Hikmet Kıvılcımlı – Uyarmak, Uyandırmak

Önce Program mı gelir, Tüzük mü? Bizim bildiğimiz, bir Parti’nin önce Programı açıkça konur. Sonra o Programın prensiplerine göre Parti’nin Tüzüğü yaratılır. Gerçi “Kanun”: yalnız bir Tüzük bulunmasını şart koşar. Tüzüğünü verdin mi, Partisini kurmuş olursun. Ama Kanun, politika kiremitliğinin kuralıdır. Kiremitliğin altında bütün katlarıyle Toplum Üstyapısı yükselir. O Üstyapının altında, dayandığı Ekonomi tabanı oturur. Üç buçuk egemen politikacının çıkardığı sırf siyasî kanun: Toplumun geniş Üstyapı ve derin Ekonomi ilişkilerini yaratamaz. Tam tersine, Toplum yapısı, Kanun denilen yüzeyde kalmış kuralları gerektirir. Hele İşveren Sınıfının egemen olduğu bir Toplumda, Kanunun başlıca görevi: Üstyapı ve Ekonomi’de olanları halkın gözünden kaçırmak, bir sıra anlaşılmaz soyut kurallarla örtbas etmektir. İşveren Sınıfı nasıl olsa kendi elinde işliyen ekonomisini kurmuştur; Üstyapı ilişkilerini de sıkı kontrolu altına sokmuştur. Bu alanlarda kimseye doğruyu söylemek, hele öğretmek zorunda değildir. Tam tersine, herkesi, her ciddi konuda şaşkına çevirip sersemletmek için elinden geleni yapar. İşçi Sınıfına bir Parti mi gerekiyor? Buyursun, kursun. Tüzüğünün başına üç beş satırlık bir “Amaç” maddesi koydu mu, yeter.


O Amacın, hangi sosyal ve ekonomik ilişki-çelişkiler içinde, nasıl gerçekleşeceği demek olan Program aranmaz. Hatta, İşçilerin hiç Programları bulunmasa daha iyi olur. Kimse ne dediğini, ne yaptığını bilmez. Soyut ve Genel amaç maddesi çevresinde önüne gelen, ağzına geleni tekerler. “Her kafadan bir ses çıkar”… Burjuvazinin istediği de budur. Gerçek İşçi Sınıfı Partisi bu oyuna gelemez. Proletaryanın bilimine göre insan işini hayvan işinden ayırt eden tek nokta: insanın yapacağını önce tasarlaması. plânlaması, programlaştırmasıdır. Onun için, bütün ciddi İşçi Sınıfı Partileri ilkin yıllar boyu, içinde bulunduğu Toplum yapısına en yatkın gelecek kendi Programını tartışır ve aydınlığa çıkarır. Sonra o Programdan aldığı hızla Tüzüğünü tezgâhlar. TİP Programının Lâf Kalabalığı TİP 13 Şubat 1961 yılı acele kurulduğu zaman, tam İşveren Sınıfının istediği gibi, ne yapacağını duruca bilmiyen ve belirlemiyen bir Tüzük’ün Amaç Maddesi ile yola çıktı. Çarçabuk eksiklik ve anormallik göze battı. Onu gidermek için Aydınlara başvuruldu. Bâbıâli’nin “Sol” yazar-çizerleri geldiler. Onlar da kendi kendilerinin birer “Program” olduklarına inanmış kişilerdi.

Program dediğin de nedir? Gâvurca bilenlerden üç beş eli kalem tutarı masa başına oturttun mu, yeryüzünün bütün İşçi Partilerinin en son moda Programlarını özarı Türkçeye çevirip önünüze yığıverirler. Olur sana en âlâsından Parti Programı. O içgüdüyü “Bilinç” yerine koyan hazırlop TİP aydınları da TİP’i kuran Sendikacılardan aşağı kalmadılar. TİP’i Acem Şahının gemisi gibi yürütmeye giriştiler: Program istimi gerilerden gelebilirdi. Hele TİP gemisi ilerlesin… Kaç tane aydın varsa onların beş on katı sayfalar dolusu ne Programlar döktürülmez ki? Yeter ki yabancı dil bilen “tercüman” civanlar, hele “Avrupa’da tahsil” veya “tetebbu”(etüd) yapmış birkaç yularsız arslan “turist” çalışmıya başlasın. Sen ondan sonra gör Programın ne olduğunu! Gördük, TİP kuruluşunun 4. cü yılı, alüminyum çarklı sarı başaklı TİP damgasıyla damgalanmış: “Türkiye İşçi Partisi Programı” basılıp 5 er liraya satıldı… TİP Programının yalnız fihristini (içindekiler listesini) okumak bile, onun Parti Programından bambaşka birşey olacağı izlenimini veriyordu. Belli ki, TİP’in içinde ve dışında ne kadar Politikâ denizine ilk adımını atmak istiyen bilgin varsa, hepsi dağarcıklarında Politika üzerine bildikleri ve bilmedikleri bütün cevherleri TİP Programına dökmüşlerdir. Bu cömert aydın fedakârlığını hor görmek kimsenin elinden gelmez. Elbet her iyi dilek hoş karşılanabilir mi? Karşılansa bile, Program bir bilgiler yığını değil yapılacak işler plânıdır. Onu lâfa boğmak, gürültüye getirmek olur. Sonra, TİP bir İşçi Partisidir. İçine bakarsınız, işçiler de girebilir. Onlara yapılacak işi 166 sayfanın 36.000 sulandırılmış ve boyuna tekrarlanan sözcükler tufanı içinde sunmak, yalnız yorucu değil, inmelendirici de olur.

