Ira Levin – Cinayet Üçüzdü

ADAMIN planları öylesine güzel, öylesine şaheser biçimde yürüyorken şimdi kız bunların hepsini darmadağın edecekti, içinden yükselen nefret bütün vücudunu kaplıyor, yüzünü, çenelerini kıstıran bir kıskaç gibi sıkıyor. Neyse pek zararı yoktu bunun; ışıklar sönüktü. Kız da yanağını erkeğin çıplak göğsüne dayamış, soluğu alev alev yanaraktan karanlıkta zayıf bir sesle hıçkırıyordu. Adam onu itmek istedi yanından. Sonunda yüzü rahatladı. Kolunu kızın beline dolayarak sırtını okşamaya başladı. Kızın sırtı ılıktı, ya da kendi eli çok soğuktu; her yanının buz gibi olduğunu hissetti. İşler kötüleşip de kendisini hazırlıksız ve çaresiz bıraktığı zamanlarda olduğu gibi bacaklarının titrediğini, koltuk altından aşağı terler süzüldüğünü fark etti. Titremesinin geçmesini bekleyerek bir an kımıldamadan yattı. Sonra serbest eliyle battaniyeyi kızın omuzlarına çekti, «Ağlamanın bir faydası yok,» dedi şefkatli bir sesle. Kız, adamın sözünü dinleyerek hıçkırığını tutmaya çalıştı. Gözlerini eski yatak örtüsü ile sildi. «Kaç gündür… haftadır biliyordum… Bu kadar uzun süre saklamak… güç geldi. Emin olana kadar bir şey söylemek istemedim.


» Adamın, kızın sırtındaki eli daha da ısınmıştı. «Yanılma ihtimali yok mu?» diye sordu Ev bomboş olduğu halde fısıltıyla konuşuyordu «Hayır.» «Kaç aylık?» «Hemen hemen iki aylık.» Kız yanağını erkeğin göğsünden kaldırdı, adam karanlığın içinden kendine bakan gözleri hissediyordu. Kız, «Ne yapacağız şimdi?» diye sordu. «Doktora asıl adını söylemedin ya?» «Hayır. Ama yalan söylediğimi anladı. Korkunç bir şeydi.» «Baban bir duyarsa.» Kız başını indirerek, adamın göğsüne yaslanıp sorusunu tekrarladı, «Ne yapacağız şimdi?» Cevap bekliyordu. Adam yerinden biraz kımıldadı, bu hareketiyle hem söyleyeceklerine biraz ağırlık vermek istiyor hem de kızın kendisini rahatsız eden ağırlığını üzerinden kaldıracağını umut ediyordu «Bana bak, Dorrie,» dedi, «Sana hemen evlenmemizi, hemen yarın evlenmemizi söylememi istiyorsun. Ben de seninle evlenmek istiyorum. Hem de dünyada her şeyden çok istiyorum bunu. Yemin ederim sana.» Adam durakladı, kelimelerini dikkatle seçiyordu. Kızın vücudu vücuduna yapışmış, hareketsizdi.

«Fakat babanla tanışmadan önce birdenbire evlenirsek ve yedi ay sonra da bir çocuk doğarsa… bilirsin neler yapacağını.» «Hiçbir şey yapamaz. Onsekizimi bitirdim ben. Ne yapabilir ki?» «Ben evliliğin iptalinden falan söz etmiyorum.» «Ne diyorsun o halde?» «Para, Dorrie! Nasıl bir insandır bu baban? Sen bana onun ve kutsal ahlâk anlayışı hakkında neler söylediğini unuttun mu? Annen hayatında bir yanlışlık yapıyor, adam bunu sekiz ay sonra öğrendiğinde ne sana ne kız kardeşlerine ne de annenin hasta olmasına bakmadan boşayıveriyor kadıncağızı. Sana ne yapmaz böyle bir insan? Senin varolduğunu bile unutur. Bir meteliğini bile koklatmaz sana.» Kız, «Ben aldırmıyorum,» dedi. «Senin için önemli mi bu?» «Elbette, Dorrie.» Adamın eli yine kızın sırtını hafif hafif okşamaya başladı. «Ama benim için değil. Yemin ederim ki benim için değil. Ben seni düşünüyorum ikimiz de ne oluruz sonra, ikimiz de okulu terk zorunda kalırız, sen çocuğa bakmak ben de çalışmak için… Ne yaparım o zaman ben? Kolejin ikinci sınıfından ayrılmış diplomasız bir insan, Ne olabilir? Katip mi? Yoksa bir dokuma fabrikasında yağcı mı?» «Önemi yok ki…» «Önemi var! Hem de ne kadar var hiç bilemezsin! Sen ondokuz yaşındasın, bütün hayatmca para içinde yaşadın. Parasız olmanın ne demek olduğunu bilemezsin. Ben iyi bilirim bunu.

Bir yıl geçmeden kavgaya başlarız.» «Hayır… hayır… kavga etmeyiz!» «Peki kabul, biz birbirimizi o kadar seviyoruz ki hiç kavga etmeyiz Ne çıkar bundan? Nerede yaşayacağız? Kağıt perdeli bir mobilyalı odada mı? Haftanın yedi gecesi makarna yiyerek. Ben senin o hayatı yaşadığını görür ve bunun benim kabahatimden olduğunu bilirsem…» bir an durakladı ve sonra çok hafif bir sesle sözünü bitirdi «…hemen hayat sigortası yaptırıp, bir otomobilin önüne atarım kendimi.» Kız yine hıçkırmaya başladı. Adam gözlerini kapatarak, hayal görür gibi konuşmaya başladı, sesi uyuşturucu bir şarkıya benziyordu. «Her şeyi o kadar güzel planlamıştım ki. Bu yaz New York’a gelecektim, sen de beni babanla tanıştıracaktın. Kendimi sevdirirdim ona. Sen bana onun neden hoşlandığını, nelerden hoşlanmadığını anlatacaktın. Diploma aldıktan sonra evlenecektik. Hatta bu yaz bile evlenirdik belki. Son iki yılımızı tamamlamak için eylülde buraya dönecektik. Kolej yakınında belki küçük bir daire tutardık…» Kız, başını adamın göğsünden kaldırdı. «Ne yapmaya çalışıyorsun?» diye yalvardı. «Niçin söylüyorsun bunları şimdi?» «Senin, işlerin ne fevkalâde, ne güzel olabileceğini görmeni istiyorum.

» «Görüyorum bunu. Gördüğüme inanmıyor musun?» Hıçkırıkları sesini kısıyordu. «Fakat hamileyim ben. İki aylık hamileyim.» Bir sessizlik oldu, görünmeyen birtakım motorlar durmuş gibi. «Sen bu işten kaçmaya mı çalışıyorsun yoksa? Kaçmak mı istiyorsun? Yapmak istediğin bu mu?» «Hayır! Asla, Dorrie, asla!» Kızın omuzlarını kavrayıp kendine doğru çekti yüzyüze bakışıncaya kadar. «Asla!» «Şu halde ne yapıyorsun. Şimdi evlenmemiz gerek. Başka bir çaremiz yok.» «Bir çaremiz var ama Dorrie,» Kızın vücudunun katılaştığmı hissetti birden. Kız, «Hayır,» diye haykırdı ve başını şiddetle iki yana sallamaya başladı. Adam, kızın omuzlarını elleriyle kavrayarak, «Dinle, Dorrie,» diye yalvardı. «Ameliyat filan değil.» Eliyle kızın çenesini yakaladı, parmaklarım yanaklarına bastırarak başını oynatmasına engel oldu. «Dinle!» Kızın çılgıncasına soluğunun hafiflemesini bekledi.

«Okulda Hermy Godsen diye bir çocuk var. Amcası Otuzdördüncü sokaktaki eczanenin sahibi. Hermy arada sırada orada çalışıyor. Belki de bize bazı haplar bulur.» Kızın çenesini bıraktı. Kız hareketsizdi «Gördün mü yavrum, birşeyler yapmamız gerek. O kadar önemli ki bu!» Sanki yepyeni bir kelimeymiş gibi kız, «Haplar,» diye tekrarladı. «Bir denememiz gerek. Belki de çok iyi olur sonu.» Kız, şaşkınlıkla başını salladı, «Ah, bilmem ki…» Adam kıza sarıldı. «Yavrum, seni seviyorum. Sana zararlı olacak birşeyi aldırır mıyım hiç?» Kız adamın üstüne yığıldı, başı omzuna çarptı. «Bilmiyorum., bilmiyorum.» «O kadar güzel olacak ki…» eli okşuyordu kızın sırtını «Kendimizin bir dairesi… evsahibinin sinemaya gitmesini beklemek yok yalnız kalabilmek için…» Kız, sonunda, «Bu hapların faydalı olacağını nereden biliyorsun?» diye sordu, «Ya işe yaramazlarsa ?» Adam derin bir soluk aldı.

«Eğer bir faydası olmazsa,» kızın alnını, yanağmı, ağzının kenarını öptü «Eğer bir faydası olmazsa biz de hemen gidip evleniriz. Babanın da canı cehenneme gitsin o zaman, Kingship Bakır îşletmeleri’nin de! Yemin ediyorum ki hemen gider evleniriz, sevgilim.» Kızın ‘sevgilim’ denilmesinden hoşlandığını öğrenmişti. Ona ‘sevgilim’ deyip kucağına aldı mı her istediğini yaptırabilirdi. Bunu çok düşünmüştü, işin bir yerinde babasına karşı duyduğu soğukluğun bir etkisi olduğunda karar kıldı. Hafif hafif konuşuyor, öpüyordu; az sonra kız sakinleşmişti. Bir sigara yaktılar, Dorothy önce sigarayı onun ağzına tutuyor sonra bir nefes de kendi çekiyordu Sigaradan her nefes çekişte sarı saçları ve iri kahverengi gözleri aydınlanıyordu. Kız, sigaranın yanan ucunu kendilerine döndürerek, karanlıktan turuncu halkalar çizmeye başladı eliyle. «İnsan herhalde ipnotize edilebilir Böyle,» dedi. Sonra sigarayı adamın gözleri önünde ağır ağır salladı, kulağına, «Sen benim kölemsin,» diye fısıldadı. «Sen benim kölemsin, benim iradem altındasın. Her dediğimi yapacaksın!» O kadar cana yakındı ki adam gülümsedi. Sigarayı içtikten sonra adamın fosforlu saatına baktılar. Adam parmağını sallayarak, «Giyin artık,» dedi. «Saat onu yirmi geçiyor, onbirde yatakhanede olmalısın.

»

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir