Niall Lucy – Postmodern Edebiyat Kuramı (Giriş)

Eleştirinin amacı ve edebiyatın anlamı konusundaki -bazen şiddetli de olan- uyuşmazlıklar, -bazen haşin olan- çekişmeler ve neredeyse kesintisiz süregiden tartışmalar, XX. yüzyıl edebiyat eleştirisi tarihine damgasını vurmuştur. Bununla birlikte, edebiyatın ne anlama geldiğine dair edebi eleştirel kavgalar; bu ya da şu edebi eserin bir başyapıt ya da önemsiz bir eser, kanonik ya da ikinci dereceden bir eser, büyük ya da minör bir eser mi sayılması gerektiği üzerinde yoğun biçimde durarak felsefi olmaktan çok büyük oranda pratik olma eğilimi göstermiştir. Edebiyatın kendi başına bir soru olarak oluşturduğu bıktırıcı edebiyat sorusu, edebiyat eleştirisi yerine edebiyat kuramı tarafından sorulmuştur. Elbette herkesin Terry Eagleton’ıuı kitabından da bildiği gibi, ıı edebiyata yönelik farklı eleştirel yaklaşımların tersine farklı edebiyat kuramları, kurumsal olarak 1970’lerde ortaya çıkmaya başlamıştı. Birdenbire ya da birdenbireymiş gibi görünerek, üniversitelerin edebiyat bölümleri bir edebiyat bölümünün ne öğrettiğine dair “politik” ve “felsefi” sorularla meşgul olmak zorunda kalmıştı. Little Dorrit’in [Küçük Dorit], Great Expectations’tan [Büyiik Umutlar] daha karmaşık ve doyurucu bir sanat eseri olup olmadığını sorgulamak artık yeterli olmamaya başlamıştı. Edebiyat kuramı, edebiyat çalışmaları disiplinine tam da bir disiplin oluşu üzerinden temel sorular yöneltiyordu. Edebiyat çalışmaları neyi araştırır? Edebiyat nedir? Böyle sorular ilk başta büyük bir düşmanlık yarattı, ancak zamanla pek çok edebiyat bölümü bu sorulara küçük bir alan açarak cevap verdi. “Eleştirel” yaklaşımlar, “kuramsal” yaklaşımlar olarak yeniden adlandırıldı ve pek çok bölüm, programına “kadın ve edebiyat”, “postkolonyal yazı,” “edebiyat ve toplum” falan gibi birkaç ders ilave etti. Eagleton’un kitabı, edebiyat ve diğer beşeri bilim lisans öğrencileri için değişmez bir metin olurken, İngiliz edebiyatı müfredat programlarına “kuram”ı da eklemek âdet oldu. Günümüzde hâlâ öğrenciler bir ödev için göstergebilgisi, fenomenoloji ya da psikanalizi anlamaları gerektiğinde Eagleton’un Edebiyat Kura- /m”na* başvurur, alıntılarlar; kitap, üniversitenin dışında da genel bir okur kitlesine ulaşmayı sürdürmektedir. Edebiyat Kuramı’mn başarısı bir yerde en azından edebiyat kuramının başarısının bir ölçüsü olma özelliği de taşır. Ancak ironik bir biçimde “kuram”ın popüler ve kurumsal başarısı, akademik bir alan olarak edebiyat çalışmalarının konumuna zararlı bir etkide bulunmuştur. Eagleton’un kitabının 1983’te yayımlandığın beri.


İngiliz Edebiyatı Bölümü’nün “vefatı”nı açıklayacak iki şey oldu: Kültürel İncelemeler ve Postmodemizm. Her ikisi de yalnızca kısmen olsa da oluşumunu, edebiyat kuramının, İngiliz edebiyatının, beşeri bilimlerin “kraliçesi” şeklindeki konumuna yaptığı bozucu etkilere borçludur. Bu vefat hiçbir biçimde evrensel değildir, ancak bugün en azın­ * Edebiyat Kuramı. T. Eagleton, çev. Esen Tarım, Ayrıntı Yay., 1990. 12 dan Avustralya’daki sıkı İngiliz Edebiyatı Bölümleri, bünyelerinde kendi içinde öneme sahip olan, kendi yönetim kurulu bulunan, ayrı bir öğretim kadrosu kotası olup en azından yarı özerk bir kendilik olarak var olma eğilimi gösteren Kültürel İncelemeler kürsüleri barındırma eğilimindedirler. Kültürel İncelemelerden yoksun ve hâlâ az çok Edebiyat Kuramı öncesi modele uyan diğer İngiliz edebiyatı bölümleriyse her yıl asgari bütçe gereklerini ancak karşılayacak öğrenci “sayısına” ulaşmakta gittikçe daha çok zorlanmaktadır. Öyleyse İngiliz edebiyatına ne oldu? Buna verilecek yanıtlardan biri, bir disiplin olarak İngiliz edebiyatının disiplin olmaktan oldukça uzaklaştığı olabilir; belki de bu durum eskiden gücünün kaynağıyken. aslında her zaman güçsüzlüğünün de kaynağıydı. Edebiyat çalışmalarının bir eleştirel yaklaşımlar yelpazesine yönelik açıklığı, kendini yaklaşımların en eleştireline maruz bırakmıştır; Edebiyat çalışmalarının ne üzerine olduğuna dair kuramsal soruya. Bu yalnızca herhangi tek bir kuram tarafından sorulan bir soru değildir; bu da sonuçlarını daha da yıkıcı kılar. Bu soru, edebiyata illa belirli bir bağlılık taşımayan pek çok farklı politik ve felsefi ittifaktan oluşan bir toplama [assemblage] olarak “edebiyat kuramı”ndan doğmuştur. Ancak elbette pek çok İngiliz edebiyatı profesörünün tepkisi sıklıkla huysuz bir sözden sakmmazlık biçiminde olmuştur: Çekil git! Eğer gerçekten “Edebiyat nedir?” sorusunu sormanız gerekmişse, edebiyatın ne anlama geldiğine ve neden önemli olduğuna dair en küçük bir fikre sahip değilsiniz demektir.

Ve elbette çekildi gitti bunlar: Gittikleri yerse Kültürel İncelemeler oldu. Edebiyatın artık pek de revaçta olmadığı sözü 1980’lerin sonlarında ortalıkta dolanmaya başlamıştı. Muhtemelen Cengiz Han’ın haklarım da desteklemiş kimi aksi yaşlı ahlâkçıların şimşeklerini üstünüze çekmeden bir İngiliz edebiyatı dersinde “metin” gibi terimler kullanamazdınız! Ancak bir Kültürel İncelemeler dersinde neredeyse ne isterseniz söyleyebilir, derecenizi de alır, mezun olurdunuz. Elbette daha önceki nesiller de İngiliz Edebiyatı Bölümlerinden derecelerini bu biçimde almışlardı: Okumaları için birkaç oyun, roman ve şiir ‘veriliyordu onlara; onlar da yüklemleri doğru 13 kullanmaya dikkat ederek bunlar hakkında bazı “duyumsal” şeyler söyleyebiliyorlar, dört yıl sonra bir lisans derecesiyle okuldan çıkıyorlardı. Bugün durum farklı: Artık yüklemlerden yana kaygılanmanız gerekmiyor. Giriş: Postmodern. Postmodern bir dünyada, edebiyat da metinler arasında bir metindir. Hakikat ve değere dair tüm o laflan: kaçık iktidar manyakları ve onlaruı safdil uşakları tarafından idare edilen, maksatlı biçimde seçici olan bir tarih açıklaması tarafuıdan sürekli kılman diğer bütün yabancılaştırın yalanlara dair duyduğunuz her şeyi unutabilirsiniz. “Hakikat.” yalnızca dolaşımda olandır, dolayısıyla “bizim” bugünkü dünyamıza ait bilgi edinmemizde teknoloji ve medyanın taşıdığı büyük önem ortada. “Değerler” yalnızca kültürel geleneklerin sonuçlandır, dolayısıyla bugtin “kültür” ve “geleneğin” boğucu ağırlığı altında ezilmemek için kinik olmanın önemi de öyle. Burada İngiliz Edebiyatı Bölümü’nün aslmda hiçbir zaman gerçekten edebiyat kuramıyla ilgilenmemiş olduğunu öne sürüyorum. Bugün pek çok bölümün kadrolarında bir ya da iki edebiyat kuramcısı ve müfredatlarında da “minör” edebiyatlar üzerine açılan derslerin yanı sıra “Edebiyat Kuramı” başlıklı bir ders bulunmaktadır. Ancak Eagleton’un da işaret ettiği gibi edebiyat kuramı, felsefi, politik. sosyolojik, antropolojik ve pek çok diğer araştırma biçimi ve pratiğinin son derece kaba bir karışımıdır.

Kısacası, edebiyat kuramının disipliner “saflığı” diye bir şeyden söz edemeyiz; elbette disiplinlerin birbirine bulaşması gibi bir nosyona dayanarak söz edilebilecek “saflığı” bir kenara koyarsak. Ancak eğer edebiyat çalışmaları disiplinlera/mzlığı öğreten bir “disiplin” olacaksa, kendisinin disiplin oluşuna dair herhangi bir fikri nasıl koruyabilir? İngiliz Edebiyatı Bölümleri bu soruyla karşı karşıya gelmektense soruyu belirli derslerin içine hapsetme eğilimi göstermişlerdir. Giriş: Kültürel İncelemeler.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir