Son kavgaları olduğu belliydi. Ancak bunu günlerdir, hatta belki de haftalardır beklemesine rağmen, şu anda içinde kabaran içerlemeyi ve öfke dalgasını hiçbir şey bastıramıyordu. Kadın hatalıydı ve bunu kabul etmeyi reddetmişti. Öne sürmeye çalıştığı her gerekçe, her türlü uzlaşma ve mantıklı olma girişimi çarpıtılmış, saptırılmış ve kendi üstüne çevrilmişti. Jennifer’la The Half Moon’da geçirmiş olduğu […]
Kategori: Klasikler
Honoré de Balzac – Ursule Mirouet
Etekleri Tutuşan Mirasçılar, Nemours’a [4] Paris tarafından girildiğinde, yamaçlarıyla bir yandan bu sevimli ve küçük kent için kırsal surlar oluşturan, bir yandan da ona güzel manzaralı gezinti alanları sunan Loing Kanalı’nın üstünden geçilir. Ne yazık ki 1830’dan sonra köprünün bu yanına birkaç ev yapıldı. Bu mahallemsi yerleşim daha da büyürse kentin görüntüsü zarif özgünlüğünü yitirecektir. […]
Uğultulu Tepeler – Emily Bronte
Romantik Gerçekçi İngiliz bir romancı olan Emily Bronte, üç romancı kız kardeşin ortancalarıdır. Hayatları kadar, sanatları da benzerlik taşıyan kardeşlerin en öne çıkanı, Uğultulu Tepeler’in yazarı Emily Bronte’dir. Yazdığı bu tek roman, yoğun bir lirizmle örülü olmanın yanı sıra, biçimsel açıdan da, titiz çalışmanın, olayları sağlam temellere dayandırmanın az bulunur örneklerinden biridir. Acı bir intikam […]
İvan Sergeyeviç Turgenyev – Rudin
Büyük Rus yazarlarından İvan Sergeyeviç Turgenyev, 28 Ekim 1818’de Orel ilinde doğmuş ve 1883’te Fransa’da, Paris yakınlarındaki Bougival’de ölmüştür. Soylu bir ailenin çocuğu olan Turgenyev, Almanya’da öğrenim görmüş, zamanının felsefe akımlarını benimsemişti. Aydın bir Rus yazarı olarak, ülkesinin durumunu görmezlik edemezdi. Rusya’yı, içinde bulunduğu yoksulluktan, bilisizlikten ve karanlıktan kurtaracak biricik yolun, insanlık kültürünü benimsemek olduğuna […]
İvan Sergeyeviç Turgenyev – Hikayeler 1-2-3
Turgenyev de, öbür büyük Rus yazarları gibi, çok taraflı bir sanat yaratıcılığı göstermiş, roman, küçük büyük hikâye, piyes yazmış, üstelik onlardan farklı olarak, şiir, nesir şiir yazmıştır. Bugün şiirleri üzerinde hemen hemen hiç durulmaz. Turgenyev denince akla Tolstoy’un, Dostoyevski’nin hemen yanı başında yer alan büyük romana, hikâyeci gelir. Ama onun her eserinde kendini duyuran romantik […]
İvan Sergeyeviç Turgenyev – Bozkırda Bir Kral Lear
Bir kış gecesi, altı yedi kişi, eski bir üniversite arkadaşımızın evinde toplanmıştık. Konuşma döndü dolaştı, Shakespeare’e, yarattığı tiplere, bu tipleri doğrudan doğruya insanın “öz”ünü derinden kavrayıp doğru bir biçimde canlandırdığına geldi. Bizi en çok, onların yaşamdan alınmış, adım başı raslanabilir olmaları şaşırtıyordu. Her birimiz, karşılaştığımız Hamletleri, Othelloları, Falstaffları; dahası, duruma göre III. Richard ve Macbeth […]
Thomas Mann – Venedik’te Ölüm
Yirminci yüzyılın en büyük Alman yazarlarından sayılan Thomas Mann, çağdaşı pek çok ünlü yazar gibi Nazi rejimine karşı aktif bir şekilde çalışmış ve bu uğurda ağır bedel de ödemiştir. 1936’da Alman vatandaşlığından çıkarılan Nobel ödüllü yazar, bilindiği gibi önce İsviçre’ye, daha sonra da 1938’de ABD’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Onu evrensel yapan şey, eserlerinde işlediği […]
Thomas Mann – Değişen Kafalar – Bir Hint Efsanesi
Savaşçı soyundan gelen sığır yetiştiricisi Sumantra’nın kızı güzel kalçalı Sita ile (deyim yerindeyse) iki kocasının öyküsü, dinleyenden en üstün ruh gücü bekleyecek ve Maya’nın (1) acımasız gözboyacılığına karşı bütün zekâsını kullanmasını gerektirecek kadar kanlı ve şaşırtıcıdır. Dinleyenlerin, öyküyü anlatanın dayanıklılığını kendilerine örnek tutmaları dilenir; çünkü; böyle bir öyküyü anlatmak, dinlemekten çok daha fazla gözüpekliği gerektirir. […]
Thomas Mann – Değişen Kafalar – Bir Hint efsanesi – Arya Yayıncılık
Savaşçı soyundan gelen sığır yetiştiricisi Sumantra’nın kızı güzel kalçalı Sita ile (deyim yerindeyse) iki kocasının öyküsü, dinleyenden en üstün ruh gücü bekleyecek ve Maya’nın acımasız göz boyacılığına karşın bütün zekasını kullanmasını gerektirecek kadar kanlı ve şaşırtıcıdır. Dinleyenlerin, öyküyü anlatanın dayanıklılığını kendilerine örnek almaları dilenir; çünkü; böyle bir öyküyü anlatmak, dinlemekten çok daha fazla gözüpekliği gerektirir. […]
Thomas Mann – Büyülü Dağ
Çok eskilerde kaldığı için üzeri tarihin küfüyle kaplı olan ve anlatırken iyice geçmişe gidebilmek için olabildiğince geçmiş zaman kiplerinin kullanılmasını gerektiren Hans Castorp’un bu öyküsünü (nasıl olsa okuyucu onun hoş ama sıradan bir genç olduğunu anlayacak) biz gerçekten anlatmaya değer bulduğumuz için öykünün hatırına anlatıyoruz, yoksa Hans Castorp’un hatırı için değil. Bu arada Hans Castorp’un […]
Thomas Mann – Buddenbrooklar – Bir Ailenin Çöküşü
“Bu nedir? Bu… nedir?..” “Lanet olsun, bütün sorun bu, çok sevgili küçükhanım!” Beyaz lake boyalı, düz çizgili ve yaldızlı bir aslan başıyla bezenmiş açık sarı döşemeli kanepede, kayınvalidesinin yanında oturan Bayan Konsül [1] Buddenbrook, yanı başında koltuğuna oturmuş olan eşine şöyle bir baktı ve büyükbabanın pencerenin önünde, kucağına oturttuğu küçük kızının yardımına koştu. “Tony!” dedi […]
Thomas Mann – Alacakaranlıkta
Karşımızda, Einfried Sanatoryumu! Uzun ana yapısı, yandaki küçük yapılarla birlikte geniş bahçenin ortasında, beyaz, düz çizgiler halinde uzanmakta. Bahçe, mağaralar, yapraktan geçitler, ağaç kabuklarından yapılmış kulübelerle çok hoş düzenlenmiş. Arduvaz damların arkasında, dağlarda gökyüzüne doğru yükselen büyük gövdeli yeşil çamlar görünüyor. Sanatoryumu yine Dr. Leander yönetiyor. Dr. Leander kara çatal sakalı, kalın camlı gözlüğü, bilimin […]
Tarık Buğra – Osmancık – Cihân devletini kuran irâde, şuûr ve karakter
Gün doğmak için batar. Ölümdür bu gelen. Azrâil’in ayak sesleridir işittiği. Biliyor bunu; çoktandır. Ama gene de hazır değildir. Bir burukluk var içinde. Allah’dan nice zamandır, gece, gündüz dudakları kıpır kıpır mehil diliyor. Son göç’ün, o tek başına çıkılan büyük yolculuğun, bu yalan dünyadan ayrılışın yaklaştığını bahar başlangıcında, badem ağaçlarının çiçeğe durduğu günlerde sezmişti: – […]
Tahsin Yücel – Gökdelen
Bağlı değildi, sağında solunda bir sürü koltuk varken, odadaki tek tahta iskemlenin üstünde, kımıldamadan oturmasını söyleyen de olmamıştı, o gene de hep aynı yerde, aynı tahta iskemlenin üstünde, kımıldamadan oturuyor, korku ve şaşkınlık içinde karşısındaki adamlara bakıyordu. Geniş omuzları, kısa boyları, kapkara saçları, dar alınları, kalın kaşları, küçücük, yuvarlak gözleri, eğri burunları, sarkık bıyıkları ve […]
Honoré de Balzac – Suyu Bulandıran Kız
Descoings’ler ile Rouget’ler 1792’de Issoudun kenti burjuva sınıfının Rouget adında çok kötü ün salmış bir doktoru vardı. Kimi yürekli kişilerin söylediklerine göre, adam karısını, kentin en güzel kadını olsa da, epey mutsuz kılıyordu. Belki kadın biraz budalaydı. Dostların bezdirici soruşturmalarına, ilgisizlerin dedikodularına, kıskananların çekiştirmelerine karşın, bu çiftin ev içi gizi pek çözülemedi. Doktor Rouget, kolayca […]
Stendhal – Kırmızı ve Siyah
Verrieres, Franche-Comte’nin en zengin kasabalarından biridir denilebilir. Sivri damları kırmızı kiremitle kaplanmış beyaz evleri, en hafif dönemeçleri bile sık kestane kümeleriyle belirmiş bir tepeciğin üstünde kat kat yükselmektedir. Vakti zamanında İspanyolların kurduğu, bu gün harap olan surlarının birkaç yüz kadem aşağısında Doubs çayı akar. Verrieres’in kuzey tarafını, Jura’n kollarından biri olan yüksek bir dağ örter. […]