Ravenloft #7 – P. N. Elrod – Ben, Strahd. Bir Vampirin Anıları

Dışarıda parlak ve sıcak bir gündoğumu olmasına karşın şatonun bu bölümünde tek bir pencere bile yoktu. Van R ve Van Richten’in ziyaretini mümkün olduğunca gizli tutmak için mükemmel nedenleri vardı. Tabi ki çingeneler ondan haberdardılar, çünkü onların yardımı olmadan hiç kimse bölgeye giremez ya da dışarı çıkamazdı. Kendisini Ravenloft Şatosu’nun etrafını kaplayan zehirli sise kadar götürecek bir rehber bulabilmek için yüklü bir ödeme yapması gerekmişti. Sisin zehrini etkisiz kılacak iksiri de ayrıca satmışlardı, ancak iksirin ikinci dozu için yarı fiyatı almışlardı -bir daha geri dönmesini beklemediklerini gösteren meşum bir işaret. Yüzyıllar boyunca, birçok cesur kaşif, tepeden tırnağa silahlanmış ve güçlü büyülerle donanmış olarak, çevredekilerin deyimiyle, ‘İblis Strahd’a gününü göstermek için şatoya girmişti. Hiçbiri geri dönmemişti -en azından içeriye girdiği haliyle geri dönen olmamıştı. Tek başına, orta yaşlı bir otacının [1] ne gibi bir şansı olabilirdi ki? Hiç, diye itiraf etti kendi kendine. Yine de bildiği bazı şeyler vardı ve bunlara dayanarak yaşamını ortaya koymaya hazırdı. Eğer yanılıyorsa… evet, ölmekten de kötü şeyler vardı, ancak son bir çare olarak hazırladığı bir kaçış yolu bulunuyordu. Pek hoş değildi ama diğer seçenekten iyiydi. Sonuç olarak çingeneler parasını alıp onu kaderiyle baş başa bırakmamışlardı. Van Richten, Strahd’ın şatoda olduğunu bildiğinden emindi ancak Strahd’ın kendisine karşı hiçbir şey yapmayacağından da kuşku duymuyordu. Düzeltme, Strahd’ın ona karşı hiçbir şey yapamayacağından. Van Richten’in gerçeği tahmin etmesi neredeyse on yıl sürmüş, emin olmak içinse bir beş yıl daha beklemesi gerekmişti ve bu gün, bu yaz ortası gününde, tahminin doğruluğu Ravenloft Şatosu’na elini kolunu sallayarak girmesiyle kanıtlanmıştı.


Bu on beş sene içerisinde şatoda hiçbir yaşam belirtisi görülmemişti. gölgesinde kurulmuş olan kasabadaki tüccarlar tüm bu süre içerisinde hiçbir sipariş almamışlardı. Hatta en genç olanları ticaretin durmasından şikayet etmişti. Babası refah adına bir şeyler biliyordu ama bu günler, adam yitirilmiş kazançları için abartılı bir hareketle, umutsuzlukla ellerini iki yana açmıştı. Diğerleri sessiz kalmışlar ya da ona bakarak acı acı gülümsemişlerdi. On beş yıl boyunca Lord Strahd vergileri almamıştı, ancak kasaba reisinin [2] de gururla belirttiği gibi vergiler görev bilinci içinde toplanmış ve biriktirilmişti. Bu görevi yerine getirmekte başarısız olmuş ve gerçekten de çok kötü sonlarla karşılaşmış olan kasaba reisleriyle ilgili pek çok kocakarı hikayesi vardı. Kuşkusuz bunlar sadece kocakarı hikayeleriydi, ama kimi zaman böyle hikayelerde bir parça gerçek payı bulunurdu. Sonuç olarak, ne kasaba reisi ne de kasabalılardan herhangi biri efendilerinin canını sıkmayı göze alamazdı. Para ki artık epeyce bir miktara ulaşmıştı, kasabanın merkezindeki özel bir evde saklanıyordu. hırsızlar? Hayır. Hırsızlardan korkuları yoktu. Çingeneler bile o paraya dokunmaya cesaret edemezlerdi. Yine bu süre içerisinde bir zamanlar sıradan bir olay olan garip ve açıklanamayan ölümler çok azalmıştı. En alımlı çağlarındaki genç kızlar artık hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuyorlardı – tabii sevgilileriyle kaçmaya karar vermedilerse.

On beş yıldır göreceli bir huzur vardı; on beş yıldır geceler eskisi kadar karanlık değildi; on beş yıldır Strahd… onları rahat bırakmıştı. Bazıları, ihtiyatla, belki de Ölüm’ün sonunda onu aldığını fısıldıyorlardı. Fakat eğer öyle idiyse zehirli gazdan oluşan sisler neden hâlâ şatonun çevresini sarıyordu. kimsenin buna verecek bir yanıtı yoktu ve kimse de bir yanıt bulmaya meraklı değildi. Çingenelere sorabilirdiniz; onlar her şeyi bilirlerdi. Evet, ve her şeyi de anlatırlardı. Strahd’a. En iyisi sormamak; yanıttan hoşlanmayabilirdiniz. Ancak Van Richten yanıtı bildiğinden emindi. Kadim Strahd, toprağın ta kendisi olan Strahd, Barovia’nın büyük ve berbat efendisi Strahd -dahi büyücü, acımasız katil- şu anda en güçsüz durumundaydı. Vampir Strahd Von Zarovich kış uykusundaydı. Yaşayan ölüler konusunda hemen her ölümlüden daha fazla bilgili olan Van Richten, şatonun efendisinin uyku olmayan uykusundan en az birkaç yıl daha kalkamayacağından oldukça emindi. Şu anda bulunduğu yerde olması -ve Strahd’ın hortlakları ya da zombileriyle karşılaşmamış olmasıyeterli kanıtı sağlıyordu. Belki de istirahat yılları uzayınca Strahd’ın kara büyüleri etkilerini yitirmişlerdi. Fakat Van Richten sadece oldukça emindi.

Bu yüzden kendisine araştırma için bir gün vermişti. Sadece bu odadaki nadir kitaplara dalarak bile aylar geçirebilirdi, ancak gereksiz yere risk almayı istemiyordu. Şimdilik göze almayı planladığı, canavarın uyuşmuş bilincini bir kereliğine rahatsız etmekten ibaretti. Belki daha sonra, bir ya da iki yıl sonra, vampir ağır rüyalarına tekrar gömüldüğünde geri dönerdi… ve o zaman tek başına olmazdı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir