Ülkü Uluırmak – Ey Gül Parmaklı Şafak

Yazılmamış her şiir Kendini uzaktan duyurur Belki de Onu bulmak için Kaybetmiş olmak gerekir Ey gül parmaklı şafak Sabaha götür bizi Daha dün İzi sürülecek bir sözcük Yazılacak tek dize Gölgesini bile düşürememişken Kâğıdın üzerine Ey gül parmaklı şafak Yeni bir gün sun bize Umutla beklenirken Doğsun diye bir şiir Gel / dokun / uzat ellerini Kâğıdın üzerinde usulca gezin Sabaha götür bizi Yeniden doğalım diye Yepyeni bir şiirle Ey Eos Ey gül parmaklı şafak GÖLGELER AYRIK OTLARINA KARŞI MENEKŞELER GÜLLERLE Dedi ki Derin, karanlık Eskimiş bir suyum ben Derin karanlık eskimiş Bir elimde yosunlar Öbüründe Ölüme sıçrayan balıklar Gölgeler Göller Tam da orta yerinden dağılan bir kuş Solmaya yüz tutmuş Güller Dedi ki Çağımın acılı tanığı ben Ülkemin gölgeler kitabıyım O kitabın yanık kenarıyım Artık yalnızca Ayrık otlarının bittiği Bir kavşakta Biz olalım diye Bir elimde menekşeler Öbüründe güllerle Sizleri bekleyeceğim Sizleri karşılamaya geleceğim Dedi ki Bırakın beni Beni bana bırakın Belki de bir sabah vakti Gün ağarmamışken daha Kalkıp giderim Dağlara dağlara Bir elimde güller Öbüründe menekşelerle Sizleri karşılamaya ÜÇ KIRMIZI KARANFİL I- Yalnız değildim Doğrusu Yapayalnızdım Gidip atlara bakmıştım Ona Üç kırmızı karanfil bırakmıştım IIÜç karanfil Üçü de umut kırmızısı Üç karanfil Bir çokluk kırmızısı Üç karanfil Sunmuştum ona Kirli suları arıtmak adına Karanlık Kalın bir sis gibi Ortalığı sarmıştı Kocaman kara kuşlar Hızla inmişti aramıza Karanlık Ağır bir sis gibi Gittikçe alçalmıştı IV – Anladık Koşmak O kalın sisi aralayıp Kanatlanmak Üç kırmızı karanfil Sunmuştum ona Atlar Karanfil renginde kanatlarla Uçuyorlardı artık VIO zaman baktık Atlarla birlikte baktık O zaman Kırmızı karanfillerle baktık O zaman Yok olmuştu Karanlık SÖZCÜKLER DÖKÜLÜRKEN SUYA Kızgın güneşin avuçlarında Kanıyor dünya Kanıyor gökyüzü Kanıyor deniz Tek bir gemi geçmiyor bu denizden Yalnızca biz Ürperen suların üstünden Ya bir gece yarısı Ya da tan ağarmamışken Uzanıp kendi dışımıza bakıyoruz Artık biz olmayan şeylere bakıyoruz Yoksul sözcükler dökülüyor üstümüzden Tek bir gemi geçmiyor bu denizden Gölgeler durmadan uzuyor Denize dökülüyoruz Kanıyor dünya Susuyor kimsesizliğini Binlerce güneşin batışı gibi Tek bir gemi geçmiyor bu denizden Omuzlarımızda taş değil Kocaman kayalar taşıyoruz Ağır Gittikçe ağır Gittikçe daha ağır Dibe çekiyor bizi Denizin dibini tarıyoruz Gizli mağaralarda Uzun sürmüş bir rüyadan uyanıyoruz Tek bir gemi geçmiyor bu denizden Durmadan soruyoruz Sorular değil Kuşkular soruyoruz Kuşkular değil Umutlar soruyoruz Hızla eskiyor dünya Hızla yok oluyor bulutlar Hiçbir geminin geçmediği bu deniz Yeni sorular getiriyor Kendimizi sınama sularında Durmadan arıyoruz Tek bir gemi geçmiyor bu denizden Sonunda Baş kaldıran sözcükleri buluyoruz Dünya yeniden var oluyor sanki Dünyayı yeniden var ediyoruz Gölgeler dökülürken suya Sözcükler Altın tozları gibi Düşüyorlar Kâğıda ŞİİR ÇOK YARAŞIYOR BU KENTE (*> Bir sabah uyandım baktım ki Sokaklar fazla aydınlıktı Oysa sokak lambaları Çoktan kararmışlardı Birden anladım Şairler basmıştı sokakları Çok şükür eşkıyalar yerine Gökyüzüne iki güvercin salmmıştı İki ak güvercin uçmuştu avuçlardan Barış gibi uçmuşlardı havada Şiir gibi uçmuşlardı <* > 22 Ağustos 2007’de Datça’da bazı sokaklara Nâzım’ın ve dünya şairlerinin adları verildi. s İki güvercin yükselmişti göğe Şiirler Yürümüştü denize Karanlıkta kırılan kanatlarımız Yeniden uçmayı öğrenmişlerdi Çünkü sokaklar ışımıştı Çünkü dünya şairleri gelmişti bize Barış bütün uysallığıyla Dokunmuştu ellerimize İki güvercin uçurmuştuk göğe Ak güvercinler olmuştuk her birimiz O gece ay batmadı Yıldızlar hiç sönmedi o gece Şiirler gökyüzüne yükselince Gökyüzü BARIŞ adını aldı Bir sabah uyandım baktım ki Sokaklar ışıl ışıldı Şairler dolanıyordu sokaklarda Karanlık insanlar yerine Şairlere dedim ki Hoşgeldiniz Gitmeyin hiç Korku bize uğramaz sizler varken Şiirler hep uçuşsun üstümüzde Rüzgâr nasıl yaraşıyorsa bu kente Sizler de öyle yaraşıyorsunuz bize SONMUŞ BİR VOLKANIM BEN En eski denizlerin Eskimiş kaptanıyım ben Binbir fırtınayla savrulup Yüzlerce parçaya bölünen Yaralı yorgun Eskimiş bir kaptanım ben Nerden gelip nereye gittiğimi Hiç bilmedim

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir