Abdullah Ziya Kozanoğlu – Atlı Han

GECE gittikçe ilerliyordu. Artık yavaş yavaş sokaklarda coşkun törenler ve sevinç alayları halinde koşup yorulan Attilâ’nın askerleri bile tek tük, birer ikişer kendilerine gösterilen evlere çekiliyorlardı. Sabahleyin erkenden kalkacaklarından Argon, Balamir, Olcayto çoktan yatmışlardı. Fakat yatar yatmaz horlayan Balamir’le Argon’a karşı Olcayto, yatağının içinde durmaksızın kımıldanıyor, sağdan sola dönüyordu. En sonra kalkıp odada birkaç kere dolaştı, pencerenin önüne gelip başını dayadı. Beyni ateş gibi yanıyordu. Sokağa baktı. Yıllardan beri kaç kere kendisine vatan hizmetini gören beyaz benekli mavi göğe baktı, baktı. Yüreğinde bilinmez bir acı vardı, ağlamak, durmadan ağlamak istiyordu. Alangoya o gün Alakuş’a binip gittikten sonra bir daha gözükmemişti. Olcayto ayıldığı zaman başucunda kaşları, sakallan bembeyaz, gözleri alev gibi parlak bir adam bulmuştu. Yabancı, hiçbir şey söylemeden cebinden çıkardığı bir kutudaki merhem ile yaralarını sarmıştı. Olcayto eski gücünü aldığını gömüştü. Hem yabancı bunu biliyormuş gibi onu kolundan tutup hiçbir şey söylemeden bahçeye çıkarmıştı. Alakuş orada bağlı duruyordu.


Uzaktan ise tozu dumana katarak büyük bir ordunun geldiği gözüküyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir