Muhyiddin İbn Arabi – Marifet ve Hikmet

Muhyiddin İbn Arabî Hicrî 598’de (Miladî 1201) ilk kez Mekke’ye vardığında ve “Kâinatın kalbi” olan Kâbe’yi tavaf ettiğinde 38 yaşındadır. Gençliğinde bütün Endülüs’ü dolaşmış, daha sonra Doğuya seyahate çıkmıştır. Kuzey Afrika, Tunus ve Mısır’a uğrayarak Mekke’ye gitmiştir. Oradan Bağdat ve Musul’a uğramış, oradan da Anadolu’ya geçmiştir. Konya’ya yerleşmiş, burada Sadreddin Konevî’nin dul annesiyle evlenmiş, Sadreddin Konevî’yi yetiştirmiştir. Sonra, Malatya’ya uğramış, burada tekrar evlenmiş, oğlu Sadeddin burada doğmuştur. Daha sonra, Şam’a gitmiş ve Hicrî 638’de (Miladî 16 Kasım 1240) Şam’da vefat etmiştir. Şam’ın Salihiyye bölgesinde, Kasyon Dağı eteğinde medfundur. Oğlu Muhammed Sadeddin (H. 617- 656), öbür oğlu İmamüddin (Ö. 667 H.) ve kızı Zeynep aynı yerde medfundur. İbn Arabî’nin Mekke’ye gelişi, onun hayatındaki üçüncü dönemin başlangıcı sayılır. 1193’de Kuzey Afrika’ya gitmek üzere Endülüs’ten ayrılır. Tunus’a varır, orada dokuz ay kalır ve Şeyh Abdu’l-Aziz el-Mehdevî ile tanışır.


1200’de yeniden Tunus’a gider. Şeyh’in yanında kalır. İşte, Fütûhât’ı ileride Mekke’de yazma niyetine onun yanında girer. İbn Arabî bu hususu Fütûhât’ın giriş bölümünde şöyle dile getirir: «Sonra, Allah selâmet versin; O veli ile birlikteliğimiz onun güzel yurdunda birkaç yıl sonra gerçekleşti. Onunla birlikte dokuz ay ikâmet ettim. Rahat ve güzel bir yaşantı içinde, ruh ve hayal yaşantısı günlerce sürdü. Her birimiz diğerine karşı son derece açık, net, saygılı ve hoşgörülü davranıyorduk. Benim bir dostum vardı. Onun da bir dostu vardı. Gerçekten her ikisi de hem çok sadık hem de candan dostlardı. Onun dostu akıllı, bilgili, kültürlü ve kavrayışlı bir şeyhti. Ebu Abdullah el-Murabıt diye tanınıyordu eden çocuğumuz Abdullah Bedr el-Habeşî el-Yemenî için yazdım. Bu kitabı Risâletü’l-fütûhâti’lmekkiyyeti fî marifeti’l-esrari’l-malikiyyeti ve’l-mülkiyyeti (Malik ve Mülk sırlarının bilinmesine dair Mekke’deki manevi fetihler kitabı) diye adlandırdım. Çünkü bu kitapta yazdığım şeylerin hepsi, ya Kutlu Beytullah’ı, (Kâbe’yi) tavafım esnasında ya da O’nu murakabe etmek için o muazzam Harem-i Şerif’te oturduğum sırada, Allah’ın benim üzerime açtığı manevî fetihler ve ilhamlardır. Ben bu kitabı şerefli bölümlere ayırdım ve en güzel en ince latif manaları orada derince ve genişçe açıkladım.

»» Adından da anlaşılacağı üzere, (Fütûhât, fetihler, açışlar, aydınlanışlar anlamına gelmektedir) bu eser İbn Arabî’nin 500’den fazla eseri içinde en kapsamlı olanıdır; 560 bölümlük dev bir eserdir. İslâm dünyasının tematik olarak hazırlanmış ilk ve tek ilimler ansiklopedisidir. İbn Arabî Tunus’tan sonra Kahire’ye gider. O sırada orada kıtlık hüküm sürmektedir. Daha sonra Kudüs’ün güneyindeki Habrun kentine gider. Orada Hz. İbrahim’in mezarını ziyaret eder. Sonra Kudüs’e gelir ve Mescid-i Aksâ’da namaz kılar. Sonra yaya olarak Mekke’ye hareket eder. Medine’ye uğrar. “Kâ’be’nin sırları”nı toplamak için uzun bir süredir hazırlık yapmış olan İbn Arabî, Mekke’ye varışından kısa süre sonra, bu büyük eserini kaleme almaya başlar. Eser aralıklarla yazılmaya devam eder ve 629 yılının Sefer (Miladî 1231 Aralık) ayında, otuz senede tamamlanır. İbn Arabî eserini yeniden gözden geçirmeye karar verir ve ikinci kez yazmaya başlar. Bu ikinci nüshayı, tamamen kendi eliyle yazar ve ölümünden iki yıl önce, 24 Rebiü’l-evvel 636’da (1238’de) bitirir. 37 cilt tutan bu müellif nüshası, 1274’de öğrencisi Sadreddin Konevî’ye teslim edilir.

