Brandon Sanderson – Elanrtis

ELANTRİS bir zamanlar güzeldi. Tanrıların şehri denirdi; güç, ışık ve büyünün yeri… Ziyaretçiler, taşların bile içlerinde ışık varmışçasına parladığını ve şehrin akıl almaz mucizelerle dolu olduğunu söylerdi. Geceleri Elantris kocaman gümüş bir ateş gibi parlar ve çok uzaklardan bile görülebilirdi. Ancak Elantris ne kadar muhteşem olursa olsun, sakinleri daha da muhteşemdi. Saçları parlak beyaz, derileri ise neredeyse madeni gümüş rengindeydi; Elantrianlar şehrin kendisi gibi parlardı. Efsaneler onların ölümsüz veya neredeyse ölümsüz olduklarını anlatırdı. Vücutları hızla iyileşirdi ve büyük güç, anlayış ve beceriklilikle kutsanmışlardı. Büyü yapmaları için ellerinin bir hareketi yeterliydi: Opelon’daki birçok insan Elantrian şifası, yiyeceği veya bilgisi için Elantris’i ziyaret ederdi. Elantrianlar tanrıydı. Ve herhangi biri Elantrian olabilirdi. Buna Shaod denilirdi. Dönüşüm. Rastgele olurdu; çoğunlukla da geceleri, hayatın yavaşladığı gizemli saatlerde… Shaod dilenci, zanaatkâr, soylu veya asker demeden alırdı. Geldiğinde, şanslı kişinin eski hayatı sona erer ve o yepyeni bir hayata başlardı. Eski sıradan varoluşunu bırakır ve Elantris’e taşınırdı.


Elantris; mutluluk içinde yaşayıp, bilgece yöneteceği ve ebediyen tapınılacağı yer.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir