Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – Karamazov Kardeşler 1 (MEB)

Ömrü boyunca sara illetinden kurtulamayan Dostoyevski yaşlandıktan sonra emphyseme’ye tutuldu. Bununla beraber, 1871’de Avrupa dönüşünden ölümüne kadar geçen zamanı hayli rahat, mesut ve çalışmaları bakımından son derece verimli oldu. Akademiye seçilmesi, Rus Edebiyat Dostları Derneğinde Puşkin hakkında yaptığı konuşmanın kazandığı parlak başarı hep o yıllara rastlar. Aşırı bir serbestlikle, gözünü budaktan esirgemeyen, fikirlerine gem tanımayan Dostoyevski’nin dehası önünde memleket büyükleri eğildiği gibi “Ecinniler’ e ve “Bir Yazarın Notları’na rağmen, hür fikirli gençlik de ona tapınırdı. Böyle, iki tarafın da gözüne hoş görünebilmek Rusya’da başka hiçbir yazara nasip olmamıştır. Eserlerinin sağladığı şöhret Dostoyevski’ye maddi refah da getirdi. Karısı Anna Grigoryevna örnek bir hayat ve iş arkadaşıydı… O yıllarda küçük oğlu Alyoşa’nın saradan ölümü hayatının tek kara bulutu olmuştu. Avrupa’dan çeşitli düşüncelerle zenginleşerek dönen Dostoyevski bir yandan Prens Meşçerskiy’in yayınladığı “Vatandaş”ta çalışırken, bir yandan da ardı ardına üç eserini verdi: “Ecinniler”, (1871- 72); “Delikanlı”, (1875) ve “Karamazov Kardeşler”, (1879-80). Dostoyevski bu üç eserde gençliğinden beri uğraştığı problemleri ele alıyordu. Bunların başında, kudretli, iyiliği sonsuz olan Tanrı’nın varlığıyla kötülüğün bağdaşabilmesi gibi metafizik bir problem gelmektedir. Manevi kötülük, insanlardaki kötülük etmek isteği Dostoyevski’ye her zaman dokunmuştur. Ona göre aslında insanlar, hatta suçluların en azılısı, caniler bile, hareketlerine bakarak verdiğimiz hükümlerden çok daha saf ve basittirler. Biz de öyleyiz… Yalnız insan tabiatı bulunduğu duruma göre kendini aşağıdan yahut yukardan gelen çekici kuvvetlere kaptırabilir… Kötülük insana yapışır. Bir böcek, iğrenç bir örümcek, zehir saçan bir tarantul gibi kemirir onu. Şehvet, bencilik, cimrilik, hükmetmek illeti, başkalarına, hatta olduğundan başka bir çehreyle görünmek için kendi kendine bile ıstırap vermek ihtirası gibi kötülüğün ne de çok türleri var! Öte yandan iğrenç Yeraltı’na karşılık fedakârlığa, pişmanlığa, temiz hayallerle dolu sevgiye çağrılar, temiz hayranlıklar yer alır.


“İnsanların iç âlemi alabildiğine geniş, korkunç derecede geniştir. Kâinat ölçüsünde geniş… İnsan ruhu şeytanın Tanrı’yla çarpıştığı bir savaş alanıdır.” Dostoyevski hayatı boyunca ve hele sürgünde edindiği tecrübelerden bu kanaate vardı. Daha sonra insanlar arası ve Tanrı’yla olan münasebetler problemi gelir. Bir toplumun değeri hak ve adalet unsurlarının dayandığı temellerin sağlamlığıyla ölçülür. Dostoyevski beşer adaletini kendi üzerinde deneyerek, mahkemelerde dâvalar takip ederek, yargıçlarla konuşarak derinden derine incelemiştir. Bütün bunların sonunda da adaletin insanlar üzerinde gerçekten çekip çevirici rolü olmadığına inanmıştır. Toplumdan atılmakla suçlu iyiliğe değil, sadece kine, ümitsizliğe yöneltilir; temeli merhametsizlik olan kötü bir mekanizmanın eseridir bunlar. Dostoyevski, insanların selâmetini devletle toplumun kilise ile el ele vermesinde buluyor. Henüz imanını kaybetmemiş Rus milletinin, Katolik kilisesi gibi despotluğa varan bir hâkimiyet peşinde olmayan Ortodoks kilisesi yardımıyla selâmete ulaşacağına inanıyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir