Terry Pratchett – Tiffany Aching 4 – Geceye Burunecegim

N�rio rrn3f\c;f 1 (·)f,cı):_CW<ıl 1\1′ ı�·i11 act_:ıF”nf FrmJi:;.tlr ((ı�l\dl Bt\}:’.t\ll 3�<Jİ)!” ({,,.l),. rl\mfmcfon f,a3ırf ımını� . �Ol) fMf’inF l\<\\W;·11M11Jı� o(”” f>ır \’t\fı!)-rna) amanın!: “Aman Tanrım” ile “Şimdi kızdım ve gününü görecel<.sin” arasında değişen genel bir nida. cadı işi, cadılık: Bir cadının yaptığı her şey. eyvah: Genel çaresizlik feryadı. hamam: Yalnızca dağlardaki büyük feegle höyüklerinde olur, çünkü orada düzenli banyo yapmaya yetecek kadar su bulunur; bir tür saunadır. Tebeşir’deki Feeglelar, yeterince kirlenirseniz zamanla kirin zaten üzerinizden düşüp gitmeye başlayacağı inancıyla hareket ederler. hela: Tuvalet. herif: Adam.


geçmiş: Çok çok eskiden. koca adam: Klan şefi (normalde keldarun kocası). 6 kocakarı: Her yaşta cadı. kocakarıların kocakarısı: Çok önemli bir cadı. kocatip: İnsanlar. kelda: Klanın kadın önderi ve genelde klanın büyük kısmının annesi. Feegle bebekleri çok küçüktür ve kelda yaşadığı süre içinde yüzlercesini doğurabilir. kese: Feegle eteklerinin önündeki küçük deri kese. Feeglelar, gizlenmesi gereken her şeyi oraya saklar ve içinde genelde yarısı yenmiş şeyler, bulup kendine ait olduğuna karar verdiği şeyler ve genellikle -her bir Feegle bile üşütebileceğindenrnendil olarak kullanıyor olabileceği ve pekala henüz ölmemiş olabilecek her şey bulunur. koyn: Çimen yeyip mee diyen yünlü şeyler. ozan: Klanın şair/şarkıcısı. Müzik aletleri, şiirler, hikayeler ve şarkılar konusunda yeteneklidir. özel koyun ilacı: Çok üzgünüm, ama muhtemelen kaçak içki. koyunlar üzerindeki etkisini kimse bilmiyor, ama bir damlasının soğuk kış gecelerinde çobanlar, senenin her mevsiminde feeglelar için iyi olduğu söylenir. Evde yapmaya kalkışmayın. sinsi: Tatsız biri. sinsi herif: Genel olarak tatsız biri.

son düny a: Feeglelar ölü olduklarına inanırlar. Bu dünya o kadar güzel ki, derler, muhtemelen bir önceki hayatta çok ıyi Feeglclardık ve bu yüzden ölünce buraya geldik. Burada ölmek yalnızca son dünya’ya geri gitmek olur ve onlar oranın çok sıkıcı olduğuna inanır. vazife: Gelenekler ve büyüyle desteklenmiş çok önemli bir görev. Kız adı değil. B0ftnn 1 M BİR K� .M1N1 DEI.lK.fINU Neden, diye merak ediyordu Tiffany Sızı, insanlar gürültüyü bu kadar seviyor? Neden gürültü bu kadar önemli? Çok yakında, doğum yapan inek sesine benzer bir gürültü vardı. Ses eski bir laternadan geliyordu ve laternanın kolunu, ezik silindir şapka takmış hırpani bir adam çevirmekteydi. Ti(fany elinden geldiğince nazik bir biçimde, kıyın kıyın uzaklaştı, ama gürültü yapışkan bir şeydi; izin verseniz sizi eve kadar izleyeceğini hissediyordunuz. Ama bu, çevresindeki büyük gürültü kazanındaki seslerden yalnızca bir tanesiydi; onca gürültüyü insanlar çıkarıyordu ve onca insan, gürültü yapan diğer insanlardan daha fazla gürültü çıkarmaya çalışıyordu. İğreti tezgahların yanında tartışanlar, su dolu kovalardaki elmaları ya da kurbağaları’ dişleriyle yakalamaya çalışanlar, parasına dovüşenlere ve payetli kostüm içindeki ip cambazı hanıma ı Uunu q.:»kn � olorok �ap-1yC1rlcırdl 8 tezahürat yapanlar, bağır çağır pamuk şeker satanlar ve çok da incelikli ifade etmek lazım değilse. sünger gibi içcnleu Yeşil yaylanın üzerindeki hava gürültüyle yoğunlaşmıştı.

iki üç kasabanın nüfusu tepelerde toplanmış gibiydi. Bu yüzden, genelde yalnızca seyrek akbaba çığlıkları duyduğunuz bir yerde, eh, herkesin hitmek tükenmek bilmez ciyaklamalarını duyuyordunuz. Buna eğlenmek adı veriliyordu. Yalnızca, işlerini övgüye değer bir sessizlik içinde yurüten hırsızlar ve yankesicıler gürültü yapmıyordu ve Tiffany’nin yanına da yanaşmırorlardı. Kim bir cadıdan para aşırmaya çalışırdı ki? Parmaklarınızı kaptırmadan kaçabilirseniz şanslı sayılırdmız. En azından, anlan korkutan şey buydu ve kafası çalışan bir cadı böyle bir korkuyu teşvik ederdi. Eğer bir cadıysamz, diye düşündü Tiffany Sızı. tum cadıları temsil edcrsimz. Yerden bir metre kadar yukarıda süzülen süpürgesine bagladığı ipi çekerek insanların arasında yürümeye devam etti. Bu Tiffany’yi biraz rahatsız etmeye başlamıştı. lşini görüyordu, ama onu yine de rahatsız ediyordu, çünkü panayırdaki bütün küçük çocuklar balonlara baglanmış ipleri çekiştiriyordu ve Tıffany küçük çocuklar gibi ip çekiştirmenin onu epey aptal gibi gösterdiğim düşünmeden edemiyordu ve bir cadıyı aptal gibi gösteren bir şey, tüm cadlları aptal gibi gösterirdi. Diğer yandan, süpürgeyi bir çalıya bağlayıp bırakacak olsa, çocuğun biri iddia uğruna onu çözer, süpürgeye binerdi ve süpurgc onu atmosferin en yüksek tabakasına, havanın donduğu yere kadar taşırdı ve Tiffany teorik 9 olarak süpürgey1 geri çağırabilecek olsa da, anneler parlak bir yaz sonu gününde çocuklarının buzunu çözmek konusunda epey alıngan davranabiliyordu. Bu hiç iyi gorünmezdi. lnsanlar konuşurdu. lnsanlar cadılar hakkmda her zaman konuşurdu.

Tiffany süpürgeyi peşinden surükleme zorunluluğuna boyun eğdi. Şansı varsa, insanlar, onun panaymn ruhuna esprili bir biçimde kalıldığım düşünürdü. Panayır gibi aldaucı ölçüde neşeli bir yerde bile, görgü kuralları çok önemliydi. O bir cadıydı; birinin adını unuLursa veya daha da kötüsü, yanlış hamlarsa neler olacağını kim bilebilirdi? Onca küçük <lüşmanlıklan ve hizipleri, komşularıyla konuşmayan insanları ve daha fazlasını unuLursanız ne olurdu? Tiffany “mayın Larlası” deyimini bilmiyordu, ama bilseyclı, ona epey Lanı<lık gelirdi. O bir cadıydı Tebeşir’deki tuın koyler için, o cadıydı. Artık yalnızca kendi köyü için de değil; en az bir günlük yürüme mesafesindeki Arpalı Köy’e kadar, tüm diğerleri için de … Bir cadının kendi bölgesi saydığı. içinde yaşayan insanlar için gerekeni yaptığı alan, yurt olarak biliniyordu ve bu oldukça iyı hır yurttu. Koskoca bir jeolojik çıkıntıya tek başına sahip çıkan çok fazla cadı bulamazdınız. Gerçi bu yurt daha çok çimenliklcrle, çimenlikler de daha çok koyunlarla kaplıydı. Ve bugün yaylalardaki koyunlar, kendi hallerine bırakıldıklarında koyunlar her ne yapıyorlarsa onu yapmak üzere, kendi hallerine bırakılmışlard1 ki büyük olasılıkla siz onlara göz kulak olurken her ne yapıyorlarsa şu anda tıpatıp aynısını yapıyorlardı. Normalde 10 ustlerine titrenen, gudulen ve goz kulak olunan koyunlar bugün kimsenin ilgisini çekmiyordu, çünkü dünyadaki en ilgi çekici olay şu anda burada oluyordu. ltiraf etmek gerekirdi, Ot Yolmaca Panayın’nı dünyanın en harika olaylanndan biri saymak için hayaunız boyunca evinizden en fazla beş altı kilometre uzağa gitmiş olmalıydınız. Tebeşir civarında yaşıyorsanız, panayırda tanıdığınız herkesi1 görürdünüz. Genellikle, evleneceğiniz kişiyle de orada tanışırdınız. Kızların hepsi en iyi elbiselerini giyerlerdi ve oğlanlar saçlarını ucuz jölelerle ya da daha büyük olasılıkla tükürükle kafalarına yapıştınrlar ve umutlu ifadelerle dolanırlardı.

Tükürüğü tercih edenler daha iyi görünürdü, çünkü ucuz jöle gerçekten de çok ucuz olduğundan, genellikle sıcak havada eriyip akar, delikanlının, umduğu gibi genç kızlan değil, sinekleri cezp etmesine neden olurdu ve sinekler öğle yemeklerini umutlu delikanlının kafasından yerlerdi. Bununla birlikte, panayırın adı “bir öpücük alma ve şansın varsa ikinci bir öpücük için söz alma panayırı” konamayacağından, Ot Yolmaca Panayırı konmuştu. Ot Yolmaca Panayırı, yaz sonunda düzenlenen üç günlük bir panayırdı. Tebeşir’deki çoğu insan için, tatil günüydü. Bugün, panayırın üçüncü günüydü ve çoğu insan, hala birinden öpücük alamadıysanız, eve gitseniz de olacağını soylüyordu. Tiffany öpücük almamıştı, ama ne de olsa o bir cadıydı. Cadıların insanı nelere dönüştürebileceğini kim bilebilirdi? 11 Yaz sonunda havalar ılık gidiyorsa, bazı insanlar yıldızlann ve çalılann altında uyumayı tercih ederdi. lşte bu yüzden, gece gezintiye çıkmaya karar vermişseniz, birilerinin ayağına basmamak için dikkatli olmanız gerekirdi. Üç koca eskitmiş bir cadı olan Ogg Ana’nın ifadesiyle, hendi eğlencesini yaratanlardan bol bol bulunabiliyordu. Ogg Ana’nın ta dağlann orada yasaması yazıku, çünkü görse, Ot Yolmaca Panayın’na bayılırdı ve Tiffany onun devi goıdüğü zamanki yüz ifadesine tanık olmayı çok isterdi.J Dev adam -ki bir erkek şekli olduğu kesindi, bundan kuşku etmek imkansızdı- çimenlere binlerce sene önce oyulmuştu. Yeşilliklerin ortasına beyaz çizgilerle çizilmiş bir şekildi ve insanların tehlikeli bir dünyada hayatta kalmak ve doğurganlık hakkında düşünmesi gerektiği günlerden kalmaydı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir