Steven Best, Douglas Kellner – Postmodern Teori

Toplumda ve kültürde beliren dramatik değişimler, yerleşik hayat tarzlarına ve düşünce biçimlerine bağlı kişiler tarafından genellikle yeğin bir kriz olarak yaşantılanır. Bir zam anlar istikrarlı görünen toplumsal düzenlerin ve düşünce örüntülerinin yıkılması çoğu zaman yaygın bir toplumsal karışıklık, bölük pörçüklük, kaos ve 9 düzensizlik duygusu yaratır. Buna verilen yanıt, genellikle keder ve kötümserlik duygusundan, paniğe kapılma ve abartılı söylemler geliştirmekten ve görünüşteki krize acil çözüm arayışlarından oluşur. Donne, Fichte, Hegel, Schiller ve Durkheim’dan yukarıda aktardığımız satırlar, geleneksel toplumdan modern topluma geçişin, algılanmakta olan toplumsal ve politik sorunlara ilişkin yeni perspektifler ve çözümler bulunmasını gerektiren bir kriz olarak yaşantılandığını gösteriyor. Bu noktadan bakıldığında, teorik söylemler tarihsel krizlere, huzursuzluk yaratan ekonomik ve teknolojik gelişimlere ve daha evvelki istikrarlı ya da bildik düşünüş ve yaşayış tarzlarının çözülüp dağılmasından kaynaklanan toplumsal ve düşünsel kargaşaya verilen yanıtlar olarak okunabilir. Yeni teoriler ve düşünceler yeni toplumsal yaşantıları dile getirir ve bundan dolayı yeni ortaya çıkmakta olan söylemlerin dallanıp budaklanışı, toplum ve kültürde önemli dönüşümlerin cereyan etmekte olduğunu gösterir. Savaş sonrasında bolca alkışlanan “refah toplumu”nuıı yarattığı boğucu konformizmc karşı tüm Batı’da 1960’lı yıllarda başgösleren loplumsal-politik hareketler, yeni düşünsel akımlar ve kültürel başkaldırılar, katı ve baskıcı bir modern topluma karşı yaygın bir ayaklanmanın ortaya çıkmakta olduğu duygusunu yarattı. Altmışlı yılların radikalizmi modern toplumsal yapıları ve pratikleri, kültürü ve düşünce tarzlarını sorgulamıştı. Dönemin radikal politik hareketleri sonunda dağılıp gitmiş ve birçok kimsenin 1968’in patırtı! i olaylarının ardından sökün edeceğini zannettiği devrim gerçekleşmemiş olsa da, 1970’Ii ve 1980’li yıllarda görülen bir dizi toplumsal-ekonomik ve kültürel dönüşüm, esasen önceki toplum ­ dan bir kopuşun cereyan etmiş olduğunu gösterdi. Medya, bilgisayarlar ve yeni teknolojilerdeki patlama, kapitalizmin yeniden yapılanması, politik değişim ler ve ayaklanmalar, yeni kültürel biçimler ve zaman ve uzamın yeni yaşantılanma tarzları, kültür ve toplumu bir uçtan öbürüne kat eden dramatik değişimlerin cereyan elmiş olduğu duygusuna yol açtı. Bundan dolayı, günümüzde yapılan postmodern tartışmalar, kısmen, “modern” toplumsal örgütlenme tarzlarının göçmesiyle ve yeni olmakla birlikte şimdilik kabataslak tasvir edilebilen bir “postmodern” bölgenin ilerleme kay10 delmesiyle açıklanabilir. Bu noktadan bakıldığında, Michel Foucault. Gilles Deleuze ile Felix Guattari, Jean Baudrillard, JeanFrançois Lyotard, Frcdric Jameson, Ernesto Laclau, Chanlal Mouffe ve öbürlerinin yazıları, iddia edilen yeni postmodern loplumsalkültürel durumların haritasını yapan yeni perspektifleri dile getirir ve yeni teorileştirme, yazım, öznellik ve politika tarzları geliştirir. Bu kitapta kendilerini teori ve politikada en yeni avangard olarak sunan, radikalden daha radikal olduğunu, yeniden daha yeni olduğunu, hiperradikal ve hiperyeni olduğunu iddia eden bu perspektiflerin teori ve politikaya yaptıkları katkılar ile barındırdıkları kısıtlılıkları ayrı ayrı ele alıp değerlendireceğiz. İrdelediğimiz yazarlar, epey çeşitli projeler geliştirseler de, modern toplum, tarih, politika ve birey teorilerini donatan başat amaçları ve varsayımları eleştirerek bunlardan koparken aynı zamanda çok çeşitli bir yeni ilkeler ve vurgular dizisini benimsemeleri ölçüsünde “postmodern leori’nin temsilcileri olarak görülebilir. Postmodern eleştirilerin bizzat “teori” nosyonuna (bu nosyon gerçeğe demirlenen ve sistematik olarak geliştirilmiş bir kavramsal yapıyı ima eder) yönelik olarak geliştirilmiş olmasından ötürü “postmodern teori” terimi sorunlu görünebilirse de, postmodern başlığı altında sınıflandırdığımız yazarlar her şeye rağmen çeşitli konular etrafında teorik konumlar geliştirir. Bu konumlara, içinde bulunduğumuz çağa ilişkin eleştirel toplum teorilerinin ve radikal politikaların geliştirilmesi açısından taşıdıkları yararı değerlendirmenin yanı sıra kusurlarını da işaret eden “eleştirel soruşturmalar” aracılığıyla eğiliyoruz. Eleştirel teori ve radikal politikaya ilişkin kitapta serimlemeyi düşündüğümüz özgül projeler, bizim daha önce gerçekleştirdiğimiz çalışmalar (bibliyografyaya bakınız) üzerine bina edilecek ve kitapla gerçekleştirdiğimiz soruşturmalara paralel olarak geliştirilecektir. Elinizdeki kitapta yer alan düşünceleri tartıştıkları ve çeşitli taslakları okuyup eleştirdikleri için M acmillan’daki kimliği belirsiz okura, Stephen Bronner, Harry Cleaver, Chuck Epp, Beldon Fields, Roger Gathmann, Larry Grossberg, Ali Hossaini. Pierre Lamarche, Mary Beth Madcr, Susan McDowell, Linda Hicholson. Elie Noujain, Renan Rapalo, Bill Schroeder, Charles Stivale, Dennis Weiss, Emrys W estacott’a ve Texas Üniversitesi’nde bu kitabın tasarlan­ dığı ve ilk taslakların yazıldığı 1989 yılının bahar ve güz dönem ­ lerinde postmodern teori üzerine düzenlenen sem inerlere ve çalışma gruplarına katılanlara müteşekkiriz. Karışık bilgisayar işlerinde sunduğu teknik yardımlar için Keith Hay-Roe’ya teşekkür borçluyuz. Kitabın tashihinde yardımcı olan Janet Byrnes, Tom Denton ve Texas Üniversitesi’nde “Postyapısalcılık ve Feminizm” üzerine 1990 yılının güz döneminde düzenlenen seminere katılanlara teşekkür ederiz. Kitabın üretilmesinde yardımcı olan desteklerinden ötürü hem editörlerimiz Steven Kennedy ve Dilys Joncs’a hem de basım işiyle uğraşan Keith Povey’c teşekkür ederiz. Bununla birlikte, elyazmasının tamamını okuyup eleştiren, projenin bütününü bizimle tartışan, dostluğunu ve desteğini bizden esirgemeyen Robert Antonio’ya özel türden bir gönül borcumuz var. Bu kitabı, içinde bulunduğumuz yılların ve gelecek yüzyılın meydan okumalarıyla hesaplaşmak üzere yeni teoriler ve politikalar geliştirmek için postmodern teorinin ve öbür eleştirel söylemlerin içgörülerini kullanacaklarını umduğumuz bizden sonraki radikal entelektüeller ve eylemciler kuşağına adamak istiyoruz. STEVEN BEST DOUGLAS KELLNER 12 Postmodemi ararken I Geride bıraktığımız yirmi yıl içerisinde postmodern tartışmalar dünyanın birçok yerinde kültürel ve düşünsel sahnede egemenliğini kurdu. Estetik ve kültür teorisinde, sanat alanında modemizmin ölü olup olmadığı ve ne türden bir postmodern sanatın onun yerini almakta olduğu konusunda polemikler ortaya çıktı. Felsefede, modern felsefe geleneğinin sona ermiş olup olmadığı konusunda tartışmalar patlak verdi ve birçok kimse Nietzsche, Heidegger, Derrida, Rorty, Lyotard ve başka isimlerle ilintilendirilen yeni bir postmodern felsefeyi selamlamaya başladı. Nihayet, postmodern saldırı, yeni toplum ve politika teorileri üretmenin yanı sıra bizzat 13 postmodern fenomenin çok-cepheli boyutlarını tanımlama doğrultusunda teorik girişimlerin yapılmasına yol açtı.1 Postmodern dönümün yandaşları geleneksel kültür, teori ve politikayı saldırgan bir şekilde eleştirirken, modern geleneğin savunucuları ya bu yeni rakibi görmezden gelip karşı saldırıya geçerek ya da yeni söylemler ve konumlarla uzlaşma ve bunları temellük etme girişiminde bulunarak yanıt verdiler. Postmodern dönüme cleştirel yaklaşanlar postmodemin ya geçici bir heves (Fo. 1986: 7; Guattari, 1986), bir yeni söylem ve kültürel sermaye arayışı içerisindeki entelektüellerin aldatıcı bir icadı (Briıton, 1988) olduğunu ya da özgürleşimci modern teorileri ve değerleri değersizleştirmeyc girişen başka bir muhafazakâr ideoloji olduğunu (Habermas, 1981 ve 1987a) savundu. Ama ortaya çıkmakta olan postmodern söylemler ve sorunsallar, kolayca bir köşeye atılm aya ya da zaten yerleşik durumdaki paradigmalara ustaca dahil edilmeye direnen sorunlar ortaya atmakladır. Biz, postmodern tartışmaların geniş kapsamı karşısında, postmodern teorinin dile getiriliş biçimleri arasında cıı önemli olanlarını açıklığa kavuşturmayı, aralarındaki farklılıkları sınıflandırmayı ve postmodern teorilerin temel konumlarını, içgörülerini ve kısıtlanımlarını saplamayı öneriyoruz. Ne ki, aşağıda göreceğimiz gibi, birleşik bir postmodern teori ya da hatta tutunumlu bir konumlar dizisi bulunmamaktadır. Tersine, insan sıklıkla “postmodern” diye bir araya yığılan teoriler arasındaki farklılıklardan ve postmodern konumların -çoğu zaman çalışmalı olan- çoğulluğundan sersem liyor. Ayrıca, bu tip terimleri benimseyen ya da bu terimlerle özdeşleştirilen teorilerdeki “postmodern” nosyonunun gereken upuygunlukla (adequate) leorileştirilmemiş olduğunu görmek de çarpıcı. Postmodemin kavramlar ailesi içerisindeki kilit sözcüklerin bazılarını açıklığa kavuşturmak için modern söylemler ve 1. Postmodern teoriye ilişkin daha önce yapılan tartışmalar için aşağıdaki dergilerin belirtilen sayılarında yer alan yazılara bakınız: New German Critique 33 (1984); Minnesota Review 23 (1984); Journal of Communication Inquiry 10/2 (Yaz 1986); Cultural Critique 5 (1986-87); Screen 28/2 (1987); Social Text 18 (Kış 1987-88); Theory, Culture and Society (1988); Polygraph 2/3 (1989) ve Thesis Eleven 23 (1989). Ayrıca bizim bu konuda daha önce kaleme aldığımız ve listesi bibliyografyada yer alan yazılarımıza ve Turner 1990’daki; Dickens ve Fontana 1991’deki denemelere bakınız. 14 postmodern söylemler arasında bir ayrım yapmak yararlı olur (bkz. Fealherstone. 1988). Başlangıç olarak, modern çağ oiarak kavramsallaştırılan “modernlik” ile modernliği izlediği iddia edilen dönemi betimlemek için belli bir çağı gösteren terim anlamında “postmodernlik” arasında bir ayrım yapabiliriz. Daha sonra postmodernlik hakkında da olacağı gibi birçok modernlik söylemi var ve modernlik terimi çok çeşitli ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel dönüşüm lere gönderme yapar. M arx. W eber ve öbürleri tarafından teori leştirildiği haliyle modernlik. “Orta Çağlar” ı ya da feodalizmi izleyen çağa gönderme yapan tarihsel bir dönemleştirme terimidir. Kimilerine göre modernlik, geleneksel topluınların karşıtıdır ve ıslahat, yenilik ve dinamizmle karakterize olur (Berman, 1982). Descarles’la başlayıp Aydınlanm a’ya ve bunların izleyicilerine uzanan teorik modernlik söylemleri, aklı hem bilgi ve toplumdaki ilerlemenin kaynağı olarak hem de hakikatin (truth) imtiyazlı mevkisi ve sistematik bilginin temeli olarak görüp alkışladı. Aklın, düşünce ve eylem sistemlerinin üzerine bina edilebilecekleri ve toplumun yeniden yapılandırılabileceği upuygun teorik ve pratik normların keşfedilmesine ehil olduğu varsayıldı. Bu Aydınlanma projesi feodal dünyayı devirmeye ve akıl ile toplumsal ilerlemeyi cisimlcştirecek adil ve eşitlikçi bir toplum kurmaya girişen Amerikan, Fransız dcvrimlcrinde vc öbür demokratik devrimlerde de işbaşında olmuştur (Toulmin, 1990). Estetik modernlik, endüstrileşme ve rasyonelleşmenin yabancıla şa n a boyutlarına karşı ayaklanmaya geçerken kültürü dönüştürmeye ve yaratıcı özgerçekleştirimi (self-realization) sanatta bulmaya çalışan yeni avangard modernist hareketlerde ve bohem allküllürlerdc (sub-culture) ortaya çıktı. M odernlik, gündelik hayata modern sanalın, tüketim loplumunun ürünlerinin, yeni teknolojilerin ve yeni ulaşım ve iletişim tarzlarının yayılması yoluyla girdi. Modernliğin yeni bir endüstriyel ve sömürgeci dünya kurduğu dinamikler “modernleşme” olarak betimlenebilir. M odernleşme, hepsi bir arada modern dünyayı oluşturan bireyselleşme, sekülerleşme, endüstrileşme, kültürel farklılaşma, meıalaşma, kentleşme, bürokratikleşme ve rasyonelleşme süreçlerini anlatan bir terimdir. Ne ki, modernliğin inşası, kapitalist endüstrileşmenin baskı al15 tına aldığı köylüler, proleterler ve zanaatkârlardan başlayıp kadınların kamusal alandan dışlanmasına ve emperyalist sömürgeleştirmenin katliamlarına kadar uzanan ve kurbanları açısından pek fazla dile getirilmeyen bir ıstırap ve felaket de üretti. Modernlik aynı zamanda kendi tahakküm ve denetim tarzlarını meşrulaştıran bir dizi disipliner kurum, pratik ve söylem de üretti (2. bölümde Foucault hakkında yaptığımız tartışmaya bakınız). Nitekim, “Aydınlanmanın diyalektiği” (Horkheimer ve Adomo, 1972) aklın kendi karşıtına dönüştüğü ve modernliğin özgürleşme vaatlerinin baskı altında tutmanın ve tahakkümün maskeleri haline geldiği bir süreci betimlemiştir. Buna rağmen, modernliğin savunucuları (H abermas, 1981, 1987a ve 1987b), modernliğin “gerçekleştirilmemiş bir potansiyef’i olduğunu vc kendi kısıtlanımları ve yıkıcı etkileriyle başa çıkılabilmesi için gerekli kaynakları barındırdığını iddia eder. Gelgelelim, postmodern teorisyenler, günümüzün yüksek teknolojili medya loplumunda yeni ortaya çıkan değişim ve dönüşüm süreçlerinin yeni bir postmodern toplum kurmakta olduğunu ve postmodern toplumun savunucuları da postmodernlik çağının yeni kavram ve teorileri gerektiren yeni bir tarihsel çağı, yeni bir toplumsal-kültürcl formasyonu oluşturduğunu ileri sürer. Postm odernlik teorisyenleri (Baudrillard, Lyotard, Harvey vb.), bilgisayarlar ve medya gibi teknolojilerin, yeni bilgi biçimlerinin ve topiumsalekonomik sistemdeki değişimlerin bir postmodern toplumsal oluşum ürettiğini iddia eder. Baudrillard ve Lyotard bu gelişmeleri yeni enformasyon, bilgi ve teknoloji biçimleri çerçevesinde yorum ­ larken, Jameson ve Harvey gibi neo-Marksist teorisyenler ise postmodemi, sermayenin dünya çapında daha yüksek bir derecede nüfuz sağlaması ve homojenleşmesinin damgasını taşıyan kapitalizmin daha yüksek bir aşamasının gelişimi çerçevesinde yorumlamaktadır. Bu süreçler aynı zamanda artan bir kültürel parçalanma, mekân ve zaman tecrübesinde değişimler ve yeni yaşantı, öznellik ve kültür tarzları üretiyor. Bu koşullar postmodern teorinin toplum ­ sal, ekonomik ve kültürel temelini sağlar ve bunların analizi, postmodern teorinin günümüzdeki gelişmeleri hesaba katma avantajına sahip olduğunu iddia edebileceği perspektifleri sunar.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir