Etiket: Abdullah Ziya Kozanoğlu

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Türk Korsanları

– Pruvada düşman var! Bir gök gürültüsünü andıran bu ses geminin içinde sanki bir fırtına kopardı. Yelkenler üzerinde bir rüzgâr esti. Güvertede, kasaraların üstünde, mizana ve tirenkete direklerinde sayısız korsan, kum deryaları gibi kaynaştı. Palabıyıklılar, kesik kollular, tahta bacaklılar, kelleleri kazınmışlar, tek gözlüler, tunç vücutlarında yaşlarından daha çok yara izi taşıyan genç leventler çabuk, fakat […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Sencivanoğlu

Türk korsanlarından önce, Afrika’ya hiç bir beyaz insanoğlu ayak basmamıştır. Afrika’daki insan eti yiyen Zencilere İslâm dinini ve beyaz adamın üstünlüğünü aşılayan Türk korsanlarıdır. Ve bu korsanların piri de Sencivanoğlu adındaki, bugün hârende dediğimiz Karamanlı bir levent ve onun eseri de “Reyyale” adlı bir kitaptır. Zenciler beyaz adamın önünde giden ay yıldızlı bayrağı öğrendiklerinden, Türk […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Savcı Bey

SOLİRİA denilen Silivri’den İstanbul’a gelen yol üzerindeki Diyonis hanındaki yolcuların sayısı hiçbir gün dördü geçmezdi. Pazar günlerinden başka hancının yüzünün güldüğü görülmemişti. Ayazma’nın önündeki ağaçların altında iki adam oturmuş, önlerine konan yemekleri temizlemeye çalışırken, atları da çayırda otluyor; karşıda yatan karadağın tozlu yolundan aşağı, bir öküz arabası delicesine bir hızla yuvarlanıyormuş gibi kayıyordu. Çınar altında […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Sarı Benizli Adam

KENDİNİ beğenmiş ve cesur Yıldırım Beyazıt, Kosova Meydan Savaşında şehit olan babası Murat Bey’in yerine geçmek için, uğraştan dönen kardeşi Yakup Çelebi’yi babasının çadırında boğdurdu. Savcı Bey’i yalan, düzenle.. Yakup’u kahpece arkadan vuran kama ortadan silindi. Fakat tarih, bunu affetmedi. Yıldırım’ı, Osmanoğullarına kardeş katilliğini aşılayan ilk sultan olarak sayfalarına geçirdi. Yıldırım zaferden zafere koşmuştu. Artık […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Malkoçoğlu

GENÇ, güzel Macar kızı, örgüleri kalçalarını döven altın saçlarını dalgalandırarak Kanije kalesinin geniş duvarları üzerinde gelincik topluyordu. Bahar gelmiş, sinirleri dirilten, yürekleri kabartan ılık, dumanlı kokusuyla kırlar ve gönülleri kuşatmıştı. Kız, turfanda kirazlar gibi kızarmış, nemli parıltılarla terlemiş dudakları arasından bir şarkı söylüyor, arada bir duvarlar üzerinde ayağı kaydıkça şarkısını kesiyordu. Bir ara, arkasından çok […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Kızıl Tuğ

1199 yılının baharı… Cayan ırmağının kenarındaki hanın önünde iki arkadaş gürül gürül akan gümüş suyun köpüklerine bakarak konuşuyorlar. Yanık ve kuru yüzlü, kartal gibi keskin bakışlı olanı sağ kolunu sadağına dayamış, sol eliyle akar. suya kara gölgeler atan uzun söğüt dallarıyla oynuyordu. – Çelme! dedi. Kardeşimle aram açıldı. Anam beni avula başbuğ yapmak istiyor. Bunu […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Hilal ve Haç

Bacaklarına koyun pöstekileri sarılmış gibi iri ve kıllı ayak ^bilekleri ile yerleri eşeleyen koca beygirlerin üzerindeki korkunç adamları, Haron Levi çipil gözleriyle küçücük görmek gafletinde bulundu. Bu yanlış görüş sonunda -her küçük şey gibi sevimli ve zararsız olduklarını sanarak- yanlarına sokulmakla da kendi ölümüne kendi ayağıyla gitmiş oldu: – Yaşasın ölmeyen ve bizi yedi kere […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Gültekin

Kitabımın adını koyarken çok düşündüm. Gültekin mi? Göltekin mi? Yoksa Kültegin mi yazmalıydım? Bunun her üçünü de söyleyenler ortaya bir şeyler koyuyorlar. Kitabım, Gültekin adının doğrusunu bulmak için yazılmadı. Ben bunlardan en çok söyleneni ele aldım. Amacım Türk çocuklarının kalbinde kendisine adımızı, dilimizi, bayrağımızı, varlığımızı borçlu olduğumuz bir Türk kahramanının hayalini canlandırmak, kendilerine güvenmelerini, atalarıyle […]

Abdullah Ziya Kozanoğlu – Atlı Han

GECE gittikçe ilerliyordu. Artık yavaş yavaş sokaklarda coşkun törenler ve sevinç alayları halinde koşup yorulan Attilâ’nın askerleri bile tek tük, birer ikişer kendilerine gösterilen evlere çekiliyorlardı. Sabahleyin erkenden kalkacaklarından Argon, Balamir, Olcayto çoktan yatmışlardı. Fakat yatar yatmaz horlayan Balamir’le Argon’a karşı Olcayto, yatağının içinde durmaksızın kımıldanıyor, sağdan sola dönüyordu. En sonra kalkıp odada birkaç kere […]