Uyandım. Çok zor uyandım. Öyle derin uyuduğumdan değil, gece boyu en az on kere uyandığımdan. Geceden ne kaldıysa daha doğrusu. Kaçta yatağa doğru uçtuğumu hatırlamıyorum. Ne kadar içtiğimi de. İnsan eski dostlarını kaybedince, daha eski dostlarını çağırıyor. Yatak sertti. Battaniyenin altından dönüveren nevresim belli belirsiz kokuyordu. Yastığıma alışamamıştım. Bunların hiçbirini umursamayacak kadar yorgundum. Hafif başım dönüyordu. Başım ikiye katladığım yastığa değer değmez bayılmışım. Uyumadan önce ne yaşadığım günü, ne yaşayacağım günü gözümün önünden geçirebildim. Oradan biliyorum. Pencerenin önünden geçen araçların motor gürültüsünü bir süre sonra duymaz oluyordunuz da, peş peşe kornalar dayanılmazdı. Uyarı kornaları, çağırma kornaları, itiraz kornaları, küfür kornaları. Küfür kornalarında istisnasız uyanıyordum. Bir küfür de ben sallıyordum. Yüzümü yastığa gömüyordum. Bir sonrakine kadar dalıyordum. Üst kattan gelen topuk sesleri başka bir işkenceydi. Çoğunlukla o sivri uçlu ayakkabıların içine ayaklarını nasıl sığdırdıklarını tam olarak anlamadığım kadınların gülüşmeleri karışıyordu tıkır tıkır topuk seslerine. Erkekler bazen cevap veriyordu, bazen vermiyordu. Cevap verdiklerinde de, vermediklerinde de bir süre kesiliyordu tıkırtılar. Sonra yeniden. Çocuk sesi gelmiyordu hiç. Kapılar kapanıyordu elbette. Kapılar açılıyordu. Küfrediyordum. Yine de uyudum. Akşamın pasını üzerimden atmak için uyudum. Unutmak için uyudum. Belki güzel bir rüya görürüm diye uyudum. Rüya görmedim ama. Gördüysem de hatırlamıyorum. Bazıları hatırlanmazmış. Bazılarının neden hatırlanmadığını bana öğreten kadına küfretmedim ama hiç. Uyandım sonunda. Zor mor uyandım. Duvarlara baktım. Duvarlar bana baktı. Biraz dikildim yatağın içinde. Geriye doğru kaykılıp sırtımı yastığa, yastığı duvara yasladım. Sola doğru eğilerek sigara paketime uzandım. Son sigaramı aldım içinden. Yatmadan önceki akıllı davranışım için kendimi tebrik ettim. Sigaramı yaktım. Paketin ağzını biraz genişlettim kül tablası olsun diye. Gerçek olanı uzaktaydı. İlk nefesi içime çektikten sonra kendimi bir kere daha tebrik ettim. Dünya daha dayanılır hale geldi on miligram zifir, sıfır virgül sekiz miligram nikotin ve on miligram karbon monoksitin bir nefes dumanın içine sığan miktarı akciğerlerimden vücuduma dağılınca. Biraz kötülük iyi gelir dedim kendi kendime. İyi geldi. Dört nefes sonra dün sabahki Remzi Ünal kalktı geldi bir yerlerden, nereden geldiyse. Dün sabahki, önceki sabahki, daha önceki sabahki. Bugün ne yapacağını bilemeyen yani. Olsun. Bendim ya. Ben. Remzi Ünal. Sonra kalktım.
Celil Oker – Ateş Etme İstanbul
PDF Kitap İndir |