“Yeraltından Notlar” İnsanların yaptığı büyük hatalardan biri, görgü kurallarının sadece mutlu fikirlerin ifadesi olduğunu sanmaktır. Adab-ı muaşerete uygun biçimde dile getirilebilecek gayet geniş bir davranış yelpazesi vardır. Uygarlık dediğimiz de bundan başka bir şey değildir -bu davranışları düşmanca değil, görgü kurallarına uygun bir biçimde yerine getirmektir. Hata yaptığımız yerlerden biri, herkesin “neden aklımızdan geçenleri söyleyivermeyelim?” dedikleri 60’lı yılların doğalcı, Rousseau’cu hareketleridir. Uygarlıkta her zaman bazı kısıtlamalar olmak zorundadır. Her içgüdünün peşinden gitsek, şu anda birbirimizi boğazlıyor olurduk.
TERK ET BÜTÜN UMUDU EY SEN BURAYA GİREN diye karalamışlar Onbirinci Sokak’la Birinci Cadde’nin köşesinin yakınlarındaki Chemical Bank’ın yan duvarına kan kırmızısı harflerle ve harfler Wall Street’ten dışarı doğru akan trafikte öne doğru sarsılan taksinin arka koltuğundan görülecek kadar büyük. Timothy Price tam yazıyı fark ettiği anda taksinin yanına bir otobüs yanaşıyor, otobüsün üzerindeki Sefiller müzikalinin afişi görüşünü engelliyor, ama Pierce & Pierce’da çalışan ve yirmi altı yaşında olan Price anlaşılan buna aldırmıyor ki, şoföre radyonun sesini açarsa beş dolar vereceğini söylüyor. WYNN’de Be My Baby çalmakta ve Amerikalı olmayan şoför denileni yapıyor. “Becerikliyim,” demekte Price. “Yaratıcıyım, gencim, engel tanımıyorum, motivasyonum yüksek, nitelikliyim. Kısacası, şunu demek istiyorum, toplum beni kesinlikle gözden çıkaramaz. Ben bir kıy-me-tim.” Price yatışıyor, taksinin kirli penceresinden dışarı bakmayı sürdürüyor, büyük olasılıkla da Dördüncü’yle Yedincinin köşesindeki bir McDonalds’ın yan duvarına kırmızı sprey boyayla yazılmış yazıdaki KORKU sözcüğüne. “Yani şu var, kimse yaptığı işi iplemiyor, herkes işinden nefret ediyor, ben işimden nefret ediyorum, sen söyledin işinden nefret ettiğini. Peki ne yapıyorum? Los Angeles’a geri mi dönüyorum? Alternatif değil UCLA’dan Stanford’a bunun için transfer yapmadım ben. Demek istediğim, yeterince kazanmadığını düşünen bir tek ben miyim?” Tıpkı bir filmdeymiş gibi bir başka otobüs daha görüntüye giriyor, bir başka Sefiller afişi sözcüğün yerini alıyor -deminki otobüs değil- çünkü Eponine’in yüzünün üzerine birileri LEZBO yazmış. Tim patlıyor. “Burada küçük bir dairem var. Hamp-tonlar’da benim asıl yerim yahu, allah allah.” “Annenle babanın yeri, ahbap, annenle babanın.”