Ngaio Marsh – Kanlı Eldiven

ALFRED BELT, çay suyunun kaynamasını bekliyordu. Gözleri duvar takvimine dalıp gitmişti: ÜsƩe LiƩle Coming Garajı’nın ilânı:«GÜLER YÜZ VE EN İYİ HİZMET GEO. COPPERİ.l»ânın altında çizmeli bir kedi resmi, en altta da mart ayının takvimi. Alfred yaprağı kopardı. Mart bitmişƟ. Elma dallarının arasından gülümseyen küçük bir kızın fotoğrafıyle nisan ortaya çıktı. Su kaynıyordu. Üzerinde Bay Pyke’ın balık şeklindeki arması bulunan çaydanlığı aldı, çayı demledi. Gazeteyi katlayıp tepsiye koydu. Ekmekler kızarmışƨ, onları da gümüş bir tabağa yerleştirdi. Yumurtaları tavadan kaba aktardı. Tepsiyi alıp yukarı çıktı. Kapıyı vurup içeri girdiği zaman efendisi Bay Pyke Period, hâlâ uyuyordu. Yatağında döndü, sonra kahverengi, iri gözlerini açƨ ve bir şeyler mırıldandı.


Utanmış, haƩa yüzü kızarmışƨ. Alfred; «Günaydın, efendim,» dedikten sonra tepsiyi bırakƨ ve Bay Period’un, dişlerini rahat rahat takabilmesi için pencereye doğru yürüdü, perdeleri açƨ. Green köyü sabah güneşinin alƨnda pırıl pırıldı. Pencereden, tomurcuklanmaya başlayan ağaçlar ve uzaktaki tepeler görünüyordu. Bu sırada köyün öbür ucunda, Bayan Cartell’in AvusturyalI hizmetçisi üst kat pencerelerinden birini açıp toz bezini silkeledi. Evin önündeki çayırda da bir at, sakin sakin otluyordu. Dişlerini takan Bay Period: «Günaydın, Alfred,» dedi. Şimdi ne dediği iyice anlaşılıyordu. Alfred yan pencerenin perdelerini de açƨ. Buradan küçük bir bahçe görünüyordu. Bahçıvan kulübesi, bir paƟka ve sokağa açılan bir kapı. Kapının hemen önünde çevresi parmaklıkla sarılı bir çukur vardı. Orada üç işçi duruyordu. Alfred yatağa dönerken: «Bu adamlar hâlâ burada, efendim,» dedi. Gözlüklerini ve gazetesini alan Bay Period, çayını doldurmakta olan Alfred’e: «Ne kadar sıkıcı,» diye karşılık verdi, fakat devam edemedi ve: «Aman yarabbi!» diye mırıldandı.

«Lord Ormsbury de gitmiş!.» «Gitmiş mi, nasıl?» «Ölmüş yani, ölmüş. Araba kazası. Feci bir şey. Elli iki yaşında ve arkasında kız kardeşini bırakarak… Gazete böyle yazıyor.» Üzüldüğü belliydi. Alfred sordu: «Kız kardeşi? Desiree olmalı bu, Lady Bantling, değil mi efendim; Baynesholme’daki?» «Ta kendisi, Alfred; ta kendisi. Bu adamların da ondan dul gibi söz etmeleri… Bundan hep nefret etmiştir o. Üstelik doğru da değil. Daily Telegraph bu işleri bilmeli.» Gazeteye daldı. Çocuksu ağzında mutluluğu andıran bir kıvrım belirmişƟ. Fakat bu kıvrım, bahçeden gelen bir köpek sesiyle yerini nefret ifadesine bırakıverdi: «Aman Allahım, yine bu köpek… Onun köpeği!» «Bakarım efendim.» «Onu görmeye katiyen tahammül edemem. Öleceğimi bilsem bile.

» Alfred çıkarken sordu: «Başka bir emriniz var mıydı, efendim?» «Hayır Alfred, teşekkür ederim. Biliyorsun, Bayan Cartell’le Bayan Maitland Mayne yemeğe geliyorlar.» «Tamam, efendim; 10.20’de burada olacaklar. Kütüphanede bir şey gerekli olur mu acaba?» «Sanmıyorum. Bayan Maitland-Mayne kendi yazı makinesini getirecek.» Bir yadan bunları mırıldanan Bay Period, öte yandan gazeteye dalmış görünüyordu. Ama söylemeden yapamadı: «Dedesi General Maitland-Mayne iyi arkadaşımdı.» Alfred kendisini tutamadı ve: «Yaa!» dedi. «Evet, evet. Babası da. Dunkerk’te öldü o. Büyük kayıp.» Koridordan ayak sesleri işitildi. Sonra kapı vuruldu ve incecik bir erkek sesi: «Banyo boşaldı,» diye seslendi.

Ayak sesleri şimdi uzaklaşıyordu. Bay Period’un yüzünde beliren kırışıklarda öŅe, can sıkınƨsı ve haƩa ƟksinƟ karmakarışıkƨ. Sevmiyordu bu incecik sesin sahibini. Bir evi, bir banyoyu, bir başkasıyle paylaşmayı da. Ama gizleyemediği tepkisini bir başka yoruma bağladı: «Yedi haftadır banyolarımı geceleri yapmıyor muyum? Bu artık bilinmeliydi.» Ve sakinleşmiş bir halde ekledi: «Sağ ol, Alfred; başka bir şey yok.» Uşak koridoru geçerken Bay Cartell’ın şarkı söylediğini duydu. İncecik sesinden ve köpeğinden, kısacası hayatından memnundu o. Muƞakta aşçı Bayan Mitchell vardı. Onunla havadan sudan konuşmaya başladılar ve arƨk baharın gerçekten geldiğini söylediler. Bayan Mitchell bir ara: «Yukarıda işler iyi mi?» diye sordu. «Olabileceği kadar.» Ve bu sırada Bay Cartell’ın köpeği ulumaya başladı. Hem de mutfak kapısının önünde. Bayan Mitchell: «Yine bu hayvan!» diye pufladı.

Alfred kapıyı açƨ. Kocaman bir buldok bacaklarına çarparak bir sıçrayışta içeri girdi: «İt!.» Homurdanıyordu. Ama Bayan Mitchell’ın öfkesi daha sesliydi; düpedüz bağırıyordu kadın: «Defol mutfağımdan!.» Alfred kadını yatıştırmak için köpeğe daha yumuşak davranmayı denedi: «Haydi, Pixie!.» Buldok kuyruğunu sallayıp yaltaklanmaya başlamıştı: «Yukarıya, Pixie… Sahibine!» Sonra, tasmasından tuƩuğu köpeği hole çıkardı. Yukarıdan bir ıslık sesi geldi, Pixie de neşeyle havlayıp merdivenlere atıldı. Uşak mutfağa girerken: «Bu kadarı da fazla,» diye söyleniyordu. «Rezalet canım. Pazarlıkta bu yoktu.» Sonra masayı işaret etti, aşçı kadın. «Kahvaltınız hazır, Bay Belt. Taze yumurta da var.» Alfred memnun olmuştu; ama iskemleye otururken ve peçetesini alırken hareketlerine dikkat ediyordu. Bayan Mitchell’sa derli toplu bir adam, diye düşünüyordu.

Aynı zamanda ciddî. Kendisine göre bir havası da var. Birden kaygılanır gibi oldu. Acaba hazırladığı 1 nisan şakasını aşırı bir uçardık sayar mıydı? Ama yine de onun, içini daha önceden boşalƴğı yumurtayı kırışını ve kabuğun ezilişini neşeyle seyretti, sesinin titreyişini önleyemeden de: «1 nisan!.» deyiverdi. Bayan Mitchell hafifçe pembeleşen yüzünü elleriyle saklamışƨ. Sessizlik fazla uzamış gibi geldi. Alfred’in kızmış olabileceğini düşünüyordu. Ama ellerini çekƟği zaman onun gülümsediğini gördü ve sevindi. Alfred parmağını sallıyordu: «Gülün siz bakalım; gülün, hanımefendi. Ama ben size gösteririm.» «Bu kadar eski bir numaraya nasıl kandınız ?» «Dahası da var; biraz önce takvim yaprağını koparırken düşünmüştüm.» «Zararı yok. Elbezinin altında gerçek bir yumurta duruyor.» «Elbezi değil; peçete,» diye düzelƫ Alfred.

On yıldır Bay Period’un yanında çalışıyordu. Sözcükleri öğrenmişti. Kendisini hayran hayran seyreden Bayan Mitchell’a sordu: «Duydunuz mu bilmem; 1 nisan şakası, çok eskilerden gelme bir âdettir.» «Sahi mi? Bu kadar bilgili olduğunuz halde başka bir iş aramayışınıza şaşıyorum.» «Yükselme hırsım olmadığını düşünebilirsiniz. Daha doğrusu, şartlar iyi giƫği zaman bu işimi seviyorum. Şimdiki halde de şartlar çok uygun.» Holdeki telefon çalmaya başladı. Bayan Mitchell: «Ben bakarım, siz kahvaltınızı rahat rahat yapın,» diyerek dışarı çıktı. Alfred bir yandan yumurtasını yiyor, bir yandan da Daily Mail’e bakıyordu. Bayan Mitchell: «Bayan Cartell’mış,» diye döndü. «Yaa?» «Nasıl konuştuğunu bilirsiniz: ‘Aman, Bayan Mitchell; siz tam aradığım insansınız,’ diye başladı ve kardeşiyle konuşmaktan vazgeçerek sordu: «Yemeğe iki kişi daha geƟrirse ayıp olur muymuş.» «Kimmiş getirecekleri?» «Bayan MoppeƩ’le arkadaşı. Erkek arkadaşı tabiî. Bir de bana soruyor.

Laf işte. Bay Period’a her istediğini yaptırabilir elbette.» «Ne dediniz peki?» «Tabiî efendim, dedim. Başka ne diyebilirdim? Muƞağımdan yana korkum yok benim. Pekâlâ doyurabilirim onları.» Alfred mırıldandı: «Bay Period bundan hiç hoşlanmayacak.»

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir