Hikmet Kıvılcımlı – Osmanlı Tarihinin Maddesi -1

Asıl konumuz: Osmanlı Tarihinin Maddesi’dir. Osmanlı Tarihinin MADDESİ, genellikle TOPRAK ekonomisidir; özellikle MİRÎ TOPRAK ekonomi politikasıdır. Bu Temel Madde anlaşılmadıkça, ne Osmanlı Tarihi, ne onun tarih zinciri içinde tuttuğu yer kavranılamaz. Bütün Antika Medeniyetler tarihi gibi, Osmanlı Tarihinin de en son duruşmada BELİRLENİŞİ elbet Ekonomi Tabanı üzerinde olur. Ancak, hele su yüzüne çıkalı beri bir “Kolay Marksizm” türedi. He r ha ngi Sosyal, Politik, Kültürel bir sorun mu önümüze çıktı? Onun çözümü i ç i n “Ekonomiktir!” dedik mi, akan sular duruverir sananlar çoğaldıkça çoğalıyor. “Ekonomik” nedir? Kimse onu sormak ya da açmak zahmetine katlanmaz. Nasıl? Marksizme ve Bilimsel Sosyalizme karşı mı geliyorsun, yani? Herşey Marx’ta, bilemedin Lenin’de söylenmiştir. Bize düşen o güzelim doğru söylenmişleri az çok eksiksiz tekrarlayıp, dünyayı ışığa boğmaktır! Kim uğraşacak, hem ne haddine, Marx – Engels – Lenin metinleri dururken orada yazılmamış bir gerçeklik aramaya? Bu gibi “düşünür” ve “davranır”larımız için “Ekonomi” sözcüğü, masallardaki “Açıl kapım açıl” sihirli sözü gibi kayaları eritip tüm kapıları şangır şungur açmaya yeterli yaman büyücü parolası, altın anahtar-slogandır. Bunu sananlar, tek başına Marx’ın, o anahtarı yerinde kullanmak için bir ömür boyu kan kusturucu araştırmalar yaptığını, araştırma yığınlarından yazı biçimine geçmiş olanlarının bile onda birini yayınlamadan göçtüğünü akıllarına uğratmazlar. Osmanlı Tarihinin Maddesi: ne Marx’ın, ne Engels’in, ne Lenin’in ele almaya zaman bulamadıkları konulardandır. Çünkü onlar Osmanlı “Maddesi” ötesinde gelişmiş, bunalmış Kapitalist toplumun ilişki ve çelişkileri ortamında yaşamışlardır. Biz Türkiye’nin Türkleri ise, gırtlağımıza dek Osmanlı TarihininMaddesi ve Ruhu içindeyiz. O Madde ile Ruhu açık seçik kavramadıkça, “Ekonomik”den, hele”Politik”ten söz etmemiz, en azından Medrese Mollalığı olur. Mollalığın Skolastik biçimiyle sözdeDiyalektik biçimi arasında pek ayırt yoktur.


Gerçek Diyalektik metodla çevremize bakınca, Ekonomik ve Sosyal alanda Osmanlı Tarihinin Maddesi en görmek istemeyen kör göze batmaktan geri kalamaz. Ne var ki, o Maddeye (Osmanlı Toprak Ekonomisine) daha dokunur dokunmaz, çoğu deneyenlerin uğradıkları gibi, cin çarpmışa döneriz. Anlaşılmazlar, benzemezler, sığmazlar içine düşeriz. İzlenimlerimizde yanılmıyoruz. Osmanlı “Madde”sinin altında bir “Ruh” yatıyor. O “Ruh” bizi çarpıyor. O ruh yalnız kimesnecil olarak bizi çarpmakla kalmıyor. Bütün insanlık tarihini de 6-7 bin yıl allak bullak etmiştir. O ruhu, hiç değilse en basit ve açık duran, izleri en az yitmiş Osmanlı örneği içinde az çok yakalayabilmeliyiz. “Ruh”, sınıflı Medeniyetten önceki sosyal sınıfsız “İlkel Komuna” (Commusnisme Primitif) denilen toplum biçiminin insanlık gidişine vurduğu alınyazısıdır. Osmanlı- Türk atalarımız -“Hâşâ! “- “Komünist”miydiler? Komünizmin ne olduğunu Türkiye’de kimse kimseye anlatamaz. Bu, kanunla yasak edilmiştir. Eğer Mahkemelerimizin sayın Hâkimleri, kendilerine ne olduğu vaktiyle okulda öğretilmediği için bilemedikleri Komünizm Davâlarıyla ikide bir karşılaşmasalardı, onu, sık sık Üniversitemizin yüksek katından en yetkili bilgin Profesörlerimizin “Bilirkişi”liklerine sormak zorunda kalmıyacaklardı. Eğer yüce Üniversitemizin yetkili bilginleri, Mahkemelerin derin vicdanlarını aydınlatmak zoruyla Bilirkişi seçilmemiş olsalardı, o Tabu konuya el değdirip, nice kitaplar karıştırarak, en sonra Sosyalizm, Komünizm, Anarşizm vb. konularda zihin ve kalem yormayacaklar, ve dillerinden düşen kimi düşünceleri şu, hâlâ Medrese öğrencilerine verilen adla “Talebe” dedikleri “Güruh’ü lâ yuflıhûn”un ağızlarına sakız etmeyeceklerdi.

Ne var ki, bu işte suç ne yüksek Mahkeme Hâkimlerimizindir, ne de yüce Üniversite Profesörlerimizindir. Hepsi de, henüz yüksek öğretimli Hakimlerimiz ile yüce öğretici Profesörlerimizin dahi bilmedikleri o konularda, ilk öğretimini zor yapmış ve orta öğrenimini “haspelkazâ” yarıda bırakmış ve başka hiçbir iş yapamadığı için Polis yazılmış olan kimselerin adım başında hep “Komünizm” suçları keşfetmelerinin kurbanıdırlar. Ya işsizlikten ölmemek için başka kapıya baş vuramamış biçâre polisçikler kimin kurbanıdırlar. Âkif ne güzel demiş: “Giridin derdi büyüktür, onu hiç açmayalım, “Fakat Allah için olsun bu sefer kaçmayalım!” Atalarımız (yalnız bizim mi? Her milletin uzak yakın bütün Ataları) Medeniyete Tarihöncesinin İlkel Komuna kapısından girmişlerdir. Tarihöncesinde ne başka yol, ne başka kapı yoktu. Adı batası Bilim, tuttu, yüzyıldan beri bu gerçeği bulup ortaya attı. Tarihöncesi insanlığında Toprak Mülkiyeti yoktu. O nedenle İşbölümü vardı, Sınıfbölümü yoktu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir