“Yok! Mangosten [1] istemiyorum.” Anderson Lake uzandı, parmağıyla gösterdi: “Şuradakinden istiyorum. Kav pollamayi ni kap. Kırmızı kabuklu ve yeşil tüylüsünden.” Köylü kadın tembul cevizinden [2] kararmış dişlerini göstererek gülümsedi ve ardındaki meyve piramidini işaret etti. “Un ni çay may ka?” “Hah. Ondan işte. Kap.” Anderson başıyla evetledi ve zoraki gülümsedi. “Neydi bunların adı?” “Ngaw.” Kadın, […]
Panait Istrati – Uşak
“ADRİAN ZOGRAFFİ’YE ÖNSÖZ” YA DA BİR ÇAĞIMIZ YAZARININ İTİRAFLARI Bütün eserim, başlangıçta altı ciltlik Adrian Zograf i’nin yaşam öyküsünden ibaret olacaktı. Olgunluk çağındaki bir adamın dünya görüşünü yansıtan bir edebi eser. 1924 yazında ilk kitabım Kira Kiralına çıktığı zaman kırk yaşındaydım. Kira’nin önsözünde söylediğim gibi bu yaşta girilmez edebiyat mesleğine. Bu yüzden, o zaman, yalnız […]
Panait Istrati – Sünger Avcısı
1907’ye doğru, Atina dolaylarında, şimdi adını hatırlayamadığım, Akropol’a yakın bir sokak vardı. Bu sokak o zamanki adını hâlâ taşımakta olabileceği gibi, değiştirmiş de olabilir, hatta adıyla beraber hiçbir iz bırakmadan kendi de ortadan kalkmış bulunabilir, çünkü sokaklar ve adları insanlardan pek daha ömürlü değildirler, hem doğrusu bunun bir ehemmiyeti de yoktur. Hatırladığım ve alâkaya değer […]
Panait Istrati – Perlmutter Ailesi
Köstence, Romanya’nın küçük bir İstanbul’udur. Ovidius’un sığındığı bu topraklar üzerine uzanmış olan bu şehrin, o mutsuz Latin ozanının adını taşıyan bir alanlındaki düşünceli heykeli Romanyalıların yüreklerini Latin _ Bizim gibi yoksul nöbetçileri senden başka düşünen yok be abi! _ Ne yaparsın evlât, der Sotir, belki de benden fazla düşünecek şeyleri vardır. Kilerci, limandan doğruca Mangalya […]
Panait Istrati – Minka Abla
Sereth Irmağının yatağı, doymak bilmez Tuna’ya yaşamını bağışladığı yere varmadan biraz önce, İbrail’le Galatz arasında uzanan geniş ve verimli bir ovaya dönüşür. «Irmakağızlar» denen yöre halkının, burayı bir baştan bir başa geçmek için, arabayla iki saat yol alması gerekir, öylesine geniştir işte. Bu ırmak yatağının alışılmamış genişliğini ve cömertliğini, bölgenin yaşlıları kendilerince açıklarlar. Derler ki, […]
Panait Istrati – Mihail (Arkadaş)
Saat, sabahın dokuzuydu. Mahallenin yaşlı postacısı, sopasıyla sokak kapısına vurdu ve bağırdı: “Adrien Zograffi! “Bekleyin bir dakika, Gavrila Baba!” diye seslendi “Adrien; henüz giyinmedim.” “Vay canına!” diye aklı Adrien, anasının boynuna sarılıp öptü, sonra; “Surat asmıyorum anacığım. Kendimi savunuyorum ben…” Sonra postacıya döndü: “Düşünün bir kez, Gavrila Baba: Anam beni hemen evlendirmek istiyor! Bunu akıllıca […]
Panait Istrati – Kira Kiralina
1921 yılı Ocak ayının ilk günlerinde, Nice Hastanesi’nden gelen bir mektup verildi bana. Gırtlağını kesen zavallı birinin üzerinde bulunmuştu. Yarası yüzünden yaşama umudu pek azdı. Okudum ve bir dahinin çırpınışlarıyla karşı karşıya olduğumu anladım, çok duygulandım. Ovada esen yakıcı bir rüzgârdı. Balkan ülkelerinin yepyeni bir Gorki’sinden iç dökmeydi bu. Onu kurtarmayı başardılar. Kendisini tanımak istedim. […]
Panait Istrati – Hayat Yollarında
On iki, on üç yaşlarındaydım. İbrail üçüncü ilkokulunun yönetim odasında Müdür B. Moisesku, zorunlu ilk öğretim diplomamı anneme uzatırken, “Bu çocuğu ne yapmak niyetindesiniz?” diye sordu. Uzun bir iç çekişle kadıncağız cevap verdi: “Te… Müdür Bey… Ne yapayım istersin! Bir zanaat öğrenecek, ya da bir işe girer…” Sırtı duvara dayalı, babacan müdürümüz bir süre kırçıl […]
Panait Istrati – Angel Dayı
Nisan başlangıcında bir akşam kara * Angel Dayı bu yoksul ailenin ikinci evladıydı. Felaketli bir talihsizlik ona musallat olmuş, bu neşeli ve dindar adamı asık suratlı bir zındık yapmıştı. Derebeyinin topraklarına bağlı rençberler olan dört kız ve erkek kardeşin tek mülkleri baba kulübesinin direkleriyle yemiş ağaçları ve bağdı. Toprak onların değildi. Dul ananın yanında kalan […]
Panait Istrati – Akdeniz
Adrien Zografi, yirmi iki yaşındayken, ilk defa 1906 yılı Aralık ayında memleketinden ayrılıyor. İskenderiye’ye gitmek üzere Köstence’den vapura biniyor. Bu, onun hayatında sayılı bir gündür. Büyük Savaşın başlangıcına kadar genç idealistimiz, Akdeniz’in âşığı olacaktır. Romanya, annesinin üzüntü içinde didindiği İbrail, onu ancak kırlangıçların yuva kurmalarına yetecek kadar kısa süreler içinde yeniden görebilecektir. Bu sayfalarda, Adriyen, […]
Pamela Wood – Charles Bukowski’nin Kızıl’ı
“Bukowski yaşayan en büyük yazardır ulan,” diye bağırdı dinleyenlere, ki benden ibaretti. Bir anda akla esen bir şey olarak başladı. Öyle de bitecekti. İkisinin arasında Charles Bukowski ile neredeyse iki yıl geçirdim ve kendimi yazılarında hem kutsanmış hem de cezalandırılmış buldum. Beni esin kaynağı ve eksik parçası olarak yüceltecekti. Bana duyduğu sevgiyi ve tutkuyu kanıtlayan […]
Pamela Meyer – Yalanını Anında Yakalayın
Yalan dedektifliği yapmak üzere yola çıkmadım. Ne bilimciyim ne de psikolog; ve üç yılımı yalancılığı araştırarak geçireceğim, sonra kendimizi ondan korumak için kullanabileceğimiz bir sistem geliştireceğim aklıma gelmezdi. Fakat ortalama bir insanın günde iki yüze yakın yalana maruz kaldığını öğrendim. Kurguyu gerçekten ayırmakta maymunlardan daha iyi olmadığımızı öğrendim. Güvenlik uzmanları ve hükümet ajanları tarafından kullanılan […]
Pablo Neruda – Yürekte İspanya – Seçme Şiirler
Yeni Latin Amerika edebiyatının geçmişi çok eskilere gitmiyor, çok çok elli yıl gerilere götürebiliriz bu edebiyatı. Bağımsızlık savaşının birinci aşamasında Avrupa egemenliğinden kurtulduktan sonradır ki bu ülkelerde bir sanat ve edebiyat özgünlüğünün başladığına tanık olabiliyoruz. Yine de olup bitmiş değildir bu. Bir oluşum süreci içinde sürüp gitmektedir. Hakçası, Latin Amerikalı yazar, bugün de büyük ölçüde […]
Pablo Neruda – Yaşadığımı İtiraf Ediyorum
Volkanların altında, karlı dağların önünde, büyük göllerin arasında, güzel kokulu, sessiz ve vahşi Şili ormanı… İnsan ayağı, ölü yaprakları eziyor, çürümüş bir dal kırılıyor, dev ağaçlar eğri büğrü bedenlerini kımıldatıyor, balta girmemiş ormanların bir kuşu, uçarak geliyor, kanatlarını çırpıyor, dalların gölgesine konuyor. Defne ağacının kokusu burnuma çarpıyor, ta ruhuma yayılıyor… Selvi ağacı yolumu kesiyor… Burası […]
Pablo Neruda – Şiirler
Bu konferans, 1954’te PabloNeruda tarafından Şili’nin Santiago Üniversitesi’nde verilmiş ve Buenos Aires’te çıkan Capricornio dergisinin Haziran – Temmuz 1954 tarihli 6. sayısında yayınlanmıştır. Gerçeğe ulaşmak için anlatmak, yine anlatmak… sular ve bitkilerle, ormanlar, kuşlar ve köylerle ilgili bu öyküye böyle başlamalıyım; çünkü şiir budur, en azından benim şiirim budur. Ama her şeyden önce şunu bilmenizi […]
P. J. Parrish – Ölüm Şarkısı
Gözlerini ondan alamıyordu. Batan güneşin Kız gülümsedi. “İşte bunun için vakit asla geç değildir.” Kendini kızın kolundan kurtardı ve çello kutusunu eline aldı. Köprüye doğru yürümeye başlamışlardı. Left Bank’e* vardıklarında yaklaşmakta olan bir tur teknesi gördüler. Parlak ışıklarını, sanki karanlığın içinde gizlenen âşıkları arıyormuşçasma nehrin taş setlerine yansıtıyordu. Ama bu gece hava dışarı çıkılamayacak kadar […]