İktisadi Kriz Kuramları – Bernard Rosier

Yetmişli yılların başından beri, BaVnın bütün kapitalist sanayileşmiş ülkeleri ciddi ekonomik güçlükler yaşamaktadırlar. Savaş sonrası uzun süreli büyüme evresinin rahatlık günleri artık geçmişte kaldı, kugün, düşük gelişme hızlı, seksenli yıllara kadar çok yüçsek enflasyonlu ve 1988’de gelişmiş Batı ülkelerinde otuz milyon insanı işsiz bırakan bir “kriz” yaşanmaktadır. V} işsizlik dünyanın en gelişmiş ülkelerinde yoksulluğa hstta sefalete geri dönüş anlamına gelmektedir (“yeni yokml ülkeler”den söz edebilir miyiz?). Bu sefalet aynı zamanda Üçüncü Dünya’nın en yoksul ülkelerinde de hızla ilerlemektedir. Altmışlı yılların sonunda bittiği sanlan bu kriz olgusu karşısında, herkes “konjonktür”deki ju yön değiştirmeyi anlamaya, açıklamaya ve sonuçların: tahmin etmeye çalışmaktadır. Ekonomik olguları anlamak ve açıflamak iktisat kuramının amacıdır; ekonomik krizi anhmak ve açıklamak ise kriz kuramlarının amacıdır. Uzun bir durgunluk döneminden sonra kriz kuramlarında, ütmışlı yılların ortasından itibaren hızlı bir canlanma görülmektedir. Bu canlanmadan çok sayıda yaklaşım d>ğmuştur. Ama krizi açıklamaya yönelik bu yaklaşımların dağınık, hatta çelişkili niteliği, ne olayı kavramaya çalşanlan teşvik etmiş ne de krizin önüne geçmeye çalışaılan tatmin etmiştir. Bütün kuramlar krizden çıkışı gerçekleştirmek amacıyla, bazı iktisat politikaları önermeye >e önlemler bulmaya yönelmişlerdir; ama aslında bilinçli ,’a da bilinçsiz olarak, bu iktisat politikalarının herbiri biı iktisat kuramından kaynaklanmaktadır. Ama birçok ku-am olduğunda, bunlar neye yarar? Bu soruya, gerçeğin, özellikle ekinomik olaylann gözlenmesinin, bu gözlemlerin doğru o’masma olanak sağlayacak araçlara sahip olunmadan yıpılamayacağı şeklin7 de cevap verilebilir. Nitekim ister nicel ölçümler ister nitel incelemeler söz konusu olsun gerekli olan bu araçlar birer kavramdır -yani incelenen nesneyi sadece temsil ederler- çünkü gözlemciye kendini kabul ettirecek kadar kesin ve açık olgular yoktur: gerçekliği algılamamız onu temsil edeni algılamamızdır ve bütün kavramlar bir bakış açısını, gerçekliğin bir yorumunu içerir. İşsizlik örneği bunu açıkça gözler önüne serer. Herkes uzmanların işsiz sayısı ile ilgili tartışmalarını ve dışarıdan bakıldığında nesnel olan’bu rakamın politik sonuçlarım bilmektedir. Halbuki, işsizliğin bir tanımını vermeden, bir başka deyişle “işsiz” kavramını inşa etmeden, yani bir “işsizlik” kuramı oluşturmadan (en azından zımni olarak) işsizlik ne gözlemlenebilir ne de ölçülebilir.


“Bu alanda, gerçekten, belirsizlik marjı kayda değer ölçüdedir ve kriterler kaçınılmaz olarak tarafgirdir. Sonuç olarak, açık ve gizli işsizlik (1) konusunda kaçınılmaz olarak bir görüşü olan, yani kendi kuramı olan istatistikçinin bu konuda bir kabulde bulunması onun ‘zımni normatif anlayışından ayrılamaz.” istatistikçinin kendi kuramı, yani tutarlı açıklayıcı şeması, kavramlarla örülmüş bir bütün üzerine kurulmuştur. Kuram kelimesinin, gözlemleme anlamına gelen Yunanca bir terimden (theörein) kaynaklanması şaşırtıcı değildir… Kuramsız gözlem, gözlemsiz kuram olmaz. Kuram, demek ki her yerde karşımıza çıkmaktadır; en “somut” çalışma ve söylemlerde bile, örneğin üstü örtük dahi olsa istatistik yıllıklarında bile bir kuram vardır, her rakam bazen son derece karmaşık bir kuramsal inşanın sonucudur. iktisat kuramı ile uygulamalı iktisat arasındaki ayırım, bu nedenle baştan aşağı yanlıştır, yani yanıltıcıdır (şüphesiz, iktisadi okul modelleri inşa eden, tamamen soyut “saf iktisat” ile ilişkili olanlar dışında). Bir başka deyişle, gerçeği tasvire ya da açıklamaya yönelik hiçbir söylem kuramsal bağlantıları olmadan yapılamaz. Kuram, genellikle onu ele alanın haberi olmaksızın, her yerde mevcuttur. Çünkü gerçeği okumanın bir süzgecini temsil etmektedir ve bu olmaksızın gerçek tümüyle anlaşılmaz olacaktır. Kuramın akla yatkın olması açıklama kapasitesine ve aym zamanda bulgusal başarısına, yani so8 ru sorma ve araştırmaya yöneltme yeteneğine bağlıdır

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir