Artık seni kim severse sevsin, benim seni sevdiğim kadar güzel sevilmeyeceksin. . . “Unuttum!” dediğin zamanlar koşa koşa aklına geleceğim. Herkes sana biraz beni hatırlatacak. Sürekli aşkta kaybeden taraf sen olacaksın. Kazanan hep, sevmediğin yalnızlık olacak. Bir şiirde, bir sokakta ya da bir durakta karşına çıkacağım bir anı olarak. Sonra o anılar acılarına âşık olacak ve her yeni acıda beni aşk diye arayacaksın. Kaybettiğine pişman olacak, herkes hayatın bir yerinde yaşarken, sen pişmanlık yaşayacaksın. Dudakların “Mutluyum!” diyemeyecek hiçbir zaman. Duyduğun mutluluklarla yetinmek zorunda kalacaksın. Çünkü aşka giden yolun, seni sevenin yanında durmak olduğunu bir türlü bilemedin. Bu yüzden, sen kimi seversin bilmem, ama benim seni sevdiğim kadar kimse tarafından bu kadar güzel sevilmeyeceksin. . . Kolay kolay da silinmeyecek yüzüm hüznünden. İşte tam da bu yüzden kırık dökük yarınlar seni bekliyor olacak. Çoğu kez gece olsun istemeyeceksin, yeni bir yarma uyanmamak için. Herkesin günü aydın olurken, sen iyi geçmeyen gecelerin hesabını kendine soracaksın. Belki bir gün kader bizi bir yerlerde karşılaştıracak. O zaman dilinin ucuna bir soru gelecek ama soramayacaksın: “Bu kadar içten gülmeyi nereden öğrendin?” “Acılarımdan!” diyeceğim gözlerinin içine bakarak. Önce acıya gülmem, sonra da acıların içinde bile gülebiliyor olmam senin canını acıtacak. Çünkü öldürmeyen acı güldürür kimilerini. Sen bir seçim yaptın ve beni öldürmeyi seçtin. Yapmış olduğun hu yanlış seçimle, yalnızlığın bana gelmesine sebep olacaksın. Ama unutma; benim seni sevdiğim kadar kimse tarafından bu kadar güzel sevilmeyeceksin. . . Gün gelecek ama sen gelemeyeceksin. Gelsen de zaten beni bulamayacaksın. Artık bıraktığın yerde değil seni unutmak istediğim yerde, kendimdeyim. Başkasına gitmeyi de göze alamıyorum, yorgunum. Bir başka hayatta ortak olacak cesareti bulamıyorum kendimde. Kim bilir belki de korkuyorumdur yeni birini sevmeye, sevip de yenilmeye. Zaten ne başka birinin anısında hatırlanmak istiyorum artık ne de bir başkasını aşk bilip sonradan ağrısına katlanmak istiyorum. Çünkü ben seni; acı gününde de yanında olmak için sevmiştim. Her gün tekrar tekrar acıyı bana bırakarak gitmen için değil. Hem biliyor musun? Gitmek de çözüm değil. Kime gidersen git; benim seni sevdiğim kadar /cimse tarafından bu kadar güzel sevilmeyeceksin. . . Şunu da unutma: Beni hiçbir zaman kendinden çıkaramayacaksın. Sonra hayata karşı kurulmuş en uzun cümlenin susmak olduğunu anlayacaksın. Ama artık çok geç. Ben, bizi çoktan bitirdim kendimde. Sen yine de fazla üzülme. Çünkü hayat, sana sahte mutluluklar sunacak kadar uzun. Kim bilir, sen de bir gün vazgeçmemek üzere seversin bir gün. . . Ama yine de benim seni sevdiğim kadar /cimse tarafından bu kadar güzel sevilmeyeceksin. Aklında bulunsun. . . “Dokunsalar ağlarım” demiştim ya hani; yanılmadım. Sana kim dokundaysa, hen ağladım. . . Hep var olan hüzün, bir de hiç olmayan yüzün, söylesene yalnızlık bu mu son sözün? Ben nerede yaşıyorum bilmiyorum, ama gözlerim yaşardı gözlerinde. . . YAĞMUR BİZİ BU ŞEHİRDEN SİLMEK İÇİN YAĞIYOR Bu şehri sana terk ediyorum. . . Belki bir gün farklı insanlara gitmek için yürüdüğümüz sokaklar bize çıkar. Hiç düşündün mü? Ya da tek başına bırakıp giderken yürüdüğün o yolların sonu pişmanlıklarsa? Ve vardığında dönmek isterse ayakların? Yenilir de gözlerinden akarsa sakladıkların? Tüm soruların cevabıydı aslında geride bıraktıkların. ,, En başta da bu şehir. . . Bilir misin en sevdiğinin nefes aldığı bir şehre en sevilmeyen olarak uyanmanın verdiği acıyı? Bir şehir bir kişi yüzünden bazen seni istemeyebilir. Uyanmak istemesen de zorla uyanman gerekir. Acıdır ama acılar her zaman gerçektir. Sen de benim en acı gerçeğimdin. Bilirdim, hiçbir zaman da geçmeyeceksin. İyi olmam için senin dışında ne bir çarem var ne de bir çare arayasım. Sadece kendimde bulduğum bir “alo” deme hakkım. Arasam açar mısın? Yoksa sevgime cevapsız kaldığın gibi o aramayı da cevapsız mı bırakırsın? Aslında sen beni hep cevapsız bıraktın. Oysa yöneltecek çok sorum vardı sana. Tek sorunsa; ne yöne gittiğini bilmiyordum. Her adımda kendini benden uzaklaştırdığın kesin ama kime yakın olmak istiyordun? Ne kadar gerinde kalırsam kalayım merak ediyordum. Söylesene; beni kaybedecek kadar kimi, neyi kazanmak için gidiyordun? Öyle ya, ne fark eder ki? Sonuçta gidiyordun. . . Bu şehri hana bırakarak, Bu şehrin içinde beni bırakarak, Bizi bu şehirde unutarak, Unutmayı hep hatırlatarak, Gidiyordun. . . Zorsun ve zoru seviyorsun. Ama imkânsızı sevmiyorsun. Halbuki imkânsız değildim? Sadece imkânın varken sızı olmayı sen seçtin. Bu şehirde yaşanacak ne varsa bensiz yaşa dedin. Senin yaşadığın ama seninle yaşamadığım bir şehrin sabahına uyanmaktan bahsetmiştim. Ama işin aslında ben sensiz gecelerde hiç uyumayı da beceremedim. Kısa süreli göz kapamalarım oldu sadece. Onun da sebebi sensizliğe dökülen damlaları gözlerimde tutma isteği. Zaten onu da hiç beceremedim. Ben neyi istedimse, o beni istemedi. Ya da ne bileyim; belki ben istemeyi bilmiyorum. Belki de Yaradan istediklerimden daha iyisini vermek için isteklerimi erteliyordu. . . “Hayat, ihaneti telafi etme imkânı vermez sadece ömründen düşer” derdin. Umarım gitmeye ikna ettiğin ayaklarınla ömrünü eksiltmiyorsundur. . . Oysa bu şehir, Gülüşün kadar güzel, Ellerin kadar sıcak, Ve “bizi” sonsuza kadar yaşatacak Gibi gelirdi. Gelseydin geri. . . Ne gelmeyeceğine inandıracak kadar “unut” bıraktın ardında ne de gel dersin diyecek “umutları” öldürtebildin aklımda. Sadece gittin. Aslında her aşkın bir gideni vardır. Sen de bizim aşkımızın gideniydin. Bu şehirde kalacak kadar, bu şehirde beni bensiz bırakacak kadar gittin. Peki, ya sensiz mutlu olmayı tercih edersem bir gün? Bu kez de sana dar gelmez mi bu şehir? Her köşe başında beni aramaz mı gözlerin? Aramaz öyle değil mi? Neden arasın ki? Sen bende aramadığını bulmuştun. . . Sevgi. Keşke sen de sevseydin beni. . . Yada Keşke hiç sevmeseydim seni. . . Ne yani; şimdi bu şehre her gün yeniden doğan güneşte başkasının yüzünde mi günaydın olacaksın? Bir başkası ile mi sokak lambalarında bu şehri adımlayacaksın? Ya onun adımlarıyla gittiğin yollar mutluluğa varmazsa? Gel sen, kalbimi dinle. . . Gitme. Yağmur bizi bu şehirden silmek için yağıyor, Gökyüzünün gözü doluyor, sonra da içine ağlıyor. . . Bu şehre. Sonbahar diye yaş olup ıslatıyor yalnızlık, Sonra da yalandan ne varsa aşk diye sunuyor. . . Bu şehre. Bir umut mevsimi olup yaşatıyor, Kurumuş bir yaprak gibi veda ediyor sonra aşk. . . Bu şehre. Şimdi bir hoşça kala sığdırma vakti bu şehri. Şimdi gitme vakti. Çünkü gitmesem bizi unutamam. Kalsam kendimi yaşatamam. Seni görmeden, hatta seni görememe korkusuyla kalmaktan çok yoruldum artık ki zaten dönmen için de çok geç belli ki. Dönecek olsan tüm şehrin yolları bana çıkardı. Bir bahane araşan beraber bu şehirde yaşıyor olmak bile yeterdi. Ama sen bitmesini, bitmemizi istedin. Başardın bunu. Başardın say bunu. . . Çünkü ben artık gidiyorum. Seni değil bensizliği bırakarak bu şehri terk ediyorum. Öyle ya, Bu şehrin en soğuk yeriydi gözlerin. Biliyorum. . . BİR İNSANIN DALLARI Bir ağaç düşün. . . Kış mevsimine çırılçıplak soyunmuş ve dallan kırılmış bir ağaç. . . Bir ağacın dalları kırıldıktan sonra, dik duruyor olması bir şeyi değiştirmez öyle değil mi? Evet belki ağaç yine ağaçtır. Ama bir insan ona baktığı zaman ilk gözüne çarpacak olan şey, ağacın dik duruyor olması değil, dallarının eksik olmasıdır. insanlar için de aynı şey, güven için geçerlidir. Güven, bir insanın dalları gibidir. Dalları kırılmış bir insanın dik duruyor olması bir şeyi değiştirmez. İnsan yine insan olabilir. Ama güven vermeyen insan, iyi bir insan olabilir mi? Güven her şeyin başıdır. Ailenin, arkadaşlığın ve hatta aşkın. . . Güven yoksa her şey biraz eksiktir. Ama güven varsa, eksik olan şeyler görmezden gelinebilir. Çünkü bir insana güveniyorsan, onunla her yola çıkabilirsin. Her zorluğu aşabilir, kendine “Bu da geçecek!” diyebilirsin. Bir insana baktığın zaman onun ne kadar iyi biri olduğu değil, ona ne kadar güvenebildiğin önemlidir. Güven yoksa iyilik de kötülükten sayılabilir. Güven öyle bir şeydir ki, insanın yalnızlığını da alır götürür çoğu zaman. Birine güven duyduğun sürece kimsesiz kalmazsın. Bu yüzden en olması gereken yerde olan insandır, güvendiğin insan. Ama yine de bir insana bakarak ya da o insanı tanıyarak güvenilir olup olmadığını anlayamazsın. Çünkü bir insanın iyi biri olduğunu görebilirsin, ama güvenilir olup olmadığını sadece hissedersin. . .
Serkan Özel – Kapalı Gişe Yalnızlık
PDF Kitap İndir |
Bu kitap bana cok şey ifade ediyor yani bunu yazan kişi içtenlikle yazmış bunu okuyan kişi geçmişlerinde buluyor kendini bana göre boyle