Bret Easton Ellis – Çekim Kuralları

ve “Seni sıkabilecek bir hikaye, ama dinlemek zorunda değilsin,” dedi bana kız, çünkü öyle olacağını hep biliyordu; eylüldü, galiba Camden’ daki ilk yılıydı ya da aslında hafta · sonuydu, gerçekte bir cuma günüydü, üç ya da dört yıl önceydi, öyle sarhoş olmuştu ki kendini yatakta buldu; kanısınca seramik bölümü ikinci sınıf öğrencisi olan birine, ama aslında ya New York Üniversitesi’nde sinema okulu öğrencisi olan, yalnızca Düzülmek İçin Süslenmişler Partisi için New Hampshire’a gelmiş bir herife ya da bir kasabalıya bakireliğini vermişti (geç kalmıştı, on sekiz yaşındaydı), Lorna Slavin’in odasında, çünkü birinci sınıftaydı ve bir oda arkadaşı vardı, Lorna ise hatırladığına göre, son sınıfta ya da üçüncü sınıftaydı ve genellikle bazen erkek arkadaşının kampus dışındaki yerinde kalıyordu. O gece kızın gözü aslında başkasındaydı: Daniel Miller, tiyatro bölümü son sınıf öğrencisi; ama birazcık eşcinsel, sarı saçlı, kusursuz vücudu, sonra o inanılmaz gri gözleri, ama Ohio’lu o güz”el Fransız kızla görüşüyordu, sonunda öpüşmeyle bulaşan mono hastalığına yakalandı ve A vrupa’ya gitti, son sınıfı hiç bitirmedi. N.Y. Üniversitesi’nden bu , herifle (şimdi adını bile hatırlamıyor; Rudolph mu, Bobo mu) kız, üzerine biyık ve güneş gözlüğü çizilmiş Reagan’ın büyük bir posteri altında konuşuyorlardı, bunu hatırlıyor; herif bütün o filmlerden söz ediyordu, kız ise görmemiş bile olsa sürekli ona bütün o filmleri gördüğünü söylüyordu; sürekli onunla, onun sevdiği şeylerle, sevmediği şeylerle uyuşuyordu ve hep onun bir Daniel Miller o)amayacağını düşünüyordu (bu herif mavi ve siyaha bo11 yanmış kirpi gibi sivri saçlı, şal kravatlıydı ve ne yazık ki yeni büyüyen bir keçi sakalı vardı), ama yine de yeterince sevimliydi ve kız bütün o film yapımcılarının adlarını yanlış telaffuz ettiğinden, yanlış qyuncuları hatırladığından, yanlış film çekimcilerinin adlarını verdiğinden emindi, ama onu İstiyordu ve onun gözlerini Kathy Kotcheff’e diktiğini görebiliyordu, Kathy Kotcheff de bakışlarıyla ona kaqılık veriyordu, kız ise inanılmaz derecede zom oluyor, başı öne arkaya salınıp duruyordu; herif biraz daha bira almak için fıçının başına gitti, siyah bir sutyen ve jartiyer kuşağıyla tamamlanmış siyah bir külot giymiş olan Kathy Kotcheff onunla konuşmaya b;lşladı ve kız çaresizliğinden illet oluyordu. Gidecek, film dünyasından birkaç isim bildiğini gösterecek, Salle ve Longo’dan bahsedecekti, ama bunun çok gösterişçi olacağını hissetti, bu yüzden herifin arkasına kadar yürüdü ve yalnızca odasında biraz Ot olduğunu fısıldadı, aslında yoktu, arva Lorna’da olabileceğini umuyordu, herif gülümsedi ve “iyi bir fikir gibi görünüyor,” dedi. Kız yoldayken merdivenlerde birinden hiç içmeyeceği bir sigara atlandı ve ikisi Lorna’nın odasına gittiler. Herif kapıyı kapattı ve kilitledi. Kız ışığı yaktı. Herif söndürdü. Kız, galiba, hiç otu olmadığını söyledi. Herif önemli olmadığını belirtti, sonra alt katta tükenmeden önce hububat alkolü puncuyla doldurduğu gümüş yassı matarayı çıkardı; kız o panç ve birayla zaten çok sarhoştu, ama yine de daha çok içti ve farkına ,vardığında Lorna’nın yatağında kucaklaşmış öpüşüyorlardı, gergin olamayacak kadar sarhoştu. Alt katta Dire Straits ya da belki Tafking Heads çalıyordu, kız körkütük sarhoştu ve katıksız delilikten farksız olduğunu bilmesine rağmen ne buna bir son verebiliyor ne de başka bir şey yapabiliyordu. Kendinden geçti, tekrar kendine geldiğinde sutyenini çıkarmaya çalıştı, ama hala çok sarhoştu ve herif şimdiden ona girmeye başlamıştı, ama kızın bakire olduğunu bilmiyordu, acı ttı (o kadar çok değil, yalnızca birazcık keskin acı, ama kendisine öğretilenler doğrultusunda beklediği ka12 dar kötü değil, ama tam olarak hoş da değil), işte o . zaman odada başka bir ses duydu, inleyen bir ses; yatağın üzerinde yer değiştiren ağırlığı hatırlıyor, üzerindeki bu herifin N.


Y.Ü. sinema okulu öğrencisi deği l, başka biri olduğunu anlıyor. Oda zifiri karanlıktı, her iki tarafında da bir çift diz hissedebiliyordu ve üzerinde neler olup bittiğini bilmek bile İstemiyordu. Bütün bildiği; kesin görünen tek şey tiksinti hissettiğiydi ve kafası duvara Çarpıp duruyordu. Herifin kilitlediğini sandığı kapı hızla açıldı, içeriye fıçıyı bir yere koymaları gerektiğini söyleyen gölgeler girdi, sonra fıçı içeri yuvarlandı, yatağa çarptı ve kapı kapandı. Kız, ‘Daniel Miller’la olsaydı böyle olmazdı,’ diye düşünüyordu, o kendisini yumuşak bir şekilde büyük güçlü tiyatro öğrencisi kollarına alır, sessizce, ustalıkla soyar, zarafetle ve rahatlıkla sutyenini çıkarır, derin bir şekilde şefkatle öper ve belki acıtmazdı, ama Daniel Miller’la birlikte değildi. New York’tan adını bilmediği biriyle ve kim olduğunu ancak Tanrının bildiği bir diğeriyle birlikte oradaydı ve üzerindeki iki vücut hareket etmeye devam etti, sonra üstte duramayacak kadar sarhoş olmasına rağmen kendisi üstteydi, biri sutyenin üzerinden göğüslerine dokunup girmeye devam ederken onu dik tutan, destekleyen başka biri vardı ve kız yandaki odada yQksek sesle tartışan çifti duyabiliyordu, sonra yeniden kendinden geçti, daha sonra heriflerden biri başını duvara çarptığında uyandı, herif kızı da sürükleyerek yataktan kaymıştı ve ikisi de başlarını fıçıya çarpmışlardı. Heriflerden birinin bir şeyin içine kustuğunu duydu, bunun Lorna’nın çöp kutusu olmasını diliyordu. Yeniden kendinden geçti, uyandığında İse belki otuz saniye, belki yarım saat sonra, hala düzülüp hala acıdan inlerken (muhtemelen kızın tahrik olduğunu sanıyorlardı, ama durum kesinlikle böyle değildi) birinin kapıyı çaldığını duydu. “Girin, girin,” dedi ya da en azlndan b.öyle dediği kanısında. Tekrar kendinden geçtiğinde hala yerdeydiler … 13 Ertesi sabah erkenden uyandı, her nasılsa yatağın üzerindeydi, oda soğuktu ve kusuk kokuyordu, yarı boş fıçı yere ‘sızdırıyordu. Başı zonkluyordu, hem sarhoşluk yüzünden hem de ne kadar olduğunu bile bilmediği bir süre boyunca kafası�ın duvara çarpmış olması yüzünden. N.

Y.Ü.’lü sinema okulu öğrencisi yanında, gece boyunca odanın ortasına do. ğru yer değiştirmiş olan Lorna’nın yatağının üzerinde yatıyordu ve hatırladığından çok daha kısa boylu ve daha uzun saçlı görünüyordu, kirpi gibi olan saçları şimdi canlılığını kaybetmişti. Ve pencereden giren ışıkta, sinema okulu öğrencisinin yanında uzanan diğer herifi gördü; kendi kendine dü§ündü, bakire değildi; N.Y.Ü.’lü herifin yanında uzanan çocuk gözlerini açtı, hala sarhoştu ve daha önce hiç görmediği biriydi. Muhtemelen bir kasabalıydı. Aslında bir kasabalıyla yatmıştı. ‘Ben artık bakire değilim,’ diye düşündü yeniden. Kasabalı onu önemsemedi, ona kendini tanıtma zahmetine katlanmadı, sonra kıza ormanda gezen bir fille ilgili geçen gece duymuş olduğu fıkrayı anlattı. Fil bir dikene basar ve canı çok yanar, dikeni çıkarmakta güçlük çeker, oradan geçen bir sıçandan rica eder, ‘Lütfen ayağımdan dikeni çıkar’ ve sıçan da bir istekte bulunur: ‘Eğer seni düzmeme izin verirsen.’ Fil tereddüt etmeden ‘Tamam,’ der ve sıçan çabucak dikeni filin ayağından çeker, sonra tırmanarak filin arkasına çıkar ve düzmeye başlar. Oradan geçen bir avcı fili vurur, fil acıyla in­ .

lemeye başlar. Filin yaralarına kayıtsız olan sıçan, ‘Sızlan yavrum, sızlan,’ der ve düdüklemeye devam eder. Kasabalı gülmeye başladı ve bu keşke kızın unutabileceği bir fıkra olsaydı, ama o günden beri hep kendisiyle kaldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir