Brandon Sanderson – Steelheart

Steelheart’ın yaralandığını gördüm. On yıl önce oldu bu; sekiz yaşındaydım. Babamla birlikte, Adams sokağındaki First Union bankasındaydık. O zamanlar, İşgal’in öncesinde, eski sokak isimlerini kullanırdık. Banka çok büyüktü. Beyaz sütunların arasında, kırmızı halıyla kaplı açık bir alandan oluşan iç kısım, binanın derinlerine açılan geniş kapılara uzanıyordu. Sokağa çıkılan iki büyük döner kapının yanında, yanlara açılan kapılar vardı. İçeri girip çıkan kalabalığın eklenmesiyle bu açık alan, insanlarla paranın hayat verdiği devasa bir yaratığın atan kalbini andırıyordu. Benim için fazla büyük olan bir sandalyede arkam dönük bir şekilde diz çökmüş, akıp giden insanları seyrediyordum. İnsanları seyretmeyi severdim. Farklı yüz şekilleri, farklı saç stilleri, farklı kıyafetler, farklı ifadeler. O zamanlar insanlar çok çeşitlilik gösterirdi. Heyecan vericiydi. “David, lütfen bu tarafa dön,” dedi babam. Yumuşak bir sesi vardı. Annemin cenazesi haricinde, sesini yükselttiğini hiç duymamışımdır. Annem gömülürken babamın çektiği ıstırabı düşündüğümde, hâlâ ürperirim. Suratımı asıp önüme döndüm. Bankanın ana alanının yan tarafında kalan, ipotek memurlarının çalıştığı bölmelerden birimdeydik. Bulunduğumuz kabinin duvarları, insana hapsolmuşluk hissini daha az vermek için camdan yapılmış olsa da, hâlâ sahteliğini koruyordu. Bölme duvarlarında küçük ahşap çerçeveli aile fotoğrafları asılıydı. Masada cam kapaklı, içinde ucuz şekerlerin olduğu cam bir kâse; dosya dolabının üzerindeyse, renkleri solmuş plastik çiçeklerin durduğu bir vazo vardı. Her şey, huzurlu, rahat bir ev ortamının taklit edilmesi için konmuştu. Karşımızdaki adamın yüzündeki gülümsemenin taklit oluşu gibi. “Daha çok teminat gösterebilseydiniz…” dedi ipotek memuru, dişlerini göstererek.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Kitaplar açılmıyor, server hata veriyor