Patti Smith – Çoluk Çocuk

Robert hakkında çok şey söylendi, daha da söylenecektir. Delikanlılar ona öykünerek yürüyecek, genç kızlar beyaz elbiselere bürünüp onun buklelerine yas tutacak. Hem ayıplanacak, hem de tapınılacak. Aşırılıkları hem lanetlenecek hem de romantikleştirilecek. Gerçek ise, en sonunda, çalışmalarında görülecek; sanatçının ete kemiğe büründüğü eserlerinde… Asla kaybolmayacak, asla eksilmeyecek. İnsanoğlu bunu yargılayamaz. Çünkü sanat Tanrı’yı söyleyen bir […]

Patrick Süskind – Üç Buçuk Öykü

DERİNLİK BASKISI Güzel resim yapan Stuttgart’lı bir genç hanım, ilk sergisini açtığında kötü bir niyeti olmayan bir eleştirmen, genç kadına yararı olacağını düşünerek şöyle söyledi: “Yaptıklarınız yeteneğinizi gösteriyor, hoşa da gidiyor, ancak henüz yeterli derinliği yok.” Genç kadın, eleştirmenin ne demek istediğini anlamadı, zaten çok geçmeden de unuttu bu sözleri. Ne var ki iki gün […]

Ahmet Önal – Osmanlı İmparatorluğu’nda Askeri İsyanlar ve Darbeler

Cumhuriyet döneminde demokrasinin işleyişi sık sık darbelerle kesildi. Aslında bu bizim eski bir geleneğimiz. Osmanlı döneminde de asker birçok defa isyan ederek yönetime müdahale etmiş, Osmanlı padişahlarının yaklaşık üçte biri askerin müdahalesiyle değiştirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu, kurduğu askeri sistem sayesinde önce Bizans ve Balkan devletlerine, daha sonra da Avrupa devletlerine karşı büyük bir üstünlük kurmuştu. Ancak […]

Patrick Süskind – Kontrbas

Oda. Bir plak çalınmaktadır, Brahms’ın ikinci Senfoni’si. Sahnedeki adam mırıldanarak müziğe eşlik eder Uzaklaşan, dönüp gene gelen adımlar. Bir şişe açılır. Aynı kişi kendine bir bardak bira doldurur. Bir saniye… birazdan… – Şimdi! Duyuyor musunuz? işte! Şimdi! Duydunuz mu? Az sonra bir daha gelecek, aynı bölüm, bir saniye. Şimdi! Şimdi dinleyin bakın! Yani basları. Kontrbasları… […]

Patrick Süskind – Koku

On sekizinci yüzyılda Fransa’da, dâhi ve iğrenç kişiler yönünden hiç de yoksul olmayan, bu dönemin en dâhi ve en iğrenç kişilerinden biri sayılması gereken bir adam yaşadı. Burada onun hikâyesi anlatılacak. Adı Jean Baptiste Grenouille. Eğer bu ad, de Sade, SaintJust, Bonaparte vb. mendebur dâhi adlarının tersine bugün unutulmuşsa, bu kesinlikle Grenouille’un, kendini beğenmişlik, insan […]

Patrick Süskind – Güvercin

Bir gün içinde hayatını allak bullak eden o güvercin işi başına geldiğinde Jonathan Noel ellisini aşmış bulunuyordu, yetkin bir olaysızlık içinde geçen rahat yirmi yıllık bir süreyi gerisinde bırakmıştı ve daha karşısına, günün birinde gelecek olan ölümden başka, temel nitelikte herhangi bir şey çıkabileceği aklının ucundan bile geçmezdi. Bundan da çok hoşnuttu. Çünkü olayları sevmezdi, […]

Patrick Rothfuss – Kralkatili Güncesi 2 – Bilge Adamın Korkusu

Şafak yaklaşıyordu. Yoltaşı Hanı sessizlik içindeydi ve bu üç kısımlı bir sessizlikti. En belirgin kısım etraf Birinci Bölüm Elma ve Mürver Uzun maun bara yaslanan Bast’ın canı sıkılıyordu. Boş odaya bakınarak iç geçirdi ve temiz bir keten bez bulana dek etrafı karıştırdı. Sonra da bezgin bir halde barın bir bölümünü parlatmaya koyuldu. Çok geçmeden Bast […]

Patrick Rothfuss – Kralkatili Güncesi 2.50 – Sessizliğin Müziği

YAZARIN ÖNSÖZÜ Bu kitabı satın almak istemeyebilirsiniz. Biliyorum, bu bir yazarın söyleyeceği türde bir söz değil. Satış departmanmdakiler bundan hoşlanmayacaklar. Editörüm küplere binecek. Ama henüz yolun başındayken size karşı dürüst olmayı yeğlerim. Öncelikle, diğer kitaplarımı okumadıysanız işe buradan başlamak istemezsiniz. İlk iki kitabım Rüzgârın Adı ve Bilge Adamın Korkusu. Yazdıklarımı merak ediyorsanız onlarla başlayın. Yarattığım […]

Patrick Rothfuss – Kralkatili Güncesi 1 – Rüzgarın Adı

Hava yine kararmıştı. Yoltaşı Hanı’nı sessizlik bürümüştü ve bu üç kısımlı bir sessizlikti. En belirgin kısım, etrafta bir şeylerin eksikliğinden kaynaklanan boş, yankılı bir sükûnetti. Eğer rüzgâr esseydi ağaçların arasında ıslık çalar, hanın tabelasını asılı durduğu kancalarda gıcırdatır ve güz yapraklarının savrulması gibi sessizliği yoldan aşağı süpürür giderdi. Eğer handa bir kalabalık, hatta bir avuç […]

Patrick McGrath – Hayalet Şehir

Şehirdeyim, huzursuzluk verici bir tecrübe, çünkü New York ölümden çok ölüm dehşetinin kol gezdiği bir yer haline geldi. Birçok ev terk edilmiş durumda ve terk edilmemiş olanlardan da, hâlâ içinde yaşamaya devam edenleri korumaya yönelik hazırlıkların dumanı yükseliyor. Sokaklar sessiz; bir tek, kayıpları yeni olanların hafif iniltileri var, bir de yüklerini Potter’s Field’e sürükleyen kederli […]

Patricia Highsmith – Ocak Ayının İki Yüzü

Chester MacFarland, ocak ayının başlarında, San Gimignano yolcu gemisindeki kamarasının kuşetinde sabahın üç buçuğunda, duyduğu huzur kaçıran bir sürtünme sesiyle uyandı birdenbire. Kuşetinde dikilip oturdu ve lumbozdan dışarıya bakınca ışıl ışıl aydınlatılmış allı-turunculu koca bir duvarın burunlarının dibinden ağır ağır süzülüp geçmekte olduğunu gördü. İlk aklına gelen, başka bir gemiyle borda bordaya çarpıştıkları oldu. Uyku […]

Patricia Highsmith – Becerikli Bay Ripley

Alışılmışın dışındaki bir gerilim romanı kahramanının bir dizi serüveninin ilk kitabı. Tom arkasına baktı ve Yeşil Kafes’ten çıkıp peşine takılan adamı gördü. Biraz hızlandı. Adamın onun peşinde olduğuna kuşku yoktu. Tom beş dakika önce fark etmişti herifi. Bir masaya oturmuş, kesinlikle değilse bile, hemen hemen eminmiş gibi, dikkatle Tom’u gözlüyordu. Bakışları öyle emindi ki, Tom […]

Pat Frank – Aramızda Casus Var!

Korkunç Bir Casusluk Romanı! En basit olaylar bazen korkunç felaketler yaratır. İşte bu eser, böyle basit gibi görünen ve üzerinde durulmayan olayların toplanmasından meydana gelen ve bütün bir ülkeyi yok edebilecek bir felaketin romanıdır. Kuzey Florida’da, Ponte Verda ile St. Augustine arasında otuz kilometrelik bir kums — «Tamam,» dedi, «bakabilirsin.» Fakat Henry başını çeviremedi. Çok […]

Pascal Quignard – Dünyanın Bütün Sabahları

1650 ilkbaharı, Madam de Sainte Colombe öldü. Geride iki kız bıraktı, biri iki, biri altı yaşında. Mösyö de Sainte Colombe eşinin ölümünden sonra kendine gelemedi. Onu seviyordu. Anısına ‘Özlemler Ağıtı’nı besteledi. Bahçesi la Bievre Çayının kıyısında olan bir evde iki kızıyla birlikte yaşıyordu. Dar bahçenin, etrafı çaya kadar çitlerle çevriliydi. Çayın kıyısında söğüt ağaçları ve […]

Pascal Mercier – Lizbon’a Gece Treni

Raimund Gregorius’un hayatında her şeyi değiştirecek olan gün, öteki pek çok gün gibi başladı. Gregorius saat sekize çeyrek kala Bundesterrasse’den geldi, şehir merkezinden liseye uzanan Kirchenfeld Köprüsü’ne adım attı. Ders yılında, hafta içi günlerin hepsinde aynı şeyi ve hep sekize çeyrek kala yapardı. Bir keresinde köprü kapatılmış, o da Yunanca dersinde bir hata yapmıştı. Görülmüş […]

Paolo Bacigalupi – Kurma Kız

“Yok! Mangosten [1] istemiyorum.” Anderson Lake uzandı, parmağıyla gösterdi: “Şuradakinden istiyorum. Kav pollamayi ni kap. Kırmızı kabuklu ve yeşil tüylüsünden.” Köylü kadın tembul cevizinden [2] kararmış dişlerini göstererek gülümsedi ve ardındaki meyve piramidini işaret etti. “Un ni çay may ka?” “Hah. Ondan işte. Kap.” Anderson başıyla evetledi ve zoraki gülümsedi. “Neydi bunların adı?” “Ngaw.” Kadın, […]