Nazım Hikmet – Şiirler (1916-1951) Cilt 1

S E RYIL I KL E R
Bir inilti duydum serviliklerde
Dedim burada da agityan var mı?
Yoksa tek başına bu kuytu yerde
Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?
Gözlere inerken siyah örtüler
U mardım ki artık ölenler güler
Y oksa hayatında sevmiş ölüler
Hala serviierde aglıyorlar mı?
1916
6
B I Z VE DENI Z
Büyük kardeşim
Faruk Nafize.
Ademi hatırlatan ufuklarınla, deniz,
Azap ç eken şu hasta gönlümüze do!, boşall
Son seste benzimizi solduran gölgeyi al,
Biz ölürken gülmeyi istiyen kalblerdeniz.
Deniz, ne hülyalıdır sonsuz derinliklerin;
Durulmuş sularının koynunda uyut bizi.
Alsın da dalgaların en son nefesimizi,
Fanilerin gezdigi yorgun sahillere in.
In, de ki: Sevenlerin alnını ölüm egmez;
Atılın dalgalara, beklerken sizi adem.
Parlatmasın gözleri ölürken bir damla nem,
Elli yıllık ömrünüz hicrana bile de�mez!
1917
7
Y O L C U, YOL U N
Ş A R K’ SA
Yolcu, yolun şarksa, ansızın çöken
Her taşı mukaddes harabeyi sor.
Orada son damla kanını döken
Yaralı yiğitler döğüş ediyor.
Yolcu, yolun şarksa, bahçelerinde
Güllerin üstüne silah çatılan,
Baharı kan alan iliere in de
O yeri özleyen gönülleri an.
Yolcu, yolun, şarka uğrarsa yarın,
Elinde zaferden kopan çiçekle,
Göklere da
M E V L A N A!
Sararken alnıını yokluğn tacı,
Gönülden silindi neşeyle acı.
Kalbe muhabbette buldum ilacı,
Ben de müridinim işte, Mevlana.
Ebede sed çeken zulmeti deldim,
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim,
Kalbten temizlendim, huzura geldim,
Ben de müridinim işte, Mevlana.
1 917
9
G Ö L G ESI
A�lasa da gizliyor gözlerinin yaşını;
Bir kere e�emedim bu kadının başını.
Kaç kere sürükledi gururumu ölüme
Fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.
Cevapları o kadar heyecansız ki onun,
Kaç kere iman ettim, hiçli�ine ruhunun.
Kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi,
Güzelligin önünde, dolup, çarpmadı kalbi.



Ne mehtabın aksine yelken aç an bir sandal,
Ne de ayaklarında kırılan ince bir dal
Onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.
Bir çiçe�in önünde bir dakika durmuyor …

Dönüyoruz yine bir uzun gezintiden
Gönlümün elemini döküyorken ona ben,
O bana kedisini, gülerek, naklediyor
“Bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı” • diyor.
Ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım,
Ben ki, bir ç ok kereler kırılmışım, kırmışım
Ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı;
Birden onun yüzüne haykırmak ihtiyacı
Içimde alev, alev tutuştu yangın gibi,
Bir dakika kendimin olamadım sahibi
Hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,
Yola magrur uzanan gölgesini çignedim.
1917
ı o
Ö K S Ü Z L Ü K
Sahillerden açılan balık sandalları var.
Ta baş taraflarında yakılan ateşlerin
Durgun suda alevden sallanan dalları var.
Yükseldi uzaklaşan sandallardan bir şarkı …
Bu son bir hıçkırıktır, bir elemdir ki derin
Matemiyle anıyor, yıkılan yüce Şarkı.
Pul – pul parıldıyoken ayın altında deniz,
Arkarndan sesi geldi, ufka dalan eşlerin …
Bu ilkbahar gecesi yalnız benim kimsesiz.
K imsesiz son matemin yaşıyan bir yadıyım;
Bir ah bile demeden can veren yigitlerin
Yolları nı gözliyen, illerin eviadı yı m!
Şimdi ta uzaklara, Şarka dönerken yüzüm,
Anladım ki zavallı yurdumun acısını
Duymıyan bu beldede kimsesizim, öksüzüm!
1 917
ı ı
H E RKE S GIBI
Gönlümle başbasa düşündüm demin,
Artık bir sihirsiz nefes gibisin,
Şimdi ta içinde bom boş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.
Maziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni eminim.
Kalbimde kalbine yok bile kinim:
Bence artık sen de herkes gibisin.
1917

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir