Asaf Savaş Akat – Akıntıya Karşı

Bu yazıyı okumaya baúladı÷ınıza göre, internetten web sayfama girdiniz, kitaplar bölümüne baktınız ve “Sanal Kitap: Akıntıya Karúı” adlı çalıúmamı seçtiniz. Internetin sonsuz zenginli÷inde daldan dala dolaúmak yerine bu önsözü okuma zahmetine giriúti÷iniz için size teúekkür ediyorum. Bilgisayarınıza yükledi÷iniz (yada bu satırları okuduktan sonra yüklemeye karar verece÷iniz) çalıúma, benim ikinci kitabımdır; ilki aynı web sayfasında “Sanal Kitap: ødris Küçükömer’in Mirası” adında yer alıyor. Bu kitap neden “sanal?” Çünkü kitabı oluúturan söyleúiler daha önce çeúitli yerlerde beyaz ka÷ıt üstünde kara lekeler halinde yayınlandı ama onları bir araya getiren, ka÷ıt ve mürekkepten oluúan bir fizik varlık, yani kitap yok, kitapçılarda satılmıyor, çünkü basılmadı. Bu kitabın varlı÷ı sadece elektronik ortamla, bilgisayarlarla kısıtlı: ona da ne kadar “varlık” demeye hakkımız oldu÷una da çok emin de÷ilim. Tümü siyaset üstüne bu söyleúileri kitap haline getirirken, sıralama önce sorun oldu. Alternatif tematik da÷ılımları denedim, içile sinmedi. Sonunda en basitini yani kronolojik sırayı tercih ettim. Böylece, okuyucu nezdinde düúüncelerimde zaman içinde meydana gelen de÷iúimin daha görünür hale gelece÷ini düúündüm. “Ben bir döne÷im; fikir ve görüúlerimi sık de÷iútiririm” demek genellikle bana zevk verir. Zaman bireysel düzeyde çok acımasızdır; insanı bir yandan yaúlandırır, öbür yandan bilgi haznesini büyütür ve olgunlaútırır. Esas hasarını ise toplumla ilgili hipotez ve inançlara yapar; do÷rulu÷u hakkında bir an için bile tereddüt duymadı÷ınız fikirlerler bir gün gerçe÷in duvarına toslayıp balon gibi patlarlar. Size bir an önce onların yanlıúlı÷ını kabul edip hatadan dönmek kalır. Mülakatların geri planını kısaca özetleyerek yola çıkalım. 12 Eylül fırtınasına ben üniversitede yakalandım.


YÖK kanunu çıktı÷ında ders yılı devam ediyordu; sınavlarımı verdikten sonra Temmuz 1982’de østanbul Üniversitesi øktisat Fakültesi ö÷retim üyeli÷inden istifa ettim; 1402’den atılanlarlar listesinde yer aldı÷ımı tahmin etmiútim onlara o zevki vermek istemedim. Tekrar kalıcı úekilde üniversiteye döndü÷üm 1996 yılına kadar geçen onküsür yıl boyunca, daha önce ve daha sonraki dönemlerden farklı úekilde siyasetle yakın iliúkiler kurdum. Siyaset yazdım; siyaset konuútum; hepsinde önemlisi önce SHP’de, sonra YDH’da fiilen aktif siyaset yaptım. Mülakatların önemli bölümü ikisi de sanal ortamda mevcut olan Alternatif Büyüme Stratejisi ve Sosyal Demokrasi Gündemi adlı kitaplarımdaki konular ve görüúler üstünedir. ølki ekonomik gibi dursa da aslında siyasi boyutu zengin ve mesajı yo÷un bir çalıúmadır. økincisi zaten do÷rudan SHP içinde yeúeren sosyal demokrasi tartıúmalarını beklemek için yazılmıútır. øki kitap da, içerdikleri cesur siyasi temalarla kamuoyunun ilgisini çekti. Oralardaki temaları, günün mana ve önemine göre baúka yerlerde de tekrarlamak olana÷ını buldum.

Taha Akyol: Kitabınızda Türkiye’deki Batılılaúma hareketlerini anlatırken bir ahlaki boúlu÷un meydana gelmesinden bahsediyorsunuz. Biraz açar mısınız? Asaf Savaú Akat: Kitabın benim önemsedi÷im alt-paragraflarından biridir, tartıúmalı oldu÷unu düúünüyorum. Toplumlarda ahlaki yargıların çok önemli oldu÷una inanıyorum. Geleneksel toplumlara baktı÷ımızda bu ahlaki yargıların esas taúıyıcısı dindir. Yani biz, nelerin yapılmaması gerekti÷ine, çıkarlarımızla çeliúse bile dini dedi÷imiz ahlaki yargılar aracıl÷ıyla ulaúırız. ùimdi laiklik uygulamasında, hiç olmazsa elitin içinde dinin adeta devre dıúında kalması, Türkiye’de bir ahlaki boúluk ortaya çıkarmıútır. “Her úey yapılabilir, yeter ki sonunda bizim iúimize yarasın.


” Yani salt menfaatlerle giden bir dünya olmuútur. “Her araç mübahtır, yeter ki bizi amaca ulaútırsın.” Böyle bir yapı ortaya çıkmıútır. Bu yapı, sa÷lıklı bir toplumun oluúmasına götürmez bizi. ùimdi burada bir iki sorum var. Birincisi, farklı bir laiklik uygulamasının baúka meseleleri olmaz mıydı? Olabilirdi. Onu kabul etmek lazım. økincisi, bu ahlaki boúlu÷un, ahlaki çöküúün, Türkiye’de oluúmasında tek neden sadece laiklik midir? Yoksa, içinden çürümüú ve iktidar hırsının her úeyi mübah kıldı÷ı bir Osmanlı son dönemi, devletin içinden çürümüúlü÷ü, yani devletin içindeki o dejenerasyon bu ahlaki boúlu÷a ne kadar katkı yapmıútır? Bu da herhalde önemli ama bana sorarsanız, her úeye ra÷men toplumda genellikle gördü÷ümüz ahlak çöküntüsünün içinde, insanları frenleyen o dini ahlakın aniden bir kalemde boúaltılıp atılmasının çok büyük katkı yaptı÷ını düúünüyorum. Onun yerine de bir úey konmamıútır. Yani yeni bir ahlak anlayıúı getirilmemiútir. Getirilse o zaman bir mesele yoktur. ølerici kim gerici kim? T.Akyol: Siz ilerici-gerici gibi ayırımların nitelemelerin fonksiyonel olmadı÷ı görÜúündesiniz. Biraz açar mısınız?

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir