Mısır’ın Ölüler Kitabı – Albert Champdor

Ölümsüz Mısır! Bilinen en eski uygarlıklardan biridir. Geçmişteki büyük uygarlıkların büyük bir kısmı bize teknik sanatları hakkında çok az belge bırakmışken, arkeologlar Mezopotamya ve Orta Amerika’daki kumların, çürümüş bitki ve sarmaşıkların altında saklanmış eski şehir kalıntılarını araştırıp birkaç iz bulmaya uğraşırken, Mısır’da eşi görülmemiş bir uygarlığın varlığını tanımak, ölülerin bir hediyesi gibi onu almak çok daha kolay ve gizemlidir. Bu, 6000 yıl yaşamış bir Mısır’dır ve sizi hemen kabul eder, kendine hayran bırakır. Ona temas edince, Göksel Nil nehri gibi başı ve sonu olmayan, ebediyetin ümitsiz, mumyanın dokunulmaz oluşundan zevk alanların adsız yaşamını paylaşırsınız. Veri elde etmek için gerçek tapınakların sütunlarına elleriniz değmeden, Douat’ın sırlarının, Gece’nin 12 Kapısının, ölü ruhlarını yemek için araştıran timsah ağızlı Büyük Yiyicinin, Vadi Engereğinin, tanrıların saraylarında serseri gezegenler arasında kaynaşan canavarların derin sırlarına ermeden, Ölümsüz Mısır’ın yaşam ve sıcaklığından bir şeyler ruhunuza sokuluverir. Çünkü ölümsüz Mısır, özellikle de Nil boyunca sıralanmış dağlardaki dağınık mezarlardadır. Tapmaklar gizli kitaplardır ve büyük kapıların gerisinde, tavanlarını sütunların tuttuğu dev salonların gölgesinde, eşsiz bir gökyüzünün saflığı ve parıltısı ile yumuşamış tanrı nehirlerinin okşayışı gibi, geçmiş yüzyılların var olma mucizesi heyecan vericidir. Mısır tarihi, dünyanın yaratılışının karışıklıklarına, aynı zamanda da ilk firavunlar olan kardeş katili tanrıların azgınlıklarına bağlanır. Nil krallarının yaklaşık M.Ö. 4000 yılında tahta çıkışı ile, 3500 yıl sonraki, Teb’i yıkan Asurbanipal’in yıllıklarının değindiği, kokuşmuş Sait soyu arasındaki Eski Mısır tarihi, bütün uygarlıkların, arasında kültür yönünden olduğu kadar maddi açıdan da en şaşırtıcı “başarı” olarak görünür ve bu evren, zamanın belleğinde ve uzayın soğukluğunda bir anı olarak kalmadıkça böyle sürüp gidecektir. Biliyoruz ki ilk başlarda, yalnız inisiyelerin bildiği yaşamı koruyan nefese, üreme gücüne ve korkunç büyüsel güçlere sahip olarak, Memphis Döneminin tören metinlerinde tanımlanan kabile toteminin (ka) koruyuculuğuyla, klan mutlu bir şekilde gelişmektedir. Bu totem sonraları Nom’un (Eski Mısırda idari kesim) tanrısı ve öteki tanrılar arasında en ustası, ulusal tanrı olacaktır. Abydos un Kral Tabletleri, Tinit soyunun, merkez olarak Abydos yakınındaki Thinis yerleşim yerini seçtiklerini kaydetmektedir. Eski Mısır Uygarlığının ilk beşiği orası oldu.


M.Ö. yaklaşık 3315’te “Kuzey ve Güney Mısır topraklarını dengelemek için” firavun Menes “Krallık Şehri’ni kurdu ve bu başkenti “Mennefer Memphis” diye adlandırdı. Kendinden sonra gelecekler, bundan sonra tanrısal babalarının elinden çift tacı, kudretlerinin büyüsel sembollerini alacaklar, Ho Ra ve Osiris’le özdeşleşecekler, kıtaların, soylarının yaşamının, bitkilerin öz sahibi olacaklar; tanrıların, Büyük Büyübazlar’ın hizmetkarları, en tartışılmaz despotlar olacaklardı. Böylelikle ankh, onza, senb; yani sağlık ve güç kendileri olacaktı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir