bu şeylerin etkisinde kalarak yaşamaya ve hayatın amacını, anlamını gözden kaçırmaya başladığımızda ortaya çıkar. “Cathy” adlı bant çizgi romanda Cathy ile “bir şeylere sahip olmak zorunda olduğunu hisseden” biri arasında bir diyalog geçer. İki karakter de, sırayla bir nesne belirtmekte ve buna ilişkin yorumlar yapmaktadır: “Ormanın yakınlarında bile giyilmeyecek safari giysileri.” ”Asla aerobik yaparken giyilmeyecek aerobik ayakkabıları.” ”Asla ıslanmayan bir derin sualtı saati.” “Bir tepeye asla tırmanmayacak 4×4 bir arazi otosu.” “Sevmediğimiz mobilyalarla dolu ve okumadığımız dekorasyon dergileri.” “Kimsenin nasıl çalıştığını bilmediği bir bilgisayara kurulmuş bir finansal strateji yazılımı.” ”Adını hiç duymadığımız bir ressamın asla gitmeyeceğimiz resim sergisi için bir afiş.” Sonunda, gözünde boş bakışlarla bir karakter şöyle der: “Soyut maddiyatçılık geldi işte.” Diğeri cevap verir: “Hayatımızla hiçbir ilgisi olmayan şeyleri alırken asıl ihtiyaç duyduklarımızı ve istediklerimizi kaçırdık.’1 – 3 – Erdemli Yaşamın Gücü Bu, içinde yaşadığımız kültürün iç karartıcı ama gerçekçi bir tanımıdır. Maddiyatçılık bizi canlı canlı yemektedir. The Washington Post’un 28 Ocak 1960 sayısında, yazar John Steinbeck’in politikacı Adlai Stevenson’a yazdığı bir mektup yayınlanmaktadır. Steinbeck şöyle demektedir: “Bizler tuhaf yaratıklarız. Tanrı’dan ve doğadan gelen her şeyi bir anda tüketmeye çalışıyor gibiyiz. Eğer bir toplumu yok etmek istiyorsam, onlara çok fazla şey verir ve böylece acınası, açgözlü ve hasta insanları dize getiririm.” Peki ya pozişyon mu? Bazı kimseler, pozisyonun başarıyı tanımladığını söyler. Ferdinand ve Imelda Marcos, bu dünyada inanılmaz pozisyonlara sahiplerdi. Peki başarılı olabildiler mi? Bu, başarıyı nasıl tanımladığınıza bağlıdır. Bir zamanlar Birleşik Devletler kongre üyesi olan bir arkadaşım var. Bu deneyimli senatör, başkanlık konusunda daima ilk tercihimdi ama asla kazanamadı. Ofisine yaptığım bir ziyaretimde, not tahtasına iliştirilmiş ve kendisine yazılmış çok sayıda “nefret mektubu” gördüm. Mektupların altında İncil’den alınmış şu ifade vardı: “Herkes hakkında iyi konuşuyorsa, yazık sana! (Luka, 6:26)” Bu büyük adam, yüksek pozisyonların haklı ya da haksız olsun, daima eleştiri bombardımanina hedef olacağını bilecek kadar bilge ve alçakgönüllü idi. Bu yüzden, pozisyon başarıyı ölçmek konusunda asla tek başına kriter olamaz. Peki ya prestij? Tanınmak ve saygı görmek? Buna sahip olan birçok kimse, prestijin uçucu bir şey olduğunu &öyler. Beysbol yıldızı Peter Rose, bir süre için prestijli bir adamdı ama bir anda milletin diline düşmüştü. Prestij, başarının garantisi damaz. Aslında, prestij sahibi olan kimseler diğerlerine oranla daha fazla iftiraya uğrarlar. Boyalı basının “güzel insanlae’a yaptıkta- – 4 – Giriş rını bir düşünsenize. Onları olabilecek en kötü mk altında tutmaktadırlar! Bu mu başarı? Son olarak, zevk mi? “Hayatın kuralı, işi zevke dönüştürmektir ve zevk de bizim tek işimizdir,” diyor Aaron Burr. Bu, günümüzün ve çağımızın aşırı zevk peşinde koşma alışkanlığını güzel bir şekilde özetlemektedir. Jon Johnston, bu zevk peşinde koşma alışkanlığının hayatımızın her alanına gizlice süzülmekte olduğunu ııçıklamaktadır. Şöyle der: “Garson bana şöyle sorar: ‘Ne istemiştiniz?’ Reklamlarda şunları duyarız: ‘Bugün bir tatili hak ettiniz! �cDonald’s)’ ve ‘Ah, ne zevk! (foyota)’. Bütün bu sözler ve ifadeler, ulusal olarak zevk peşinde koştuğumuzun kanıtıdır.”

Ron Jenson – Erdemli Yasamin Gucu
PDF Kitap İndir |