Bu müellif nüshası nesilden nesile Konya’da Sadreddin Konevî’nin zaviyesinde 20. yüzyıla kadar muhafaza edilir. Tekkeler ve zaviyelerin kapatılmasıyla, eser İstanbul Evkaf Müzesine taşınır. Hâlen orada 1736-1772 numaralarda muhafaza edilmektedir. Osman Yahya Fütûhât’ın edisyon kritiğine bu müellif nüshasını esas almıştır. Ancak şu ana kadar bu neşrin sadece on dört cildi çıkabilmiştir. Biz de bu çevirimizde, bir iki bölüm hariç, Osman Yahya’nın neşrini esas aldık. Paragraf numaraları oradaki numaralara tekabül etmektedir. Orada neşredilmemiş bölümlere de, bütünlük sağlansın diye, her bölüm içinde biz bir paragraf numarası verdik. Bundan önce Fütûhât’ın Kahire’de üç kez neşri yapılmıştır: Birincisi, 1274 H/1857-1858 M yılında Emir Abdu’l-Kadir el-Cezâirî’nin inisiyatifiyle yapılmış ve finansmanı onun tarafından karşılanmıştır. İkincisi, 1293/1876’da yapılmıştır. Bu son baskısının fotomekanik yoluyla bir diğer baskısı da 1970’te Beyrut’da yapılmıştır. Fütûhât’ın bazı bölümleri İngilizce ve Fransızca’ya çevrilmiştir. Michel Chodkiewicz bunları bir araya toplamış, bir önsöz ve giriş yazısı ilavesiyle yayınlamıştır. (İbn Arabî, Les Illuminations de la Mecque, Ed.

Sindbad, Paris 1988). Ayrıca, Michel Valsan Fütûhât’ın bazı bölümlerini Fransızca’ya çevirmiş ve bunlar Études Traditionnelles dergisinde yayınlanmıştır. Bundan başka Maurice Gloton Fütûhât’ın 178. bölümünü Traité de l’amour adıyla Fransızca’ya çevirmiştir (Albin Michel, Paris 1986). Fütûhât’ın 148. bölümü M. J. Viguera tarafından İspanyolca’ya çevrilmiştir (Madrid, 1977). Türkçe’de ise, Fütûhât’ın son bölümü (560. Bab) 1287 H/1867 M.’de Maltepe Hastane Müdürü Kaymakam Osman Bey tarafından çevrilmiştir “Hastane-i Mezbûre Matbaasında birinci defa tab ve temsil olunmuştur. Fiyatı bir aded beyaz mecidiyedir. Bu çevirinin adı, Vesayâ-i enbiya ve evliyâ ve nesayih-i ulemâ ve hukema’dır. Aynı bölüm bizim tarafımızdan da kısmen çevrilmiştir. Ayrıca, Naim Erdoğan tarafından da çevrilmiştir (Fütûhât-ı Mekkiyye’den Altın Sayfalar, Pamuk Yay, İstanbul, tarihsiz).

Selahaddin Alpay Fütûhât’ın bazı bölümlerini çevirmiştir (Fütûhât-ı Mekkiyye, Şakir Hoca Kitabevi, İstanbul, 1986). İbrahim Aşkî Tanık da Fütûhât’ın bazı bölümlerini Türkçe’ye çevirmiştir (Tasavvuf, Türkiye Ticaret Matbaası, İstanbul, 1955). Prof. Dr. Nihat Keklik otuz bölüm hâlinde Fütûhât’ın bir taramasını yapmıştır. Bu, oldukça önemli bir çalışmadır: El- Fütûhât el- Mekkiyye, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1990. Son olarak Fütûhât’ın 178. bölümü bizim tarafımızdan çevrilmiştir: (İlâhî Aşk, Çev. Mahmut Kanık, İnsan Yay. 1. baskı 1988; 10. baskı 2005, İstanbul). Ayrıca, İbn Arabî’nin bazı risâleleri ve bir şiir kitabı tarafımızdan çevrilmiştir: Nurlar Risâlesi, İttihâdü’l- kevnî (İnsan Yay. İstanbul, 1991); Fenâ Risâlesi, Arzuların Tercümanı (İz Yayıncılık, İstanbul, 1991).

Elinizdeki kitapta ise, Fütûhât’ın Osman Yahya neşrini esas alarak ilk üç cüzün ayrıca 20. babın; Beyrut baskısını esas alarak da 177. babın, 166. babın, 558. babın el-Hakîm bölümünün ve 420. babın çevirilerini okuyucularımıza sunuyoruz. Bu bölümleri üç ana noktada toplamamız mümkündür. Bunlar, İlim, Marifet (İrfan) ve Hikmet konularıdır. Dileğimiz, bu önemli üç konunun anlaşılıp kavranılmasıdır; modern çağda mecraından saptırılmış olan bu temel konuların yeniden aslî konumlarına döndürülmesidir. Birinci Cüzde, varoluşla ilgili hakikat, varlığın neşeti, kâinatın oluşu, Hakikat-ı Muhammediyye gibi konular ele alınmıştır. Müellif burada eserini niçin ve kim için yazdığını belirtmektedir. Bu bölüme sebeb-i telif adı verilebilir. Bu bölümde, bu büyük eserini ithaf ettiği Şeyh Abdu’l-Aziz elMehdevî’yi uzun bir şiirle anlatmakta, onun şahsiyetinin tablosunu çizmektedir.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir