Tarihiyle bağları koparılmıştı. Faşizmden sonra komünizm dalgasıyla islam’a ait ne varsa silinmeye çalışılmıştı. Cezadan mü kafata her yol denenmiş ve neredeyse başarı denilebilecek bir sonuç elde edilmişti. Sıp, Hırvat, Boşnak aynı dine mensupmuşcasına yaşı yor, giyiniyor, yiyip-içiyor, eğleniyorlardı. Ama katliama uğramaktan kurtulamadılar. Özgürlükçü, çağdaş batı; içindeki bu müslüman topluluğa ‘her şeye rağmen’ tahammül edemedi. Bir gecede boşalttı, Sırplar şehirleri ve tepelerden bombalar yağdırdılar. Yıllardır, aylardır hazırlanmışlardı. Fakat müslümanlar komşularının hatta evlilik yoluyla akraba oldukları bu halkın kendilerine soykırım uygulayacaklarına ihtimal bile vermiyorlardı. Hiçbir Boş na k evinde silah yoktu. Saldırıya hazırlıklı değildiler. üzerlerine yağan kurşunlarla uyandıklarında pek çoğu dünyanın en büyük dramının cansız kahramanlarıydı. Masumdular … Yapılan asimilasyonlar sonucu neredeyse asimile olmuş ama düşman olamamışlardı. Yürekleri güzel, naif insanlardı. Onların hükümdan ceddimiz Fatih Sultan Mehmet yaşadıkları bu toprakları fethettiğinde ilk işi kiliselere dokunulmamasına ve halkın inançlarını yaşarnalarına engel olunmamasına dair idarecilere ferman göndermek olmuştu. O ferman çoğaltılarak ülkenin her yerine dağıtılmıştı. Bugün dahi Osmanlıdan kalan, halen faaliyetlerini sürdüren medreselerin ve birçok müessesenin duvarlarında bu fermanın orjinal halinin kopyalarıyla beraber Boşnakçaları da bulundurulmaktadır. Onlar hoşgörü ve sevginin, insan sıcaklığının tarihi bir mirascı sıydılar. Bugünkü anlamıyla gerçek bir Avrupalıydılar. Yüzyılı aşkın bir süredir yok edilmeleri için dünyanın yarısı işbirliği yapmış, tarihte eşine rastlanılmayan zulüm ve baskılarla yok edilmeye çalışıl mış ama yüreklerine düşmanlık tohumları dahi ekilememiş bir Müslüman toplum uydular. Kendi hallerine bırakılsa Endülüs güzelliğinde bir Islam toplumu ve dünya kardeşliği örneği verebileceklerdi. Dini farklı olanla, rengi farklı olanla bir arada beraber yaşayabilmenin en güzel örneğini vermekteydiler. Bugünkü dünyamızın en çok ihtiyacı olan kardeşçe bir arada yaşayabilmen in ender örneklerindendiler. Ama onların sevgi dolu yüreklerine kıydılar. Hem de en son yaşayan Müslüman Boşnağı yok etmeye kast eden vahşi bir soykırım uyguladı lar. Tek tek müslüman evlerine giren Sırplar öldürmekten öte bir vahşeti, halklarının tarih sayfalarına silinmez koca bir leke olarak kazıdılar. Bu kitabın yazarı A/iya izzetbegoviç onlardan biriydi. Bu güzel insanların güzel yürekli mücadele önderiydi. Toplumuna yapılanlara yıllardır barış güvercin i gibi çırpınmıştı. Asimilasyona onurlu karşı duruşu, barışçı mücadelesiyle kendisinden sonra gelecek olan devlet adamlarına ve çağdaşları na emsalsiz bir örnek olmuştu. Halkının haklarını savunmaktan tehdit, hapis ve işkencelere rağmen yılmamıştı. O “bilge” bir liderdi. Tarihten günümüze, doğudan-batıya bir köprü olmuştu. Elinizdeki kitap onun çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmatarıhdan derlenmiştir. Her fırsattta halkıyla birlikte olur, onlarla konuşur, sohbet eder ve herkes ona ulaşabilirdi. Bosna-Hersek halkına, ordu mensuplarına, parti üyelerine çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarında soykırıma uğramış bir toplumun liderinin kazanılmış bir zafere rağmen bir arada yaşamak zorunda oldukları o zalim halka karşı sağduyulu davranmaya davet ettiğini, intikam duygusuyla değil adalet duygusuyla hareket etmelerini, eğer affedebilirlerse affetmelerini, masum olan Sırp ve Hırvatlar’a asla dokunulmamasını tavsiye ettiğini göreceksiniz. Aliya lzzetbegoviç uluslararası görüşmelerde gerek savaş esnasında gerekse zaferden sonra onurlu ve bilge bir başkaldırışla dimdik durarak dünya barışını sağlamak için yola çıkmış milletierin nasıl iki yüzlü olduklarını ve Bosna-Hersek’te yapılanlara seyirci kalmakta yetinmeyip soykırıma maruz kalmış bu halka ambargo uygula ‘)Brak Sırp ve Hırvatlar’dan daha öldürücü davrandıklarını yüzlerine haykırmıştır. Cesurdu, inançlıydı, azimliydi. Bunu halkına da aşıladı. Tarihe kendisinden sonra gelecek devlet ve mücadele adamları için eşsiz bir sayfa bırakarak çok sevdiği Rabbinin yanına göçtü. Ahiret yurduna intikal ettiğinde de şehitlerinin arasında olmayı dilemiş ve bugün o mütavazi kabrinde kendi hayatı kadar temiz ve aziz bir suyun hilal biçimli, daima kaynayan, bütün kabristanı dolanan şehit mezarları arasından berrak, huzurlu, tertemiz akan mücadelesinin sembolü havuzun yanı başında huzurla yatıyor. Hayatı gibi ölümünde de hiçbir aşırılık yok. Hayatı gibi ölümüyle de hilalin bekçiliğin i yapıyor. Komşularının tamamı şehit. Saraybosna’nın ortasında bü tün şehre huzur dağıtan bir çiçek bahçesinden dünyaya masumiyetin, sevginin ve barışın mesajlarını yaymaya devam ediyor. Onun mücadelesine kendi sözlerinden okuyacağınız bu kitabı yayın dünyasına kazandırarak katkı sağlamak istedik. Haklı, masum ve güçlü olmanın en güzel örneğini halkıyla birlikte veren bilge lider Aliya lzzetbegoviç’e Allah’tan rahmet dileriz. Bize bıraktığı bu değerli örneklik ve ibretli sözleri için manevi şahsiyetine şükranlarımızı sunarız.
Aliya İzzetbegoviç – İslam Deklarasyonu
PDF Kitap İndir |