Katsuki Sekida – Zen Kilavuzu

Yaşamını boyunca Zen meditasyonunda usta olan iki insanla karşılaştım. Yalnızca bir ustayla karşılaşmışsanız bile kendinizi talihli saymalısınız, çünkü Zen’i anlayan kimse, Zen’in güç ve güzelliğini kolayca gösterebilen kimsedir. Ustaların ilki Suzuki Roshi’ydi, San Francisco’daki Zen Merkezi’nin kurucusu. İkinci usta olan Katsuki Sekida’yla da onun Hawaii, Maui Zendo’da ders verdiği 1970’lerin başında tanıştım. İkisinin birçok ortak yönü vardı: İkisi de yaşlıca insanlardı ve büyük bir bedensel enerjileri ve Zen tutkuları vardı; ayrıca ikisi de olağanüstü birer sükunet denizi, ucu bucağı olmayan değişmez bir dinginlik abidesiydiler. İkisinin de usta olduğuna kuşku yok, ama Katsuki Sekida bunu duysa herhalde gülümser ve inkâr ederdi. Zen öğretmeni olduğunu bile kabul etmezZen Kılavuzu • 7 di o. Alçakgönüllülükle sıradan bir adam olduğunu söylerdi. Fakat her hareketi ve sözüyle büyük bir usta olduğu gün gibi ortadaydı. Daha gençliğinden itibaren samadhi’yi derinden tecrübe etmiş biri olarak konuşuyor ve yazıyordu. İki ustanın da çalışmaları – Suzuki Roshi’nin söyleşileri ve Katsuki Sekida’nın yazıları – birkaç etkili kitap olarak meyvesini verdi. Suzuki Roshi’nin Zen Mind, Beginner’s Mind (Zen Zihni, Yeni Başlayanın Zihni) nefistir; Not Always So: Pradicing the True Spirit of Zen (Hep Öyle Değil: Gerçek Zen Ruhunu Çalışmak) keza. Katsuki Sekida’nın ilk olarak 1975’te yayımlanan Zen Training (Zen Eğitimi) ise Zen üstüne yazılan en kapsamlı kılavuzlardan biri olarak klasikleşti; Two Zen Classics (İki Zen Klasiği) ise Sekida’nın koan – Zen Budizminin büyük okullarından biri olan Rinzai okulunun incelediği muammalı bilmeceler ve kısa öyküler – çeviri ve yorumlarından oluşmaktadır. İki kitap da sonsuz bir içgörü ve bilgelik içerir. Yaşamım boyunca iki yapıtı da okumayı sürdüreceğim.


Maui Zendo’da yaklaşık altı ay kaldım ve bu süre içinde Katsuki Sekida’yı hem tanıdım, hem de sevdim. Sabah, öğle ve akşamları bizimle meditasyon yapar, sabahın ilerleyen saatlerinde ve öğle sonralarında bizler bahçede, mutfakta veya yeni bir yapının inşaatında çalışırken o önce kuvvetli bir dizi bedensel alıştırma yapar, sonra kollarını geniş geniş ve delice sallayarak sıkı bir yürüyüşe çıkar, ardından da 8 • Zefı Kılavuzu bir iskemleye dimdik oturarak bir ressam sehpasına yatırdığı çizgisiz büyük kâğıtlara el yazısıyla ara vermeden saatlerce yazardı. Birkaç ay boyunca onun müsveddelerini daktiloyla yazma işini üstlendim. Sayfayı dümdüz kat eden yazısı küçük ve anlaşılırdı. İngilizce’si duru ve kusursuzdu. Japonya’da doğmasına ve yaşamının büyük bir bölümünü orada geçirmesine rağmen kendi memleketlerinde doğmuş ABDlilerin çoğundan daha iyi İngilizce yazıyordu. Onu tanıdığımda altmış yedi yaşındaydı ve yanında olan bizlerin çoğundan daha fazla enerjisi vardı (çoğunluğumuz henüz yirmili yaşların başlarındaydık). Işığı hep gecenin geç saatlerine dek yanar – genellikle gece iki buçuk civarına kadar – ve kendisi çoğunlukla iskemlesinde dimdik oturarak yazardı. Sonra kalkar ve sabah saat beş buçukta bizimle birlikte meditasyon yapardı. O dönem yazdığı yazılar sonunda büyük çalışması Zen Training’in birer parçası oldu. Kitap yüz bin sözcük uzunluğunda olduğundan başlangıçta birçok okuyucunun gözünü korkutabilir. Kitabın daha kısa ve özet bir hali olsa birçok okuyucu ve – kendim dahil – Zen öğrencisi tarafından olumlu karşılanacağını düşünüyordum ki, konuyu Katsuki Sekida’nın iki kitabını yayımlayan Weatherhill’deki yetkililere açtım; onlar da bu tasarıya izin ve desteklerini verdiler. Böylece otuz yılı aşkın bir sürenin ardından kendimi yine Katsuki Sekida’nın yazılarını yazarken buZen Kılavuzu • 9 luyorum. Benim için ne büyük şeref. Onun sözleriyle bu kadar çok vakit geçirdiğim için büyük bir sevinç duyuyorum ve size pırıltılı incilerden bir demet sunuyorum.

O, meditasyonlarında derin samadhi’ye erişir ve bu hali yaşamının her anında sürdürürdü. Onun sözleri kendi meditasyonunun en derinlerinden süzülmüş ve bizi o derinlere götürebilecek niteliktedir. Derlemede Katsuki Sekida’nın sözlerinde yer yer küçük değişiklikler yaptım; uzun cümlelerini kısa cümleler halinde özetledim, bazen de asıllarının yerine daha basit ve açık sözcükler veya deyişler kullandım. Derleme işini acele etmeden ve dikkatle yaptım (bu derinlik ve etkinlikle sözlerle çalışmanın tek yolu); her cümlenin orijinalindeki ruhu aynıyla aktarabildiğimi umuyorum. Lütfen hatalarım ve ihmallerim varsa bağışlayın; bu sayfalarda size apaçık gelmeyen yerler varsa veya bu sözlerin alındığı büyük yapıtın aslını daha yakından incelemek istiyorsanız lütfen Zen Training’i alıp ayrıntısıyla okuyun. Çünkü o tam bir başyapıt. Bu kitapla Zen’i daha iyi anlayabilmenizi umuyorum. Bunun yüreğinize dokunmasını ve yaşamınızı binlerce mucizevî yoldan güzelleştirmesini diliyorum. Marc Allen 2003 baharı 10 • Zen Kılavuzu BİRİNCİ BÖLÜM Başlangıç Bana göre Zen bir felsefe veya gizemcilik değil. Zen yalnızca sinirsel etkinliklerin yeniden düzenlenmesinden ibaret. Bir başka deyişle, Zen, bozulmuş sinir sistemini olağan işlevine döndürüyor. Zen çalışmasına uygulamayla başlarız Zen zihnin doğasıyla ilgili, doğru; o bakımdan felsefî spekülasyonlara ister istemez yer veriyor. Ne var ki, felsefelerin çoğu esas olarak akla ve spekülasyona dayanırken, Zen’de bizler bedenimizle ve zihnimizle gerçekleştirdiğimiz kişisel uygulamalardan kesinlikle kopmayız. Zen Kılavuzu • 11 Temel Zen uygulamasına zazen denir (oturarak yapılan Zen); samadhi’ye zazende erişilir. Samadhi’de bilincin etkinliği durur ve biz artık zamanın, mekânın ve nedenselliğin farkında olmayız.

Başlangıçta samadhi sırf oluştan veya varoluştan ibaretmiş gibi gelebilir, fakat samadhi’ye eriştiğinizde siz de onun çok daha farklı olduğunu göreceksiniz. Saf ve sakin bir ışıkla yıkanmış mutlak sessizliğin ve dinginliğin hüküm sürdüğü bir haldir samadhi. Fakat boşluk veya hiçliğe benzemez. Dağların kalbindeyken yaşadığımız görkemli sessizlik ve dinginliği andıran keskin bir uyanıklık vardır onda. Olağan günlük yaşama ait bilincimiz durmaksızın bizim ilgimizi korumaya ve canlı tutmaya çabalar. Bu bilinç “yararcı düşünüş” alışkanlığını edinmiştir: dünyadaki nesnelere araç gözüyle bakar, eşyaları nasıl işe yarar hale getirilebileceğine bakar. Bu tutuma alışılmış bilinç tarzı diyoruz. Dünyaya çarpık bakış açımızın temelinde bu yaklaşım yatar. Böyle böyle kendimizi de yarar elde edilen nesneler olarak görmeye başlar ve gerçek doğamızı gözden kaçırırız. Kendimize ve dünyaya böyle davranmak, mekanik bir düşünüş tarzına götürür; çekilen onca ıstırabın nedeni budur. Zen bu çarpık bakışı ortadan kaldırmayı amaçlar, zazen de bunun aracıdır. Samadhi’den çıkan kişi kendi varlığının saf biçim olarak tümüyle farkına varabilir; bir başka de12 • Zen Kılavuzu yişle, kişi saf varoluşu tecrübe eder. Kendi varlığının saf varoluşunu tecrübe eden (samadhi’de saf bilincin canlanışıyla bağlantılıdır bu) insan dış dünyada da saf varoluşu tanımaya yönelir.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir