STANBUL Radyosu Kültür ve Sanat Yayınlan ’ndan B. Oktay Arayıcı ve Bn. Nursel Duruel beni “Cımıhuriyet’ten bugüne Türk hikâye ve Romanı” üzerinde bir değerlendirme sohbetine davet ettiler. Tahir Alaııgu ile karşılıklı görüşlerimiz Radyo’dan yayınlanmış bulunuyor. Bu satırlar ise radyo’da söylemek istediklerimin tamamını TÜRK EDEBİYATI okuyucularına duyurmak için yazılıyor. “Cumluıriyet’ten bugüne hikâye ve roman” üzerine bizden istenen toplu bakış ve toplu hükümdür. Araya uzun bir zaman aşımı girmedikçe, edebiyat, sanat, iktisat, siyaset vs. dönemleri üzerinde, toplu hüküm verebilmek, hem zordur, hem de yanıltıcı olabilmesi bakımından cesa- . ret işidir. Bunun için: “En usta tenkidci zamandır.” demişlerdir. Günümüz değerlerini, tartmanın güçlüğü, yalnız objektif geniş zaman terazisini elimizde tutmamaktan ibaret değildir. Biz bir çağın içinde yaşarken, hele edebiyat gibi duygu ve hissin harman edildiği bir meydan da büsbütün tarafsız olamayız. Hatır, gönül, nezaket de gözetiriz. Duygu ve düşüncemize daha yatkın saydığımız sanatçıya fazla puvan vermek, başka vasıfta olanları biraz soğuk karşılamak insanların pek de kolay sıyrılamadıkları “beşerî” hallerdir. . —► S 3 K ENDİ ideaoloji veya “tıynet” arkadaşlarını tutup öbür sanatçıları silmeye, yok saymaya, böylece bir çağın edebiyatına tek bir reıık vermeye kalkan kişiler de vardır ve bizim piyasada böyleleri pek çoktur. Burada onların değil, namuslu tenkidcüıın bile hükümlerinde yanılış sebeplerini söylemek istiyorum. “Çağdaşlık”tan oluyor bu, aşağıda anlatacağım sanatçı, nasıl bile bile veya ister istemez hürriyetten vazgeçebiliyorsa, tenkideiler de hazan ayni çıkmaza düşüyor, öyle bir çıkmaz ki bu gelecek zamanların tenkidcisi, bugünün sanatçıları ile değer biçicilerini hep birlikte yargılayacak; belki de en kötü numarayı bu sonunculara verecektir. Sanatçıyı kasıtlı olarak şımartmak, yanlış yolda tutmak, asıl değerleri görüp gösterememek suçlarından mahkûm edecektir. Nasıl ki biz bugün, Nedim gibi eşsiz bir şairi farkedemeyerek yahut görmezlikten gelerek Osmamâde Taib gibi (bugün unutulmuş) birisine “sultaııüşşuarâ”hk tacı giydiren Lâle Devri, tenkidcisini tebessümle düşünüyoruz. * EĞER yargısı vermek ve hele zamanımız sanatçılarım mihek taşı olabilmek, görülüyor -kİ çok zordur. Bununla birlikte. deneyelim. Ama denemezden önce bazı ölçüler bulmaya çabşalım: Ufuk darlığı; kültür yetersizliği; olaylara, hayata ve dünyaya arka fikir, dar ve basit ideaoloji açılarından balana alışkanlığı sanatçıyı küçük düşüren sebeplerdir. Sanatçı tarihî, coğrafî veya estetik bir genişlik ve derinlik, aynca merak ve “sevda” sahibi olmak zorundadır. Kahramanların bir kısmına düşman gözüyle bakıpda sırf bunu yazmak ve düşmanlığı tatmin için yazmak; sevgi ile kuşatıcı bir yukardan bakış sahibi olamamak; kişilerinin bir kısmına “rakip” sayarak ezmeye çalışmak bilhassa hikâye, roman ve piyeste zayıflık belirtüeridir. Son devrin “kıymet” diye gösterilenleri arasında böyleleri az değildir. îyi roman veya hikâye yazarının özelliklerinden birisi de, onu konferansçıdan, ahlâkçıdan ve politikacıdan ayıran kabn çizgidir. Güçlü sanat eseri ders vermez ve okuyucularına parmağı ile yön göstermez. Çünkü içerisinde bir şüphe kurdu bulunmayan inşan zaten sanatçı değildir. O, “hakikat” denilen şeyin 100 değilse bile hiçolmazsa on tane kapısı bulunan bir kale olduğunu bilmesi gereken insandır. Şu halde kahramanlarından yalnız birinin değil az çok hepsinin – “haklı” olduğunu kabul etmelidir. Aynca sanatçının kendisi zaten arayış ve deneyiş halindedir. Doğruyu bulamamıştır ki onu başkalanna öğretmeye, göstermeye kalksın… Batı edebiyatlarında millî kültür ve tarih bağlannm kuvvetli, dillerin zengin, sağlam ve kararlı; fikir, sanat ve tenkid .ortamının canlı bulunması soylu sanatçılar yetiştirebiiiyor. Bizde ise millî ‘kültür, sağlam dil, ciddî tenkid yoksulluğuna birde gerçek sanatçıyı gölgelemek is…
Türk Edebiyatı – Ocak-Nisan 1972 – Aylık Fikir – Sanat Dergisi
PDF Kitap İndir |