Çok şey anlatılıyor sanılırken, hiçbir açık yön verememek tehlikesi baş gösterir. TİP “İlk” İşçi Partisi mi? Parti Programı, herşeyden önce gerçekten uygulanmak için yapılır. TİP Programı, hepsi birbirinden daha yuvarlak: “Tirade”lar (aynı şeyi boyuna uzatmalar) ile yüklüdür. O sözde “Köklü Reform”cu Tirade’ların hepsi bir şeyi örtmiye çalışan lâf kalabalığıdır. Olaylar ve Kavramlar arasında bağ ve bütünlük yapmadır. BeIli ki, kim bir şey söylese: “O da bizde var” denmek istenmiştir. Kimseye söz bırakmamak için her telden çalar görünülmüştür. Parti Programı, birbirine kırmızı iplikle teyellenmiş, aklarla karalar mıdır? Hayır. Ansiklopedi hiç değilse aynı sözcüğü her sayfasında bir, bir daha tekrarlıyamaz. Tirade daha TİP Programı’nın “Giriş” inde başlıyor: “Tarihimizde doğrudan doğruya emekçi halkın kurduğu ilk parti, Türkiye İşçi Partisidir.” (s. 13) deniyor. (Manda tezeği kadar) iri bir lâf. (Manda tezeği kadar olsun) bir işe yarar mı? Sanmıyoruz. Yalan, yalnız sömürücü sınıflara yarar.

Yukarıki Tirade herşeyden önce yalandır. “Tarihimiz” deyince. Türkiye Tarihi anlaşılır. Türkiye Tarihi, Antika Osmanlı Tarihi ile başlar. Modern Cumhuriyet Tarihiyle biter. “Emekçi Halk” : Osmanlılıkta da, Cumhuriyette de vardır. Antika çağın Partileri Tarikatlardı. Hacıbekteş’in de, Ahi’lerin de o zamanlar Politika örgütleri o zamanın köy ve şehir “Emekçi Halkı” tarafından kuruldu. Hepsi bir yana, bizim Şeyh Bedrettin’in Partisi Sosyal Devrime girişmişti. Bu girişimi yapanlar tüm “Emekçi halk” tan başka kimdi? TİP üleması, belki o şâhane dekadan pozlarıyla: “Biz modern Siyasi Partilerden söz ediyoruz!” diyecekler. Sizin Tarihten kopuk Realpolitiker’ler olduğunuzu biliyoruz. Daha Paris Komunası yılında kurulan “Ameleperver Cemiyeti”, 1889 yılı kurulan “Osmanlı Amele Cemiyeti” Modern Türkiye’de “Emekçi Halk”tan başkası tarafından mı kuruldu? Daha sonrakiler üzerinde durmıyalım. “Amelecilik” (Ouvrierisme) Bir de: “doğrudan doğruya. emekçi halkın kurduğu” veya kurmadığı Parti neyi ispatlar. Hiç bir şeyi TİP Program üleması İşçi Sınıfı hareketi içinde en sinsi sapıtma çeşidi olan “Ouvrierisme” (Sırf amelecilik: yalnız işçilerden ibaret örgüt) demagojisine mi çanak açıyorlar? O mârifeti icat etmek için TİP’i çıkmaza sokmuş ülema ve ukelâ beklenmemiştir.

Çar’ın jandarma ve polis şefi Albay Zubatof çok daha ustaca “İşçicilik” demagojisini kullanmıştır. Tutmamıştır. “Doğrudan doğruya” aydınlarca kurulan Parti, yeryüzünün ilk Proletarya Devletini yarattı. Bunları TİP aydınlarının birkaçı olsun bilmezler mi? Bilmeleri gerek. Ama, heyamola ile Parti tepesine çıkardıkları: ne oldum delileri için, Kadrocu kalpazanlar gibi: “Eşsiz örneksiz” olmak manisinden başka eğilimi yoktur. Hiç değilse “Program” yapılıp satıldığı günler TİP Genel Başkanlığı yapan Devlet düşkünü avukat : 1958-59 yılları “Vatan Partisi” dâvâsının Ağırcezada beraetle sonuçlanan bütün oturumlarına muntazaman “devam” etmişti. Elbet o kertede “ilgilendiği” Vatan Partisi’nin, 40 sayfalık. “Tüzük ve Programı”nı görmezlikten gelememiştir. Tüzüğün 8. ci Son sayfasında: 10 kişiden 9’u “doğrudan doğruya emekçi halk”, daha doğrusu İşçidir. Hem öyle gizli servislerin hâtiften (Sesi işitilen fakat kendisi görülemeyen.) “İşçi Partisi kur!” emri üzerine, Saylav olma furyası açıldı sanan “Sendikacı”lar değildirler; hepsi fabrika Cehenneminde kan kusan gerçek üretmen işçilerdir. Öyleyse niçin o bile bile yalan? 27 Mayıs kuşaklarının gençliklerinden, deneysizliklerinden, daha eski kuşakların dejeneresansından yararlanıp, ortaklıkta en azından tavus kuşu gibi kabarmak için… Sonra ilk fırsatta, kerâmetine inandırdığı içtenlikli TİP üye yığınını “Güleryüzlü Sosyalizm” makyajlı aldatıp biricik Proletarya yolundan sapıttırmak için… Yalancının mumu Yatsıdan sonroya dek yandı mı? Demek Proletarya siyasetinde Makyavelizm yahut Bizantizm uzun ömürlü olamıyor. YaIan ve Böbürlenme silahı tepti: atıcı mikrosefali (Küçükbeyinli) vurdu. ABA’cı Tüzüğü ve Programı ABA’cı TİP yöneticilerinin ciğerlerinin kaç para ettiği,daha ilk TİP’e takılan “Aydın Kelle”nin ilk bildirilerinde sırıttı.

Onlar kendilerini Kadrocuvârî ve Yönkârî “Sorumlu” aydınlar gibi öne sürüyorlardı. İşçi Sınıfını gütmiye adanmış altıkulaç beberuhiler anlardı. Program düzülüp satışa çıkarılınca, bütün foyaları, dünyanın en “emekten yana” sözleriyle maskelenemiyecek ve silinip ortadan kaldırılamıyacak duruma geldi. Yazılı, basılı cevherler 5 lira veren herkesin eline geçiveriyordu. Yalanlanamaz, red ve inkârla ortadan kaldırılamazdı. Ne var ki, “Filipin tipi Demokrasicilik oyunu” ndan yalnız CİA uzmanları parsayı toplıyacak değildi. Elbet Türkiye İşçi Sınıfı denli Modern bir özgüç te, kendi Strateji ve Taktiğini bütün diyalektiği ile işletecekti. Türkiye Finans – Kapitali, kodaman Emperyalist Tekelleriyle içli dışlı işbirliği de yapsa, Dünya pazarından Aşırı-kâr çekip bir Aristokrat İşçi ve Kariyerist Aydın küçükburjuva zümresi besliyemezdi. TİP’i “Avuçları içine” aldıklarına inanmış oportünizm kocakarılarının gevezelikleri sonuna dek adam kandıramazdı. Onun için, işçi Sınıfına sunulmuş TİP Tüzüğünün ve Programının soyut eleştirisine bir süre daha girilmedi. Bu bir “çekimserlik” yahut “tarafsızlık” değildi. TİP içinde gözyaşı ve kan, ter dökerek savaşan işçi, köylü, aydın, esnaf devrimcilerin kendi pratik davranışlarıyla, ABA’cı güruhun hezeyanlarını biraz daha sınamalarına yer bırakmalıydı. Yoksa TİP Tüzüğü, bir işsiz avukatların derinliğine kazdıkları, birbiriyle tepişen, Parti içinde hertürlü Merkeziyet ve Demokrasiyi Derebeği artığı kaprislerin insafına bırakan içinden çıkılmaz bir Gayyâ kuyusu idi. Program ise, 166 sayfasında 166 nın birkaç katı fazla saçmalarla doldurulmuş, iler tutar yeri kalmamış bir yamalı bohça idi.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir