Çetin Altan – Viski

Gözleri ne kanlı, ne ürkütücüydü. Hatta öfkeli bile değillerdi başlangıçta. Hiçbir şeyi algılamayan donuk ve anlamsız bir bakışla bakıyorlardı. Kasketli ve kocaman bıyıklılar duruyordu en önde. Kolları yanlarına sarkmış, Öyle taş gibi duruyorlardı. Arkalarında yığınlar vardı. Onlar da sakin ve sessizdiler. Adını şöyle bir bildikleri birkaç kişiyi vurup yaralamış bir kabadayı, elini ceketinin içine atarak. «Siktirin ulan dağılın bakayım,» diye üstlerine doğru yürüse, geri geri giderek dağılabilirlerdi. Ölmek ve öldürmek için bir nedenleri yoktu. Öyle bir gerilim içinde de değildiler. Konuşmacı, önünde mikrofon, bağırıyordu: «Güneş sizlerin üstünden doğacaktır. Güzel günler yakındır. Sağ olun var olun.» Ne bir alkış, ne bir «yaşa».


Sadece put kesilmiş öyle bakan bir kalabalık. Konuşmacı elini kaldırmış, sözcüklerin üstüne basa basa bağırıyordu: «Benim canım kardeşlerim, o güzel günleri hep birlikte yoğuracak, doğmamış güneşleri doğuracak, pişmemiş aşımıza soğuk su katanları hep birlikte kurutacağız…» Çıt yok. Üç beş alkış olsa, konuşmacı bunu çoktan dinleyicilerin nutuk sonlarındaki coşku gösterisi niyetine kabullenip inecekti kürsüden. Ama karşısında sanki yığınlar yok, ölüleri ayakta duran bir mezarlık vardı. En ufak bir tepki alamıyordu ve son bir umutla sözü uzatmaya çalışıyor, başarılarını eskiden denediği beylik nutuk cümlelerini art arda sıralamaya devam ediyordu: «Yüreği ak, alnı pak, özü doğru, sözü doğru…» Öndeki kocaman bıyıklı kasketliler öyle duruyorlardı. «Bu topraklar için toprağa düşen…» Gün ikindiye dönüyordu. Uzakta bir kuş uçuyordu. «Bir lokma ekmeğini öküzüyle bölüşen…» Ne bir kıpırtı, ne bir mırıltı. Binlerce insana değil, sinir bozucu yankısız bir boşluğa konuşuyordu. – Bir hırs basmaya başlamıştı içini. Hani nerdeyse, «Ulan kanınız mı dondu, hiç değilse yuh çekin budala herifler!…» diye bağırmak üzereydi. «Yalınayak, karnı aç, çulsuz dolaşan…» Ta ortalardan pısırık bir ses: «Allahtan bahset,» dedi. Önlerden bir ses tekrarladı: «Allahtan bahset.» Ve taş kesilmiş susan o yığın, bir anda dalgalanıp uğuldamaya başladı: «Allahtan bahset…» «Allahtan bahset…» «Allahtan bahset…» Konuşmacı: «Ben imam değilim, Allahı camide konuşuruz, kutsal konuları günlük konulara karıştırmayalım arkadaşlar,» diye bağırdı.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir