Italo Calvino – Bir Kış Gece Eğer Bir Yolcu

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu ilk olarak 1979 Haziranında Ei- naudi Yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabın çıkmasından sonra Calvino pek çok gazete ve dergiyle söyleşi yaptı. Kitabın yapısı ve anlamı üzerinde düşünmek ve tartışmak için en doğru fırsat ona eleştirmen Angelo Guglielmi tarafından sunuldu: Calvino 1979 Aralık ayında Alfabeta aylık dergisinde “Eğer Bir Kış Gecesi Bir Anlatıcı” adıyla şu sunumu yaptı: Sevgili Angelo Guglielmi, “bu noktada Calvino’ya iki sorum olacak” diye yazıyorsun, ama Alfabeta dergisinin 6. sayısında “Italo Calvino’ya Sorular” başlıklı yazında benim Yolcu’mla ilgili yönelttiğin gizli ya da açık pek çok soru var. Seni elimde geldiğince yanıtlamaya çalışacağım. Yazının soru sormayan bölümünden başlayacağım; burada sözlerimiz başlangıçta aynı yönde ilerliyor, ama daha sonra bazı görüşler yüzünden yollarımız çatallanarak birbirinden uzaklaşıyor. Kitabı son derece sadık bir yaklaşımla tanıtıyorsun ve birbiri ardına sunulan on romanı okura belirgin bir biçimde açıklıyorsun: “… Bir romanda gerçeklik sis gibi ele geçirilemez bir özellik taşır; bir başkasında konular fazlasıyla cismanilik ve cinsellik yüklüdür; bir üçüncüde kazanan, zihinsel eylemleri inceleme yaklaşımı oluyor; bir başkasında tarihe, siyasete ve eyleme gönderme yapan varoluşsal bir gerilim söz konusudur; gene bir başkasında son derece kaba bir şiddet yaşanır, bir başkasında ise sıkıntı ve kaygı yüzünden dayanılması güç bir duygu yükselir. Ve sonra bir erotik-yoldan çıkmış, bir yeryüzüne ilişkin-ilkel ve son olarak bir de kıyamet habercisi roman vardır [1] Bu on ‘başlagıç’ı tanımlamak için eleştirmenlerin büyük bir bölümü olası modeller ve kaynaklar arama yoluna giderlerken (ve bu yazar listelerinde genellikle hiç aklıma gelmeyen adlar belirdi; bu şimdiye dek pek keşfedilmemiş bir alana dikkat çekti: Farklı metinler arasında zihinsel bağlantılar: Bir metin hangi yollarla zihnimizde bir başka metinle bağdaştırılır ya da benzetilir) sen benim yolumu izledin; bana her seferinde biçemle ve dünyayla kurulan ilişkiyle ilgili bir düzenleme önerdin (ardından, doğal olarak, bunun çevresinde pek çok okunmuş kitabın yankılarının yoğunlaşmasını bekliyorum); senin önerilerin on kitabın onunda da uygundu. On kitabın onunda da mı? Daha dikkatli bir incelemeyle senin dokuz örnek verdiğini görüyorum. Nokta koyduktan sonra bir arada bir atlama olmuş ve “Ve sonra bir” diyerek başladığın cümlede aynalarla ilgili öykü söz konusu ediliyor (Birbiriyle Kesişen Çizgiler Ağında), yani burada bir mantıksal işlem veya geometrik figür hatta satranç partisi gibi işlenmiş bir anlatı örnek veriliyor. Biz de özel adlara yaklaşmak istersek bu tarz anlatının en ünlü babası olarak Poe’nun adını verebiliriz ve en güncel ve tamamlanmış varış noktası olarak Borges’i anabiliriz. Birbirinden uzak görünse bile bu iki ad arasına en romantik duygularını seyreltilmiş bir soyutluk sergileyen zihinsel iklimlere yansıtmaya çalışan; kimi zaman bunu çok değerli bilgilerle donatan ne çok yazar ekleyebiliriz. Birbiriyle Kesişen Çizgiler Ağında öteki eleştirmenler tarafından -biraz abartılı bile olsa- çok yüceltildi, oysa sen bunu unutan tek eleştirmen oldun. Neden? Çünkü, diyorum ben, eğer sen onu da saysaydm, dönemimizi ortaya koyan edebî formlar arasında kapalı ve hesaplı bir yapıt olduğunu göz önünde bulundurmak zorunda kalacaktın ve bu kapalı ve hesaplı olma durumu güvenin tam zıt gerçekliğine işaret eden çelişkili bahis olarak (bütünlük ve tutma gücü olarak) eğreti, dengesiz, un ufak olmuş bir dünyanın anlamını iletir. Eğer bunu kabul edersen, Yolcu kitabının bütünüyle bir ölçüde bu modele uygun düştüğünü de kabul etmek zorunda kalırsın (en başta -bu türün tipik bir örneği olarak- denetlenmesi olanaksız güçlerin evrensel komplosunun eski romansı topos’ unun kullanımı gelir bu en azından Chesterton’dan sonra komik ve alegorik bir anahtar oluşturmuştur- ve bu komplo çeşitli formlar altında boy gösteren deus ex-machina tarafından yönetilir; çok basit bir buluş olarak nitelendirdiğin ve bir kınama olarak bana yönelttiğin Büyük Yalancı kahraman, bu metinde zorunlu olduğunu söylemem gereken bir malzemedir); bu modelde oyunun ilk kuralı ‘hesapları tutturmak’tır (daha doğrusu: Aslında tutmadığını bilsek de, hesapları tutmuş gibi göstermektir).


Senin gözünde ‘hesapları tutturmak’ sadece işi kolaylaştıran bir çözümdür, oysa aşağıda duran boşluğa meydan okumak – ve onu göstermek- için yapılan akrobatik bir cambazlıktır. Sözün kısası; sen ‘geometrik romanı’ atlamasaydın (ya da listenden silmeseydin), sorularının ve itirazlarının bir bölümü boşlukta kalacaktı; en başta da ‘bitirilememe’ konusunda. (Ben ‘bitirdiğim’ için sen dehşete düşüyorsun ve kendine şunu soruyorsun: “Bizimkinin bir dikkatsizliği mi söz konusu?” Hayır, tam tersine çok dikkat ettim ve öyle bir hesap yaptım ki, en geleneksel “mutlu son” – erkek ve kadın kahraman evlendiler-, genel kargaşayı kucaklayan çerçeveye damgasını vursun.) “Bitmemiş olan” üzerindeki tartışmaya gelince -genel yazın anlamında burada çok doğru şeyler söylüyorsun- öncelikle zemini yanlış anlama olasılıklarından temizlemek isterim. Özellikle iki noktanın aydınlanmasını arzu ediyorum:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir