Ruslan Kamalov – Ege Sorunları

Ege uyuşmazlıkların ortaya çıkışı her ne kadar 20. yüzyılın ikinci yarısına düşüyorsa, bu sorunların kökeni Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve Yunanistan’ın bağımsızlık kazanmasına kadar uzanmaktadır. Bu sebepten dolayı, çalışmanın ilk bölümünde, Ege’nin Türkiye’nin egemenliğinden nasıl çıktığını, Ege Adaları’nın nasıl el değiştirdiklerini açıklamaya çalışılmıştı. Bu tarihi bilgiler, sorunların nasıl ortaya çıktığını ve nereden kaynaklandığı anlamaya kolaylık sağlayacaktır. Ege sorunlarına gelince, şunu de belirtmek gerekir ki, bu sorunlarının sadece hukuki ve siyasi yönü değil, ayrıca ekonomik yönü de vardır, çünkü bu uyuşmazlığın çözümü, iki devletin ekonomik hayatlarına da büyük etki yaratacaktır. Ege sorunlarını ise, şöyle sıralayabiliriz. Bunlar ada, adacıklar ve kayalıkların hukuken Yunanistan’a devredilmemiş olup Yunan egemenliği altında bulunması; Yunan Doğu Ege Adaları’nı silahlandırılması; Yunanistan’ın karasularını 12 mile kadar çıkartma çabası; Türkiye ve Yunanistan arasında hava sahanlığının sınırlandırılması; Yunan hava sahasının 10 mil olarak kabul ettirme çabaları ve Atina FIR’ın hattının Türk Anadolu sahillerine yakın bulunup bu bölgenin gerçek iki ülke arasında gerçek bir ülkesel sınır olarak kullanılmasıdır. Bu sorunların yanısıra, FIR uyuşmazlığından kaynaklanan Arama Kurtarma faaliyetlerinin kimin tarafından sürdürüleceği, Yunanistan tarafından belirlenen hava koridorlarının Türkiye’nin kıyılarına yakın olup, Türk askeri uçuşlarının yapılmasının zorlaştırılması; ve Batı Trakya Türklerinin azınlık statüsüyle ilgili sorunlar. Ama bu son sayılan uyuşmazlıkların, diğer sorunlara göre Türkiye’nin 2 güvenliği ve ekonomisi için daha az etki oluşturacaklarından dolayı çalışmamızda yer almamışlardır. Bütün bu sorunları incelediğimizde, şunu da unutmamak gerekir ki Ege Denizi çok karmaşık topografik yapıya sahiptir ve böylece bu uyuşmazlıklarının çözüm yolu arayışlarında Ege Denizi’nin özel bir durum oluşturduğunu hep göz önünde bulundurmak gerekir. Ege Denizi’nin özelliklerine gelince, bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz. Ege Denizi yarı kapalı nitelikte, 213.016 kilometrekarelik dar bir denizdir. Ege Denizi bir “adalar denizi” niteliğindedir. Deniz ortasında ada, adacık ve kayalık olarak, sayıları 3100 civarında olan bu toprak parçalarının 100 kadarı önemli büyüklüktedir.


Bu adaların toplam alanı 22.894 kilometrekare olup, buna karşılık Ege’de deniz alanı ise 190.122 kilometrekaredir. Anadolu’nun doğal uzantısı üzerinde bulunan pek çok adanın Yunanistan’ın egemenliği altında, Anadolu sahilleri önünde bir perde oluşturacak şekilde dizilmiş olması da, Ege Denizi’nin Türkiye açısından diğer önemli bir özelliğini oluşturmaktadır.1 Ege Denizi’nin sorunlara neden olan Doğu Ege adaları ise, aşağıdaki gibidir. Boğazönü Adaları – Semaderik, Limni, Bozbaba (Evstratios), Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları. Saruhan Adaları (Doğu Sporat Adaları) – Midilli, Sakız, Koyun Adaları, İpsara, Antiipsara, Sisam, Ahikerya, Hurşit, Fornoz. Menteşe Adaları (Güney Sporat Adaları, “Oniki Ada”) – Eşek Adası, Nergisçik, Batnos, Lipso, Bulamaç, Leryoz, Kilimli veya Kelemez, Kalolimnoz, Keçi Adası, Ardıççık, Koçbaba, İstanköy, İncirli, Sömbeki, İlyaki, Herke, Limoniye, Rodos, 1 CİN, Turgay, Türkiye ve Yunanistan Bakımından Ege’deki Karasuları Genişliği Sorunu, Ankara, 2000, ss. 55-60. 3 Kerpe, Çoban Adası, İstanbulya ve Ardacık. (Yunanlıların iddiasına göre, bu adalar grubuna giren bir diğer ada da, Meis’tir. Halbuki, Meis adası bir Akdeniz adasıdır.) Kuzey Sporat Adaları, Kiklat Adaları ile Girit Adası ise Yunanistan ile Türkiye arasında uyuşmazlıklarına neden olmamaktadır.2 Çalışmanın yapısına gelince, sorunun ortaya çıkışı ve ilgili sorunun daha detaylı olarak açıklanması yanı sıra, her bölümün sonunda, tarafların tezleri kısa bir şekilde ele alınmıştır. Bunun nedeni, okuyucuya ilgi duyduğu uyuşmazlığı konusunda, bütün yazıyı okumadan bile, genel bir bakış açısını kazandırmaktır.

Ayrıca her uyuşmazlığının çözülmesi gereği tartışılmaz olduğu için, yine her bölümün sonunda, ilgili çözümünün önemi de tartışılmaktadır. 2 KURUMAHMUT, Ali, “Ege’de Egemenliği Tartışılmalı Adalar Sorunun Ortaya Çıkışı”, Ege’de Temel Sorun. Egemenliği Tartışmalı Adalar, (Yayına hazırlayan) KURUMAHMUT, Ali, Ankara, 1998, 3-6. BİRİNCİ BÖLÜM EGE DENİZİ BÖLGESİNDEKİ SORUNLARININ TARİHİ KÖKLER 1.1 Ege Denizi’nin Osmanlı’nın İç Denizi Haline Gelmesi Ege Adaları’nın Osmanlı hakimiytine girmeden önce siyasi coğrafyasına baktığımızda, onların Bizans İmparatorluğu ile İtalyan devletleri arasında sık sık el değiştirdiklerini görebiliriz. Saint-Jean (Sam Giovanni) Şovalyeleri Menteşe Adalarını ele geçirerek (1309), burada kendi devletlerini kurmuşlar. Venedik Devleti, Mora sahillerine yakın Kiklad ile Kuzey Sporad Adalarda koloniler oluşturmuşlar. Cenevizliler ise Boğazönu Adaları ile Doğu Sporad Adalarını yönetimi altına almışlar3 . Ege Adaları’ndaki ilk Türk egemenliği Çaka Bey tarafından kurulmuştur. Çaka Bey 1081 yılında elindeki kuvvetlerle İzmir’i kuşatmış ve Bizanslılar’dan almıştır. İzmir merkezli bir beylik kurarak sınırlarını genişletmek için mücadeleye başlamıştır. 2-3 yıllık bir süre içinde Urla, Çeşme, Sığacık ve Foça’yı zaptederek bu kesimdeki geniş sahil boyunu sınırları içine almıştır. Hedefi Ege Denizi’nde hakimiyet kurmaktı. Bunun için İzmir ve Efes tersanelerinde, bir kısmı yalnız kürekli, diğer kısmı yelken ve kürekle hareket eden 50 parçadan meydana gelen ilk Türk filosunu kurmuştur. Filo 1089’da Ege Denizine açılmıştır.

Çaka Bey’in komutasındaki bu ilk Türk filosu 1089 yılında Midilli, 1090 yılında ise Sakız Adası’nı fethederek büyük başarılar elde 3 BAŞEREN, Sertaç Hami, Ege Sorunları, Tüdav Yayınları, İstanbul, 2003, s. 16. 5 etmiştir. Çaka Bey, 1091’de yine denize açılarak Sisam ve Rodos adalarını ele geçirmiştir4 . Çaka Bey’in ölümünden sonra, Ege denizi kıyılarında ve adalardaki üstünlük devam ettirilememiştir5 . Sonraki zamanlarda Menteşeoğulları, Muğla ve civarında beyliklerini kurup, kısa bir süre için Rodos’u ele geçirmeyi başarmışlar ama yine de egemenliğini sürdürememişler6 . Osmanlı, Ege sahillerini ele geçirdikten sonra, Ceneviz idaresindeki bazı adalarının beyleriyle antlaşmalar yaptı.7 Bunun sebepleri ise kendi sahillerini, ticaret gemilerini ve limanlarını korumak idi. Bu dönemlerde Osmanlı’nın Ege Adalarına yönelik ilk seferi Rodos adası üzerine olmuştur. İstanbul’un fethinden sonra, 1455’te düzenlenmiştir, yalnız başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1456’da, Osmanlı donanması Taşoz, Semadirek ve Limni’yi ele geçirdi.8 Buna karşın, Papa donanması sefer düzenleyip bu adaları yeniden ele geçirmişti.9 Ancak Papa donanmasının yeniden İtalya’ya dönmesinden sonra (1457), Türk donanması ilk önce Limni’yi, sonra da diğer iki adayı geri aldı.10 Sonraki senelerde ise, Midilli (1462),11 Eğriboz ve Şıra adaları ile çevredeki adalar (1470) da Osmanlı topraklarına katıldı.12 1480’de Rodos’a bir sefer daha düzenlenmiştir ama yine de başarılı olunamamıştır.

13 Rodos kalesi

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir