Terry Pratchett – Tiffany Aching 3 – Kıs Ustası

arir:ı .M.iy\c::a 3nbir Of l\nfar kin Hf.l31rfanrnı� fFFSj( P 3C.>3f ügü (Bayan Sezgiye Kene Tarafından Hazırlanmaktadır) abidik gubidik: Saçmalık, boş laf. alınyazına kısmet demek: Sizi bekleyen kaderle yüzleşmek gerektiğini anlatır. amanın: “Aman Tanrım!” ile “Şimdi sabrım taştı ve sorun çıkacak!” arasında değişen genel bir nida. antika: Tuhaf, garip. bulut: Bana “yorgun” anlamına geldiği söylendi. esrar: Gizli şeyler. eyvah: Genel ümitsizlik nidası. fos: bkz. kofti. 6 hamam: ı:1lnw:a clığ Fccglc’l:ınnın hoyuklcrmdc, duzcnlı banyo yapacık bdar su olan yerlerde bulunur; bır tür buhar banyosudur. Tebe�ıı· Feeglc’lan, biriken kirııı eninde sonunda kendi kendıne üzeriııi.


ı:deıı döküleceği gerçeğine güvenirler. kdda: Kabilenin başı. Dişidir vr zaman içinde kabilenin çoğunun annesı olur. Feeglc bebeklcrı çok küçüktür ve bir kclda hayalı boyunca yiı.ı:lercesini doğurur. kemer heybesi: Kemerin ön kısmında t�ınan deriden kese. Feegk halkı bu kesenin içinde değerlı eff.llannı, yansı yenmiş yiyeceklcrını, ılginç böcekleri, işe yarayacağını düşündüğü dal parçalannı, şans pıslıklcrıni vs. taşır. Bır kemer hcybesinın içini kanşcırmak iyı bir (İkir değildir. kılçık: Can sıkıcı kimse. kılkuyruk: Güçsüz biri. kıpkılçık: Gerçekten can sıkıcı kimse. koca adam: Kabile şefi genelde kcldanın kocası). kocakarı: Her yaştan cadı.

kocakarı işi: Bir cadının yaprığı her şey. kocakanlann kocakarısı: Çok önemli bir cadı. kocatip: İnsan. kofti: İşe yaramaz kişi. koyun: ot yiyen ve meleyen yünlü şeyler. Başka şeylerle kanşurınaınak gerek. kubur: Tm’}’cni. müzik alederi, şiirler. hik.iyelcr ve şaı-kılar konusunda yctcnckJı olur. Ö7,d koyun ilacı: Üzgünüm, ama muhtemelen kaçak İmal cdılmiş viski. Koyunlar üzerinde ne crkisi olduğunu kimse bilmiyor, ama bir damlasının, çobana soğuk kış gecelerinde, Fecgle adamcıklanııa ise her zaman iyi geldiği söyJcnir. Evde yapmaya kalkışmayın. ölüyom: Bir şeyi çaresızlikle İstemek: “Bir fincan çay için öliiyonı.” sinsi herif.

Nahoş biri. Son Dünya: Fceglc’lar ölü olduklanna İnanırlar. Bu dünya çok giizel, derler, demek ki geçmiş y:ışamlannda çok iyi kişiler olımışl:ırdır w sonra öldükJeri zaman buraya grlmişlerdir. Bu dünyada ölüyor görünmek yalnı7,ca Son Dünya’ya geri dönmek demektir ve onlara göre Son Dünya oldukça sıkıcıdır. vecibe: Çok önemli, geleneklerin ve büyünün şarr koşcuğu görev. Kız ısını değıl. B0füm 1 KflR FIRTINtISI Fırtına tepelere çekiç gibi indi. Hiçbir gökyüzü bu kadar kar taşımamalıydı ve hiçbir gökyüzü bu kadannı taşıyamayacağından, kar yere yağdı: beyaz bir duvar halinde … Kadim bir höyüğün üzerinde, birkaç saat önce dikenli ağaç kümesi olan yerde, şimdi küçük bir kar tepesi yükseliyordu. Geçen sene bu günlerde burada birkaç çuha çiçeği görülebiliyordu; şimdi ise yalnızca kar vardı. Kar tabakasının bir noktası kıpırdandı, elma büyüklüğündeki bir parçası kalktı ve çevresinden duman fışkırdı. Tavşan pençesinden büyük olmayan bir el sallanarak dumanı dağıttı. Kafasında bir parça kar dengelemiş, çok küçük, ama çok öfkeli mavi bir yüz, aniden çöken beyaz ıssızlığa baktı. “Agh! Amanın!” diye homurdandı. “Şuna baksan ya! Kış Ustası’nın işi bu! ‘Hayır’dan anlamayan bi herif varsa, odur!” 10 Başka kar parçalan yükseldi. Başka kafalar uzanıp dışan baktı.

“Ah eyvah eyvah eyvah!” dedi içlerinden biri. “Koca mini kocakarıyı yine bulmuş!” llk kafa, bu kafaya döndü: “Kaçık Wullie!.” “Evet Rob?” “Sana şu eyvah meselesine bi son vermeni söölemedim miydi?” “ile ye Rob, söölediydin,” dedi, Kaçık Wullie olarak hitap edilen kafa. “O zaman neden eyvah dedin?” “Afidersin Rob. Aazımdan kaçtı.” “Çok can sıkıcı.” “Afidcrsin Rob.” Herhangibir Rob içini çekti: “Ama korkarım haklısın Wullie. Koca mini kocakarı için gelmiş, orası kesin. Çiftlikte kim göz kulak oluyo ona?” “Mini Tehlikeli Spike, Rob.” Rob bulutlara baktı. Bulutlar, öyle kar doluydu ki ortaları yere doğru sarkmıştı. “Tamam,” dedi ve yine içini çekti. “Kahraman’ın zamanı geldi.” Rob geldiği deliğe döndüğu zaman, başındaki kar parçası, eski yerine tıkaç gibi oturdu.

Rob Feegle höyügün merkezine doğru kaydı. 11 lçerisi oldukça genişti. Bir insan, ortasında, güçlükle de olsa ayağa kalkabilirdi, ama sonra iki büklüm olup öksürmeye başlardı. Çünkü höyüğün ortası, duman deliğinin bulunduğu yerdi. lç duvarlar, kat kat balkonlarla kaplıydı ve her biri Feeglc adamcıklanyla tıka basa doluydu. Normalde höyügün içi gürültülü olurdu, ama şu anda korkutucu bir sessizlikle dolmuştu. Herhangibir Rob ateşe, karısı jeannie’nin beklediği yere yürüdü. jeannie, bir keldanın olması gerektiği gibi, dimdik ve gururluydu, ama Rob yakından baktığında, onun ağlamış gibi göründüğünü düşündü. Kolunu onun omzuna attı. “Tamam, muhtemelen neler olduunu biliyonuz,” dedi, balkonlardan onu izleyen mavi kırmızı kalabalığa. “Bu sıradan bi fırtına diil. Kış Ustası, koca mini kocakarıyı bulmuş. Şimdi sakin olun!” Bağırışlar ve kılıç şakırdatmalar dinene kadar bekledi, sonra sözlerine devam etti: “Kocakarı adına Kış Ustası’ylan savaşamayız! Bu ona düşer! Ona düşeni biz yapamayız! Ama kocakarıların kocakarısı, bize başka bi yol gösterdi! Karanlık bi yol, tehlikeli bi yol!” Bir tezahürat yükseldi. Bu fikir Feegle’ların hoşuna gitmişti. “Tamam!” dedi Rob, aldıgı tepkiden memnun olarak.

“Ben Kahraman’ı getirmeye gidiyom!” 12 Bunun üzerine kahkahalar yükseldi ve Feegle halkının en uzun boylusu olan Koca Yan bağırdı: “Daha çok erken. Ona en fazla bikaç kahramanlık dersi verebildik! Bizim kahraman henüz koca bi hiç!” “Koca mini kocakarı için kahraman olacak, o kadar!” dedi Rob, sertçe. “Şindi, hepiniz birden yaylanın gidin. Tebeşir çukuruna! Benim için Yeraltı’na bi yol kazın!” *** Kış Ustası olmalı, dedi Tiffany Sızı kendi kendine, buz gibi çiftlik evinde babasının önünde dururken. Onu her yerde hissedebiliyordu. Bu, kış orlası için bile normal bir hava değildi ve şu an mevsim ilkbahardı. Bu bir meydan okumaydı. Ya da belki yalnızca bir oyun. Kış Ustası söz konusu olunca, hangisi olduğunu anlamak zordu. Ancak, oyun olamazdı, çünkü kuzular ölüyordu. Ben daha on üç yaşındayım, ama babam ve benden yaşlı bir sürü insan benim bir şeyler yapmamı istiyor. Ve ben yapamıyorum. Kış Ustası beni yine buldu. O şimdi burada ve ben çok zayıfım. Beni zorlasalar daha kolay olurdu, ama hayır, yalvarıyorlar.

Babamın yüzü endişeden solmuş ve yalvarıyor. Kendi babam bana yalvarıyor. Ah olamaz, şapkasını çıkarıyor. Benimle konuşmak için şapkasını çıkarıyor! Parmaklarımı şıklattığımda, büyünün öylesine, bedavaya geldiğini sanıyorlar. Ama şu anda, onlar için bunu bile 13 yapamıyorsam, ne işe yaranın ki? Korktuğumu anlamalarına izin veremem. Cadıların korkmasına izin yoktur. Ve bu benim hatam. Benim … Bütün bunları ben başlatllm, ben bitirmeliyim. Bay Sızı boğazım temizledi: ” … Ve, şey, eğer sen … şey, büyüyle kovabilirsen onu, ah, ya da öyle bir şey? Bizim için … ” Odadaki her şey griydi, çünkü penceredeki ışık kar tabakasından süzülüp geliyordu. Kimse o korkunç maddeyi evlerinin çevresinden temizlemek için çaba sarf etmemişti. Kürek tutabilen herkesin başka yerde işi vardı ve yine de yetersiz kalıyorlardı. Bu haliyle bile, çoğu kişi gece uyumamış, bir yaşındaki koyunları yürütmüş, yeni doğmuş kuzuları kurtarmaya çalışmıştı. Hem de karanlıkta, hem de bu karın içinde … Onun karı. Bu Tiffany’ye bir mesajdı. Bir meydan okuma.

Bir çağrı … “Tamam,” dedi Tiffany. “Ne yapabileceğime bakarım.” “Aferin kızıma,” dedi içi rahatlayan babası, sırıtarak. Hayır, aferin demek doğru değil, diye düşündü Tiffany. Bu işi başımıza açan benim. “Barakaların orada büyük bir ateş yakmanız gerek,” dedi sesli olarak. “Gerçekten büyük bir ateş demek istiyorum, anlıyor musun? Yanabilecek her şeyi yakın ve söndürmemeye bakın. Sönmeye çalışacak, ama siz yanmaya devam etmesini sağlamalısınız. Ne olursa olsun, yakacak yıgmaya devam edin. Ateş sonmemeli!” 14 ‘Sönmemeli’ sözcüğünün yüksek ve korkutucu çıkmasını sağladı. insanların akıllarınm başka yere gitmesini istemiyordu. Bayan lhanet’in onun için yaptığı kahverengi kalın yün pelerini giydi ve çiftlik evinin kapısının arkasında asılı duran sivri tepeli siyah şapkayı kapu. Mutfağa toplanımş insanlar bir ağızdan homurdandı ve bazıları geriledi. Şu anda bir cadı istiyoruz, şu anda bir cadıya ihtiyacımız var, ama … biz yine de gerileyeceğiz. Sivri tepeli şapkanın büyüsü buydu.

Bu, Bayan lhanet’in ‘boffo’ dediği şeydi. Tiffany Sızı, iki insan boyunda karla kaplı avluda açılmış dar geçide çıktı. En azından, derin kar, bıçak kadar keskin rüzgarı engelliyordu. Otlağa kadar yol açılmıştı, ama zor iş olmuştu. Her yer dört buçuk metre kalınlığında karla kaplıyken, onu nasıl temizleyebilirdiniz ki? Temizleyip nereye atabilirdiniz? Adamlar kar yığınlarını kazıp, kürerken Tiffany araba barakalarının yanında bekledi. Kemiklerine dek yorulmuşlardı aruk; saatlerdir kazıyorlardı. Önemli olan şuydu ki. Ama bir sürü önemli şey vardı. Sakin ve özgüvenli görünmek önemliydi, berrak düşünebilmek önemliydi, donunuza kaçıracak kadar korktuğunuzu belli etmemek önemJiydi. Elini uzattı, bir kar tanesi yakaladı ve iyice inceledi. Normal bir kar tanesi değildi, ah hayır. Onun özel kar tanelerinden biriydi. Edepsizlikti bu. Tiffany’ye sataşıyordu. 15 Artık Tiffany ondan nefret edebilirdi.

Daha önce ondan hiç nefret etmemişti. Ama o kuzulan öldürüyordu. Tiffany ürperdi ve pelerinine sarındı. “Bunu yapmayı ben seçiyorum,” diye haykırdı. Nefesi havaya küçük bulutlar saçıyordu. Boğaz1nı temizledi ve yeniden başladı. “Bunu yapmayı ben seçiyorum. Eğer bir bedel varsa, onu ödemeyi seçiyorum. Eğer bedel benim ölümümse, o zaman ölmeyi seçiyorum. Bu beni her nereye götürürse, oraya gitmeyi seçiyorum. Ben seçiyorum. Bunu yapmayı ben seçiyorum.” Bu, bir büyü değildi, yalnızca kafasının içindeki bir şeydi; ama büyülerin kafanızın içinde işe yaramasını sağlayamazsanız, işe yaramasını hiç sağlayamazdınız. Tiffany, rüzgann pençelerine karşı pelerinine sarındı ve donuk bakışlarla adamların saman ve odun getirmesini izledi. Ateş, hevesli görünmeye korkarmış gibi, ağır ağır yanmaya başladı.

Bunu daha önce de yapmıştı, değil mi? Düzinelerce kez. Bir kez nasıl bir his olduğunu öğrenince hiç de zor değildi, ama daha önce yaptığında aklını toplayacak zamanı vardı ve buz gibi olmuş ayaklarını ısıtmak için mutfak ateşiyle yapmıştı yalnızca. Teorik olarak, büyük bir ateş ve bir tarla dolusu karla yapmak da bu ölçüde kolay olmalıydı, değil mi? Değil mi? . Ateş kükremeye başladı. Babası elini Tiffany’nin omzuna koydu. Tiffany yerinde sıçradı. Onun ne kadar sessizce hareket edebildiğini unutmuştu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir