Vasfi Şensözen – Osmanoğulları’nın Varlıkları ve II. Abdulhamid’in Emlakı

Son yıllarda siyasi şahsiyeti, şahsi zekâ ve kabiliyeti üzerinde çok söz söylenen, yazılar ve eserler yazılan ve hatta birkaç parça hatıratı neşredilen II. Abdülham id’in bütün bu yayınlarda hiç temas edilmeyen tarafı, emlak edinme ve özel gelir sağlama yolundaki aşırı gayret ve ihtiraslarıdır. Kayden kendi üzerine geçirttiği arazi ve emlak ile imtiyazlardan ve tesis ettiği çiftliklerle bunları idare eden Hazinei Hassa’dan hemen hiç bahsedilmemektedir. Zaman geçtikçe bu cihetlere ilişkin resmi ve hususi bilgilerle belgelerden uzaklaşılmakta olması, resmi dosyaların umuma açık bulunmaması ve nihayet yazı ve dil devrimlerinin eskilere ait incelemeleri güçleştirmesi sebepleriyle saltanat devrinin bu dikkate değer safhası karanlıkta kalmaya mahkûm gibi görünmektedir. Oysa, Abdülham id emlaki meselesi Osmanh idaresinin son devresine özel bir renk katan ve Cumhuriyet devrini de bir süre meşgul eden büyük bir hadiseler silsilesi olduğundan bunun her yönüyle aydınlığa kavuşması yakm tarihimiz için faydalı olacaktır. Yirm i yıl süre ile müşavir olarak bulunduğumuz M aliye Bakanlığı^’ndaki görevimiz sırasında esaslı iştigallerden biri olarak padişah m allannın hâzineye intikalinden ve diğer hanedan mensuplarının m allan üzerinde uygulanan tasfiye hükümlerinden doğan dava ve ihtilaflar hakkındald çalışmalarımız bizi tarih sahnelerinde dolaşmaya da sevk etmiştir. Ölmüş padişah mallarının bir kanunla devlet hâzinesine geçip geçemeyeceği bahsinde mahkemeler ve Yargıtay kararlarıyla Büyük M illet Meclisi anlayışı arasında çelişkiler baş gösterirken onların mülk edinme şekil ve şartlan üzerinde de durulmak lüzumu hissedilerek bu arada birçok gerçeklerin bir araya getirilmesi zorunlu olmuştur. Şahsen de yaşadığımız o devre ait hatıralarımız, müşahede ve bilgilerimiz de elde edilen gerçeklerin değerlendirilmesine yardımcı olmuştur. İşte bu küçük eserde önce Osmanoğullarınm mal ve varlık sahibi olmaları şekillerine göz atıldıktan sonra Abdülhamid’in o günkü Osnfanh ülkesi içinde kendisi için yarattığı bir çeşit derebeylik idaresi niteliğindeki feodal sistem hakkında yeterli bilgi verilmiş, ayrıca, zamanın tanınmış yazarlarının bu konudaki yazılarından iktibaslar yapılarak düşünce ve görüş ciheti kuvvetlendirilmiş ve kısmen de belgelenmiştir. Bir görev duygusuyla ortaya koyduğum bu esercik tarihin bir noktasını aydınlatabilirse kendimi mutlu sayacağım. V a s f İ Ş e n s ö z e n 2 OSMANOĞULLARININ VARLIKLARI O SM A N O Ğ U LLA R IN IN V A R L IK LA R I E sk i ve y e n i: A ltı yüz yülık saltanat devirleri olan Osmanoğullarının varlıklarıyla birlikte asıl inceleme konusu olarak aldığımız II. Abdülhamid’in emlak edinme ve gelir sağlama işleri, kendisinden önceki padişahların tutumundan çok ayrı niteliktedir. Birçok yollardan eleştirilmeye uğramış kanunsuzluklar, gayri meşru faaliyet ve ihtiraslar halindeki bu olağanüstü çabaların eski usul ve esaslardan nasıl ayrılıp türlü yanlış yollara düşmüş olduğunu görüp mukayese fikirleri edinebilmek için eskilerin de kısaca gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Eskilerde de saray gelirlerinin müsadere gibi hareketlerle çoğaltılması, masraflarda da israf ve sefahat yollarına düşülmesi gibi gayri tabii haller görülmekte ise de başlangıçta kurulan bazı esaslara hiç dokunulmamış, mevcut arazi rejimi dahilinde saray gelirine ayrılan kısımlar Tanzim at devrine kadar hüviyetlerini korumuş, Tanzimat’tan Abdülham id’e kadar sürdürülen istihale ve intikal safhalarında da padişahların mülk edinme gibi teşebbüsleri görülmemiştir. Aksine olarak, örneğin, Abdülmecit şahsen edindiği bir çiftliği^ bile kendi adına kaydettirmekten çekinmiş, Abdülaziz bazı yakınlarınm telkiniyle emlak edinmeyi düşünmüşse de para biriktirmekten ileriye gidememiş, V .


M urat ise israf ve sefahatle zaten borca boğulmuş olduğ;undan böyle bir şeyi hatırından bile geçirmemiştir. Saltanatı da zaten üç aydan fazla sürmemiştir. Abdülm ecit’in saray ve hanedan geliri için vaktiyle ayrdmış olan emlaki şahane’yi, M aliye Hazinesi’nden kendisine bağlanan tahsisat karşılığında hâzineye devrettiği de tarihi bir vakıadır. Fakat, Abdülham id’in tahta çıkmasıyla her şey değişmiş, o ana kadar riayet olunagelen bütün esaslar altüst olmuş, babasının M aliye Hazinesi’ne devrettiği emlaki şahane geri alınmış, emlaki hakaniyye denilen mahdut bir kısım gayri menkuller müstesna olmak üzere bütün emlaki şahane Abdülham id’in şahsı adına tapulanımş ve bunları idare için yeniden teşkilatlandırılan Hazinei Hassa’nın da gayretiyle geniş bir emlak edinme faaliyeti alıp yürümüştür. ^ S u riy e ’ d eki R S sü la y n Ç iftliğ i. Anadolu ve Rum eli’de kurulan padişah çiftlikleri (çiftlikâtı hümayun) sayısmm yüz elliye vardığı, bu faaliyetin Suriye, Irak ve hatta Afrika’da Bingazi’ye kadar yayıldığı ve bu varlıklara maden işletme imtiyazları ve vapur işletmeleri gibi gelir kaynaklarının katıldığı göz önüne alınırsa Abdülham id devrinin bu hususta eskilerden ne kadar ayrı bir hüviyet aldığı anlaşılmış olur. E s k ile r n a s ıl e d in ir le r d i? Fetih ve istilalar sırasında ele geçen sahipsiz topraklarda ve sahipli toprakların da resmi gelirleri üzerinde padişahlar kendi şahıslan, soyları ve makamları için şu çeşit haklar tesis ederlerdi : I — Resmi geliri saltanat makamına tahsis edilen (havassı hümayun) padişah haslan. 3 — Padişahların kendi hanedanları için ayrılan (emlaki şahane) padişah soyu mülkleri. 3 — Saltanat makamı için ayrılan (emlaki hakaniyye) padişahlık mülkleri. Bu mal çeşitlerinin niteliklerini kavrayabilm ek için ilk zamanlarda kabul edilen arazi rejiminin esaslarını bilmeye ihtiyaç vardır. A r a z i r e jim i; Savaşlarda kazanılan arazinin rakabesi, yani çıplak mülkiyeti devlet hâzinesinin ve üzerinde çalışan çiftçiler oraların sürekli kiracıları sayılmak® esasına göre tahrir ve tespitler yapılarak her köyün veya birkaç köy topluluğunun getirebileceği öşür * miktarlarına göre tımar, zeamet ve has kısımlarına ayrılır; yirmi bin akçelik geliri olanlar tımar, yüz bin akçelikler zeamet ve daha yüksek gelir getirebilecek sahalar has itibar olunurdu. Tım arlar sipahilere, zeametler zaimlere ve haslar da sancakbeyi, beylerbeyi, şehzade ve vezir gibi emir ve kumanda sahiplerine verilir, tımarlılar her üç bin akçe için, * B u a razi rejim i O s m a n h ia n n v e o n d an önceki S e lçu k lu la rın ica d ı d e ğild ir. H a tta îs la m A r a p o rd u la rı S u riy e v e Ira k ’a gird ik le ri z a m a n b irin d e R u m c a ve d iğe rin d e F a r sça o larak h a ra ç d iv a n ı k a y ıtla n b u lm u şlard ır k i b u sistem S u riy e ’nin R o m a id aresin d e o ld u ğ u z a m a n d a n k a lm a v e K u z e y A r a p m em lek etlerin ce d e ben im sen m iş b u lu n m a k ta d ır. A b b a s i H a life liğ in in son d e virle rin d e A n a d o lu ’y a y a y ıla n S e lç u k lu la r ta ra fm d a n d e v a m e ttirile n b u rejim O s m a n lıla ra d a a y n e n in tik a l etm iştir. ® Ö ş ü r ; o n d a b ir d em ek tir k i ço ğ u l o larak âşar d a d en ilir.

T o p r a k m ah su lü n ­ d e n a y n iy a t o larak alın ırd ı. 4 OSMANOĞULLARININ VARLIKLARI zeamet ve has sahipleri her beş bin akçe için savaşa hazır birer süvari askeri bulundururlar, bunların gerek barış ve gerek savaş zamanlarında iaşe ve teçhizatlarını sağlarlardı. Sipahi ve zaimler sancakbeylerinin ve sancakbeyleri de beylerbeyilerin kumandasında olarak savaşa katılırlardı ki ordunun sağ ve sol kanatlarını bunlar teşkil eder, savaş Rumeli tarafında ise Rum eli askeri sağda ve Anadolu tarafında ise Anadolu askeri sağda bulunurlardı. îşte bu arazi taksimatında önemli bazı haslar padişahlık makamı için ayrılarak bunlara hayassı hümayun denilir ve savaşlarda padişahın hassa askeri olarak merkez piyade kuvvetini teşkil eden ve daima merkezdeki kışlalarında oturan yeniçerilerin masrafı karşılığı sayılarak hâzinece iaşe edilirdi. Bu tımar, zeamet ve has kuruluşlarına dirlik denilir, toprağın resmi geliri için devleti temsil ettiklerinden dirlik sahiplerine sahibi arz unvanı verilirdi. Sipahi ve zaimler barış zamanlarında mahallerinde oturur, has sahipleri de mahallerinde voyvoda adı verilen birer idareci bulundururlardı. Kullanm a hakkının devri anlamında olarak ferağ denilen tarla satışının sahibi arz huzurunda ve onun izniyle olması zorunlu idi, Toprağı iyi işleyebileceğine inanılmayan kimseye satış yapılmasına izin verilmezdi. Yeteri kadar öşür alınabilmesi için iyi mahsul çıkarabilecek olanların tarla sahibi olması istenirdi, îk i yıl ekilip biçilmeyen tarla çiftçiden geri alınırdı. Çiftçilere sipahi senedi verilir, el değiştikçe bu senetlere meşruhat verilerek yeni mutasarnflara teslim edilirdi. Bu tarım topraklarında mülkiyet veçhile vasiyet, şüf’a ve miras gibi hükümler yürümez, mirasçılardan yalmz sınırlı bir lusım için intikal hakkı tanınırdı. Dirlik sahiplerinin ölümünde savaşa yetenekli oğlu varsa dirlik ona verilir ve öyle bir evlat bırakmamışsa devletçe başka birisine tevcih edilirdi. Bu dirlik sahiplerinin hallerini göz önünde bulundurmak ve dirlik münhal oldukça münasibini inha etmek görevi ile sancak merkezinde alaybeyi adı verilen birer yüksek amir bulunurdu. Bunlar sancak beyinin geri kumandanı gibi idi. Tım arlı denilen bu eyalet askerinin sayısı, kayıtlara göre, yüz kırk bin olmak lazım gelirse de dirlik sahipleri devlete olan bağlılık derecesini göstermek ve kendisine kapısı mükemmel dedirtmek için mecburi miktardan daha fazla askerle savaşa katılmayı bir şeref saydıklarından bu süvari eyalet askerleri sayısının yüz yetmiş bine vardığı zam anlar olmuştu. Bu, devlete hiçbir masraf yüklemeden elde bulunan bir ordu demekti.

Tanzim at devrine kadar mecburi askerlik olmadığından dirlik sahipleri kendi OSMANOĞULLARININ VARLIKLARI 5 askerlerini bu işi kendine sanat ve meslek olarak geçim kaynağı sayan, gönüllü kişilerden alırlardı. Bunlar günün şartlarına göre savaşa hazır olmak için sürekli talim halinde bulunurlardı. ^ E m la k i ş a h a n e : Padişahların kendi soyları için edindikleri mülkler vardı ki, bunlar tarım topraklarının dışında arsa niteliğinde veya bina halinde olur, bunlara emlaki hümayun da denilirdi. 1290 (1874) tarihine kadar araziden gayri olan mülkler tapu usulüne tabi olmayıp mabeyn senedi, Şer’iye Mahkemeleri hüccetleri gibi belgelerle tedavül ve tasarruf olunageldiğinden bunlar önceleri tapusuz kullanılırdı. Bunlar Bursa ve Edirne’de az bir miktar gösterirken İstanbul’un fethinden sonra genişlemiştir. Bunlardan konak ve yalı gibi ikametgâhlar saltanat soyundan olanlara tapulu veya tapusuz olarak tahsis olunagelmekte idi. Tapulu olanlar ölüm halinde mirasçılara geçerdi; ama onlar bu malları ancak kullanabilirler, fakat satamazlardı. Mirasçısız ölüm halinde ise M aliye Hazinesi’ne değil, hanedan hâzinesine, yani Hazinei Hassa’ya kalırdı. Bunlar için şehzade ve sultanlara verilen senetlere senedi ihtiram denilirdi. ® Tapusuz tahsisler ise bir irade ile her zaman geri alınabilirdi. E m la k i h a k a iiiy y e : Emlaki şahane’den ayrı olarak bir takım mallar vardı ki, bunlar saltanat makamının ayrılmaz ve dokunulmaz varlıkları halinde idi. İkinci Meşrutiyet’ten sonra Hazinei Hassa malları M aliye Hazinesi’ne devredilirken makama bağlı olarak bırakılan ve emlaki hakaniyye denilen bu mülkler şunlardı : Dersaadet ve biladı selasede (İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüp’ te) bulunan arsa, dükkân, hane ve bostan, bahçe gibi emlaki kadime. Fenerbahçe ve tevabii ile Tokat çiftlikâtı hümayunu ve Alemdağındaki Esenli çiftliği hümayunu ve tevabii. ■* N e ta y ic ü lv u k u a t – M u s t a f a N u r i P aşa. A h k â m -ü l-a r a z î- Ö m e r H ilm i E fe n d i.

A U c â m -i m er’iy y e -Ş e y h ü lis la m A r i f H ik m e t B e y d erlem esi (İra d e li). E b ü ssu u t E fe n d i fe tv a la rı. T e lh îs -i a h k â m -ı a r a z î – H . C e m a le ttin , A l i H a y d a r v e H ü se y in H ü sn ü E fen d ile rle H a lis E ş re f v e A t ı f B e y le rin a ra zi k an u n n a m e si şerhleri. V e , u m u m iy e tle v a k a n ü v is tarih leri v e hususi tarihler. ^ V a h id e ttin z a m a m n d a k i 7 Ş u b a t 1338 (19 19 ) ta rih li H a n e d a n K a r a r n a ­ m esin in 4,4 ü n c ü m ad d e sin d e d e b u cih e t b u şekilde ifa d e o lu n m u ştu r. K a r a r n a ­ m e d e ik a m ete tahsis e d ilen ye rle r için sen et verilm esi d e yasak lan m ıştır. 6 OSMANOĞULLARININ VARLIKLARI Balmumcu, Ayasağa, Izzetpaşa, Silahtarağa çiftlikâtı hümayunu. Ayam am a ve Alemberdos, A li Bey, Yarımbergos, Tahtakale, Filyos çiftlikleriyle tevabii. İzmit çiftliği hümayunu. M ihaliç çiftliği hümayunu ile Bursa harir (ipek) fabrikası ve Cebeli Keşiş’teki (Uludağ’daki) yaylalar. Suriye’de Resülayn çiftliği. Hereke fabrikai hümayunu. Kâğıthane ve civarında bulunan çayırlar. V eli Efendi ve civarında bulunan çayırlar.

Safra’da Uzunköprü çayırı. Çatalca’ da Dolap ve Levha çayırları ile tevabii. Kuşdili çayın. Uzun çayır. Beykoz çayın. Bunların hiçbir suretle elden çıkarılmamasına eskiden beri dikkat ve itina olunduğu gibi 29 M art 1328 (1912) tarih ve 172 sayılı nizamname ile de ® emlaki kadimei hakaniyyeden olan mebani (binalar) ve arazi ve sairenin hiçbiri devlet ve memleketçe bir lüzum ve ihtiyaç görülmedikçe yahut hali üzere durmasından Hazinei Hassa’ca hakkıyla istifade olunmadığı tahakkuk etmedikçe elden çıkarılamayacağı ve öyle bir lüzum halinde önce padişahtan izin alındıktan sonra kurulacak bir komisyonca kıymeti takdir edilip alınacak irade ile satılabileceği ve satış bedeliyle de yine emlaki hakaniyye arasına girecek bir mülk alınacağı takarrür ettirilmiştir. Yukarıda bahsi geçen -V ahidettin zamanındaki- hanedan kararnamesinin 42 nci maddesinde emval ve emlaki hakaniyye şöyle tarif edilmiştir;

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir