Asaf Savaş Akat – İdris Küçükömer’in mirası

Bu yazıyı okumaya baúladı÷ınıza göre, internetten web sayfama girdiniz, kitaplar bölümüne baktınız, ve içinde “Sanal Kitap: ødris Küçükömer’in Mirası” adlı çalıúmamı seçtiniz. Sözlerime, internetin sonsuz zenginli÷inde daldan dala dolaúmak yerine bu önsözü okuma zahmetine giriúti÷iniz için size teúekkür ederek baúlamak istiyorum. Bilgisayarınıza yükledi÷iniz (yada bu satırları okuduktan sonra yükleyece÷iniz) çalıúma, benim ilk sanal kitabımdır. ùu anlama ki, bu kitabı oluúturan makaleler daha önce çeúitli yayın organlarında beyaz ka÷ıt üstünde kara lekeler halinde yayınlandı fakat onları bir araya getiren, ka÷ıt ve mürekkepten oluúan bir fizik varlık, yani kitap mevcut de÷il; kitapçılarda satılmıyor, çünkü basılmadı. Kitabın varlı÷ı sadece elektronik ortamla, bilgisayarlarla kısıtlı: ona da ne kadar “varlık” demeye hakkımız oldu÷una da çok emin de÷ilim. Bu bir ilk, ama son olmayaca÷ı kesin gibi duruyor. Internetin sa÷ladı÷ı sınırsız olanaklardan yararlanarak, gene çeúitli yerlerde yayınlanmıú yazılarımı, yapılmıú ama yayınlanmamıú konuúmalarımı, hatta yazımına baúladı÷ım fakat bitiremedi÷im çalıúmaları biraraya getirip, baúka sanal kitapları sizlerin kullanımına sunmayı planlıyorum. Herhalde bir süre sonra, sanal kitaplara ben de siz de alıúaca÷ız. Sizi bilmem ama úu anda sanallık benim için bir yenilik; o nedenle bu satırları içimde bir kıpırdanma, bir heyecanla yazıyorum. Bu sanal kitapta yer alan çalıúmaların hepsi çok eskiden yazıldı. En yenisi rahmetli Hocam ødris Küçükömer’in vefatından bir yıl sonra, øktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyetinin anısına çıkardı÷ı øktisat Dergisi sayısında 1987’de yayınlandı. Di÷erleri ise 1970’lere yada 1980’lerin baúlarına ait. O dönemde iktisat sözcü÷ü benim için bugünkünden farklı ça÷rıúımlar yapıyordu. Özellikle 1990’dan sonra çalıúmalarımı iktisadın daha teknik alanlarında yo÷unlaútırdım; o günlerde ise daha genel bir tarih ve toplum teorisi içinde analiz yapmaya çalıúıyordum. Daha da açık söyleyelim: kendimi marksist kabul ediyor, Marks’ın analiz araçlarını kullanmaya çalıúıyordum.


Bu kısa önsöz geçmiúle hesaplaúmanın yada bir iktisatçının entellektüel ve akademik serüvenini anlatmanın yeri de÷il. Gene de, eski yazıların, içinde yazıldıkları ortam yokolduktan yıllar sonra okunup anlaúılmasında yararlı olabilecek bir konuya açıklık getirmek gerekiyor. Benim için sosyalizm o tarihlerde de siyasi bir eylem platformu de÷ildi; entellektüel bir duruú, analitik bir tercihti. Hiç militan olmadım, sol örgütlerde ve siyasette yer almadım, siyasi ajitasyon yazıları yazmadım. Tarihi ve toplumu anlamaya çalıúıyordum; marksist ö÷retiyi bana bu imkanı daha iyi verdi÷ini düúünerek benimsemiútim. Hem rahat, hem de zor bir pozisyondu. Rahat, çünkü parti yada örgüt disiplini derdim yoktu; örgütsel kaygıların teorik saçmalıklara götürmesini sineye çekmem gerekmiyordu. Zor, çünkü örgüt sloganlarını tekrar etmeyi yada yönetimin stratejik/taktik kararlarına “bilimsel” (!) kılıf dikmeyi teorik çalıúma diye kendime yada baúkalarına satma olana÷ına sahip de÷ildim. Bireycili÷imi ve eleútirelli÷imi korudum; yanlız kalma pahasına da olsa inandıklarımı yazdım. ølk makale, toplumu ve tarihi anlamaya çalıúan herkesin eninde sonunda takıldı÷ı (ve takılması zorunlu) bir konuyu, yöntem sorununu ele alıyor. Teori nedir? Nasıl üretilir? Gerçekle iliúkisi nedir? Amatörce de olsa, bu sorulara cevap vermek gerekiyor. 1970’lerin sonuna geldi÷imde, kafamda bir çerçeve oluúmuútu. Üç aúa÷ı beú yukarı bugün de aynı çerçeveyi kullanıyorum. øçerik böyle. Maalesef uslupta sorun var: okunmayı ve anlaúılmayı zor hale getiren, úimdi bakınca gereksiz duran bir polemik havası veriyor.

Daha da kötüsü, iki cepheye birden saldırmıúım. Bir yandan ortodoks marksistlerin (leninizmin ve stalinizmin) diyalektik adını verdikleri yöntemin yanlıú oldu÷unu kanıtlamaya çalıúıyorum. Aynı anda Milton Friedman’ı ve Karl Popper’i eleútirmeyi deniyorum. Neticede ukala ve iddialı bir tavır ortaya çıkıyor; yani pek parlak de÷il. Ne demeli? Gençlik herhalde; ama yazının içeri÷ini hala hoú buldu÷umu ifade etmeliyim. økinci yazı, 12 Eylül darbesi sonrasının karanlık günlerinde Murat Belge ile beraber Yeni Gündem dergisini çıkartırken yazıldı. Gene yöntem sorununu biraz hafifletilmiú ve o sıralarda bizim cenahta iyice popüler olan Althusser’e saldırmak amacı ile polemik dozu artmıú úekilde yeniden sunuyor. Üçüncü yazı artık unutulmuú bir tartıúmaya, Asya Üretim Tarzı (AÜT) sorunsalına teorik bir katkı amacını taúıyordu. Makale 1977’de yayınlandı ama geçmiúi çok daha gerilere, 1966 yılında asistan olarak øktisat Fakültesi øktisat Teorisi ve øktisadi Doktrinler Tarihi Kürsüsüne girdi÷im günlere gidiyor. øki hocam Sencer Divitçio÷lu ve ødris Küçükömer’in AÜT’ü keúfetmeleri ile benim asistanlı÷ım aynı tarihlere raslamıútı: kitap ve makalelerin do÷um sancılarını onlarla beraber yaúama gibi bir lüksüm oldu. Dolayısı ile AÜT benim akademik ve entellektüel kimli÷imin oluúmasına damgasını vurdu diyebilirim. Megalomani gibi dursa da bu makaleyi çok sevdi÷imi söylemeliyim. Bilinmeyen bir gelecekte Türkiye’nin 1980 öncesi düúün dünyasını araútıracak antrpolog yada arkeologların bu yazıyı ilginç bulacaklarına, hatta hayretle okuyacaklarına inanıyorum. Bugün terminolojim de÷iúmiú olsa da, neticede toplumsal evrimi hala benzer teorik araçlarla analiz etmeyi sürdürüyorum. Sanal kitaba adını veren “ødris Küçükömer’in Mirası” ile teorik zemini terkedip Türkiye’nin yakın tarihine geliyoruz.

Yerini saptarken çok tereddüt ettim: böyle ortaya koymaktan hala rahatsızım. Di÷er makalelerin içinde yazıldı÷ı ortamla ilgili çok önemli ipuçları taúıdı÷ı için ilk makale olabilirdi. Yada, do÷rudan Türkiye’nin yakın tarihini ele aldı÷ı için, hepsi teorik di÷er yazılardan ayırdetmek için en sona konabilirdi. Neyse, isteyen ilk, isteyen son yazı olarak okuyabilir. Küçük üreticilik üstüne yazım bu sanal kitaba aykırı gelebilir; duygusal nedenlerle buraya girdi. Birikim Dergisinde yayınladı÷ım ilk uzun yazı ama maalesef bitmemiú bir yazıdır. Çünkü, üç bölümlük çok daha kapsamlı bir çalıúmanın ilki olarak düúünülmüútü. økincisinde analize dıú dinamik, yada o dönemdeki lakabı ile emperyalizmi ekleyecektim. Sonuncusu ise tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiúin dinamik analizini yapacaktı. ølki yazıldı ve yayınlandı. økincisini yazmaya oturdum fakat ilerledikçe korkmaya baúladım: çevremdeki hakim milliyetçi/üçüncü dünyacı görüúten çok farklı sonuçlara varıyordum. A÷ır bir eleútiri ya÷murunu gö÷üslemeye cesaretim yetmedi; boúver dedim ve yayınlanacak hale getirmeden bıraktım. Otosansür dedikler iúte budur. Ama tarih beni bırakmadı. Bir süre direndikten sonra, çok daha tehlikeli bir konuya, sosyalist devletlerin analizine girmeye kendimi mecbur hissettim.

Son yazı, marksist bir perspektiften Sovyetler Birli÷i ve Çin deneyimlerinin eleútirisidir. Gene zor okunan, gereksiz yere dipnotlarla doldurulmuú, ukala ve iddialı bir yazıdır. Geri dönüp bakınca, Murat Belge’nin bu yazının Birikim Dergisinde yayınlanmasına onay veren cesaretine daha da fazla saygı duyuyorum. Bekledi÷im gibi, çok tepki aldı; neredeyse afaroz edildim. (Ankara’da yayınlanan Toplumcu Düúün Dergisinde o sıralarda Ankara SBF’de asistan olan Etyen Mahçupyan’ın beni savunan uzun ve maalesef elimde olmadı÷ı için tam referansını veremedi÷im yazısına minnet borcumu burada ifade etmek istiyorum). Ama toplumsal bilimlerde tüm teorilerin nihai sınavı olan tarih beni haklı çıkardı. Eleútirilen yapı ve kavramların hepsinin, Sovyetler Birli÷i, merkezi planlama, proletarya diktatörlü÷ü, öncü parti, marksizm-leninizm-maoizm, vs. çöküp yokolmasını beraberce izledik. Sormadan edemiyorum: o zaman beni eleútirenler acaba úimdi neredeler? øúte böyle… Sanal kitabıma hoú geldiniz. Makalelerin elektronik ortama geçmesini sa÷layan yardımcım Neslihan Tali’ye ve østanbul Bilgi Üniversitesi’nin internetten sorumlu ekibine zahmetleri için teúekkür ediyorum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir