İvan Sergeyeviç Turgenyev – Rudin

Büyük Rus yazarlarından İvan Sergeyeviç Turgenyev, 28 Ekim 1818’de Orel ilinde doğmuş ve 1883’te Fransa’da, Paris yakınlarındaki Bougival’de ölmüştür. Soylu bir ailenin çocuğu olan Turgenyev, Almanya’da öğrenim görmüş, zamanının felsefe akımlarını benimsemişti. Aydın bir Rus yazarı olarak, ülkesinin durumunu görmezlik edemezdi. Rusya’yı, içinde bulunduğu yoksulluktan, bilisizlikten ve karanlıktan kurtaracak biricik yolun, insanlık kültürünü benimsemek olduğuna inanıyordu. Şiir çalışmaları pek başarılı olmamakla birlikte, yazınsal etkinliğinin ikinci döneminde yazmaya başladığı romanlarıyla hemen tanındı. Ama kendisine yine de birçok ağır suçlamalar, aşağılamalar yöneltildi. Hükümetçe izlendi, yazılarını bastırmakta birçok engelle karşılaştı ve sonunda yurdu olan Rusya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Sığınmacı olarak bir süre Batı Avrupa’da yaşadı. Fransa’da daha uzun süre kaldı ve Fransız yazarlarıyla yakın ilişkiye giren ilk Rus yazarı oldu; bunların arasında Hippolyte Taine, Gustave Flaubert ve Guy de Maupassant başta geliyordu. Turgenyev’in bütün yazınsal etkinliği, zamanının bir aynası niteliğindedir. Bütün öbür Rus yazarlarında olduğu gibi, Turgenyev’de de, yazın toplumsal yaşamla sıkı sıkıya bağlıdır. “Babalar ve Oğullar”, “Avcının Notları”, “… Arifesinde”, “Bir Soylu Yuvası” ve “Duman” gibi yapıtlarında tutkuların ve toplumsal karşıtlıkların büyük bir yer tuttuğu görülür. Turgenyev, yazın’ın, toplumsal gelişmeye hizmetle yükümlü olduğu ilkesinden ömrü boyunca ayrılmamıştır. O, bu görevi yazarın topluma bir borcu saymıştır. Onun insanlığa, iyi ve kötü insanlara, yararlılara ve “gereksiz varlıklara” karşı olan sonsuz sevgisi de bu düşünceden doğmuş ve bunları birer tip olarak betimlediği yapıtlarında Rus yazınında erişilmez bir aşamaya yükselmiştir.


Dostoyevski, yazdığı bir makalede, İ.S. Turgenyev’in adına, “Rusya’ya, Avrupa yaşamına etkin olarak katılma hakkını sağlayan” Puşkin, Lermontov, Ostrovski ve Gogol’un adları arasında yer vermektedir. Bir başka yazısında, Turgenyev’le aralarında çıkan anlaşmazlıktan önce de Dobrolübov’un saldırılarını geri çevirdikten sonra, Turgenyev’i Rus yazarları arasında “en yazınsal yazar” diye nitelemektedir. Gerçekten de bu değerlendirme tümüyle yerindedir. Turgenyev’in yazınsal etkinliğinin ikinci döneminde yazdığı öykülerinde, ruhunda gizlenen kuşkuyla coşkunluğun arasında bir uyum olduğunu, “Hamlet”le “Don Kişot”un ruh durumlarının onda bağdaştığını görüyoruz. Nitekim, “Hamlet ve Don Kişot” adlı makalesinde, Turgenyev’in ideale olan inancı, insana olan inancı biçiminde kendini göstermektedir. Bu inanç ve bu ruhsal uyumu, Turgenyev, “Rudin”, “Bir Soylu Yuvası”, “… Arifesinde” ve “Babalar ve Oğullar” adlarını taşıyan, yüksek değerli dört yapıtında büyük bir ruh aydınlığıyla işlemiştir. Turgenyev’in bu yapıtları, Puşkin’in “Yevgeniy Onegin”, Gogol’un “Ölü Canlar” gibi en tanınmış başyapıtları arasında sayılabilir. “Rudin” adlı ilk romanını 1855 yılında yazdı ve 1856’da bastırdı. “Rudin” romanının kahramanı Dimitriy Nikolayeviç Rudin, felsefi görüşü olan aydın bir Rus gencidir; Batı’da ve en başta Almanya’da öğrenim görmüş birçok genç gibi, o da Hegel felsefesine kapılmıştır. Bu nokta, romanın birkaç yerinde belirtilmektedir. Yazarın söylediği gibi, Rudin “Alman şiirine, Alman coşumculuğuna ve felsefe dünyasına dalmış” bir düşünce adamıdır. Rudin’de Turgenyev, XIX. yüzyılın 40.

ve 50. yılları arasında Rusya’da türemiş olan “gereksiz adam”ı pek iyi betimlemiştir. Turgenyev’in güçlü kalemiyle ortaya çıkarılan bu “gereksiz adam”lar, Rusya’da feodal ilişkilerin çökmeye yüz tuttuğu sırada belirmiştir. Bu tür insanlar, toplum yaşamında bir iyileştirme yapılması gereğini kavramış olmakla birlikte, tembellikleri yüzünden bunu başarma gücünden yoksundurlar. Düşünceleriyle istençleri arasında bir uçurum vardır. Turgenyev’in Rudin’i aslında Shakespeare’in Hamlet tragedyasının kahramanını anımsatmaktadır. Hamlet gibi, Rudin tipinde ve benzeri “gereksiz adamlar”da da incelikli, yüksek düşünceler, eğilimler vardır; ama ne çare ki, onlar da Hamlet gibi istençsiz, edilgin ve duraksayan varlıklardır. Rusya’daki toplumsal yaşam koşullarının ürünü olarak ortaya çıkan bu insanlar, yaşamda hep başarısız olmaya yazgılıdırlar. Turgenyev, Rudin’in kişiliğinde “gereksiz insan”ın, “laf devi” ve “eylem cücesi”nin tam bir ilkörneğini yaratmıştır. Bu arada, Rus toplumunda ortaya çıkan önemli olaylardan hiçbiri Turgenyev’in gözünden kaçmamış, bunların hepsi onun romanlarında incelenmiş ve betimlenmiştir. Turgenyev, kendisinin de açıkladığı gibi, romanlarının bütün kahramanlarını gerçek yaşamda yakından tanıdığı insanlar arasından seçmekte ve bunları en doğal davranışlarıyla, kendisinden bir şey katmadan ortaya koymaktadır. Bir yapıtına başlarken, “… Başarabilirsem, zamanımızın yaşamını, ülkemizdeki gerçek biçimiyle betimlemeye çalışacağım,” demektedir. Rudin’in belli başlı niteliklerinden biri, onun iş başarma isteğiyle yaptığı iş arasındaki karşıtlıktır. O, coşkulu olarak düşünceye dalıp çalışmanın, toplumsal eylemin, girişimci ve uygulayıcı bir insan olmanın gerektiğini düşünebilmekteyse de, kendinde bunu başaracak gücü bulamamaktadır. Bu sınıfa giren insanlardaki bu karşıtlığı, Turgenyev açık olarak ortaya koymaktadır.

Rudin, “gücünü boş sözlerle tüketmemek” gerektiğini coşkuyla anlatmakta; çalışmanın ve toplumsal eylemin yararlarından sık sık söz etmekte, ama aynı zamanda bunu yapmaya gücü yetmediğinden de acı acı yakınarak, “olgunlaşmamış bir varlık” olduğunu söylemektedir. Rudin: “Karşıma çıkan ilk engelde ben kendimi artık yok olmuş duyumsuyorum” diyor. Rudin’in bütün girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Onun köy ekonomisiyle ilgili işlerle uğraşmasından hiçbir şey çıkmıyor; eğitim işi kısa süreli ve başarısızdır; öğretmenliğe başlamasıyla vazgeçmesi bir oluyor; bir ırmağı yolculuğa elverişli duruma getirmek için çalışmaları da sabun köpüğü gibi patlayıp yok oluyor. Rudin’in, işi başarabilmek için ne gücü, ne sabrı, ne de durumu gereği gibi kavrayabilecek bilgi ve anlayışı vardır. Rudin’in yaşama yeteneksizliği, onun Natalya Lasunska’yla ilişkilerinde de açıkça görülmektedir. Yüksekten konuşmalarıyla kızın dikkatini çekmiş, gönlünü büyülemiştir. Natalya’nın güçlü sevgisine, bağlılığına, romanın kahramanı pek kararsız, belirsiz tavırlarla, sözlerle karşılık veriyor. Sonunda da “sanki sorumluluktan korkarak” duygularından dolayı kendini ayıplıyor. Ancak Turgenyev, Rudin’de yalnızca olumsız yanlar görmemektedir. İş yeteneği olmamakla birlikte, Rudin, Turgenyev’e göre yeni kuşakların eğiticisi görevini yapabilmektedir. Rudin’in söylevleri, Lejnev’e göre, “genç, doğanın Rudin gibi eyleme geçme yeteneğinden yoksun yaratmadığı ve düşüncelerini eylem alanına koymasını bilen yeni kuşakların ruhuna pek çok iyi tohum ekmiştir.” Turgenyev, kahramanın asla hırslı olmayışını ve kişisel her şeyinden, toplumun yararına olarak el çekmeye hazır olduğunu, özellikle övünerek söylemektedir. Lejnev Rudin’e: “Bir işe her ne düşünceyle başlamış olursan ol, sen her seferinde kendi kişisel çıkarından özveride bulundun ve ne denli yağlı olursa olsun, kötü bir toprakta hiçbir zaman kök salamadın,” diyor. XIX.

yüzyıl insanlardan girişim, istenç gücü ve edim istiyordu. Bunları başaramayan Rudinler, bir toplumsal güç olamazlardı. Ama buna karşın Rudinler, yazarın kanısına göre, saygı ve sevgiyi hak eden kimselerdir. Bu gibi insanlar, yeni kuşakların çalışmalarına yol hazırlamışlardır. Turgenyev, kahramanının olumlu rolünü, işte bu noktada görmektedir. Rudin romanı, o zamanın Rus soylularının iyilerini anlatmaktadır. Ama sonuçta hepsi de “gereksiz birer insan” olarak gösterilmektedir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir